TurkMedikal.net { ana sayfa }
TurkMedikal. N E T | ANA SAYFA Üyelik Online Alış-Veriş | Dükkan Kitaplar Hastalıklar Hakkında Bilgi | Hastalıklar İlk Yardım Medikal Rehber | Medikal Linkler Reklam
  04 Mayıs 2024, Cumartesi Bu Sayfayı Arkadaşınıza Göndermek İstermisiniz ?
:: Sağlık Ansiklopedi >> Ka

Abdüktör kas (uzaklaştırıcı kas)

Kol ya da bacağın dışa doğru yer değiştirmesini sağlayan kaslara verilen ad.
Alın kemiği (frontal kemik)

Kafatası boşluğunu önden kapayan orta hatta yer alan, tek ve yassı kemik.
Alın ya da alın bölgesi

Kafatasının alın kemiğini içeren bölgesi.
Alışkanlık

Kişiliği oluşturan temel öğelerden biri.
Alkali rezervi (alkali yedeği)

Standart koşullarda plazmada, bikarbonat (-HCOs) olarak bulunan karbon dioksît miktarı.
Alkalin

 Ph değeri 7den büyük olup asit olmayan madde.
Alkaloz

Kan ve öbür vücut sıvılarında asit düzeyinin aşın düşmesi ya da baz düzeyinin çok yükselmesiyle asit-baz dengesinin bozulması.
Alkolemi

Kandaki etil alkol düzeyi.
Anus kaşıntısı

Anus (şerç); yani sindirim kanalının doğrubağırsak denilen son kısmındaki çıkış deliği veya çevresinde (oturak yerinde) görülen kaşıntıların nedeni çeşitlidir. Bunlar arasında; kılkurtları, sümüksü akıntı, basur, çatlak, ishal veya kabızlık, egzama (mayasıl), sinir bozukluğu veya yeteri kadar temizliğe dikkat edilmemesi sayılabilir.
Alloritm

Kalbin normal atımları arasında düzenli ekstrasistoller-le (ek atımlar) ortaya çıkan ritm bozukluğu.
Aorta

Kalpten çıkan, vücudun en büyük damarı, kalpten çıktıktan sonraki kavisli bölümüne arcus aorta, göğüs kafesi içerisinde seyreden kısmına torasik aorta ve karın içersinde seyreden bölümüne de abdominal aorta denir.
Ac-globülin

Kanın pıhtılaşma faktörlerinden biri.
Açık atardamar kanalı

(Patent Ductus Arteriosus) Doğmalık bir durumdur. Fetus'da var olan, akciğer atardamarıyla aort arasındaki geçit, doğumdan sonra kapanacağına, açık kalır. Normalde bu iki damar arası ilişki, doğumdan hemen sonra, bebek soluk alır almaz kapanır. Atardamar kanalının açok olduğu anlaşılır anlaşılmaz, düzeltilmesi gereklidir. Tedavisi, cerrahi olup, açık kanal kapatılır. Ancak bu tür cerrahi girişimlerde düzeltilecek açıklığın şekline ve büyüklüğüne göre başarı oranı değiştirmektedir.
Açık dolaşım

Kanın damarlardan dokular arasındaki özel boşluklara yayılıp, madde alış-verişi olduktan sonra toplayıcı damarlarla kalbe dönmesine denir.
Alyuvar yıkımı (hemokaterez)

Alyuvarlann fizyolojik yıkım süreci; ortalama yaşamları yaklaşık 120 gündür ve yaşam çevrimlerinin sonuna ulaşan daha az dirençli alyuvarlar kendiliklerinden parçalanırlar.
Açık dolaşım*

Kanın damarlardan dokular arasındaki özel boşluklara yayılıp, madde alış-verişi olduktan sonra toplayıcı damarlarla kalbe dönmesine denir.
Alyuvarlar (eritrositler)

Kanın çekirdeksiz hücreleri.
Apolipoprotein aı

Karaciğer ve bağırsakta üretilen ve kanda kolesterolü taşıyan protein.
Apolipoprotein b

Karaciğer ve bağırsakta ürettilen protein.
Addüktör kas (yakınlaştırıcı kas)

Kol ya da bacağın vücudun orta düşey eksenine doğru yer değiştirmesini sağlayan kaslara verilen ad.
Amilazemi

Kandaki amilaz yoğunluğu.
Adenokarsinom

Gudde dokusundan kaynaklanan kötü huylu tümörlere verilen genel ad.
Amiyotrofi

Kaslann normal beslenmesi ile buna bağlı işlevsel yeteneklerinin giderek azalması.
Arter

Kanı, kalpten diğer dokulara taşıyan kan damarı, atardamar.
Amonyemi

Kanda amonyak bulunması; fizyolojik durumlarda bu oran 100 ml'de 50 ug'dir.
Ana safra kanalı

koledok
Adventisya

Kan damarları duvarının dış katmanı.
Agammaglobülinenü

Kan plazmasında gammaglobülinin bulunmadığı ya da çok düşük düzeyde bulunduğu (hipogammaglobüline-mi) patolojik durum.
Anazarka

Derialtı dokulannda aşın hücrelerarası sıvı birikimine bağlı, yaygın şişkinlik ile ortaya çıkan hastalık belirtisi; akciğer zarı, kalp dış zan ve karın zan boşluklarında da sıvı birikimi vardır.
Agraniilositoz

Kanda ve kemik iliğinde nötrofil (parçalı) akyuvarların iyice azaldığı ya da tümüyle yok olduğu ağır hastalık.
Asetilsalisilikasit

Yaygın olarak kullanılan ve bilinen aspirinin kimyasal adı.
Anemi-(kansızlık)

Kırmızı kan hücrelerinin sayıca yetersizliği
Anemik

Kan değerleri düşük olan, yani kan sayımında eritrosit sayıları ve hemoglobin miktarı düşük olan kişi.
Askaris

Memelilerin asalak solucanları. İnsandaki türü Ascaris lumbricoides adını alır.
Ağtabaka

Retina
Angina

Kalbin yeterli oksijen ve kan olmadığı durumda oluşan ağrı
Akalazya

Bir büzgen kasın yetersiz gevşemesiyie ortaya çıkan bozukluk.
Akalküli

Düzenli düşünme yeteneğinde sayısal simgelerle işlem yapma güçlüğü biçiminde ortaya çıkan bozukluk.
Assit

Karın zarı (periton) boşluğunda sıvı toplanması.
Anjina pektoris

Kalbi besleyen damarlara geçici olarak yetersiz kan gitmesine bağlı, nöbetler halende görülen göğüs ağrısı.
Anjiografi

Katater yardımı ile konstrat bir madde verilerek kalbi besleyen damarların görüntülenmesi
Akciğer Kanseri

Erkeklerde en sık görülen kanser çeşidi olan akciğer kanseri, kadınlarda da sigara kullanımının artmasıyla beraber giderek daha sık görülmektedir.

Avrupa Birliği ülkelerindeki tüm kanser olguları içerisinde %21´lik paya sahip olan akciğer kanseri, aynı zamanda hastalığa bağlı yüksek ölüm oranı nedeniyle kansere bağlı ölümlerin %29´undan sorumludur. Amerika Birleşik Devletleri´nde 1991 yılı verilerine göre, kadın ve erkeklerde kansere bağlı ölümler arasında 1. sırada yer alan bu hastalık, kanser tedavisinde kaydedilen bütün gelişmelere rağmen önemini ve yerini korumaktadır. En sık görülen kanser türlerinden biri olan akciğer kanseri, büyük oranda sigara kullanımına bağlı olarak geliştiğinden aynı zamanda önlenebilir tek kanser türü olarak tanımlanabilir. Yapılan bir çok araştırmada sigara kullanımındaki artışa paralel olarak sıklığını arttıran bu hastalığın, sigara karşıtı kampanyaların başarılı olduğu ülkelerde sigara kullanımındaki azalma ile birlikte insidansının azaldığı saptanmıştır.

Akciğer kanseri gelişimi için risk faktörleri

Akciğer kanseri ile ilişkili birçok risk faktörü tanımlanmış olmakla birlikte bunların en önemlisi sigara kullanımıdır. Akciğer kanseri olgularının yaklaşık %80-85´inde sigara hastalıktan sorumlu tutulmaktadır. Özellikle squamous hücreli akciğer kanseri ve küçük hücreli akciğer kanseri ile sigara kullanımı arasındaki sebep - sonuç ilişkisi çok iyi tanımlanmıştır. Günlük tüketilen sigara miktarı ve tiryakilik süresi ile akciğer kanseri olasılığı arasında doğrusal ilişki bulunmaktadır. Yani daha fazla sigara içenlerde akciğer kanseri riski sigara içmeyenlere veya az sigara içenlere göre artmaktadır.

Sigara kullanımının dışında bazı metal ve kimyasal maddelere mesleksel maruziyet, asbest teması, radon gazı, genetik bazı faktörler, radyasyon, önceden geçirilmiş bazı akciğer hastalıkları ve beslenme alışkanlıkları da akciğer kanseri için risk faktörleri olarak sayılabilir. Örneğin ailesinde akciğer kanseri olan bireylerde akciğer kanseri görülme olasılığı biraz daha fazladır. Özellikle ailede akciğer kanseri öyküsü ile birlikte sigara kullanımı, riski daha da arttırmaktadır. Yine akciğer tüberkülozu, interstisyel fibrozis, büllöz amfizem ve doku harabiyeti ile seyreden diğer bazı akciğer hastalıklarında ortaya çıkan nedbe dokusu akciğer kanseri gelişimi için bir zemin oluşturabilir.  için bilinen en önemli risk faktörü olan asbest maruziyeti, aynı zamanda akciğer kanseri riskini de arttırmaktadır.

Akciğer kanserinin hücre tipine göre sınıflandırılması

Akciğer kanseri, hücre tipine göre küçük hücreli akciğer kanseri (small cell) ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri (non-small cell) olmak üzere 2 temel grupta ele alınır. Küçük hücreli dışı akciğer kanseri, squamous, adeno ve büyük hücreli kanser alt gruplarından oluşur. Küçük hücreli ve küçük hücreli dışı akciğer kanserinin seyri ve tedavi yaklaşımı bazı farklılıklar gösterir (bkz. tedavi). Küçük hücreli akciğer kanserinin tüm akciğer kanserleri içindeki sıklığı yaklaşık %15-20 oranındadır. Küçük hücreli dışı akciğer kanserleri arasında yer alan squamous hücreli kanser ülkemizde en sık görülen tiptir ve büyük ölçüde sigara kullanımına bağlı olarak gelişir. Yine aynı grupta yer alan adeno kanser ise bizde daha seyrek görülmekle birlikte örneğin ABD´de en fazla görülen akciğer kanseri türüdür. Squamous hücreli kanser ve küçük hücreli kanser daha çok akciğerin santral bölümlerinde yani ana bronşlar ve lob bronşlarında yer alırken, adeno kanser çoğu kez periferik akciğer alanlarından başlar.

Akciğer kanseri belirtileri nelerdir ?

Akciğer kanseri belirtileri lokal belirtiler ve akciğer dışı belirtiler olmak üzere 2 grupta incelenebilir :

Lokal belirtiler doğrudan akciğere yerleşen tümörün ve onun bölgesel lenf bezlerine metastazlarının ortaya çıkardığı öksürük, balgam çıkarma, nefes darlığı, göğüs, omuz, kol veya sırt ağrısı, kan tükürme, ses kısıklığı, yüz ve boyunda şişme, hışıltılı solunum gibi belirtilerdir. Ancak hastalığın başlangıç döneminde olguların büyük çoğunluğunda belirti yoktur. Birçok olguda ise öksürük erken bir belirti olmakla birlikte hastaların büyük çoğunluğu sigara kullandığından öksürüklerinin sigaraya bağlı olduğunu düşünerek hekime başvurmazlar. Bu nedenle uzun süren (3 haftadan uzun) öksürük varlığında veya önceden varolan öksürüğün karakterinde bir değişme ortaya çıktığında, örneğin öksürükle birlikte balgamla karışık kan gelmesi gibi durumlarda mutlaka kontrolden geçmek gerekir.

Akciğer kanserinin akciğer dışı belirtileri, tümörün diğer organlara metastazlarına bağlı olabildiği gibi tümörden salınan bazı immünolojik ve hormonal maddelere bağlı da olabilir.

Metastaz belirtileri organa özgü olup örneğin kemik metastazlarında ağrı, beyin metastazında bilinç bozukluğu, kasılmalarla seyreden nöbet, görme bozuklukları olabilir.

Metastaz belirtilerinin dışında iştahsızlık, kilo kaybı, kuvvet kaybı, halsizlik, ateş gibi şikayetler olguların birçoğunda görülebilir. Ayrıca özellikle küçük hücreli akciğer kanserinde tümörden salınan bazı hormonal maddelere bağlı olarak parmaklarda çomaklaşma, deri lezyonları, nörolojik tablolar, kan tablosunda bozulma gibi bulgular olabilir.

Akciğer kanserinde tanı ve evreleme

 Yukarıdaki belirti ve bulgularla hekime başvuran hastalarda ayrıntılı bir öykü ve fizik muayenenin ardından tanı için atılacak ilk adım standart akciğer grafisi (2 yönlü) çekilmesidir. Birçok olguda bu görüntüleme yöntemi ile tümör ya da tümörün oluşturduğu enfeksiyon, plörezi, atelektazi (akciğerin çökmesi) gibi tablolar saptanabilir. Akciğer grafisinde tümör ya da tümör ile ilişkili olabilecek diğer görünümlerin saptanması halinde atılacak 2. adım genellikle akciğerin bilgisayarlı tomografisinin çekilmesidir. Bilgisayarlı tomografi görülen lezyon hakkında detaylı bilgi verdiği gibi standart akciğer grafisinde görülemeyecek kadar küçük olan diğer lezyonların görülmesine de olanak sağlar. Standart akciğer grafisi ve bilgisayarlı tomografilerin incelenmesinden sonra hastalığın bölgesel yayılımı ve lokalizasyonu ortaya çıkar. Hekim bu noktada artık kesin tanı için gerekli olacak biyopsi yönteminin ne olacağına karar verebilir. Örneğin cerrahi müdahale düşünülen olgularda ve santral bölgede yer alan tümörlerde bronkoskopi yapılması hem evreleme hem de tanı için gerekli iken, bronkoskopi ile ulaşılamayacak periferik bölgelerde yer alan tümörlerde bilgisayarlı tomografi rehberliğinde iğne biyopsisi tercih edilebilir. Yine bu ilk incelemelerin sonucunda tümöre cerrahi bir girişim düşünülmüyorsa tanı için ilk aşamada balgam muayenesi istenebilir. Bu tür hastalarda balgamın sitolojik incelemesi sonucunda tanıya ulaşılamaz ise diğer yöntemlere başvurulur.

Akciğer grafisi ve bilgisayarlı tomografi ile görüntülenen tümörde balgam, plevra sıvısı sitolojisi, bronkoskopi veya iğne biyopsisi gibi yöntemlerle hücre tipi tanısı da konulduktan sonra elde edilen sonuca göre evreleme çalışmalarına başlanmalıdır. Kanserde evreleme hastalığın seyri ve uygulanacak tedavi yönteminin belirlenmesi açısından son derece önemlidir ve mutlaka yapılması gerekir.

 Küçük hücreli akciğer kanseri sınırlı ve yaygın evre olmak üzere 2 evrede incelenir. Sınırlı evrede hastalık göğsün tek bir tarafı ile sınırlıdır, karşı akciğere veya diğer oraganlara yayılım yoktur. Yaygın evre küçük hücreli akciğer kanserinde hastalık, akciğer dışı diğer organlara ya da karşı akciğere metastaz yapmıştır. Sınırlı ve yaygın evrelerde tedavi farklılık gösterdiğinden küçük hücreli akciğer kanseri tanısı konulan olgularda en azından beyin tomografisi ya da MR´ı, kemik sintigrafisi ve üst batın tomografisi veya ultrasonografisi ile uzak organ metastazları araştırılmalıdır.

Küçük hücreli dışı akciğer kanserinin erken evrelerinde cerrahi tedavi sağkalım üzerine en etkili tedavi modalitesi olduğundan bu hastalıkta evreleme çalışmaları küçük hücreli akciğer kanserine göre daha detaylı incelemeleri gerektirir. Küçük hücreli dışı akciğer kanserinde evreleme TNM sistemine göre yapılır. Bu sistemde T ile tümör boyutu, tümörün komşu doku ve organlarla ilişkisi, tümörün bronkoskopik görünümü gibi birçok özelliği tanımlanırken, N tümöre ait bölgesel veya uzak lenf bezlerindeki metastaz varlığını yada yokluğunu tanımlar. M uzak organ metastazları ile ilişkili olup, M1 olarak tanımlanan olgular yani uzak organ metastazı saptanan olgular doğrudan başka bir incelemeye gerek olmaksızın evre IV olarak sınıflandırılır. TNM sistemine göre akciğer kanseri olguları evre I, evre II, evre III ve evre IV olarak dört grupta ele alınır. Evre I ve II, erken evre akciğer kanseri olarak tanımlanır ve bu tür olgularda mutlaka cerrahi tedavi olanakları araştırılmalıdır.

Akciğer kanseri tedavisi

Akciğer kanseri tedavisi multidispliner bir yaklaşım gerektirir. Yani akciğer kanserinin tedavisi ve takibi Göğüs Hastalıkları, Onkoloji ve Göğüs Cerrahisi uzmanlarının işbirliği ile kararlaştırılmalı ve yapılmalıdır.

Küçük hücreli akciğer kanserinde tedavi

Küçük hücreli akciğer kanserinde seçilecek tedavi yöntemi cerrahi dışı yaklaşımlar yani kemoterapi ve radyoterapi uygulamalarıdır. Bu tür kanserin kombine kemoterapi ve radyoterapiye yanıtı genellikle çok iyidir ve kısa sürede tümör ve metastazlarının boyutlarında gerileme ya da radyolojik olarak silinme olduğu görülür. Sınırlı evre küçük hücreli akciğer kanseri olgularında kemoterapi ile birlikte uygulanan radyoterapi, sadece kemoterapi uygulanmasına göre daha iyi sonuç vermektedir. Yine sınırlı evredeki hastalıkta beyne koruyucu radyoterapi uygulanması da tedavi yöntemleri arasında yer alır. Yaygın evrede ise seçilecek tedavi yöntemi kombine kemoterapidir ancak beyin metastazı varlığında buraya radyoterapi uygulanmalır.

Küçük hücreli dışı akciğer kanserinde tedavi

Küçük hücreli dışı akciğer kanseri tanısı konulan ve evre I, II ve bazı seçilmiş evre III olgularda tercih edilecek tedavi yöntemi cerrahi girişim olmalıdır. Bu tür olgularda cerrahi sonrası gerekli görülürse kemoterapi yada radyoterapi uygulamaları da yapılabilir. İleri evre küçük hücreli dışı akciğer kanserinde ise kemoterapi ve akciğer dışı beyin, kemik gibi organ metastazları varlığında buraya yönelik radyoterapi uygulanılır.

Akciğer kanserinden korunma ve erken tanı

Akciğer kanserinden korunmanın en etkin yolu sigarayı bırakmaktır. Bunun dışında endüstride kullanılan bazı metal ve kimyasal maddelere karşı tedbir alınması, hava kirliliği ile mücadele, radyasyon maruziyetinden kaçınma, korunma önlemleri olarak sayılabilir.

Akciğer kanserinde erken tanının önemine ilişkin çok büyük hasta gruplarını içeren çalışmalar yapılmış ve bu çalışmalarda balgam sitolojisi, akciğer grafisi gibi tanı yöntemleri tarama testi olarak kullanılmıştır. Bu çalışmaların sonuçları incelendiğinde ne yazık ki kansere bağlı ölüm oranlarında tarama testi uygulanan hasta grupları ile uygulanmayan gruplar arasında önemli bir farklılık görülmediği saptanmıştır. Bununla birlikte sigara içen 40 yaş üzerindeki bireylerde en azından yılda 1 kez akciğer grafisi çekilmesi erken tanı için önerilebilir.

Anjiyokardiyografi

Çevrel bir toplardamara (genellikle kol toplardamarına) iyot içeren, suda çözünen ve böbreklerden hızla atılan radyoopak bir kontrast madde verilmesinden sonra kalp boşluklarının ve büyük damarların radyolojik olarak incelenmesi.
Anjiyokolit (kolanjit)

Karaciğer dışı safra yollarının (karaciğer kanalları, ana safra kanalı) ya da bunların karaciğer içindeki uzantılarının kronik ya da akut iltihabı.
Anjiyosarkom

Kan damarlarının endotel hücrelerinden kaynaklanan kötü huylu tümör.
Anjiyotensin

Karaciğerde bireşimlenen anjiyotensinojen adlı bir alfa-2-globülin ile böbrekte üretilen renin adlı enzimin tepkimesi sonucunda oluşan madde.
Anne kanunda kan değişimi

Bağdaşır gruptan kan naklinde özgün bir teknik.
Aşın duyarlı kalınbağırsak

iritabl kolon
Aşırı aybaşı kanaması

Aybaşı görme arasındaki süre normaldir. Fakat kanama çoktur ve normal süresinden fazla devam eder. Nedenleri çeşitlidir: rahimde ur, rahim çarpıklığı, yorgunluk, sinir bozukluğu, ateşli hastalıklar veya evlilik hayatındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanabilir.
Aşırı aybaşı kanaması

Aybaşı görme arasındaki süre normaldir. Fakat kanama çoktur ve normal süresinden fazla devam eder. Nedenleri çeşitlidir rahimde ur, rahim çarpıklığı, yorgunluk, sinir bozukluğu, ateşli hastalıklar veya evlilik hayatındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanabilir.

Akrosefali

Kafatasında artkafa (oksipital) bölgesinin anormal bir gelişmeyle yükseldiği oluşum bozukluğu.
Akselerin

Kanda bulunduğu varsayılan bir pıhtılaşma faktörü (Faktör VI). Ac-globülinin aktif biçimidir; protrombi-nin trombine dönüşmesini sağlar.
Antagonist kaslar

Vücudun belirli bir bölümüne bir kasın yaptırdığına karşıt hareketler (Örneğin bükme ve doğrultma, kaldırma ve indirme) yaptıran kaslar.
Atardamar

Kalpten çıkan kanı vücuttaki bütün organ ve dokulara taşıyan boru biçiminde anatomik yapı.
Aktin

Kaslarda kasılmayı sağlayan protein yapıdaki ince iplikler.
Atoni (gerginlik kaybı)

İstemli ya da istemsiz kas liflerini içeren bir organda kas gerginliğinin (bak. kas gerginliği), yani kasılmadan önce bulunan ve gevşemeden sonra da süren gerginlik durumunun kaybolması.
Akut karın

Kann bölgesinde birden ortaya çıkan bütün şiddetli belirtiler için kullanılan terim.
Atriyum

Kalbin önde bulunan iki odası (kulakçık).
Akyuvarlar (lökositler)

Kanda bulunan ak hücreler
Antiheınofilik a faktörü (faktör vııı)

Kanın pıhtılaşma sürecine katılan özetken.
Antihemofilik b faktörü (faktör ıx)

Kanın pıhtılaşması için gerekli bir etken; eksikliğinde küçük travma ve yaralanmalardan sonra bile ağır, durdurulması güç kanamalar ortaya çıkar.
Albüminemi

Kanda albümin yoğunluğu.
Antikardiyolipin antikorlar

Özel bir fosfolipid türü olan kardiyolipine karşı gelişen antikorlar.
Ayak bileği (tars)

Kaval kemiği (tibia) ve kamış kemiğinin (fibula) alt ucuyla tarak kemikleri arasında yer alan kemiklerin oluşturduğu yapı.
Anti-rozeol ıgm antikorları

Kandaki varlığı kızamıkçık enfeksiyonunun geçirilmekte olduğunu gösteren antikorlar.
Aybaşı kanaması azlığı

Aybaşı kanının normal miktarı; sağlam kadınlarda 7-77 gram arasında değişir. Çoğunda 27-75 gram arasındadır. Ortalama miktar 50 gram kabul edilir. Aybaşı kanının yukarıda belirtilen miktarlardan az olması, çoğunlukla ruhsal durumla veya kansızlıkla ilgilidir.
Aybaşı kanaması yokluğu

Genç bir kız buluğ çağına geldiği halde, aybaşı görmeye başlamamışsa, aybaşı yokluğundan söz edilir. Bu durum karaciğer hastalıklarından, kansızlıktan veya tiroit bezi bozukluğundan kaynaklanabilir. Öncelikle nedeni bulmak gerekir.Normal aybaşı gören kadının da; kansızlık, karaciğer rahatsızlıkları, beslenme bozuklukları, veya tiroid bezi hastalıkları sonucu aybaşı kanamaları kesilebilir. Öte yandan aybaşı yokluğu, gebeliğin veya menapozun işareti olabilir.

 

Antisipasyon

Kalıtsal bir hastalığın kuşaktan kuşağa geçerken ortaya çıkış yaşının küçülmesi ve/veya hastalığın ağırlığının artması.
Aybaşı kanamasının gecikmesi

Normal olarak zamanı geldiği halde aybaşı kanaması başlamazsa; gebelik, kansızlık, tiroid veya karaciğer hastalıkları akla gelebilir. Ayrıca yorgunluk, sinirlilik veya adetten kesilme de düşünülebilir.

Aybaşı kanamasının gecikmesi

Normal olarak zamanı geldiği halde aybaşı kanaması başlamazsa; gebelik, kansızlık, tiroid veya karaciğer hastalıkları akla gelebilir. Ayrıca yorgunluk, sinirlilik veya adetten kesilme de düşünülebilir.
Aybaşı kanamasının uzun sürmesi

Normal aybaşı kanaması 2-7 gün devam eder. Bazı kimselerde bu süre uzar. O zaman rahimde ur veya kist olduğundan, yumurtalıkların üşütülmüş olmasından, sinir veya kalp hastalığından şüphe edilir. Tedaviye geçmeden önce esas nedeni bulmak gerekir. Önemli bir durum yoksa aşağıdaki reçetelerden arzu edilen uygulanır.
Alfa-2-mahroglobülin

Karaciğerden salgılanan bir protein.
Azotemi

Kanda protein kaynaklı olmayan azot mİktannı belirten ve artık pek kullanılmayan terim (bak. üre).
Antitrombin ııı

Kanda bulunan pıhtılaşma Önleyici protein.
B12 vitamini (kobalamin)

Karaciğerde, sütte, yumurta akında, peynirde, balıkta, ette ve karideste bol miktarda,bitkilerde ise son derece az miktarda bulunur. B12 vitamini eksiklği, folik asit eksikliğinde olduğu gibi, alyuvar yapısında biçim bozukluğuna yol açarak persinyöz ya da megaloblastik anemi denen kansızlığa neden olur.Ayrıca sindirim sistemi düzeyinde ve epitel dokunun beslenmesinde bazı etkileri görülür. Kansızlığın yanı sıra hafif sarılık, iştahsızlık, ishal, parestezi (karıncalanma) ve uyuşma gibi duyumsama bozuklukları, ataksi, işitme siniri iltihabı ve zihinsel bozukluklar ortaya çıkabilir.
Bordet-gengou tepkimesi

Kanda bağışıklık yöntemleri kullanılarak yapılan bazı la-boratuvar incelemelerinde yararlanılan kompleman bağlama tepkimesi.
Bellek kaybı

amnezi
Botallo deliği

Kalbin sağ ve sol kulakçıkları arasındaki iletişim deliği.
Botallo kanalı

Dölütün akciğer atardamarım aort atardaman ile birleştiren kanal biçiminde açıklık; aortun hemen hemen tüm kanının akciğer atardamarına geçmesini sağlar.
B8 vitamini (biyotin ya da h vitamini)

Karaciğerde, yumurta sarısında, bira mayasında, pirinç kabuğunda ve yeşilliklerde bulunur. Eksikliği yanlızca uzun süre çiğ yumurta beyazı tüketiminde ya da bağırsak florasını ortadan kaldıran sülfamitlerin ve antibiyotiklerin çok fazla alınmasından sonra görülür.Bu durumda dermatit (deri iltihabı), iştahsızlık, zayıflama, depresyon ve kas ağrıları ortaya çıkar.
Bowman kapsülü

Nefronun ucunda, glomerulusu saran yarım küre şeklindeki bölüm.
Boynuzcuk (konka)

Burun boşluklarının yan duvarları üzerinde bulunan ince tabakalar biçimindeki çıkıntılar.
Beparin

Karaciğer, akciğerler, timus ve kanda bulunan sülfürlü bir mukopolisakkarit
Bağırsak kanaması

Önemli bir hastalığın işareti olabilir. Önce kanamanın nedenini tespit ettirmek gerekir. Kısa sürede kesilmeyen kanamalarda mutlaka doktora başvurmak gerekir.

Bağırsak kanaması

Önemli bir hastalığın işareti olabilir. Önce kanamanın nedenini tespit ettirmek gerekir. Kısa sürede kesilmeyen kanamalarda mutlaka doktora başvurmak gerekir.
Bağırsak tıkanması

İleus
Böbrek havuzu

Kas-bağ dokusu duvarı ile sınırlı huni şeklindeki boşluk.
Beyin sarsıntısı

Kafa travmasından hemen sonra geçici bilinç kaybıyla birlikte görülen ve beyinde bir lezyon olmaksızın beliren klinik tablo.
Bradikardi

Kalbin dakikadaki atım sayısının azalması.
Bıngıldak

Kafatasını oluşturan çeşitli kemiklerin arasındaki henüz kemikleşmemiş, zarsı alan. Bak, kafatası.
Bifurkasyon

İki dala ayrılma yeri.
Bikonkav

Her iki yüzeyide konkav, iç bükey veya oyuk olan.
Bregma

Kafatası üzerinde alın kemiğiyle her iki paryetal kemiğin (yankafa kemiği) birleştiği nokta;
Balgam kaiturü

Orta ve alt hava yollarından gelen, tükürükle karışmamış akciğer salgısının uygun besiyerine ekilerek bronş-akciğer enfeksiyonlarından sorumlu olan mikroorganizmanın kesin olarak belirlenmesi.
Balistokardiyografi

Kalbin çalışması sırasında her kasılmanın bütün vücutta yol açtığı titreşimlerin grafik olarak kaydedilmesine dayanan incelenme yöntemi, incelenecek kişi havada asılı duran bir masaya uzanır.
Balistokardiyogram

Kalp kasılmaları sırasında vücutta oluşan sarsıntıların kaydedilmesiyle elde edilen eğri
Bilirubin

Karaciğer, kemik iliği ve dalakta hemoglobinin yıkıma uğramasıyla ortaya çıkan safra pigmenti
Bilirubinemi

Kanda bulunan bilirubin düzeyi.
Bilurubinemi

Kanda bulunan bilubin düzeyi
Bilurübin

Karaciğer, kemik iliği ve dalakta hemoglabinin yıkımına uğramasıyla ortaya çıkan safra piğmenti
Bilüribinemi

Kanda bilüribinin artması.
Bipoloni

Kas gerginliğinde azalma.
Biseps (iki başlı kas)

Biri kolda, öbürü ise kalçada bulunan bükücü kaslar.
Baryum zehirlenmesi

Karbonat, hidrat ve klorürlü baryum bileşiklerinin emilmesine bağlı olarak ortaya çıkan zehirlenme.
Başkalaşım

Bazı böcek ve kurbağa gibi canlıların, yumurtadan çıktıktan sonraki gelişme evrelerinde yapısal değişikliğe uğrayarak atalarına benzer hale gelmeleri.
Batmotropizm

Kasılma uyarılarına karşı kalp liflerinin duyarlılığı ya da uyanlabilirliğİ.
Bayılma

Kan basıncında düşme, nabızda zayıflama ve hızlanma, solgunluk ve terlemenin eşlik ettiği geçici bilinç kaybı.
Burun kanaması

Burun kanamaları yaş ve cinsiyet ayırımı yapmaksızın tüm insanlarda görülebilmektedir. Burun kanamaları genellikle olduğundan daha tehlikeli gibi görünür, nadir durumlarda da hayati tehlike yaratabilir.

Belirtiler

Ön burun kanamaları burun ön kısmından gelen kanamalardır. Ayakta duran yada oturan kişide burun deliğinden akan kanama şeklinde kendini gösterir. Arka kanama: Burun arkasından olan kanamadır. Kanama genize doğrudur. Otururken veya ayakta dururken bile kanama boğaza doğru olur. Hasta sırt üstü yattığında ön kanama bile olsa her iki yönde kanama olabilecektir.

Tanı

Tanı öykü ve klinik bulgularla ve tetkiklerle konur.

Tedavi

Siz ya da çocuğunuzda ön burun kanaması varsa şunları uygulayınız:

 
·       
Burun kanaması (rinoraji)

Burundan kan gelmesi. Çok sık görülen bir durumdur.
Burun tıkanıklığı

Saman nezlesi ve sinüzitte görüldüğü gibi, başka bir hastalığın da belirtisi olabilir.

Burun tıkanıklığı

Saman nezlesi ve sinüzitte görüldüğü gibi, başka bir hastalığın da belirtisi olabilir.

Bürker kamerası

Kandaki şekilli cisimlerin (alyuvarlar, akyuvarlar, trom-bositler) mikroskopla sayımında kullanılan aygıt.
Bekâret

Cinsel deneyimi olmama durumu.
Calcıum gluconate

Kalsiyum vücut için gerekli bir mineraldir. Az da olsa, yapılan araştırmalar yüzeysel uygulamalarda bu mineralin iyi bir iltihap giderici (anti-enflamatuar) ve tedavi edici olduğunu göstermiştir.
Cinsel ilişki

Kadın ve erkek, erkek ve erkek veya kadın ve kadın arasındaki cinsel birleşim.
Coxae

Kalça kemiği.
Cea (karsino-embriyonik-antijen)

Kısa adı İngilizce Carcino-Embryonic-Antigen sözcüklerinin başharflerinden oluşturulmuş akciğer, mide, kalınbağırsak gibi birçok değişik organın tümörlerinin ürettiği bir "belirteç" antijeni.
Cpr:kardio-pulmoner resüsitasyon

 Kalp ve solunum durması halinde yapılan yeniden canlandırma işlemlerine verilen ad.
Crede önlemi

Kadın doğum uzmanı Crede'nin (1819-92) başlattığı bir uygulama.
Cerrahi komplikasyon

Cerrahi girişim uygulanan bir hastanın fizyolojik dengesini bozabilecek tüm durumları tanımlayan genel terim.
Cor

Kalp.
Corda colica (kalınbağırsak kordonu)

Ağrılı ve gergin kalınbağırsağın aldığı görünüm; dokunmayla sert bir kordon gibi ele gelir.
Çekinik özellik (resesif özellik)

Karşılıklı genlerin yalnızca homozigot(*) biçimde dizilmesiyle İfade edilebilen kalıtsal özelliğe verilen ad.
Çolyak arter (karın anaatardaman)

Aorttan birinci bel omuru hizasında ayrılan ve hemen sonra karaciğer atardamarı, dalak atardamarı, sol mide atardamarı olmak üzere üç ayn dala ayrılan atardamar gövdesi.
Çolyak pleksus (karın sinir ağı)

Çolyak atardamar çevresinde bulunan ve sempatik ve parasempatik lifler içeren bölge.
Çolyak refleksi (solar refleks)

Karnın üst kısımlarına hızlı ve derin bir biçimde basınç uygulanması sonucu (karına rastlayan darbelerde olduğu gibi) ortaya çıkan iç organlara İlişkin refleks.
Desidua (kadük)

Gebelik sırasında dölyatağı mukozasını belirtmek için kullanılan terim.
Desmoit tümör

Kas ya da derialtı dokularda görülen iyi huylu tümör.
Dalak hastalıkları

Karın boşluğunun solunda, midenin arka tarafında bulunan dalak; eskimiş kırmızı kan hücrelerini yok eder, gerektiği zaman da yeni kırmızı kan hücreleri imal eder. Sıtma ve tifo gibi bulaşıcı hastalıklar veya kansızlık sonucu dalak hastalanabilir.
Detoksifikasyon

Alkol gibi bir maddenin vücuttan temizlenme süreci.
Damak kemiği

Kafanın çift olarak bulunan kemiklerinden biri; üst çene kemiğinin arka iç yüzeyi ile kamamsı (sfenoit) kemiğin kanatsı (pterigoit) çıkıntısı arasında bulunan derin bölgede yerleşmiştir.
Diyafram

Kase şeklinde olup vajina içine yerleştirilen ve spermlerin burada birikerek etkisiz hale gelmesini sağlayan yöntem.
Dezintoksikasyon

Dışarıdan organizmaya giren ya da metabolizmanın çeşitli evrelerinde vücut içinde oluşan zehirli maddelerin etkisiz hale getirilerek vücuttan uzaklaştırılması süreci.
Damar büzülmesi (vazokonstriksiyon)

Kan damarlan duvarında bulunan düz kasların kasılmasıyla damar boşluğunun daralması.
Damar genişlemesi (vazodhatasyon)

Kan damarları duvarında bulunan düz kasların gevşemesi sonucu damar boşluğunun genişlemesi.
Diyapedez

Kanın şekilli öğelerinin küçük çaplı damarların duvarlarından geçerek dışarı çıkması.
Damar iltihaplanması

Kan damarlarını tutar. Kan damarı duvarlarında inflamatuvar hücre toplanması ve nekroza neden olan ve nadir rastlanan heterojen bir hastalıklar grubunu ifade eder. Dev hücreli arterit (polimiyalji romatikada görülür) bu grupta yer alır, poliarteritis nodosa da (PAN) bu hastalık grubunun daha nadir görülen bir üyesidir. Romatoid artrit ya da sistemik lupusta da vaskülit görülebilir.
Diyastol

Kalbin gevşeme devresi
Dbt aşısı (karma aşı)

Difteri, boğmaca ve tetanos aşısının birlikte bulunduğu karma aşı.
Dışkıda gizli kan

Çok az miktarda da olsa dışkıda kan aranması.
Defekasyon

Dışkının dışarı atılması.
Dizkapağı refleksi

Dizkapağı kirişine vurulmasına yanıt olarak, uyluk dörtbaşlı kasının kasılmasıyla ortaya çıkan refleks.
Deferansiyel arter (ersuyu kanalı atardamarı)

Aortun bel kası (psoas kası) kenarından aşağıya inip kasık kanalına girmesi sırasında oluşan iç spermatik atardamannın bir dalı.
Diafragma

Karın ile göğsü birbirinden ayırın kas.
Defibrilator

Kalbin normal dışı hızlı atımını durdurarak tekrar normal kalp ritmine dönmesini sağlayan araç.
Defibrilatör

Kalbin normal dışı hızlı atımını durdurarak tekrar normal kalp ritmine dönmesini sağlayan araç.
Digastrik kas

Hiyoitüstü bölgede bulunan boyun kası.
Digoksin miktarının belirlenmesi

Kalp yetmezliğinin tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir ilaç olan digoksinin kandaki miktarının belirlenmesi; "en uygun" tedavi dozunun saptanmasında yararlıdır.
Dikkat bozukluğu (hipoprozeksi)

Dikkatte bütünüyle bir azalmayı ya da dikkat kaymala-rındaki artışı tanımlayan terim.
Doğumsal kalça çıkığı

Kalça ekleminde doğuştan var olan ve kalçayı oluşturacak taslağın embriyon döneminde kusurlu gelişmesi ya da tam gelişmemesi sonucunda ortaya çıkan bozukluk.
Dekalsîfîkasyon

Kemik dokusundan kalsiyum tuzlarının kaybedildiği patolojik durum.
Dolaşım sistemi (kardiyovasküler sistem)

içinde kan ve lenfin dolaştığı anatomik yapıların bütünü; bu dolaşımın amacı, tüm dokulara oksijen ve metabolizma etkinlikleri İçin gerekli maddelerin ulaştırılması ve hücre metabolizması artıklarının dokulardan uzaklaştırılmasıdır.
Dolikokolon

Kalınbağırsağın anormal uzunlukta olduğu yapı bozukluğu.
Dekortikasyon

Bir organı saran seröz kılıfın bâzı patolojik olaylara bağlı olarak büzülerek ya da çevredeki dokulara yapışarak ilgili organın işlevlerini engellemesi durumunda başvurulan cerrahi girişim.
Dekstrokardi

Normalde göğüs boşluğunun sol yarısında yer alan kalbin sağ göğüs kafesinde bulunması.
Dekstroz (glikoz)

Kanda bulanan basit bir şeker; meyva bitki ve balda da bulunur
Direkt bilirubin

Karaciğer, retikülo-endotelyal sistemdeki (RES) hücrelerden gelen bilirubini gliküronik asitle birleştirerek suda kolay eriyebilen ve kolay atılan bir bileşiğe dönüştürür.
Deltoit kas

Omza yuvarlak biçimini veren yüzeysel ve hacimli kas.
Dirsek kası (musculus anconeus)

Dirseğin arkasında bulunan kas.
Disakkarit

İki mol monosakkaritin dehidrasyonu sonucu oluşan çift şeker. Maltoz, sakkaroz, laktoz gibi.
Disakkaritler

Oksijen köprüsüyle bağlanmış iki monosakkarit molekülünden oluşan karbonhidrat ya da şekerler.
Dölyatağı

Kadınlarda orta çizgi üzerinde tek olarak yer alan üreme organı.
Dölyolu

Kadınlarda dölyatağı ve dış cinsel organlar (vulva) arasında bulunan üreme organı.
Dört başlı kas (kuadriseps kası)

Uyluk ön bölgesini bütünüyle kaplayan kas.
Dislipidemi

Kandaki yağların miktarındaki bozuklukları belirtmek için kullanılan terim.
Dislokasyon

Çıkık.
Dromotropizra

Kalp kışı liflerinin sinüs-kulakçık düğümünden kaynaklanan kasılma uyarılarını İletme ve bütün miyokart dokusuna yayma özelliği.
Depresyon (ruhsal çöküntü)

Kaygı, kendine güvensizlik, kararsızlık ve gelecekten korku gibi duyguların egemen olduğu özel psikolojik durum.
Deri kanseri

Deri üzerinde ufak bir şişlik veya bir türlü iyileşmeyen bir yara şeklinde başlayabilen bir çeşit kanserdir. Şişlik, başlangıçta ufak bir yumru şeklindedir.

Bir süre sonra aynı yer açılır ve yara haline dönüşür, sonra kabuk bağlar. Bu gibi durumlarda telaşlanmamak; ancak acele etmek gerekir. Erken tedavi edildiği takdirde iyileşir.

Deri kanseri

Deri üzerinde ufak bir şişlik veya bir türlü iyileşmeyen bir yara şeklinde başlayabilen bir çeşit kanserdir. Şişlik, başlangıçta ufak bir yumru şeklindedir. Bir süre sonra aynı yer açılır ve yara haline dönüşür, sonra kabuk bağlar. Bu gibi durumlarda telaşlanmamak; ancak acele etmek gerekir. Erken tedavi edildiği takdirde iyileşir.
Disprotidemi

Kandaki proteinlerin dengesinde bozukluk.
Distoni

Kasların gerginliğindeki bozukluk.
Düşük yoğunluklu lipoproteinler

Kanda kolesterol moleküllerini taşıma görevini yerine getiren ve elektroforezde yavaş hareket eden lipoprote-in sınıfı (bak. lipoproteinlerin elektroforezi).
Düz kas

İç organların hareketini sağlayan ve istemsiz çalışan, demetler alinde, uzun, iğ biçimli, tek çekirdekli kas hücrelerinin bağ dokusu içerisinde meydana getirdiği kas tipi.
Düz kas karşıtı antikorlar

Vücudun düz kas hücrelerindeki normal yapıtaşlanna karşı oluşan özantikorlar.
Entropion

kapak kenarının içeri doğru döndüğü ve kirpiklerin gözü tahriş ettiği bir şekil bozukluğu
Elevatör kas (yükseltici kas)

Belirli anatomik yapılan (örneğin anüs kası, üst gözkapağı, kürek kemiği, yumuşak damak) kaldırmakla görevli çeşitli kaslara verilen ad.
Elısa

Kanda belirli bîr antikorun varlığını araştırmak ya da düzeyini ölçmek amacıyla uygulanan bir laboratuvar yöntemi.
Edinilmiş özellikler

Kalıtımla taşınmayan, çevre ve eğitime bağlı etkenlerle ya da çalışma, yaşanan deneyimler ve yaşam biçimine bağlı olarak ortaya çıkan tüm biçimsel, fizyolojik ya da davranışsal özellikler.
Eozinofili

Kanda eozinofil akyuvarlann normalden (yüzde 1-4) fazla miktarda bulunması.
Embolizm

Kan damarlarının bir kan pıhtısı, hava kabarcığı, yağ birikimi ya da diğer bir yabancı maddeyle tıkanması.
Efeminasyon (kadımılaşma)

Erkekte vücut görünümünün değiştiği patolojik durum.
Embriyokardi

Erişkinde kalp seslerinin, dölütteki kalp seslerine benzemesi.
Embriyonal karsinom

Embriyon hücrelerinden kaynaklanan kötü huylu tümör.
Epigastriyum

Karın duvarının üst bölümünde yer alan anatomik bölge.
Epikard

Kalp kasını koruyan ince dış zar.
Epikart

Kalbin dış yüzünü saran perikartın iç yüzünü oluşturan seröz zar.
Epileptik eşdeğerler

Karmaşık belirtili kısmi sara nöbetlerinin bazı biçimlerini tanımlamak için kullanılan terim.
Endokard

Kalbin içini örten bir sıra yassı epitel dokudan oluşan zar.
Eps

Kalp ritim bozukluklarında, ani bayılmalar ve ani kalp durmalarında bir kateter yardımıyla anjio benzeri bir işlem uygulandıktan sonra bu kataterden uygun hızda elektriksel dalgalar uygulanarak kalbin atım durumu incelenir.
Endokardit

Kalp iç zannın (endokart) iltihabı. Kulakçık ve karıncığın yüzeyini Örten endokartta görülebiürse de, daha çok kapaklann yüzeyini kaplayan endotelde ortaya çıkar (kapakçık endokarditi)
Ergograf

Kas çalışmasını grafik olarak kaydetmeye yarayan aygıt.
Ekokardiyogarfi

Kalp, damar sisteminin teşhisinde kullanılan ultrasonik bir yöntem.
Ergogram

Kas çalışmasının ergograf(*) aygıtıyla grafik gösterimi.
Ekokardiyografi

Ultrason dalgalarıyla kalp duvarlarının kalınlığını ve kapakçık parçalarının hareketlerini belirlemeyi sağlayan tanı yöntemi.
Ergokalsıferol

D Vitamininin teknik adı.
Ekokardiyogram

Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge.
Ergokalsiferol

D Vitamininin teknik adı.
Eksipiyan (ilaç katkı maddesi)

İlaçların verilmesinde ya da uygulanmasında kullanılan ve ilaçlara biçim ve daha fazla dayamklık vermeye yarayan maddeler.
Eriserasyon

Karın duvarında cerrahi ya da travmatik kesiler nedeniyle bir ya da daha fazla iç organın vücuttan dışarıya çıkması.
Ekskavasyon

optik çukurda artış
Eritroblast

Kanda dolaşan alyuvarların kaynaklandığa kemik iliği hücresi.
Enfarktüs

Kalbi besleyen büyük damarlardan birinin aniden tıkanması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Enfarktüs krizi geçiren hasta; kalp bölgesinde ani bir ağrı hisseder. Bütün benliğini ölüm korkusu sarar. Nefes almakta zorluk çeker. Yapılacak ilk iş, hastanın 45 derece bir meyille oturmasını sağlamaktır. Sonra; vakit geçirmeden doktor çağrılır. Enfarktüs krizini atlattıktan sonra kesin istirahat ve doktorun dediklerine uymak şarttır.
Ekstansör kaslar (doğrultucu kaslar)

Bir eklemi oluşturan kemikler arasındaki açıyı genişleten kaslar.
Ekstrasistol

Kalbin normal atışlarına, fazladan atış eklenmesine Ekstrasistol bir başka deyişle fazladan atış denir. Kalbin bir atışı, vaktinden önce olur. Sonra, bir süre atış olmaz. Bu atışlar, tek tek veya arka arkaya meydana gelir.Kalp hastalıklarında görüldüğü gibi; fazla sigara, içki içmek; heyecanlanmak ve hazmı güç yemeklerden sonra da görülebilir.
Ekstrasistol (ek atım)

Kalpte anormal atımların bulunduğu ritim bozukluğu.
Eskar

Deride ya da mukozada oluşan kuru, siyahımsı ölü doku kabuğu.
Ensefalosej

Kafatası kemiğinde doğumsal oluşum bozukluğu sonucu gelişen boşluktan ensefalonun bir bölümünün dışan çıkması.
Ensest

Kanuni ya da kan yoluyla yakın olan kişilerin cinsel ilişkide bulunması.
Elektro

Kalbin elektriksel fealiyetlerinin özel kağıda grafiki olarak dökümü.
Enteroglükagon

ince ve kalın bağırsak mukozasında bulunan iç salgı hücrelerinin ürettiği bir grup polipetit hormon.
Etmoit kemik (kalburcu kemik)

Kafanın ortada, tek ve simetrik kemiği.
Enteroptoz

Kann iç organlarının aşağıya doğru inmesi.
Enteroraji

Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması.
Elektrokardiografi

Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektrokardiyografi

Kalp kasının kasılmasını sağlayan elektriksel akımların kaydedilmesi temeline dayanan, tanıya yönelik inceleme yöntemi.
Evantrasyon

Karın düz kaslarının karşılıklı gevşemesi ve birbirinden uzaklaşması nedeniyle karın iç organlarının dışarıya doğru çıkıntı yapması.
Elektrokardiyogram

Kalbin etkinliği sırasında oluşan elektriksel voltaj değişikliklerinin milimetrik kâğıda grafik biçiminde kaydı.
Elektrokardiyoskop

Kalp kasılması sırasında oluşan elektrik potansiyellerini bir osiloskopun ekranında görüntüleyen alet.
Elektrokortikografi

Kafatasının delinip sertzarın (dura mater) açılmasından sonra beyin kabuğuna uygulanan elektrotların bu bölgede yol açtığı elektrik potansiyellerinin kaydedilmesi tekniği.
Entoksikasyod (zehirlenme)

Organizmaya yabancı, canlı olmayan, yaşamsal olayları etkileyecek güçte maddelerin yol açtığı belirtiler.
Elektromiyografi

Kaslarda kasılma sırasında üretilen elektriksel eylem potansiyelini (bak. eylem potansiyeli) incelemeye dayanan nörolojik tanı yöntemi.
Fleksör kaslar (bükücü kaslar)

Bir eklemi oluşturan kemikler arasındaki açıyı daraltan kaslar.
Fakoemülsifikasyon

Fakoemülsifikatör adı verilen bir aygıtla göz merceğinin çok küçük parçalara ayrılması ve bir bölümünün alınması.
Fıtık korsesi (fıtık bağı)

Kann bölgesindeki fıtıkları tespit etmek İçin kullanılan, bir kemer ve yastıkçıklardan oluşan aygıt.
Fibrilasyon

Kalp kasının tireşimler şeklinde ya da kontrolsüz kasılmaları, kalp atımının düzensiz olmasına yol açar.
Fibrin

Kanın pıhtılaşmasına yarayan albumin cinsinden bir madde.
Fibrinemi

Kanda fibrin bulunması.
Fibrinojenopeni

Kanda fibrinojen düzeyinin normalin altında bulunması.
Flüorokardiyografi

Kalbin ve büyük damarlann incelenmesinde kullanılan bir radyolojik inceleme yöntemi.
Fallot's tetralogy

Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim.
Fibromiyalji

Kasları ve ligamentleri etkileyen, fakat eklemlere hasar vermeyen hastalık. Sık rastlanır ve şiddetli olabilir. Fibro-mi-yaljide fibröz dokular (fibro-) ve kaslarda (-mi) ağrı (-alji) ve hassasiyet söz konusudur. Halsizlik sıklıkla fibromiyaljinin en şiddetli bulgusudur.
Fibromiyom

Kadın üreme sistemine özgü sık görülen iyi huylu tümör; 35 yaşın üzerindeki kadınların yaklaşın yüzde 40'ında rastlanır.
Fonokardıoğrafi

Kalp atımında çıkan seslerin gragik olarak kaydedilmesi.
Fonokardiyografî

Kalp atımında çıkan seslerin grafik olarak kaydedilmesi.
Fibula (kamış kemiği)

Kaval kemiğinin (tibia) yanında yer alan ve onunla birlikte diz iskeletini oluşturan uzun kemik.
Fick ilkesi

Kandaki bir maddenin miktarının bir organdan geçerken artması ya da azalması durumunda, organdan geçen kan akımının hesaplanmasını sağlayan İlke.
Fosforemi

Kandaki fosfor miktarı.
Fasya

Kasların ve daha yumuşak ve daha hassas organların çevresini saran zara benzeyen fibröz bağ dokusu, vücutta çeşitli kalınlıktaki tabakalar halinde bulunur.
Fekalit

Barsakta bir kısım dışkının sertleşmesi sonucu oluşan dışkı taşı.
Felç Kaşıntısı

Kadınların üreme organlarının dış kısmının kaşınması; döl yolundan gelen akıntıdan kaynaklanabilir. Ayrıca, böyle bir neden olmadığı halde kullanılan sabun ve iç çamaşırın cinsi de kaşıntıya neden olabilir.

İç çamaşırı veya kullanılan sabundan kaynaklanan ferç kaşıntılarında; bunları kullanmamakla şikayet ortadan kalkar.

Fenilketonuri

Kalıtım yoluyla geçen zeka ve gelişim geriliiği yapan bir metobolizma hastalığıdır.
Frijidite

Kadında "cinsel soğukluk" olarak da bilinen cinsel işlev bozukluğu.
Ferç kaşıntısı

Kadınların üreme organlarının dış kısmının kaşınması; döl yolundan gelen akıntıdan kaynaklanabilir. Ayrıca, böyle bir neden olmadığı halde kullanılan sabun ve iç çamaşırın cinsi de kaşıntıya neden olabilir.İç çamaşırı veya kullanılan sabundan kaynaklanan ferç kaşıntılarında; bunları kullanmamakla şikayet ortadan kalkar.
Galaktemi

Kanda süt bulunması.
Galaktofor kanallar (süt kanalları)

Memede salgı sisteminin son bölümü.
Göbek

Karnın ön duvarında yer alan bir oluşum
Gevşeme

Kasın kasılmasından sonraki gevşeme evresi.
Göğüs kafesi

Göğüs kemiği, kaburgalar ve omurların arka yüzlerinden oluşan ve göğüs boşluğunun ortaya çıkmasını sağlayan iskelet bölümü.
Göz kamaşması

Gözün yoğun ışıkla karşılaşmasıyla ortaya çıkan ve geçici olarak uyumun bozulmasına neden olan tepki.
Göz Kanlanması

Göz kanlanması ile birlikte ağrı yoksa aşağıdaki reçeteler uygulanır. Kanlanma ile birlikte ağrı varsa; mutlaka göz doktoruna gitmek gerekir

Göz kanlanması

Göz kanlanması ile birlikte ağrı yoksa aşağıdaki reçeteler uygulanır. Kanlanma ile birlikte ağrı varsa; mutlaka göz doktoruna gitmek gerekir.
Göz Kapağı Şişliği

Gözkapakları, çoğunlukla fazla ağlama sonucu şişer. Nezle veya kızamık sırasında da görülür. Bunlardan başka, kalp, böbrek, hastalıkları veya beze iltihaplanmasının da bir işareti olabilir. Bazı kimselerde de alerjiktir.

Göz Kaşıntısı

Gözlerin kaşınması, önemli bir hastalığın işareti olabilir. Bu nedenle doktora başvurmak gerekir.

Göz kaşıntısı

Gözlerin kaşınması, önemli bir hastalığın işareti olabilir. Bu nedenle doktora başvurmak gerekir.
Glikoz-6-fosfat-dehidrogenaz (g6pdh)

Karbonhidrat metabolizmasında önemli yeri olan pen-tozfosfat (heksozmonofosfat) çevriminin enzimi.
Gözkapağı

Hareketli birer yaprak halinde gözyuvasının ön yüzeyini örterek dış etkenlerden koruyan ve gözyaşının yayılmasını sağlayan anatomik yapı.
Gözkapağı fîmozu

Gözün iç köşesinde, üst ve ait gözkapağının birleştiği yerde gergin bir deri kıvrımının bulunması.
Gözkapağı iltihabı

Göz kapağı kenarlarının iltihaplanıp, kızarma, kabuklanma ve ağrı yapmasıyla ortaya çıkar. Tıp dilinde blefarit denir.
Gözkapağı şişliği

Gözkapakları, çoğunlukla fazla ağlama sonucu şişer. Nezle veya kızamık sırasında da görülür. Bunlardan başka, kalp, böbrek, hastalıkları veya beze iltihaplanmasının da bir işareti olabilir. Bazı kimselerde de alerjiktir.
Glomerül

Kandaki artık maddelerin süzülmesinden sorumlu olan, böbreklerdeki küçük kan damarların.
Glukagon

Pankreas tarafından üretilerek kana verilen, kan şekerini artırıcı etki yapan hormon.
Gluteus bölgesi

Kalçanın arkasında, kaba etlere denk gelen anatomik bölge.
Glükagon

Pankreas tarafından üretilerek kana verilen, kan şekerini artırıcı etki yapan hormon.
Glüsit

karbonhidratlar
Gen tedavisi

Kalıtsal bozukluğun düzeltilmesi için sağlıklı DNA'nın, hastalıklı hücrelere doğrudan zerk edilmesi.
Genetik

Kalıtım ile uğraşan bilim dalı.
Guthrie testi

Kandaki aminoasitlerden beşinin (fenilalanin, metyo-nin, tirozin, lösin ve histidin) belirlenmesi için laboratu-varda uygulanan bir inceleme yöntemi.
Golgi kas-kiriş organı

Kas lifleriyle kiriş demetlerinin birleşme noktalannda bulunan ve ancak mikroskopla görülebilen küçük, oval biçimli oluşumlar.
Hemosiderin

Karbonhidrat, protein, yağ ve proteine geriye dönüşümlü olarak bağlanmış üç değerlikli demirden oluşan san-kahverengi renkteki pigment.
Hemospenni

Kanlı sperm çıkarma.
Hemostatikler

Kanamanın durdurulması için kullanılan çeşitli araçlara verilen ad.
Hemostaz

Kanamanın durması.
Hipersteni

Kas gücü ve vücut direncinde belirgin artış; aşın kuvvetlilik.
Hepataljî

Karaciğer ağrısı.
Hepatektomi

Karaciğerin kısmen ya da tümüyle cerrahi olarak çıkarılması.
Hepatik

Karaciğerlerle ilgili.
Hepatit

Karaciğerin iltihabi hastalığı.
Hiperürisemi

Kanda ürik asit artışı.
Hepatit b

Kan yoluyla bulaşan ve karaciğer rahatsızlıklarına yol açan bir tür virüs.
Hepatizasyon (karaciğerleşme)

Akciğerlerin patolojik bîr süreç sonunda karaciğer dokusuna benzeyen bir görünüm kazanması.
Hepatokolanjit

Karaciğer ve safra yollarına çeşitli yollarla ulaşan mik- roorganizmaların burada ve çevre dokularda yol açtığı akut iltihabi süreç.
Hepatom

Karaciğer hücrelerinden kaynaklanan tümör
Hepatomegali

Karaciğerin büyümesi
Haptoglobin

Kan dolaşımında serbest olarak bulunan hemoglobini taşımakla görevli alfa 2-globülin grubundan serum proteini.
Hepatopati

Karaciğer hastalığını belirten genel terim.
Hepatosit

Karaciğer dokusunu oluşturan hücre tipi.
Heredite

Kalıtsal özelliklerin anne babadan çocuğa geçmesi, soyaçekim.
Hipoglisemi

Kandaki şekerin(glikoz) normal değerin altına düşmesi.
Havers kanalı

Kemik dokudaki, sinir ve kan damarlarının geçtiği kanal.
Hipokalsemi

Kandaki kalsiyum düzeyinin düşmesi.
Hipokampus

Beyin yarıkürelerinin yan karıncıklarından çıkarak gene aynı karıncıkların tabanını döşeyen sinirsel yapıya verilen ad.
Hîpokapni

Kısmi karbon dioksit basıncının düşük olmasına bağlı olarak kandaki karbonik asit düzeyinin azalması.
Heteroseksüel

Karşı cinse ilgi duyan ve karşı cinsle ilişkiye giren kişi.
Hbco

karboksihemoglobin
Heterozigot

Kalıtımla geçen her özellik bir eş kromozom çifti (homolog kromozom) üzerinde karşılıklı olarak yerleşmiş alel adlı genlerle taşınır.
Helikaz

DNA nın kopyalanması sırasında DNA nın helik zincirini fermuar gibi açan enzim.
Hickman kateteri

Ameliyatla damara konan ve kan alma tedavi işlerinde kullanılan özel hortum.
Hemaglütinasyon

Kan yuvarlarının aglütinasyonu.
Hemanjiektazi

Kan damarlarının genişlemesi.
Hemanjiom

Kan damarlarından dogan urlar.
Hematemez

Kan kusma.
Hipotoni

Kas gerginliğinde azalma.
Hematofobi

Kan görmekten korkma.
Hidroperikardiyum

Perikart (kalp zarı) boşluğu içine sıvı toplanması.
Hematoidin

Kanın çeşitli nedenlerle (derialtı ve kas içindeki kanamalar, hemartroz vb) damar dışına çıkmasının ardından hemoglobinin parçalanmasıyla oluşan ve kanamanın olduğu dokuda biriken pigment.
Hematokrit

Kandaki eritrositlerin % olarak belirtilen toplam hacmi.
Hematolog

Kan hastalıkları uzmanı.
Hirsütism

Kadınlarda anormal kıllanma artışı.
Hematoloji

Kanın ve kan hücrelerini yapıcı organların (kemik iliği, lenf organları, dalak) hastalıkları ile uğraşan bilim dalı.
Hematopoez

Kan hücrelerinin (alyuvar, akyuvar) yapımı ve olgunlaşma süreci.
Hemikolektonü

Kalınbağırsağın ağır patolojik süreçlere bağlı olarak işlev bozukluğu ya da doku Ölümü gösteren yansının (sol ya da sağ) cerrahi girişimle çıkanlması.
Hiperazotemi

Kandaki üre miktarının 0,40 gr/lt'nin üzerine çıkması.
Hemoblastoz

Kan hücreleri ve kan yapımına katılan dokularda tümöre benzer biçimde hücre çoğalmasıyla beliren hastalıklar için kullanılan genel terim.
Hemodinamik

Kanın damarlardaki hareketini düzenleyen fiziksel ilke ve kuralları inceleyen fizyoloji dalı.
Hemodiyaliz

Kandaki artık maddelerin mekanik yolla uzaklaştırılması
Hiperglisemi

Kanda aşırı miktarda şeker (glikoz) bulunması.
Hemokaterez

alyuvar yıkımı
Hemokromositometrik inceleme (tam kan sayımı)

insan kanındaki hücrelerin İncelenmesi.
Hiperkalsemi

Kanda kalsiyum miktarının artması.
Hemokültür

Kanında mikrop bulunduğu düşünülen bir enfeksiyon hastasından alınan kan örneğinin uygun besiyerine ekilerek mikroorganizmanın üretilmesi.
Hiperkapni

Kandaki karbon dîoksit miktarının artması
Hemolitik sarılık

Kandaki alyuvarların tahrip olması sonucu safra, kana karışır. Hastanın idrar rengi normal, büyük tuvaleti ise koyudur.
Hiperkolesterolemi

Kanda kolesterol düzeyinin 250 mg/100 ml'nin üzerine çıkması.
Hemopati

Kan ve kan yapıcı organların (kemik iliği, dalak, lenf bezleri) hastalıklarını belirten genel terim.
Hemoperikard

Kalp boşluğundan yada kalpten çıkan büyük damarların başlangıç noktasından kalp zarı boşluğuna kan geçmesi
Hemoperikart

Kalp boşluğundan ya da kalpten çıkan büyük damarların başlangıç noktasından kalp zan boşluğuna kan geçmesi.
Hiperlipemi (hiperlipidemi)

Kanda trigliserit, fosfolipİt, kolesterol ve serbest yağ asitleri gibi yağlann düzeyinin artmasıyla beliren metabolizma bozukluğu.
Hemoperiton

Kann zarı (periton) boşluğuna kan geçmesi
Hemoraji

Kanama.
Dekalsîfîkasyon

Kemik dokusundan kalsiyum tuzlarının kaybedildiği patolojik durum.
Dolaşım sistemi (kardiyovasküler sistem)

içinde kan ve lenfin dolaştığı anatomik yapıların bütünü; bu dolaşımın amacı, tüm dokulara oksijen ve metabolizma etkinlikleri İçin gerekli maddelerin ulaştırılması ve hücre metabolizması artıklarının dokulardan uzaklaştırılmasıdır.
Dolikokolon

Kalınbağırsağın anormal uzunlukta olduğu yapı bozukluğu.
Dekortikasyon

Bir organı saran seröz kılıfın bâzı patolojik olaylara bağlı olarak büzülerek ya da çevredeki dokulara yapışarak ilgili organın işlevlerini engellemesi durumunda başvurulan cerrahi girişim.
Dekstrokardi

Normalde göğüs boşluğunun sol yarısında yer alan kalbin sağ göğüs kafesinde bulunması.
Dekstroz (glikoz)

Kanda bulanan basit bir şeker; meyva bitki ve balda da bulunur
Direkt bilirubin

Karaciğer, retikülo-endotelyal sistemdeki (RES) hücrelerden gelen bilirubini gliküronik asitle birleştirerek suda kolay eriyebilen ve kolay atılan bir bileşiğe dönüştürür.
Deltoit kas

Omza yuvarlak biçimini veren yüzeysel ve hacimli kas.
Dirsek kası (musculus anconeus)

Dirseğin arkasında bulunan kas.
Disakkarit

İki mol monosakkaritin dehidrasyonu sonucu oluşan çift şeker. Maltoz, sakkaroz, laktoz gibi.
Disakkaritler

Oksijen köprüsüyle bağlanmış iki monosakkarit molekülünden oluşan karbonhidrat ya da şekerler.
Dölyatağı

Kadınlarda orta çizgi üzerinde tek olarak yer alan üreme organı.
Dölyolu

Kadınlarda dölyatağı ve dış cinsel organlar (vulva) arasında bulunan üreme organı.
Dört başlı kas (kuadriseps kası)

Uyluk ön bölgesini bütünüyle kaplayan kas.
Dislipidemi

Kandaki yağların miktarındaki bozuklukları belirtmek için kullanılan terim.
Dislokasyon

Çıkık.
Dromotropizra

Kalp kışı liflerinin sinüs-kulakçık düğümünden kaynaklanan kasılma uyarılarını İletme ve bütün miyokart dokusuna yayma özelliği.
Depresyon (ruhsal çöküntü)

Kaygı, kendine güvensizlik, kararsızlık ve gelecekten korku gibi duyguların egemen olduğu özel psikolojik durum.
Deri kanseri

Deri üzerinde ufak bir şişlik veya bir türlü iyileşmeyen bir yara şeklinde başlayabilen bir çeşit kanserdir. Şişlik, başlangıçta ufak bir yumru şeklindedir.

Bir süre sonra aynı yer açılır ve yara haline dönüşür, sonra kabuk bağlar. Bu gibi durumlarda telaşlanmamak; ancak acele etmek gerekir. Erken tedavi edildiği takdirde iyileşir.

Deri kanseri

Deri üzerinde ufak bir şişlik veya bir türlü iyileşmeyen bir yara şeklinde başlayabilen bir çeşit kanserdir. Şişlik, başlangıçta ufak bir yumru şeklindedir. Bir süre sonra aynı yer açılır ve yara haline dönüşür, sonra kabuk bağlar. Bu gibi durumlarda telaşlanmamak; ancak acele etmek gerekir. Erken tedavi edildiği takdirde iyileşir.
Disprotidemi

Kandaki proteinlerin dengesinde bozukluk.
Distoni

Kasların gerginliğindeki bozukluk.
Düşük yoğunluklu lipoproteinler

Kanda kolesterol moleküllerini taşıma görevini yerine getiren ve elektroforezde yavaş hareket eden lipoprote-in sınıfı (bak. lipoproteinlerin elektroforezi).
Düz kas

İç organların hareketini sağlayan ve istemsiz çalışan, demetler alinde, uzun, iğ biçimli, tek çekirdekli kas hücrelerinin bağ dokusu içerisinde meydana getirdiği kas tipi.
Düz kas karşıtı antikorlar

Vücudun düz kas hücrelerindeki normal yapıtaşlanna karşı oluşan özantikorlar.
Entropion

kapak kenarının içeri doğru döndüğü ve kirpiklerin gözü tahriş ettiği bir şekil bozukluğu
Elevatör kas (yükseltici kas)

Belirli anatomik yapılan (örneğin anüs kası, üst gözkapağı, kürek kemiği, yumuşak damak) kaldırmakla görevli çeşitli kaslara verilen ad.
Elısa

Kanda belirli bîr antikorun varlığını araştırmak ya da düzeyini ölçmek amacıyla uygulanan bir laboratuvar yöntemi.
Edinilmiş özellikler

Kalıtımla taşınmayan, çevre ve eğitime bağlı etkenlerle ya da çalışma, yaşanan deneyimler ve yaşam biçimine bağlı olarak ortaya çıkan tüm biçimsel, fizyolojik ya da davranışsal özellikler.
Eozinofili

Kanda eozinofil akyuvarlann normalden (yüzde 1-4) fazla miktarda bulunması.
Embolizm

Kan damarlarının bir kan pıhtısı, hava kabarcığı, yağ birikimi ya da diğer bir yabancı maddeyle tıkanması.
Efeminasyon (kadımılaşma)

Erkekte vücut görünümünün değiştiği patolojik durum.
Embriyokardi

Erişkinde kalp seslerinin, dölütteki kalp seslerine benzemesi.
Embriyonal karsinom

Embriyon hücrelerinden kaynaklanan kötü huylu tümör.
Epigastriyum

Karın duvarının üst bölümünde yer alan anatomik bölge.
Epikard

Kalp kasını koruyan ince dış zar.
Epikart

Kalbin dış yüzünü saran perikartın iç yüzünü oluşturan seröz zar.
Epileptik eşdeğerler

Karmaşık belirtili kısmi sara nöbetlerinin bazı biçimlerini tanımlamak için kullanılan terim.
Endokard

Kalbin içini örten bir sıra yassı epitel dokudan oluşan zar.
Eps

Kalp ritim bozukluklarında, ani bayılmalar ve ani kalp durmalarında bir kateter yardımıyla anjio benzeri bir işlem uygulandıktan sonra bu kataterden uygun hızda elektriksel dalgalar uygulanarak kalbin atım durumu incelenir.
Endokardit

Kalp iç zannın (endokart) iltihabı. Kulakçık ve karıncığın yüzeyini Örten endokartta görülebiürse de, daha çok kapaklann yüzeyini kaplayan endotelde ortaya çıkar (kapakçık endokarditi)
Ergograf

Kas çalışmasını grafik olarak kaydetmeye yarayan aygıt.
Ekokardiyogarfi

Kalp, damar sisteminin teşhisinde kullanılan ultrasonik bir yöntem.
Ergogram

Kas çalışmasının ergograf(*) aygıtıyla grafik gösterimi.
Ekokardiyografi

Ultrason dalgalarıyla kalp duvarlarının kalınlığını ve kapakçık parçalarının hareketlerini belirlemeyi sağlayan tanı yöntemi.
Ergokalsıferol

D Vitamininin teknik adı.
Ekokardiyogram

Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge.
Ergokalsiferol

D Vitamininin teknik adı.
Eksipiyan (ilaç katkı maddesi)

İlaçların verilmesinde ya da uygulanmasında kullanılan ve ilaçlara biçim ve daha fazla dayamklık vermeye yarayan maddeler.
Eriserasyon

Karın duvarında cerrahi ya da travmatik kesiler nedeniyle bir ya da daha fazla iç organın vücuttan dışarıya çıkması.
Ekskavasyon

optik çukurda artış
Eritroblast

Kanda dolaşan alyuvarların kaynaklandığa kemik iliği hücresi.
Enfarktüs

Kalbi besleyen büyük damarlardan birinin aniden tıkanması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Enfarktüs krizi geçiren hasta; kalp bölgesinde ani bir ağrı hisseder. Bütün benliğini ölüm korkusu sarar. Nefes almakta zorluk çeker. Yapılacak ilk iş, hastanın 45 derece bir meyille oturmasını sağlamaktır. Sonra; vakit geçirmeden doktor çağrılır. Enfarktüs krizini atlattıktan sonra kesin istirahat ve doktorun dediklerine uymak şarttır.
Ekstansör kaslar (doğrultucu kaslar)

Bir eklemi oluşturan kemikler arasındaki açıyı genişleten kaslar.
Ekstrasistol

Kalbin normal atışlarına, fazladan atış eklenmesine Ekstrasistol bir başka deyişle fazladan atış denir. Kalbin bir atışı, vaktinden önce olur. Sonra, bir süre atış olmaz. Bu atışlar, tek tek veya arka arkaya meydana gelir.Kalp hastalıklarında görüldüğü gibi; fazla sigara, içki içmek; heyecanlanmak ve hazmı güç yemeklerden sonra da görülebilir.
Ekstrasistol (ek atım)

Kalpte anormal atımların bulunduğu ritim bozukluğu.
Eskar

Deride ya da mukozada oluşan kuru, siyahımsı ölü doku kabuğu.
Ensefalosej

Kafatası kemiğinde doğumsal oluşum bozukluğu sonucu gelişen boşluktan ensefalonun bir bölümünün dışan çıkması.
Ensest

Kanuni ya da kan yoluyla yakın olan kişilerin cinsel ilişkide bulunması.
Elektro

Kalbin elektriksel fealiyetlerinin özel kağıda grafiki olarak dökümü.
Enteroglükagon

ince ve kalın bağırsak mukozasında bulunan iç salgı hücrelerinin ürettiği bir grup polipetit hormon.
Etmoit kemik (kalburcu kemik)

Kafanın ortada, tek ve simetrik kemiği.
Enteroptoz

Kann iç organlarının aşağıya doğru inmesi.
Enteroraji

Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması.
Elektrokardiografi

Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektrokardiyografi

Kalp kasının kasılmasını sağlayan elektriksel akımların kaydedilmesi temeline dayanan, tanıya yönelik inceleme yöntemi.
Evantrasyon

Karın düz kaslarının karşılıklı gevşemesi ve birbirinden uzaklaşması nedeniyle karın iç organlarının dışarıya doğru çıkıntı yapması.
Elektrokardiyogram

Kalbin etkinliği sırasında oluşan elektriksel voltaj değişikliklerinin milimetrik kâğıda grafik biçiminde kaydı.
Elektrokardiyoskop

Kalp kasılması sırasında oluşan elektrik potansiyellerini bir osiloskopun ekranında görüntüleyen alet.
Elektrokortikografi

Kafatasının delinip sertzarın (dura mater) açılmasından sonra beyin kabuğuna uygulanan elektrotların bu bölgede yol açtığı elektrik potansiyellerinin kaydedilmesi tekniği.
Entoksikasyod (zehirlenme)

Organizmaya yabancı, canlı olmayan, yaşamsal olayları etkileyecek güçte maddelerin yol açtığı belirtiler.
Elektromiyografi

Kaslarda kasılma sırasında üretilen elektriksel eylem potansiyelini (bak. eylem potansiyeli) incelemeye dayanan nörolojik tanı yöntemi.
Fleksör kaslar (bükücü kaslar)

Bir eklemi oluşturan kemikler arasındaki açıyı daraltan kaslar.
Fakoemülsifikasyon

Fakoemülsifikatör adı verilen bir aygıtla göz merceğinin çok küçük parçalara ayrılması ve bir bölümünün alınması.
Fıtık korsesi (fıtık bağı)

Kann bölgesindeki fıtıkları tespit etmek İçin kullanılan, bir kemer ve yastıkçıklardan oluşan aygıt.
Fibrilasyon

Kalp kasının tireşimler şeklinde ya da kontrolsüz kasılmaları, kalp atımının düzensiz olmasına yol açar.
Fibrin

Kanın pıhtılaşmasına yarayan albumin cinsinden bir madde.
Fibrinemi

Kanda fibrin bulunması.
Fibrinojenopeni

Kanda fibrinojen düzeyinin normalin altında bulunması.
Flüorokardiyografi

Kalbin ve büyük damarlann incelenmesinde kullanılan bir radyolojik inceleme yöntemi.
Fallot's tetralogy

Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim.
Fibromiyalji

Kasları ve ligamentleri etkileyen, fakat eklemlere hasar vermeyen hastalık. Sık rastlanır ve şiddetli olabilir. Fibro-mi-yaljide fibröz dokular (fibro-) ve kaslarda (-mi) ağrı (-alji) ve hassasiyet söz konusudur. Halsizlik sıklıkla fibromiyaljinin en şiddetli bulgusudur.
Fibromiyom

Kadın üreme sistemine özgü sık görülen iyi huylu tümör; 35 yaşın üzerindeki kadınların yaklaşın yüzde 40'ında rastlanır.
Fonokardıoğrafi

Kalp atımında çıkan seslerin gragik olarak kaydedilmesi.
Fonokardiyografî

Kalp atımında çıkan seslerin grafik olarak kaydedilmesi.
Fibula (kamış kemiği)

Kaval kemiğinin (tibia) yanında yer alan ve onunla birlikte diz iskeletini oluşturan uzun kemik.
Fick ilkesi

Kandaki bir maddenin miktarının bir organdan geçerken artması ya da azalması durumunda, organdan geçen kan akımının hesaplanmasını sağlayan İlke.
Fosforemi

Kandaki fosfor miktarı.
Fasya

Kasların ve daha yumuşak ve daha hassas organların çevresini saran zara benzeyen fibröz bağ dokusu, vücutta çeşitli kalınlıktaki tabakalar halinde bulunur.
Fekalit

Barsakta bir kısım dışkının sertleşmesi sonucu oluşan dışkı taşı.
Felç Kaşıntısı

Kadınların üreme organlarının dış kısmının kaşınması; döl yolundan gelen akıntıdan kaynaklanabilir. Ayrıca, böyle bir neden olmadığı halde kullanılan sabun ve iç çamaşırın cinsi de kaşıntıya neden olabilir.

İç çamaşırı veya kullanılan sabundan kaynaklanan ferç kaşıntılarında; bunları kullanmamakla şikayet ortadan kalkar.

Fenilketonuri

Kalıtım yoluyla geçen zeka ve gelişim geriliiği yapan bir metobolizma hastalığıdır.
Frijidite

Kadında "cinsel soğukluk" olarak da bilinen cinsel işlev bozukluğu.
Ferç kaşıntısı

Kadınların üreme organlarının dış kısmının kaşınması; döl yolundan gelen akıntıdan kaynaklanabilir. Ayrıca, böyle bir neden olmadığı halde kullanılan sabun ve iç çamaşırın cinsi de kaşıntıya neden olabilir.İç çamaşırı veya kullanılan sabundan kaynaklanan ferç kaşıntılarında; bunları kullanmamakla şikayet ortadan kalkar.
Galaktemi

Kanda süt bulunması.
Galaktofor kanallar (süt kanalları)

Memede salgı sisteminin son bölümü.
Göbek

Karnın ön duvarında yer alan bir oluşum
Gevşeme

Kasın kasılmasından sonraki gevşeme evresi.
Göğüs kafesi

Göğüs kemiği, kaburgalar ve omurların arka yüzlerinden oluşan ve göğüs boşluğunun ortaya çıkmasını sağlayan iskelet bölümü.
Göz kamaşması

Gözün yoğun ışıkla karşılaşmasıyla ortaya çıkan ve geçici olarak uyumun bozulmasına neden olan tepki.
Göz Kanlanması

Göz kanlanması ile birlikte ağrı yoksa aşağıdaki reçeteler uygulanır. Kanlanma ile birlikte ağrı varsa; mutlaka göz doktoruna gitmek gerekir

Göz kanlanması

Göz kanlanması ile birlikte ağrı yoksa aşağıdaki reçeteler uygulanır. Kanlanma ile birlikte ağrı varsa; mutlaka göz doktoruna gitmek gerekir.
Göz Kapağı Şişliği

Gözkapakları, çoğunlukla fazla ağlama sonucu şişer. Nezle veya kızamık sırasında da görülür. Bunlardan başka, kalp, böbrek, hastalıkları veya beze iltihaplanmasının da bir işareti olabilir. Bazı kimselerde de alerjiktir.

Göz Kaşıntısı

Gözlerin kaşınması, önemli bir hastalığın işareti olabilir. Bu nedenle doktora başvurmak gerekir.

Göz kaşıntısı

Gözlerin kaşınması, önemli bir hastalığın işareti olabilir. Bu nedenle doktora başvurmak gerekir.
Gözkapağı

Hareketli birer yaprak halinde gözyuvasının ön yüzeyini örterek dış etkenlerden koruyan ve gözyaşının yayılmasını sağlayan anatomik yapı.
Gözkapağı fîmozu

Gözün iç köşesinde, üst ve ait gözkapağının birleştiği yerde gergin bir deri kıvrımının bulunması.
Gözkapağı iltihabı

Göz kapağı kenarlarının iltihaplanıp, kızarma, kabuklanma ve ağrı yapmasıyla ortaya çıkar. Tıp dilinde blefarit denir.
Gözkapağı şişliği

Gözkapakları, çoğunlukla fazla ağlama sonucu şişer. Nezle veya kızamık sırasında da görülür. Bunlardan başka, kalp, böbrek, hastalıkları veya beze iltihaplanmasının da bir işareti olabilir. Bazı kimselerde de alerjiktir.
Glomerül

Kandaki artık maddelerin süzülmesinden sorumlu olan, böbreklerdeki küçük kan damarların.
Enteroglükagon

ince ve kalın bağırsak mukozasında bulunan iç salgı hücrelerinin ürettiği bir grup polipetit hormon.
Etmoit kemik (kalburcu kemik)

Kafanın ortada, tek ve simetrik kemiği.
Enteroptoz

Kann iç organlarının aşağıya doğru inmesi.
Enteroraji

Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması.
Elektrokardiografi

Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektrokardiyografi

Kalp kasının kasılmasını sağlayan elektriksel akımların kaydedilmesi temeline dayanan, tanıya yönelik inceleme yöntemi.
Evantrasyon

Karın düz kaslarının karşılıklı gevşemesi ve birbirinden uzaklaşması nedeniyle karın iç organlarının dışarıya doğru çıkıntı yapması.
Elektrokardiyogram

Kalbin etkinliği sırasında oluşan elektriksel voltaj değişikliklerinin milimetrik kâğıda grafik biçiminde kaydı.
Elektrokardiyoskop

Kalp kasılması sırasında oluşan elektrik potansiyellerini bir osiloskopun ekranında görüntüleyen alet.
Elektrokortikografi

Kafatasının delinip sertzarın (dura mater) açılmasından sonra beyin kabuğuna uygulanan elektrotların bu bölgede yol açtığı elektrik potansiyellerinin kaydedilmesi tekniği.
Entoksikasyod (zehirlenme)

Organizmaya yabancı, canlı olmayan, yaşamsal olayları etkileyecek güçte maddelerin yol açtığı belirtiler.
Elektromiyografi

Kaslarda kasılma sırasında üretilen elektriksel eylem potansiyelini (bak. eylem potansiyeli) incelemeye dayanan nörolojik tanı yöntemi.
Fleksör kaslar (bükücü kaslar)

Bir eklemi oluşturan kemikler arasındaki açıyı daraltan kaslar.
Fakoemülsifikasyon

Fakoemülsifikatör adı verilen bir aygıtla göz merceğinin çok küçük parçalara ayrılması ve bir bölümünün alınması.
Fıtık korsesi (fıtık bağı)

Kann bölgesindeki fıtıkları tespit etmek İçin kullanılan, bir kemer ve yastıkçıklardan oluşan aygıt.
Fibrilasyon

Kalp kasının tireşimler şeklinde ya da kontrolsüz kasılmaları, kalp atımının düzensiz olmasına yol açar.
Fibrin

Kanın pıhtılaşmasına yarayan albumin cinsinden bir madde.
Fibrinemi

Kanda fibrin bulunması.
Fibrinojenopeni

Kanda fibrinojen düzeyinin normalin altında bulunması.
Flüorokardiyografi

Kalbin ve büyük damarlann incelenmesinde kullanılan bir radyolojik inceleme yöntemi.
Fallot's tetralogy

Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim.
Fibromiyalji

Kasları ve ligamentleri etkileyen, fakat eklemlere hasar vermeyen hastalık. Sık rastlanır ve şiddetli olabilir. Fibro-mi-yaljide fibröz dokular (fibro-) ve kaslarda (-mi) ağrı (-alji) ve hassasiyet söz konusudur. Halsizlik sıklıkla fibromiyaljinin en şiddetli bulgusudur.
Fibromiyom

Kadın üreme sistemine özgü sık görülen iyi huylu tümör; 35 yaşın üzerindeki kadınların yaklaşın yüzde 40'ında rastlanır.
Fonokardıoğrafi

Kalp atımında çıkan seslerin gragik olarak kaydedilmesi.
Fonokardiyografî

Kalp atımında çıkan seslerin grafik olarak kaydedilmesi.
Fibula (kamış kemiği)

Kaval kemiğinin (tibia) yanında yer alan ve onunla birlikte diz iskeletini oluşturan uzun kemik.
Fick ilkesi

Kandaki bir maddenin miktarının bir organdan geçerken artması ya da azalması durumunda, organdan geçen kan akımının hesaplanmasını sağlayan İlke.
Fosforemi

Kandaki fosfor miktarı.
Fasya

Kasların ve daha yumuşak ve daha hassas organların çevresini saran zara benzeyen fibröz bağ dokusu, vücutta çeşitli kalınlıktaki tabakalar halinde bulunur.
Fekalit

Barsakta bir kısım dışkının sertleşmesi sonucu oluşan dışkı taşı.
Felç Kaşıntısı

Kadınların üreme organlarının dış kısmının kaşınması; döl yolundan gelen akıntıdan kaynaklanabilir. Ayrıca, böyle bir neden olmadığı halde kullanılan sabun ve iç çamaşırın cinsi de kaşıntıya neden olabilir.

İç çamaşırı veya kullanılan sabundan kaynaklanan ferç kaşıntılarında; bunları kullanmamakla şikayet ortadan kalkar.

Fenilketonuri

Kalıtım yoluyla geçen zeka ve gelişim geriliiği yapan bir metobolizma hastalığıdır.
Frijidite

Kadında "cinsel soğukluk" olarak da bilinen cinsel işlev bozukluğu.
Ferç kaşıntısı

Kadınların üreme organlarının dış kısmının kaşınması; döl yolundan gelen akıntıdan kaynaklanabilir. Ayrıca, böyle bir neden olmadığı halde kullanılan sabun ve iç çamaşırın cinsi de kaşıntıya neden olabilir.İç çamaşırı veya kullanılan sabundan kaynaklanan ferç kaşıntılarında; bunları kullanmamakla şikayet ortadan kalkar.
Galaktemi

Kanda süt bulunması.
Galaktofor kanallar (süt kanalları)

Memede salgı sisteminin son bölümü.
Göbek

Karnın ön duvarında yer alan bir oluşum
Gevşeme

Kasın kasılmasından sonraki gevşeme evresi.
Göğüs kafesi

Göğüs kemiği, kaburgalar ve omurların arka yüzlerinden oluşan ve göğüs boşluğunun ortaya çıkmasını sağlayan iskelet bölümü.
Göz kamaşması

Gözün yoğun ışıkla karşılaşmasıyla ortaya çıkan ve geçici olarak uyumun bozulmasına neden olan tepki.
Göz Kanlanması

Göz kanlanması ile birlikte ağrı yoksa aşağıdaki reçeteler uygulanır. Kanlanma ile birlikte ağrı varsa; mutlaka göz doktoruna gitmek gerekir

Göz kanlanması

Göz kanlanması ile birlikte ağrı yoksa aşağıdaki reçeteler uygulanır. Kanlanma ile birlikte ağrı varsa; mutlaka göz doktoruna gitmek gerekir.
Göz Kapağı Şişliği

Gözkapakları, çoğunlukla fazla ağlama sonucu şişer. Nezle veya kızamık sırasında da görülür. Bunlardan başka, kalp, böbrek, hastalıkları veya beze iltihaplanmasının da bir işareti olabilir. Bazı kimselerde de alerjiktir.

Göz Kaşıntısı

Gözlerin kaşınması, önemli bir hastalığın işareti olabilir. Bu nedenle doktora başvurmak gerekir.

Göz kaşıntısı

Gözlerin kaşınması, önemli bir hastalığın işareti olabilir. Bu nedenle doktora başvurmak gerekir.
Glikoz-6-fosfat-dehidrogenaz (g6pdh)

Karbonhidrat metabolizmasında önemli yeri olan pen-tozfosfat (heksozmonofosfat) çevriminin enzimi.
Gözkapağı

Hareketli birer yaprak halinde gözyuvasının ön yüzeyini örterek dış etkenlerden koruyan ve gözyaşının yayılmasını sağlayan anatomik yapı.
Gözkapağı fîmozu

Gözün iç köşesinde, üst ve ait gözkapağının birleştiği yerde gergin bir deri kıvrımının bulunması.
Gözkapağı iltihabı

Göz kapağı kenarlarının iltihaplanıp, kızarma, kabuklanma ve ağrı yapmasıyla ortaya çıkar. Tıp dilinde blefarit denir.
Gözkapağı şişliği

Gözkapakları, çoğunlukla fazla ağlama sonucu şişer. Nezle veya kızamık sırasında da görülür. Bunlardan başka, kalp, böbrek, hastalıkları veya beze iltihaplanmasının da bir işareti olabilir. Bazı kimselerde de alerjiktir.
Glomerül

Kandaki artık maddelerin süzülmesinden sorumlu olan, böbreklerdeki küçük kan damarların.
Glukagon

Pankreas tarafından üretilerek kana verilen, kan şekerini artırıcı etki yapan hormon.
Gluteus bölgesi

Kalçanın arkasında, kaba etlere denk gelen anatomik bölge.
Glükagon

Pankreas tarafından üretilerek kana verilen, kan şekerini artırıcı etki yapan hormon.
Glüsit

karbonhidratlar
Gen tedavisi

Kalıtsal bozukluğun düzeltilmesi için sağlıklı DNA'nın, hastalıklı hücrelere doğrudan zerk edilmesi.
Genetik

Kalıtım ile uğraşan bilim dalı.
Guthrie testi

Kandaki aminoasitlerden beşinin (fenilalanin, metyo-nin, tirozin, lösin ve histidin) belirlenmesi için laboratu-varda uygulanan bir inceleme yöntemi.
Golgi kas-kiriş organı

Kas lifleriyle kiriş demetlerinin birleşme noktalannda bulunan ve ancak mikroskopla görülebilen küçük, oval biçimli oluşumlar.
Hemosiderin

Karbonhidrat, protein, yağ ve proteine geriye dönüşümlü olarak bağlanmış üç değerlikli demirden oluşan san-kahverengi renkteki pigment.
Hemospenni

Kanlı sperm çıkarma.
Glukagon

Pankreas tarafından üretilerek kana verilen, kan şekerini artırıcı etki yapan hormon.
Gluteus bölgesi

Kalçanın arkasında, kaba etlere denk gelen anatomik bölge.
Glükagon

Pankreas tarafından üretilerek kana verilen, kan şekerini artırıcı etki yapan hormon.
Glüsit

karbonhidratlar
Gen tedavisi

Kalıtsal bozukluğun düzeltilmesi için sağlıklı DNA'nın, hastalıklı hücrelere doğrudan zerk edilmesi.
Genetik

Kalıtım ile uğraşan bilim dalı.
Guthrie testi

Kandaki aminoasitlerden beşinin (fenilalanin, metyo-nin, tirozin, lösin ve histidin) belirlenmesi için laboratu-varda uygulanan bir inceleme yöntemi.
Golgi kas-kiriş organı

Kas lifleriyle kiriş demetlerinin birleşme noktalannda bulunan ve ancak mikroskopla görülebilen küçük, oval biçimli oluşumlar.
Hemosiderin

Karbonhidrat, protein, yağ ve proteine geriye dönüşümlü olarak bağlanmış üç değerlikli demirden oluşan san-kahverengi renkteki pigment.
Hemospenni

Kanlı sperm çıkarma.
Hemostatikler

Kanamanın durdurulması için kullanılan çeşitli araçlara verilen ad.
Hemostaz

Kanamanın durması.
Hipersteni

Kas gücü ve vücut direncinde belirgin artış; aşın kuvvetlilik.
Hepataljî

Karaciğer ağrısı.
Hepatektomi

Karaciğerin kısmen ya da tümüyle cerrahi olarak çıkarılması.
Hepatik

Karaciğerlerle ilgili.
Hepatit

Karaciğerin iltihabi hastalığı.
Hiperürisemi

Kanda ürik asit artışı.
Hepatit b

Kan yoluyla bulaşan ve karaciğer rahatsızlıklarına yol açan bir tür virüs.
Hepatizasyon (karaciğerleşme)

Akciğerlerin patolojik bîr süreç sonunda karaciğer dokusuna benzeyen bir görünüm kazanması.
Hepatokolanjit

Karaciğer ve safra yollarına çeşitli yollarla ulaşan mik- roorganizmaların burada ve çevre dokularda yol açtığı akut iltihabi süreç.
Hepatom

Karaciğer hücrelerinden kaynaklanan tümör
Hepatomegali

Karaciğerin büyümesi
Haptoglobin

Kan dolaşımında serbest olarak bulunan hemoglobini taşımakla görevli alfa 2-globülin grubundan serum proteini.
Hepatopati

Karaciğer hastalığını belirten genel terim.
Hepatosit

Karaciğer dokusunu oluşturan hücre tipi.
Heredite

Kalıtsal özelliklerin anne babadan çocuğa geçmesi, soyaçekim.
Hipoglisemi

Kandaki şekerin(glikoz) normal değerin altına düşmesi.
Havers kanalı

Kemik dokudaki, sinir ve kan damarlarının geçtiği kanal.
Hipokalsemi

Kandaki kalsiyum düzeyinin düşmesi.
Hipokampus

Beyin yarıkürelerinin yan karıncıklarından çıkarak gene aynı karıncıkların tabanını döşeyen sinirsel yapıya verilen ad.
Hîpokapni

Kısmi karbon dioksit basıncının düşük olmasına bağlı olarak kandaki karbonik asit düzeyinin azalması.
Heteroseksüel

Karşı cinse ilgi duyan ve karşı cinsle ilişkiye giren kişi.
Hbco

karboksihemoglobin
Heterozigot

Kalıtımla geçen her özellik bir eş kromozom çifti (homolog kromozom) üzerinde karşılıklı olarak yerleşmiş alel adlı genlerle taşınır.
Helikaz

DNA nın kopyalanması sırasında DNA nın helik zincirini fermuar gibi açan enzim.
Hickman kateteri

Ameliyatla damara konan ve kan alma tedavi işlerinde kullanılan özel hortum.
Hemaglütinasyon

Kan yuvarlarının aglütinasyonu.
Hemanjiektazi

Kan damarlarının genişlemesi.
Hemanjiom

Kan damarlarından dogan urlar.
Hematemez

Kan kusma.
Hipotoni

Kas gerginliğinde azalma.
Hematofobi

Kan görmekten korkma.
Hidroperikardiyum

Perikart (kalp zarı) boşluğu içine sıvı toplanması.
Hematoidin

Kanın çeşitli nedenlerle (derialtı ve kas içindeki kanamalar, hemartroz vb) damar dışına çıkmasının ardından hemoglobinin parçalanmasıyla oluşan ve kanamanın olduğu dokuda biriken pigment.
Hematokrit

Kandaki eritrositlerin % olarak belirtilen toplam hacmi.
Hematolog

Kan hastalıkları uzmanı.
Hirsütism

Kadınlarda anormal kıllanma artışı.
Hematoloji

Kanın ve kan hücrelerini yapıcı organların (kemik iliği, lenf organları, dalak) hastalıkları ile uğraşan bilim dalı.
Hematopoez

Kan hücrelerinin (alyuvar, akyuvar) yapımı ve olgunlaşma süreci.
Hemikolektonü

Kalınbağırsağın ağır patolojik süreçlere bağlı olarak işlev bozukluğu ya da doku Ölümü gösteren yansının (sol ya da sağ) cerrahi girişimle çıkanlması.
Hiperazotemi

Kandaki üre miktarının 0,40 gr/lt'nin üzerine çıkması.
Hemoblastoz

Kan hücreleri ve kan yapımına katılan dokularda tümöre benzer biçimde hücre çoğalmasıyla beliren hastalıklar için kullanılan genel terim.
Hemodinamik

Kanın damarlardaki hareketini düzenleyen fiziksel ilke ve kuralları inceleyen fizyoloji dalı.
Hemodiyaliz

Kandaki artık maddelerin mekanik yolla uzaklaştırılması
Hiperglisemi

Kanda aşırı miktarda şeker (glikoz) bulunması.
Hemokaterez

alyuvar yıkımı
Hemokromositometrik inceleme (tam kan sayımı)

insan kanındaki hücrelerin İncelenmesi.
Hiperkalsemi

Kanda kalsiyum miktarının artması.
Hemokültür

Kanında mikrop bulunduğu düşünülen bir enfeksiyon hastasından alınan kan örneğinin uygun besiyerine ekilerek mikroorganizmanın üretilmesi.
Hiperkapni

Kandaki karbon dîoksit miktarının artması
Hemolitik sarılık

Kandaki alyuvarların tahrip olması sonucu safra, kana karışır. Hastanın idrar rengi normal, büyük tuvaleti ise koyudur.
Hiperkolesterolemi

Kanda kolesterol düzeyinin 250 mg/100 ml'nin üzerine çıkması.
Hemopati

Kan ve kan yapıcı organların (kemik iliği, dalak, lenf bezleri) hastalıklarını belirten genel terim.
Hemoperikard

Kalp boşluğundan yada kalpten çıkan büyük damarların başlangıç noktasından kalp zarı boşluğuna kan geçmesi
Hemoperikart

Kalp boşluğundan ya da kalpten çıkan büyük damarların başlangıç noktasından kalp zan boşluğuna kan geçmesi.
Hiperlipemi (hiperlipidemi)

Kanda trigliserit, fosfolipİt, kolesterol ve serbest yağ asitleri gibi yağlann düzeyinin artmasıyla beliren metabolizma bozukluğu.
Hemoperiton

Kann zarı (periton) boşluğuna kan geçmesi
Hemoraji

Kanama.
Hemoroithalkası

Düzbağırsağın anüs büzgenine yakan bölümündeki duvarım bir halka gibi çevreleyen küçük ampul biçimindeki toplardamar genişlemeleridir.
Ikınmak

Kann kaslarının ve diyaframın kann içi basıncım artıra- cak biçimde kasılması.
İntrakranial

Kafatasının içinde.
İntratekal (it)

İlacın direkt olarak belden özel iğnelerle bel suyuna verilmesi.
İntravenöz girişim

Kan örneği alma ya da ilaç verme amacıyla kolaylıkla ulaşılabilen yüzeysel bir toplardamara iğne ile girilmesi.
İndakanemi

Kanda indakan bulunması.
İndakanüri

İdrarla indakan çıkarılması, îndakanın kandaki düzeyiyle doğrudan orantılıdır (bak. indakanemi).
İrigasyon (yıkama)

Organizmanın dışarıyla bağlantılı herhangi bir boşluğuna özel aygıtlarla su ya da ilaçlı sıvı vermeye dayanan tedavi yöntemi.
İdrarda kan görülmesi

İdrarda kan görülmesine tıp dilinde hematuri denir. İdrar renginin kanlı olması; yenilen şeylerdeki boyalardan olabileceği gibi, herhangi bir hastalığın işareti de olabilir. Bu nedenle bir doktora gitmekte fayda vardır

İritabilite

Karakterin kararsız, dayanıksız, değişken olması durumu.
İdrarda kan görülmesi

İdrarda kan görülmesine tıp dilinde hematuri denir. İdrar renginin kanlı olması; yenilen şeylerdeki boyalardan olabileceği gibi, herhangi bir hastalığın işareti de olabilir. Bu nedenle bir doktora gitmekte fayda vardır.
İritabl kolon

Kamın sol bölgesinde daha fazla olmak üzere kramp tarzı ağrılarla beliren sendrom.
İnfertüite (gebekalmazlık, verimsizlik)

Kadınlarda üreme işlevlerindeki bir bozukluk sonucu, döllenme yeteneği tam olmasına karşın canh doğumu sağlayacak gebeliğin sürdürülememesi durumu,
İnguinal bölge (kasık)

Uyluk ile karın arasındaki anatomik bölge.
İşitme kapasitesi

Kişinin sesleri algılayabilme kapasitesi.
İnotropizm

Kalp kası lifinin kasılma kapasitesi.
İleus (bağırsak tıkanması)

Bağırsak içeriğinin sindirim kanalı boyunca hareketinin tam ve sürekli olarak durması.
İtici kas

İdrar kesesi duvarının en dıştaki katmanında yer alan ve idrarın kese dışına atılmasını sağlayan kas demetleri.
İliyopsoas kası

Kann boşluğunda, bel-böğür bölgesinde yer alan kas. İki bölümden oluşur.
İyodoproteinemî

Kanda serum proteinlerine (alfa 2-globülin ve prealbü-min fraksiyonu) bağlı olarak bulunan tiroit hormonu miktarı.
İnterkostal

Kaburgalar arası (interkostal) bölgedeki oluşumları belirten anatomi terimi.
Jinandri

Kadınlarda özel bir vücut yapısı.
Jinatrezi

Kadın cinsel yollarının herhangi bir noktada (tüpler, dölyatağı, dölyolu) tıkalı olmasıyla ortaya çıkan hastalık.
Jinekoloji

Kadın hastalıkları ile ilgili tıp dalı.
Kompleman

Kanda bulunan bir enzim sistemidir. Enzim, biyolojik bir reaksiyonu hızlandıran maddedir (katalizör olarak etki eder). Kompleman bir ardışık çalışan enzimler sistemi""dir, yani içinde birbiri ardına oluşan ya da tetiklenen enzimler vardır ve böylece bir çok reaksiyon oluşur. En az 19 ayrı proteinden oluşan kompleman sistemi, vücudun bağışıklık sisteminin önemli bir parçasını oluşturur, yabancı tanecikleri ya da mikroorganizmaları zararsız hale getirir, ama aynı zamanda inflamasyon oluşmasına da yol açar. Kanda komplemanın belli başlı elemanlarından her birinden ne kadar bulunduğunu test etmek mümkündür. Hastalıklar (örn. Lupus) sırasında değişen bazı kompleman düzeyleri (C3,C4) hastalık şiddetini değerlendirmede kullanılır.
Kabakulak

Daha çok çocuklarda görülen bulaşıcı bir hastalıktır. Hastanın ağzından çıkan tükürük damlacıklarıyla bulaşır. Tıp dilinde parotitis epidemica denilen bu hastalık; genellikle kulak altında bulunan tükürük bezlerinin iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Kuluçka devresi, 18 gündür.Hastanın ateşi birdenbire yükselir, genel bir halsizlik görülür. Çok defa kulağın ön ve altında bulunan tükürük bezleri şişer ve acıma hissi duyulur. Yanak ve kulağın altı kabarır, kulak memesi de hafifçe yukarı doğru kalkar. Ağızda kuruluk, dilde pas vardır. İştah da azalmıştır. Bu durum birkaç gün devam ettikten sonra tükürük bezlerindeki şişlik yavaş yavaş kaybolmaya ve hasta iyileşmeye başlar.Hastalığın kendisi çok tehlikeli bir hastalık olmadığı halde; başka hastalıklara zemin hazırlar. Bu hastalıklar arasında; pankreas, gözyaşı keseleri, böbreküstü bezleri, erkeklerde husyeler, kadınlarda yumurtalıkların etkilenmesi önemli sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle en iyi şekilde tedavi edilmesi gerekir. Hastanın sağlıklı kimselerle konuşması, görüşmesi önlenir. Sulu yiyecekler verilir. Kabız olmaması sağlanır.
Komplikasyon

Bir hastalığın gidişi sırasında, hastalığa eklenen ve hastalığı ağırlaştıran tablo.
Kabakulak

Daha çok çocuklarda görülen bulaşıcı bir hastalıktır. Hastanın ağzından çıkan tükürük damlacıklarıyla bulaşır.

Tıp dilinde parotitis epidemica denilen bu hastalık; genellikle kulak altında bulunan tükürük bezlerinin iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Kuluçka devresi, 18 gündür.

Hastanın ateşi birdenbire yükselir, genel bir halsizlik görülür. Çok defa kulağın ön ve altında bulunan tükürük bezleri şişer ve acıma hissi duyulur.

Yanak ve kulağın altı kabarır, kulak memesi de hafifçe yukarı doğru kalkar. Ağızda kuruluk, dilde pas vardır.

İştah da azalmıştır. Bu durum birkaç gün devam ettikten sonra tükürük bezlerindeki şişlik yavaş yavaş kaybolmaya ve hasta iyileşmeye başlar.

Hastalığın kendisi çok tehlikeli bir hastalık olmadığı halde; başka hastalıklara zemin hazırlar.

Bu hastalıklar arasında; pankreas, gözyaşı keseleri, böbreküstü bezleri, erkeklerde husyeler, kadınlarda yumurtalıkların etkilenmesi önemli sonuçlar doğurabilir.

Bu nedenle en iyi şekilde tedavi edilmesi gerekir.
Hastanın sağlıklı kimselerle konuşması, görüşmesi önlenir. Sulu yiyecekler verilir. Kabız olmaması sağlanır

Kabızlık

Tuvalete hiç çıkmama veya çok seyrek çıkmaya kabızlık, peklik ya da inkıbaz denir. Tıp dilinde ise konstipasyon adı verilir.

Yeterince sulu şeyler yememe, sinir bozukluğu, bağırsak tıkanıklığı, sindirim sistemi bozuklukları, hormon dengesizliği, basur, fıtık boğulması, kabızlığı doğuran nedenler arasındadır.

Ayrıca günlerinin büyük bir kısmını oturarak geçirmek zorunda olanlarla, hamilelerde ve yaşlılarda görülür.

Öncelikle kabızlığa neden olan hastalığı tespit etmek gerekir. Esas nedeni tespit etmeden alınacak müsil ilaçları kötü sonuçlar doğurabilir.

Kabız omayı önlemek için, sebze çorbaları ve yemekleri, mercimek, ıspanak, salata, balık ve çavdar ekmeği yemek çok faydalıdır. Ayrıca erik reçeli, bal, üzüm, kayısı veya elma yemek; bol su veya şerbet içmek de yararlıdır.

Müzmin kabızlıktan şikayet edenlerin de; fazla et, yumurta, peynir, beyaz ekmek, muz gibi yiyecekleri azaltmaları, kahve çay ve sigarayı en az miktara indirmeleri, alkolü bırakmaları gerekir.

Kabızlığı gideren ilaçların fazla miktarda ve uzun süre kullanılması kötü sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle ilaçları kullanırken tavsiye edilen miktarları aşmamak gerekir

Kabızlık

Tuvalete hiç çıkmama veya çok seyrek çıkmaya kabızlık, peklik ya da inkıbaz denir. Tıp dilinde ise konstipasyon adı verilir.Yeterince sulu şeyler yememe, sinir bozukluğu, bağırsak tıkanıklığı, sindirim sistemi bozuklukları, hormon dengesizliği, basur, fıtık boğulması, kabızlığı doğuran nedenler arasındadır. Ayrıca günlerinin büyük bir kısmını oturarak geçirmek zorunda olanlarla, hamilelerde ve yaşlılarda görülür.Öncelikle kabızlığa neden olan hastalığı tespit etmek gerekir. Esas nedeni tespit etmeden alınacak müsil ilaçları kötü sonuçlar doğurabilir. Kabız omayı önlemek için, sebze çorbaları ve yemekleri, mercimek, ıspanak, salata, balık ve çavdar ekmeği yemek çok faydalıdır. Ayrıca erik reçeli, bal, üzüm, kayısı veya elma yemek; bol su veya şerbet içmek de yararlıdır.Müzmin kabızlıktan şikayet edenlerin de; fazla et, yumurta, peynir, beyaz ekmek, muz gibi yiyecekleri azaltmaları, kahve çay ve sigarayı en az miktara indirmeleri, alkolü bırakmaları gerekir. Kabızlığı gideren ilaçların fazla miktarda ve uzun süre kullanılması kötü sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle ilaçları kullanırken tavsiye edilen miktarları aşmamak gerekir.
Kabuk

Çeşitli deri lezyonlannın üzerinde oluşan, sınırlan belirli yapı.
Kemik iliği biyopsisi

Kalça kemiğinin arka kısmındaki küçük kemik çıkıntısına, o bölge uyuşturulduktan sonra özel bir iğne ile girilerek ilik dokusunun alınması. Bu yöntemle mikroskopta yalnız hücreler değil, iliğin yapısal durumu da incelenmiş olur. Genelde kalça kemiğinden aspirasyon ve biyopsi birlikte yapılır
Kaburga

Omurganın iki tarafından başlayarak önce yanlara, sonra da öne doğru İlerleyen ve göğüs kemiğine doğru dönerek bir yay çizen yassı kemiklerin her biri.
Kâbus

Çoğu kez bunaltıcı ve boğucu duygular sonucunda gelişen, son derece sıkıntı verici düş.
Kadavra

Tıp öğreniminde üzerinde çalışmak için hazırlanmış ölü insan ya da hayvan vücudu.
Kadınlarda Kısırlık

Cinsi münasebetlerin, hamile kalma ihtimalinin çok az olduğu zamanlarda yapılması, fallop borularının tıkalı olması, döl yatağında görülen hastalıklar, hormon salgılarının yetersiz olması, rahim veya dış üretim organlarında görülen şekil bozuklukları, şeker hastalığı veya tiroid bozuklukları, beden yorgunluğu, sinir bozukluğu en başta gelen nedenlerdendir.Çocuk sahibi olmayan eşlerin, tepeden tırnağa kadar muayene olup, gerçek nedenleri, tespit ettirmeleri gerekir.
Kemik kallus

Vücudun kınk kemiği onarmak için oluşturduğu kemiksi doku.
Kadmiyum zehirlenmesi

Kadmiyum ve bileşiklerinin yol açtığı kronik ya da akut zehirlenme.
Kafaiçi basınç artışı (kiba)

Kafaiçi boşluğunda bulunan sıvı içeriğinin basıncında artış.
Kafatası (kranyum)

Beyni koruyan kemikler bütünü.
Kafatası trepanasyonu

Bir matkap aracılığıyla, kafatasım oluşturan kemik yapı üzerinde bir delik açma işlemini sağlayan cerrahi işlem
Kondrokalsinoz

Yumuşak dokularda kalsiyum kristallerinin birikmesi; kıkırdağın kalsifikasyonu.
Kafein

Kahve taneleri ve çay yapraklarında bulunan, merkezi sinir sistemi üzerinde uyarıcı etkisi olan, fosfodiesteraz aktivitesini engelleyen bir pürin alkaloit
Kafeizm

Yüksek miktarlarda düzenli olarak kahve (bir fincan kahve 50-150 mg kafein içerir) içilmesine bağlı olarak ortaya çıkan, değişken ağırlıklı kronik zehirlenme.
Kemikleşme (ossifikasyon)

Kemik dokusunun oluşum süreci.
Kakosmi

Nesnel ya da öznel olabilen kötü koku duygusu.
Kakozmi

Pis koku.
Kakozmi

Pis koku.
Kalay zehirlenmesi

Metal haldeyken zehirli olmayan kalayın bazı bileşiklerinin (örneğin kalay klorür) yol açtığı zehirlenme.
Kemoterapı

Kanserin ilaçlarla tedavisi. Genellikle birden fazla sayıda ilaç birlikte kullanılır. İlaçlar ağızdan veya serumla damardan verilir. Genelde bu ilaçlardan kötü hücrelerin yanında vücudün normal hücreleri de etkilendiğinden tedavinin aralıklı olarak (örneğin 4-6 haftada bir) uygulanması kuraldır. Yüksek doz kemoterapi dendiğinde daha çok kanser hücresi öldürebilmek amacıyla ilaçların normal (sağlıklı) kemik iliği kök hücrelerini de yok edebilecek derecede yüksek dozlarda kullanılması anlaşılır. Hastaları kemik iliği yetersizliğinden kurtarabilmek için böylesine yoğun bir kemoterapinin ardından mutlaka kök hücre nakli yapılmalıdır.
Kalaza

Kuş yumurtalarında vitellusu (yumurta sarısı) karşılıklı iki taraftan zara bağlayan iki sarmal banttan her biri.
Kemoterapi

Kanserin ilaçlarla tedavisi. Genellikle birden fazla sayıda ilaç birlikte kullanılır. İlaçlar ağızdan veya serumla damardan verilir. Genelde bu ilaçlardan kötü hücrelerin yanında vücudün normal hücreleri de etkilendiğinden tedavinin aralıklı olarak (örneğin 4-6 haftada bir) uygulanması kuraldır. Yüksek doz kemoterapi dendiğinde daha çok kanser hücresi öldürebilmek amacıyla ilaçların normal (sağlıklı) kemik iliği kök hücrelerini de yok edebilecek derecede yüksek dozlarda kullanılması anlaşılır. Hastaları kemik iliği yetersizliğinden kurtarabilmek için böylesine yoğun bir kemoterapinin ardından mutlaka kök hücre nakli yapılmalıdır.
Kalbin Hızlı Atması

Kalbin; dakikada 90´dan fazla atmasına, tıp dilinde taşikardi denir. Ancak bu sayı, yaş gruplarına göre değişir.

Normal Kalp Atışları
0 - 1 yaşları arasında; dakikada 120-140
1 - 3 yaşları arasında; dakikada 90-120
3 - 7 yaşları arasında; dakikada 90- 100
7 - 20 yaşları arasında; dakikada 80 - 90
20 yaşından sonra; dakikada 60-80
arasında değişir.

Her yaş grubunda; normal atışın 1 fazlası; kalbin hızlı attığını gösterir. Kalbin atışları, göğüsten, köprücük kemiği üzerindeki nabızdan veya el bileğinin dış kısmında, kemikle kiriş arasındaki yerden sayılabilir.

Taşikardi; her zaman kalp hastalığının belirtisi değildir. Çünkü koşmak, sindirilmesi güç şeyler yemek, heyecanlanmak, sigara, içki, çay, kahve içmek, zehirlenmek, bazı ilaçlar ve kadınların aybaşı halleri taşikardiye neden olabilir. Bu çeşit taşikardi, nedenin ortadan kalkmasıyla geçer.

Ancak kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, ateşli hastalıklar ve zehirlenmeler de taşikardi yapar. Bu nedenle, doktora başvurmak gerekir

Kalbin hızlı atması

Kalbin; dakikada 90'dan fazla atmasına, tıp dilinde taşikardi denir. Ancak bu sayı, yaş gruplarına göre değişir.Normal Kalp Atışları : 0 - 1 yaşları arasında; dakikada 120-1401 - 3 yaşları arasında; dakikada 90-1203 - 7 yaşları arasında; dakikada 90- 1007 - 20 yaşları arasında; dakikada 80 - 9020 yaşından sonra; dakikada 60-80arasında değişir.Her yaş grubunda; normal atışın 1 fazlası; kalbin hızlı attığını gösterir. Kalbin atışları, göğüsten, köprücük kemiği üzerindeki nabızdan veya el bileğinin dış kısmında, kemikle kiriş arasındaki yerden sayılabilir.Taşikardi; her zaman kalp hastalığının belirtisi değildir. Çünkü koşmak, sindirilmesi güç şeyler yemek, heyecanlanmak, sigara, içki, çay, kahve içmek, zehirlenmek, bazı ilaçlar ve kadınların aybaşı halleri taşikardiye neden olabilir. Bu çeşit taşikardi, nedenin ortadan kalkmasıyla geçer.Ancak kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, ateşli hastalıklar ve zehirlenmeler de taşikardi yapar. Bu nedenle, doktora başvurmak gerekir.
Kalça ağrısı (koksalji)

Uyluk kemiği ile leğen kemiği arasında bulunan eklemden doğan ağrı.
Kalça eklemi kireçlenmesi (koksartroz)

Kalça eklemini tümüyle işlevsiz kılan yıkıcı (dejenera-tif) süreçler sonucunda gelişen hastalık.
Kaldiyopulmoner resüsitasyon

Bilincini kaybetmişm, kalbi ve solunumu durmuş bir kişiye uygulanan canlandırma tekniği.
Kalın Bağırsak İltihabı

Daha ziyade bağırsakları zayıf olanlarda görülen bir hastalıktır. Bazen iltihapla birlikte ülser de görülür. Buna tıp dilinde ülserli kolit denir. Hastalık aniden başlayıp, hiç beklenmedik bir anda kaybolabilir.

Hastada aniden veya yavaş yavaş gelen ishal görülür. Dışkısı kanlıdır. Hasta, karın ağrılarından şikayet eder, ateşi de yüksektir. Doktora başvurmak şarttır.

Bu arada istirahat etmek ve bol vitaminli gıdalar almak gerekir. Alkol, fazla miktarda meşrubat ve süt içilmez. Çekirdek gibi kabuklu şeyler yenmez.

Keratinizasyon (kornifikasyon)

Üstderi epitelinde keratin(*) oluşumunu sağlayan süreç.
Konjügat (konjügat çap)

Kadında leğen kemiğinin belirli çaplannı tanımlayan terim.
Kalınbağırsak

Bağırsağın son bölümünü oluşturan sindirim kanalı bölümü
Konka

Anatomide, kulak kepçesinin orta bölümünün çukurluğu.
Kalınbağırsak iltihabı

Daha ziyade bağırsakları zayıf olanlarda görülen bir hastalıktır. Bazen iltihapla birlikte ülser de görülür. Buna tıp dilinde ülserli kolit denir. Hastalık aniden başlayıp, hiç beklenmedik bir anda kaybolabilir.Hastada aniden veya yavaş yavaş gelen ishal görülür. Dışkısı kanlıdır. Hasta, karın ağrılarından şikayet eder, ateşi de yüksektir. Doktora başvurmak şarttır. Bu arada istirahat etmek ve bol vitaminli gıdalar almak gerekir. Alkol, fazla miktarda meşrubat ve süt içilmez. Çekirdek gibi kabuklu şeyler yenmez.
Keratoakantom

Sık görülen, özellikle de erişkin erkeklerde ortaya çıkan iyi huylu tümör.
Kalıtım

Canlının genetik şifresinin kendisinden sonra gelen nesle/yavrulara aktarılması.
Kalıtsal özellikler

Genetik yasalarına göre kuşaktan kuşağa kalıtsal olarak geçebilen, türe ve kişiye özgü biçimsel ve fizyolojik özellikler.
Kaliks

Makroskopik ya da mikroskopik olarak huni biçiminde görülen anatomik oluşumlara genel olarak verilen ad.
Kalkülüs

Dişler üzerinde ya da vücudun çeşitli bölgelerinde biriken, taşa benziyen mineral tuzları.
Konstipasyon

Kabızlık
Kallidin

Bradİkinİn(*) ile birlikte, plazma kininleri grubunun bir bileşiği.
Kalori

1 gram suyun sıcaklığını 1 C artırmak için gerekli olan ısı miktar
Kalori eşdeğeri

Besinlerin içindeki maddelerin yanması sonucunda ortaya çıkan enerji miktarı, l gr karbonhidratın kalori eşdeğeri 4,1 kalori, l gr yağın kalori eşdeğeri 9,3 kalori, l gr proteinin kalori eşdeğeri 4,1 kaloridir.
Kalori gereksinimi

Diyetle alınması gereken kalori miktan.
Kalp

Dolaşım sistemine kan pompalayan, kulakçık ve karıncıklardan oluşmuş organ
Kalp ağrısı

Kalp üzerinde hissedilen ağrıya tıp dilinde prekardiyal ağrı denir. Kalp ağrısı nefes darlığı ve şok ile görülürse; enfarktüs krizinden şüphe edilir. Bu gibi durumlarda hastayı fazla hareket ettirmemek, istirahat etmesini sağlamak ve doktora başvurmak gerekir.Kalbin ön kısmında devamlı olarak ağrı varsa; nedeni psikolojik olabilir.
Kontroendikasyon

Belirli bir hastalığın tedavisinde, belirli tıbbi ya da cerrahi yöntemlerin uygulanmasını engelleyen durum.
Kalp Ağrısı

Kalp üzerinde hissedilen ağrıya tıp dilinde prekardiyal ağrı denir. Kalp ağrısı nefes darlığı ve şok ile görülürse; enfarktüs krizinden şüphe edilir.

Bu gibi durumlarda hastayı fazla hareket ettirmemek, istirahat etmesini sağlamak ve doktora başvurmak gerekir. Kalbin ön kısmında devamlı olarak ağrı varsa; nedeni psikolojik olabilir

Kalp atımı

Kalbin dakikada 70-80'e varan ritmik kasılmalarına verilen ad.
Kalp çevrimi

Sistol(*) ve diyastolün(*) ritmik bir biçimde birbirini izlediği kasılma-gevşeme çevrimi.
Kalp durması

Kalbin kasılma etkinliğinin durması.
Kalp frekansı

Bir dakikadaki kalp kasılmalarının sayısı
Kalp Hastalıkları

Düzensiz bir hayat, yorgunluk, sinir bozuluğu, şiddetli romatizma veya doğuştan meydana gelen kalp hastalıklarında; daha geniş bir ifadeyle bütün kalp hastalıklarında aşağıdaki maddelere dikkat etmek gerekir.

- Sinirlenmeyin
- Sigarayı bırakın
- Şişmanlamamaya ve kilonuzu muhafaza etmeye çalışın
- Fazla yorucu işler yapmayın
- Uyku ve dinlenmenizi ihmal etmeyin
- Koşmayın, acele etmeyin.
- Her gün bir öncekinden daha iyi olduğunuza inanın
- Kabız olmamaya dikkat edin
- Çürük dişleriniz varsa, tedavi ettirin
- Fazla miktarda yağlı sığır veya koyun eti, sütlü şeyler yemeyin. Konserve, pastırma, salam, peynir, turşu, balık ve çikolata gibi şeyleri mümkün olduğunca azaltın
- Yemeklere tuz koymayın. Yemeklerinizi mısırözü, ayçiçeği veya haşhaşyağı ile hazırlayın
- Bol bol taze sebze ve meyve yiyin
- Bol bol yoğurt yiyin

Kalp hastalıkları

Düzensiz bir hayat, yorgunluk, sinir bozuluğu, şiddetli romatizma veya doğuştan meydana gelen kalp hastalıklarında; daha geniş bir ifadeyle bütün kalp hastalıklarında aşağıdaki maddelere dikkat etmek gerekir.- Sinirlenmeyin- Sigarayı bırakın- Şişmanlamamaya ve kilonuzu muhafaza etmeye çalışın- Fazla yorucu işler yapmayın- Uyku ve dinlenmenizi ihmal etmeyin- Koşmayın, acele etmeyin.- Her gün bir öncekinden daha iyi olduğunuza inanın- Kabız olmamaya dikkat edin- Çürük dişleriniz varsa, tedavi ettirin- Fazla miktarda yağlı sığır veya koyun eti, sütlü şeyler yemeyin. Konserve, pastırma, salam, peynir, turşu, balık ve çikolata gibi şeyleri mümkün olduğunca azaltın- Yemeklere tuz koymayın. Yemeklerinizi mısırözü, ayçiçeği veya haşhaşyağı ile hazırlayın- Bol bol taze sebze ve meyve yiyin - Bol bol yoğurt yiyin
Kalp Krizi

ABD'de her yıl yaklaşık 1.5 milyon kişi kalp krizi geçirmektedir. Kalp krizi geçirenlerin üçte bir kadarı ilk 20 günde, %3-%12'si de bir yıl içinde yaşamlarını yitirmektedir. Enfarktüsün nedeni kısaca kolesterolle ve yağla dolu plak tarzında lezyonların damarı tıkamasıdır.

Belirtiler

Kalp krizi ya da enfarktüs; kalbin koroner arterlerinde gerçekleşen bir bozukluk sonrası meydana gelen yetersizlik sonucu şiddetli göğüs ağrısıyla ortaya çıkan ve ölümle sonuçlanması olası fizyolojik durum. Dünyada en başta gelen ölüm sebeplerindendir.
Bazı belirtileri bulunmakta ve dikkat edildiğinde hayat kurtarıcı olabilmektedir. Bunlardan başlıcaları;
· Göğüs kafesinin orta bölgesinde birkaç dakikadan uzun süren baskı, sıkışma, ağırlık, huzursuzluk, Adrenalin deşarjı ve ölüm hissi.
· Omuzlara, boyuna veya kollara yayılan göğüs ağrısı;
· Aritmiler
· Baş dönmesi, baygınlık, bayılma, bulantı, [[soğuk terlemeyle beraber göğüs kafesi şikayetleridir.

Tanı

Tanı öykü ve klinik bulgularla konur.

Tedavi

İlk tedavi önlemleri oksijen, nitrogliserin, düşük doz aspirin ya da ağrı tedavisi olabilir. Kalpteki ritim bozukluklarını giderici antiaritmik ilaçlar ve kalp kasındaki hasarın ilerlemesini önlemek için beta-blokerler verilebilir. Hasta krizden sonraki ilk birkaç saat içinde hastaneye yatırılırsa pıhtıları eritmek için trombolitik ilaçlar verilebilir. Ayrıca anjiyoplasti (daralan kalp damarlarının genişletilmesi) ya da koroner arter köprüleme (bypass) ameliyatı yapılabilir.

Öneriler

Unutmadan ilave edelim; düzenli egzersiz yapmak, ayda bir defa halı sahada arkadaşlarla buluşup maç yapmak değildir. Böylesi düzensizce yapılan sporlar antremana hazır olmayan kalbi yorar. Bir uzmandan yardım alarak düzenli spor yapmanızı tavsiye ederiz.
Kalp krizi riskini azaltmak için bazı öneriler; sigara içmemek, varsa yüksek tansiyonu kontrol altında tutmak, yağ, tuz ve kolesterolden uzak kalmak, genellikle sebze ve meyve yemek, düzenli egzersiz yapmak, kiloyu normal sınırlarda tutmak, diyabet varsa diyete uygun kalmak, ve ailede kalp hastalığı hikayesi varsa düzenli kontrol altında bulunmaktır.

Koprofili (skatofili)

Kişinin kendisinin, başkalarının ya da hayvanların dışkılarını bir kap içinde ya da açıkta biriktirmesiyle ortaya çıkan psikopatolojik olgu.
Kalp masajı

Durmuş kalbi normal etkinliğine döndürmek amacıyla uygulanan ve elle yapılan masaj.
Kalp romatizması

Romatizma, iyi tedavi edilmeyecek olursa; kalbin içindeki kapakçıklara yerleşir. Bu kapakçıklardan; en fazla mitral kapakçık etkilenir ve daralıp, sertleşir, büzülür.Daha çok kadınlarda görülen kalp romatizması sonucu ortaya çıkan hastalığa mitral darlığı veya mitral stenoz denir. Hastada nefes darlığı, kuru öksürük, sık sık soğuk alma, morarma, el ve ayaklarda üşüme ve yorgunluk görülür.Tedavinin ilk şartı üzülmemek, her gün bir öncekki günden daha iyi olduğuna inanmak ve doktorun tavsiyelerine uymaktır.
Kalp Romatizması

Romatizma, iyi tedavi edilmeyecek olursa; kalbin içindeki kapakçıklara yerleşir. Bu kapakçıklardan; en fazla mitral kapakçık etkilenir ve daralıp, sertleşir, büzülür.

Daha çok kadınlarda görülen kalp romatizması sonucu ortaya çıkan hastalığa mitral darlığı veya mitral stenoz denir. Hastada nefes darlığı, kuru öksürük, sık sık soğuk alma, morarma, el ve ayaklarda üşüme ve yorgunluk görülür.

Tedavinin ilk şartı üzülmemek, her gün bir öncekki günden daha iyi olduğuna inanmak ve doktorun tavsiyelerine uymaktır

Ketonemi

Kanda keton cisimciklerinin bulunması.
Kalp sesleri

Kalbin çalışmasıyla ortaya çıkan ve dinlemeyle saptana-bilen sesler.
Kalp sıkışması

Kalpteki koroner dolaşım bozukluğuna bağlı olarak kalp kasının yetersiz oksijenlenmesi sonucu beliren ağrılı tablo.
Kalp üfürümü

Normal kalp seslerine ek olarak duyulan bir ses. Bu ses önemsiz olabileceği gibi, bir kalp hastalığının da belirtisi olabilir.
Keyser-fleisher halkası

Wilson hastalığı olanlarda bakır birikimini gösterir
Kalp Yetmezliği

Kalp yetmezliği; altta yatan bir hastalığa bağlı olarak kalbin bozulması ve perifere yeterli kan pompalama kapasitesinin düşmesidir. Kalp yetmezliğine en sık sebep olan iki hastalık hipertansiyon ve koroner arter hastalığıdır.

Belirtiler

Kalp yetersizliği çoğunlukla zaman içerisinde yavaş yavaş gelişiyor. Bu nedenle hastalar şikayetler belirginleşmeden doktora başvurmuyor.

Kalp yetersizliğinin belirti ve Bulguları:


Nefes Darlığı:
Eforla, yatar durumda veya gece uykudan uyandıran nefes darlığı şeklinde görülüyor.
 
Öksürük, pembe renkli köpüklü balgam
 Halsizlik Yorgunluk
 Bacaklarda, ayak bileklerinde, ayak sırtında şişlik (ödem)
 Kalp atımlarında düzensizlik veya hızlanma
 Boyun toplar damarlarında belirginleşme
 Karaciğerde büyüme, gerilme, karın boşluğunda sıvı birikimi (Asit)
 İştahsızlık, bulantı
 Konsantrasyon güçlüğü
Bu belirti ve bulgular sadece kalp yetersizliğine spesifik olmayıp başka hastalıklarda da görülebiliyor. Bu nedenle doktor muayenesini takiben kesin tanı için birtakım tetkiklerin yapılması gerekiyor.

Tanı

Tanı öykü ve klinik bulgularla konur.

Tedavi

Kalp yetmezliği olgularında kullanılan oldukça etkili ilaçlar vardır. Bu ilaçlar birçok insanın yaşamım kurtarmıştır. Bunların en önemlisi dijitaldir.
Kalp yetmezliği hastaları için beslenmenin büyük önemi vardır. Öncelikle alınan besin miktarı az olmalıdır. Hekimler ilk günlerde daha çok şekerli su, portakal suyu, açık çay, sebze sulan gibi sulu besinler önerir. Alınan besinler daha sonra aşamalı olarak artırılır ve günlük besinler birkaç öğüne bölünerek verilir. Sindirim işlevi, kalbin yükünü önemli ölçüde artırdığından besinlerin iyice çiğnenerek ve az miktarda alınma-sı gerekir. Öncelikle yağlar önemli ölçüde kısıtlanmalıdır ve hekim gerekli görürse ödemli olgularda tuz sınırlama-sı uygulanır. Beslenmede tuz sınırlama-sı uygulandığında idrarla atılan su miktarı artar, ödemler kaybolur ve kalbin yükü azalır. Kalp kası dokusunun oksijenlenmesini engelleyen sigara bütünüyle kesilmelidir; kahveye izin verilebilir.

Hekimin önerilerin! Düzenli olarak uygulayan ve ilaçlarını alan bir hasta başarıyla tedavi edilebilir. Tedavi başarılı ise kalpte hastalık olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla kalp yetmezliğim ağırlaştıracak ağır bedensel güç harcamaktan kaçınmak gerekir. Gerekli önlemleri alan hasta uzun yıllar yaşayabilir.

Öneriler

Sigara bırakılmalı özellikle koroner arter hastalığı ve kalp krizine bağlı kalp yetmezliği gelişmiş olan hastalarda sigara yeni bir kalp krizine zemin hazırladığı gibi kalp hızını artırıp tansiyonu yükselterek kalp yetersizliğini kötü yönde etkiliyor.

 Alkol azaltılmalı eğer Alkolik Kardiyomiyopatiye bağlı kalp yetersizliği varsa alkol tamamen kesilmeli. Alkolün kalp kası üzerine bilinen toksik etkisinin dışında aritmi yapıcı ve tansiyon yükseltici etkileri kalp yetersizliğini olumsuz etkiliyor.

 Tuz kısıtlanmalı Konjestif Kalp Yetmezliği olan hastalarda tuzun günde 2Gr ( Bir çay kaşığı ) ile kısıtlanması öneriliyor. Aşırı tuz alımı veya tuzdan zengin gıdalarla beslenme vücutta sıvı tutulumun artırıp kalp yetmezliğine bağlı nefes darlığı, bacak ve karın şişliği gibi belirtilerin artmasına neden oluyor.

 Sıvı alımı kısıtlanmalı vücutta yoğun sıvı birikimi ( ödem ) olan ve yüksek doz idrar söktürücü kullanma ihtiyacı olan hastalarda günlük sıvı alımının 1,5-2Lt. ile kısıtlanması öneriliyor.

 Fazla kilo verilmeli fazla kilo kalbin iş yükünü artırdığından kalp yetersizliğini olumsuz yönde etkiliyor. Aşırı sıkı olmayan, uzun vadeli, dengeli bir diyetle kilo verilmesi sağlanmalı

 Günlük kilo ölçümü yapılmalı. Vücutta sıvı birikimi en erken günlük kilo takibi ile farkediliyor. Eğer 1-3 gün içerisinde vücut ağırlığından 2kg’dan fazla artış oluyorsa bunun sıvı birikiminden olduğu düşünülüp sıvı, tuz kısıtlaması veya idrar söktürücü ilaç dozunun artırılması gibi tedbirler şikayetler artmadan alınıyor.

 Grip ve Pnömokok aşısı yapılmalı. Solunum yolu infeksiyonları kalp yetersizliğini artırdıklarından bu tip önleyici tedbirlerin alınmasının faydalı olduğu bildiriliyor.

 Düzenli egzersiz yapılmalı. Kalp yetersizliğinde; düzenli egzersizin fonksiyonel kapasiteyi artırdığı, hastalığa ait şikayetleri azalttığı, iskelet kasının tonusunu artırdığı, hipertansiyonun kontrolünü kolaylaştırdığı ve hastanın moralini iyi yönde etkilediği biliniyor. Bu nedenle şikayte neden olacak sınırı aşmadan yürüyüş, bisiklet yüzme gibi sporların düzenli olarak yapılması öneriliyor.

Kalp-akciğer makinesi

Önemli kalp-damar cerrahi girişimleri sırasında geçici olarak dolaşım ve solunum işlevlerinin yerini tutmak üzere kullanılan araçlar.
Kıkırdak (kartilaj)

Kıkırdak dokusundan oluşan çeşitli anatomik oluşumların ortak adı.
Kalsemi

Kandaki kalsiyum miktarı.
Kalsifikasyon

Yumuşak dokularda kalsiyum kristallerinin birikmesi.
Kalsinoz

Kalsiyum tuzlarının deride, derialtı dokularda, daha seyrek olarak kas kirişlerinde, eklem çevresi dokularında ve kaslarda depolanmasıyla belirlenen hastalık.
Kalsitonin

Tiroid bezi tarafından salgılanan, kemiklerde kalsiyum depolanmasını hızlandıran bir hormon.
Kılcal damar

Kan ya da lenf damarlarında görülen ince dallanmalara
Kalsiyum

Başlıca kemiklerde bulunan bir mineral.
Kornea (saydamtabaka)

Gözün ön bölümünde yer alan saydam katman.
Kalsiyüri

İdrarla günlük olarak atılan kalsiyum miktarı.
Kalyum

Potasyum.
Kamamsı (kuneiform) kemikler

Ayağın arka bölümünün Önünde kama biçiminde ve yan yana sıralanmış üç kemik.
Kampimetri

Retinanın (ağtabaka) işlevsel durumunu ve retinadan kaynaklanan sinir yollarının bütünlüğünü değerlendirmek için kullanılan muayene tekniği.
Koroit (damartabaka)

Gözyuvanmn orta katmanı olan uveanın arka bölümü.
Kan

Atardamar, toplardamar ve kılcal damarların oluşturduğu bir kanal sistemi İçinde kalbin hareketlerine dayalı itme gücünün etkisiyle dolaşan sıvı.
Kan bağı

Aynı soydan gelen kişiler arasındaki ailevi bağ.
Koroner

Kalp kasını besleyen atardamarlar için kullanılan terim
Kan bankası (hemotek)

Kanın alınarak incelendiği ve işlendiği yer ya da uygun kaplar içinde saklandığı özel soğuk hava dolabı.
Kan basıncı

kan dolaşımı
Kıskançlık

Sevgi nesnesini yitirme korkusundan kaynaklanan bir tür kaygı.
Koroner bağ

Karınzannın iki kıvrımından oluşan karaciğer bağı.
Kan çıbanı

Kılların dibinde başlayıp süratle büyüyen bir iltihaptır. Özellikle sırt, ense ve yüzde meydana gelir. Nedeni stafilokok cinsi mikroptur. Tıp dilinde füronkül denir.

Kan çıbanı küçük kırmızı ve sert bir şişliktir. Büyüdükçe ağrısı ve gerginliği artar. En sonunda baş verir. Bir süre sonra da orta kısmı yumuşar, sarılaşır ve içindeki cerahat boşalır.

Kabuk döküldükten sonra da yerinde ufak bir iz kalır. Kan çıbanlarını, kesinlikle sıkmamak ve hatta dokunmamak gerekir.

Kıskançlık hezeyanı

Aldatılmış olma inancıyla birlikte gelişen düşünce bozukluğu.
Koroner damarlar

Kalbi besleyen ince atardamarlar.
Kan çıbanı

Kılların dibinde başlayıp süratle büyüyen bir iltihaptır. Özellikle sırt, ense ve yüzde meydana gelir. Nedeni stafilokok cinsi mikroptur. Tıp dilinde füronkül denir. Kan çıbanı küçük kırmızı ve sert bir şişliktir. Büyüdükçe ağrısı ve gerginliği artar. En sonunda baş verir. Bir süre sonra da orta kısmı yumuşar, sarılaşır ve içindeki cerahat boşalır. Kabuk döküldükten sonra da yerinde ufak bir iz kalır.Kan çıbanlarını, kesinlikle sıkmamak ve hatta dokunmamak gerekir.
Kan damla testi

Kılcal damar düzeyinde kanamanın durmasıyla ilgili etmenlerin bütünlüğünü değerlendirmeyi sağlayan test.
Kan dolaşımı

Kanın dolaşım sistemindeki hareketi.
Kan gazları

Kan gazları ölçümü, yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatmakta olan bebekler için vazgeçilmez bir tanı yöntemidir. Kan gazları ölçümü ile arteryel kandaki oksijen basıncı (PAO2), kandaki karbondioksit basıncı (PaCo2), Ph, hemoglobin, bikarbonat (HCO3) ve baz fazlası (BE) gibi temel parametreler hakkında bilgi sahibi olunur.
Kan grubu

Kan hücreleri insandan insana değişen ve özel yöntemlerle gösterilebilen işaretleyiciler taşır. Kan naklinden önce alıcı ve vericide aynı olmaları şarttır. Başlıcaları A, B, O, AB ve Rh (+) / (-)'dir.
Kan hücreleri

Kemik iliğinde her gün milyonlarcası yapılan ve kanda dolaşan hücreler: eritrositler, lökositler ve trombositler. Kemik iliğinden kan dolaşımına çıkan eritrositler yaklaşık 4 ay, trombositler 10 gün yaşarlar. Nötrofil lökositler dolaşımda birkaç saat kaldıktan sonra dokulara geçerler. Buna karşılık bağışıklığı sağlamakla görevlı lenfositler çok uzun ömürlüdür.
Kan işemek

Kılların dibinde başlayıp süratle büyüyen bir iltihaptır. Özellikle sırt, ense ve yüzde meydana gelir. Nedeni stafilokok cinsi mikroptur. Tıp dilinde füronkül denir.

Kan çıbanı küçük kırmızı ve sert bir şişliktir. Büyüdükçe ağrısı ve gerginliği artar. En sonunda baş verir. Bir süre sonra da orta kısmı yumuşar, sarılaşır ve içindeki cerahat boşalır.

Kabuk döküldükten sonra da yerinde ufak bir iz kalır. Kan çıbanlarını, kesinlikle sıkmamak ve hatta dokunmamak gerekir.

Kan işemek

Tıp dilinde hematüri adı verilen bu durum, önemli bir hastalığın işareti olabilir. Bu nedenle vakit kaybetmeden bir doktora başvurmak gerekir.İdrarda kan görülmesi; idraryolu iltihabı, prostat iltihabı, mesane taşı, böbrek kanaması, böbrekte taş veya kum, kan hastalıkları veya bir başka hastalığın belirtisi olabilir. Ayrıca bazı ilaçlar ve gıdalar da idrarda kan görülmesine neden olabilir. Örneğin çilek, domates, ıspanak veya ağrı kesici ilaçlar kan işemeye neden olabilir.
Kan nakli

transfüzyon
Kan pıhtılaşması

Fibrin ağı arasında alyuvar, akyuvar ve trombositlerin tutularak pıhtı kütlesinin oluşması süreci.
Kan tükürmek

Tıp dilinde hemoptizi denilen kan tükürmek, önemli bir hastalığın habercisidir. Akciğer kanseri, verem, bronşit, mitral darlığı veya zatürreeden şüphelenilir. Ancak dişeti kanaması gibi pek önemli olmayan bir durumda olabilir. Bu nedenle, hastanın sırtına bir yastık konup, oturtulur. Vakit kaybetmeden doktor çağrılır.
Kan Tükürmek

Tıp dilinde hemoptizi denilen kan tükürmek, önemli bir hastalığın habercisidir. Akciğer kanseri, verem, bronşit, mitral darlığı veya zatürreeden şüphelenilir.

Ancak dişeti kanaması gibi pek önemli olmayan bir durumda olabilir. Bu nedenle, hastanın sırtına bir yastık konup, oturtulur. Vakit kaybetmeden doktor çağrılır

Korteks (kabuk)

Bir organın yüzeysel bölümlerini belirtmek İçin kullanılan anatomi terimi.
Kanal (iletim yolu)

Dar anlamda, kendine ait bîr duvarla çevrili, az çok düzenli, silindirimsi ve oyuk biçimli yapı.
Kortikal bölgeler

Beyin korteksinin (kabuk) farklı yapı ve işlevdeki hücrelerden oluşan bölgeleri.
Kanama zamanı

Trombosit işlevlerini ve kanın kendi kendine durma düzeyini ölçmeye yönelik inceleme yöntemi.
Kanatlı kürek kemiği

Kürek kemiğinin anormal ve özel bir biçimi.
Kanda kolestrol yüksekliği

Kolestrol, kanda, sinirlerde, beyinde, karaciğerde, dalakta, böbrek üstü bezlerinde ve safrada bulunan, yağ yapısında, kristal gibi beyaz görünümde bir maddedir.

Görevi dokulardaki su dengesini sağlamak, alyuvarları zehirlere karşı korumak, sinir dokularının dayanıklığını sağlamak ve deri altında, dışarıdan gelecek mikroplara karşı koruyuculuk yapmaktır.

100 gram kanda; 180-230 miligram kolestrol bulunur. Bu miktar normaldir. 230 miligram kolestrol miktarı, kanda kolestrolün yükselmiş olduğuna işarettir. Tedavi edilmezse; damarsertliği, beyin ve kalpteki ince damarların tıkanmasına neden olur.

Meydana Gelişi Böbrek üstü bezleri, husyeler, yumurtalıklar bünyenin ihtiyacı olan kolestrolü imal ederler. Ayrıca hayvansal yağlar, süt, yumurta ve bitkisel hormonlarla da kolestrol alınır.

Kanda, kolestrolün yükseldiğini anlamak için bir seri test yapmak gerekir. Ayrıca, hastanın cildinde oluşan sarı lekeler, göz altlarında beliren siyah halkalar, göz akında görülen sarı lekecikler, genel yorgunluk, iştahsızlık, hazımsızlık, baş dönmesi, baş ağrısı, görme zayıflığı, ağız acılığı, nefes ve ter kokusu kolestrolün yükselmiş olduğuna işaret olabilir

Kanda kolestrol yüksekliği

Kolestrol, kanda, sinirlerde, beyinde, karaciğerde, dalakta, böbrek üstü bezlerinde ve safrada bulunan, yağ yapısında, kristal gibi beyaz görünümde bir maddedir.Görevi dokulardaki su dengesini sağlamak, alyuvarları zehirlere karşı korumak, sinir dokularının dayanıklığını sağlamak ve deri altında, dışarıdan gelecek mikroplara karşı koruyuculuk yapmaktır.100 gram kanda; 180-230 miligram kolestrol bulunur. Bu miktar normaldir. 230 miligram kolestrol miktarı, kanda kolestrolün yükselmiş olduğuna işarettir. Tedavi edilmezse; damarsertliği, beyin ve kalpteki ince damarların tıkanmasına neden olur.
Kandida

Candida cinsi mantarlar
Kirişsî uzantılar (chordae tendineae)

Kalp karıncıklannın içindeki papiller kasların kirişleri ve birincil etsi sütunlann uzantısı olan lifsi oluşumlar.
Kangren

Vücut dokusunun ölmesi. Genellikle bölgeye kan gelmemesi sonucu oluşur. Doku büzüşür ve siyahlaşır.
Kanın ağdalılığı

Kanın iç sürtünme gücü.
Kanın tampon sistemleri

Az miktarda asit ya da baz eklendiğinde, kandaki hidrojen iyonlarının pH değeriyle belirlenen yoğunluğunu sabit düzeyde tutan çözeltiler.
Kanlı akıntı

Vücudun burun, boğaz, makat ya da kadın cinsel organı gibi doğal bir deliğinden fizyolojik ya da patolojik nedenlerle kan gelmesi.
Kannabizm

Hint kenevirinden elde edilen ilacın sürekli kullanımına bağlı kronik zehirlenme.
Koryokarsinotn (koryonepitelyom)

Etenenin dölütle ilgili bölümünü oluşturan yapılar olan koryon villüslerinin epitel hücrelerinden kaynaklanan kötü huylu tümör.
Kanser

Kanser, kötücül (habis) urların anormal bir şekilde çoğalmasına verilen addır. Klinik özellikleri ve tedaviye gösterdikleri tepki açısından birbirinden son derece farklı çeşitli durumlara verilen genel addır.

Kanser Hücresi

Bütün kanserlerde ortak olan özellik, bir hücre tipinin denetimsiz biçimde çoğalması ve normal dokuları kaplamasıdır. Bunun nedeni, hücre DNAsında iki aşamada gerçekleştiği sanılan değişikliklerdir.

19. yüzyıl'da "beyaz ölüm" diye nitelendirilen verem, Ortaçağ'da "kara ölüm" diye nitelendirilen veba, ondan önce de cüzzam gibi, günümüzün toplumunda da kanser, insanların çoğunluğu tarafından en çok korkulan hastalıklar öbeğidir. Teşhis ve tedavi yollarının araştırılması, "kanserbilim" (onkoloji) diye adlandırılan tıp dalının alanıdır.

1980 yıllarının ortalarında dünyada her yıl yaklaşık 6 milyon yeni kişinin çeşitli kanserlere yakalandığı ve 4 milyondan çok kişinin kanserden öldüğü bildirilmiştir.  Söz konusu verilerle, en yaygın öldürücü kanser biçimi mide kanseriyken (özellikle Asya'da), günümüzde, gelişmekte olan ülkelerde sigara içmenin yaygınlaşması dolayısıyla, akciğer kanseri hızla tırmanmış ve en çok ölüme yol açan kanser biçimi haline gelmiştir. Özellikle Çin'de ve Japonya'da hızla artış gösteren üçüncü en büyük öldürücü kanser türü, meme kanseridir. Listede dördüncü sırada yeralan kanser çeşidi de, daha çok yaşlılarda görülen kalınbağırsak kanseridir.

Hem erkeklerde, hem kadınlarda en çok görülen kanser çeşidi, deri kanseridir; onu erkeklerde prostat kanseri, kadınlarda meme kanseri izlemektedir. Buna karşılık, gerek erkeklerde, gerek kadınlarda, ölümlerin çoğunluğuna akciğer kanseri neden olmaktadır. Kan kanseriyse, çocuklarda en yaygın kanser tipidir. Kanser Hücresi

Son yirmi-otuz yıl içinde, ortalama ömrün uzamasıyla nüfusun içindeki yaşlı sayısının artmasına, aynı zamanda da sigara içenlerin çok büyük sayıda artmış olmasına (özellikle kadınlar arasında) bağlı olarak, kanser hastalıklarının sayısında gözle görülür bir artma olmuştur. Bazı uzmanlar, sigara kullanımına toptan son verilmesi durumunda, akciğer kanserinden ölümlerin 20 yıl içinde ortadan kaldırılabileceğini ileri sürmektedirler.

Kanser tıpta aynı enfeksiyon gibi büyük bir hastalık grubunun adıdır. Yüzden fazla kanser türü bulunmaktadır. Her doku ya da organın enfeksiyonunun farklı bir hastalığı tanımladığı gibi kanser de her doku ve organda farklı bir hastalık olarak karşımıza çıkar. Üst solunum yolları enfeksiyonu, üriner enfeksiyon, yumuşak doku enfeksiyonu ve sepsis gibi kanserde farklı yerleşim yerlerinde farklı hastalıklar olarak karşımıza çıkar.

Cildin bazal hücreli kanseri, rahim ağzının insitu kanseri gibi kanserler hasta açısından çok kolay atlatabilecek hastalıklar olmasına karşın pankreas kanseri ve karaciğer kanseri gibi hastalıklar hasta açısından ciddi problem oluşturabilirler.

Bir ur ya da neoplazma tek tek hücrelerin büyümesini ve metabolizmasını yöneten biyolojik mekanizmalara ve canlı organizmanın bütününü kapsayan hücre etkileşimlerine tam olarak uymadığı için,nispeten özerk diye tanımlanır. Ur kelime anlamı olarak sertleşen oluşum anlamına gelir. Bazı urlar türemiş oldukları dokudan daha hızlı biçimde büyürler, bazılarıysa bir kitle haline gelmektedir.Hücrelerdeki urlar yeni hücrelere aktarılırlar bu yüzden kalıtımsaldırlar. Urlar yalnız çok hücreli organizmalarda görülürler bakteriler gibi tek hücreli organizmalarda görülmezler.


Urlar iki çeşittir:

İyi Huylu (Selim) Urlar

Bunlar tehlike oluşturmayan hücrelerdir genellikle damar şişkinliği kas şişkinliği şeklinde görülürler.Ancak bazen aşırı şekilde büyüdüğünde diğer organları sıkıştırabilir ve alınması gerekebilir.

Kötü Huylu (Habis) Urlar

Habis Urun Çoğalması

 

 

 

 

 


 

İ.Karsinom   : Bunlar yabancılaşan deri hücreleri, mukoza hücreleri ve beze hücrelerinde oluşur.
ii.Sarkom   :  Bunlar yabancılaşan aradoku hücrelerinden fibrosarkom, kemik hücrelerinden osteosarkom, kas hücrelerinden miyosarkom ve yağ hücrelerinden liposarkomları oluştururlar. Lösemi yani kankanserinin oluşu.

Nedenleri

Kanser yapıcı maddeler kanserojen madde olarak adlandırılmaktadır. Genel sebepler;

  • Beslenme bozuklukları %35 
  • Sigara %30 
  • Enfeksiyon hastalıkları %10 
  • Mesleki nedenler %4 
  • Alkol %18 
  • Çalışma yerinin tozlu ve pis olması %2 
  • Gıdalara konan katkı maddeleri %1

Aşamalar

Kanser apansız gelişerek hastanın durumunun hızla bozulmasına neden olabilir ya da yıllarca yavaş yavaş ilerleyebilir.Yavaş ilerleyen kanserde kişi durumunun farkında olmayabilir bu yüzden tedavide geç olur.

Amerikan kanser derneği kanserin 7 temel uyarı işaretini belirtmiştir:Meme Kanseri Muaynesi

  • Bağırsak ve idrar kesesi işleyişinde değişiklik 
  • Olağan dışı kanama ya da akıntı 
  • Memede veya başka bir yerde kalınlaşma ya da şişme 
  • Sindirim bozukluğu ya da yutkunma güçlüğü 
  • İnatçı ses kısıklığı ve ya kalınlaşması 
  • Sindirim ya da yutkunma güçlüğü 
  • Bir siğil ya da et beninde gözle görülür değişiklik

Başlaması ve İlerlemesi:

Kanserin gelişmesinde genel özelliklerden biri, kansere yol açıcı etkenin ilk etkisinde kalış ile kanserin ortaya çıkışı arasında geçen uzun süredir. Hemen her kansere yol açıcı etmen çeşidinde, kanserin belirti vermediği bir dönem vardır.

1940 yıllarının sonlarından başlayarak, bazı araştırmacılar, kanserin gelişmesindeki ilk aşamaları ya da doğal tarihçesini tanımlamışlardır. Fare derisi üstünde yapılan klasik bir deneyde, bir etkenin bir kez uygulanması, kötücül ur oluşmasına yol açmış, buna karşılık ardından ikinci bir etkenin birkaç kez uygulanması, urların gelişmesine yol açmıştır.

İlk etkenin yol açtığı başlama, geri dönüşsüz bir olgudur ve bir hücrenin içine bir kez girmesini aylar ya da yıllar sonra yükselme izleyebilir. Yükseltici etkenlerin kendileri kötücül ur oluşmasını uyarmaz ve ilk etmenin yol açtığı başlangıcın tersine, yükselme geriye dön-dürülebilen bir olgudur: Yükseltici bir etkenin uygulanması kısa .aralarla değil de, uzun aralarla tekrarlanırsa, her iki olguda toplam aynı yükseltici etken kullanılmış olduğu halde, hiçbir kötücül ura yol açmaz.

Ayrıca, yükselme, beslenme rejimi, hormonlar, çevre etkenleri ve hücre yaşlanması gibi etkenlerle değişikliğe uğratılabilir. Başlama ve yükselmeden oluşan bu iki aşama, birçok dokulardaki kanser gelişmesinin doğal gelişmesinde genel olgudur. Yalnızca karaciğer kanserini yükselten fenobarbital ve idrar kesesi kanseri için özgül gibi görünen sakarin gibi bazı yükseltici etkenler, doku özgüllüğü gösterirler.İnsanda, alkollü içkiler, bedendeki katı yağlar ve sigara dumanındaki bileşik, yükseltici etkenlerdir.

İlerleme: Bir urun başlaması ve yükselmesi oluştuktan sonra, iyicil biçimden kötücül biçime, düşük derecede kötücül bir urdan, hızla büyüyen, son derece kötücül bir ura doğru ilerleyebilir. Bir kanserin ilerlemesi, bir hücrede, bir ya da daha çok sayıda kromozomda önem taşıyan bir ya da daha çok anormallik Orta'ya çıktığı, ardından hücre aşırı ölçüde büyüdüğü ve çoğaldığı zaman oluşur.Kanserli Hücrenin Yayılması

C-onkogenlerin etkinleşmesinin en kolay biçimde gösterilebileceği aşama, ilerleme aşamasıdır. Ayrıca, uru baskılayıcı genlerin yok edilmesi ve/ya da etkisizleştirilmesi, bu ilerleme evresinde, ya kromozomların ya da kromozom kesimlerinin özel yitimi ya da değişmesi sağlanarak, ya da genetik çokbiçimliliğinin rekombinant DNA teknolojisiyle incelenmesiyle gösterilebilir.

Kanser ilerlemesinin başlıca bölümü, metastazdır. Metastazda, ilk kötücül urda oluşan hücreler, kan dolaşımı ya da lenf sistemi aracılığıyla ya da cerrahi girişim gibi bazı yollarla yayılabilir ve böylece ikincil ur büyümeleri oluşturur. Bu metastaz urları, aşağı yukarı istisnasız biçimde, kromozom anormallikleri sergilerler ve genellikle hastanın ölümüne yol açarlar. Bir ilk kötücül urdan milyonlarca hücrenin metastaz yapmasına karşılık, ancak birkaçı, bedenin çeşitli yerlerinde metastaz bozunları oluşturur.

Bazı urlar "duraklar" ve kötücül olma yönünde ilerlemeye koyulmadan önce, yıllarca belirti vermez durumda kalabilirler. Bazılarıysa, iyice ilerleme aşamasına girmeleri ve metastaz göstermeleri durumunda bile, büyümeleri durabilir ve hastanın geri kalan ömrü boyunca belirtisiz kalabilir. İnsanda bu tür bir ur örneği, genellikle çocukluk sırasında ortaya çıkan bir ur olan böbreküstü bezi nöroblastomudur.



Korunma:

Kanserden korunma, herhangi bir başka hastalıktan korunma gibi, nedenleri ve doğal gelişmesi konusunda edinilmiş bilgiye dayanır. İnsanlardaki kanserlerin büyük çoğunluğu (belki de % 80 ya da 90'ı) çevreyle bağlantılıdır; bu yüzden, söz konusu çevre etkenlerinin ortaya çıkarılması ve ortadan kaldırılması ya da denetim altına alınması, kanserin önlenmesine en mantıklı yaklaşım olarak görülmektedir.

Kansere yol açan etkilerin ortaya çıkarılması için iki yöntem, geniş çapta kullanılmaktadır. Etkenin bakterilerde değşinime yolaçma yeteneğini hızla ölçen Ames testi, % 90'dan fazla etkilidir ve kansere yol açabilecek etmenlerin (gerekirse bu etmenler daha sonra denek hayvanları üstünde denenir) ortaya çıkarılmasında geniş çapta kullanılmaktadır. Kanser yapıcı kimyasal maddelerin hayvan testleriyle ortaya çıkarılması, masraflı olmasına karşılık, belirli bir etmenin kansere yol açıp açmadığından emin olmanın tek yoludur.

Virüs enfeksiyonlarıyla birlikte görülen insan kanserlerinin (özellikle de Epstein-Barr ve hepatit-B virüsleriyle birlikte görülen kanserlerin) aşıyla önlenmesi, kuramsal açıdan olasıdır; ama henüz önemli sayılabilecek ölçüde geliştirilmemiştir. Güneş ışığının, deri kanserinin en büyük nedeni olması düşünülmekle birlikte, bu kanser çeşidinin yüksek oranda tedavi edilebilmesi nedeniyle, ciddi koruyucu çabalar, oldukça yakın bir tarihte gösterilmiştir. Bu tür çabalar, özellikle, güneş ışığının yol açtığı tedavisi güç ve ender bir deri kanseri biçimi olan kötücül ur tedavisi yönünde yoğunlaştırılmıştır. X ışınları, gamma ışınları, vb. yüksek enerjili ışınım etkisinde kalmayla bağlantılı insan kanserleri, ışın tedavisi sırasında alınan önlemler nedeniyle, çok daha az yaygındır.

Kansere yol açan çevre etmenlerinin kanserin doğal gelişme sürecinin yükselme aşamasıyla çok sıkı biçimde ilişkili olduğu sanılmaktadır. Sözgelimi, kadınlardaki meme kanserinin, beslenme rejiminde yağ alımıyla ilgisi olduğu ve akciğer kanserine sürekli olarak uzun süre sigara içmenin neden olduğu açıktır. Sigara dumanı, başlatıcı birçok etken içermekle birlikte, sigarayı bırakmak, bir yıl kadar sonra, kansere yakalanma olasılığının düşmesine yol açmaktadır.

Hastalığın görülme sıklığı,yükseltici etkenlerin sürekli etkisi nedeniyle sürekli biçimde sigara dumanı almakla doğrudan doğruya ilişkilidir.Özet olarak akciğer kanseri sigarayı bırakmakla meme kanseri de beslenme rejiminde yağ ve kalorileri azaltmakla önlenebilir.

Teşhisi ve Tedavisi:

Kanser tedavisinin başarılı olması için, teşhisin, çoğunlukla, hastalığın doğal gelişmesinin erken bir evresinde, özellikle de kanserin metastaza doğru ilerlemesinden önce konulması gerekir.  Bütün insan kanserlerini birbi-çimli olarak saptayabilen bir test bulunmamasına karşın, çeşitli kanserleri erken teşhis etmek için bazı yöntemler geliştirilmiştir. Bunlar içinde en üstün olanı, teşhis amaçlı hücrebilimin, özellikle de dölyatağı boynu kanserinin varlığını belirlemek için 50 yıl kadar önce Yunanlı hekim Georghios Papanicolau'nun geliştirdiği PAP TESTİ'dir. Bu tarama işleminin yerleşmesinden bu yana, dölyatağı boynu kanserleri ile endometriyum kanserlerinden ölüm oranı önemli ölçüde azalmıştır.

İdrar kesesi, meme, akciğer, mide ve yemek borusu kanserleri de çeşitli hücrebilim yöntemleriyle erken teşhis edilebilir. Kanser "markerleri" (yani serum, idrar; vb. beden maddelerinin örneklerinde laboratuar yöntemleriyle kolayca saptanan biyaokimyasal etkenler) de kullanılmıştır. Prostat kanserinde asit fosfataz gibi bazı enzim etkinlikleri de, erken teşhis olanağı sağlamıştır.

Kadınlarda erken meme kanseri taramasında, röntgen taraması eskiden göğüs röntgeniyle yapılırken, günümüzde meme röntgeniyle (mamografi) yapılmaktadır. Kalın bağırsak kanserinin erken teşhisi için dışkıdan kan arama testleri de hızla yaygınlaşmaktadır.

Cerrahi Tedavi:

Bütün tarama tekniklerinde, varılan "kanserli" sonuçlarının, kabul edilmiş teşhis ölçütleriyle doğrulanması gerekir; en yaygın kullanılan teşhis ölçütü, kanserin bir patoloji uzmanı tarafından mikroskop aracılığıyla teşhisidir. Bu teşhiste kullanılacak örneğin elde edilebilmesi, genellikle cerrahi girişim gerektirir. Şüpheli bir kötücül urun ya da bir.parçasının teşhis amacıyla alınmasına, "biyopsi" adı verilir. Bir biyopside urun kötücüllüğünün anlaşılmasıyla, kesin tedavi yöntemi hemen saptanabilir.

Kanserin cerrahi girişimle (ameliyat) alınması, en eski, en klasik tedavi yöntemidir. Tedavi amaçlı cerrahi girişim, ister iyicil, ister kötücül olsun, hiçbir metastaz belirtisi bulunmayan ilk urlara uygulanır.

Metastaz bozun-ları varsa, bedendeki kanserli doku kitlesinin miktarını azaltmak amacıyla, ilk uru ve bazı metastaz urlarını çıkarmak için de cerrahi girişim uygulanabilir. Bu ikinci cerrahi uygulama, başka tedavi çeşitlerinin hazırlığı niteliğindedir ya da kan dolaşımının engellenmesi, bağırsakların tıkanması, kanserin sinir gövdelerine yayılması nedeniyle şiddetle ağrı gibi özel bozuklukları hafifletmek amacıyla yapılır.

 
Işın Tedavisi (Radyoterapi)

İyonlaştırıcı radyasyon kullanılarak kanserin tedavisini amaçlar. Kobalt-60'ın yaydığı gamma ışınları ya da lineer hızlandırıcılardan elde edilen X-ışınları en sık kullanılan iyonlaştırıcı radyasyonlardır. Işın tedavisinin amacı hastalıklı dokuya en yüksek dozu verirken hastalıklı dokuyu çevreleyen sağlam dokuya en az radyasyon vermektir.
Işın tedavisinin (röntgen tedavisi) başarısı, ışınım kaynağına ve kötücül urun, ışınımın öldürücü etkisine duyarlılığına bağlıdır. Kötücül lenfomalar, kan kanserleri ve karsinomların çoğunluğu, göreceli olarak, en azından bu tür tedavilerin ilkinde, ışınıma duyarlıdır.

Kimyasal tedavi (Kemoterapi, İlaç tedavisi)

Kötücül urların çoğunda, metastaz yapmaları durumunda, cerrahi tedavi ve çoğunlukla da, ışın tedavisi, iyileşmeyi sağlayamamaktadır. Enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi, olanak varsa, hastanın hastalıktan bütünüyle kurtarılması gerekir. Söz konusu kötücül urların çoğunda, tam anlamıyla iyileşme çok ender olmakla birlikte, kimyasal tedavi (kemoterapi de denir) yani kimyasal maddelerle tedavi, birçok hastada, özellikle çeşitli kanser biçimlerine tutulmuş çocuklarda, etkin yaşam süresini uzatmaya yardımcı olmaktadır. Kemoterapi

İlaçlara yanıt veren ilerlemiş kanserler arasında, çocuklarda ivegen lenfositli kan kanseri, birtür kötücül lenfoma olan Hodgkin hastalığı, Ewing kemik sarkomu ve VVilliam böbrek uru sayılabilir.. Bütün bu kanserlerde ortaközellik, hızlı büyümedir. Genellikle, bir kanserin ilaç tedavisine yanıt vermesi, urun büyüyen kesimine, yani herhangi bir zamanda bölünme süreci içinde olan hücrelerin yüzdesine bağlıdır.

Hızla büyüyen kanserlerin, büyüyen kesimleri büyüktür; dolayısıyla, kanser tedavisinde kullanılan ilaçların hücre öldürücü (sitosidal) ve hücre bölünmesini durdurucu (sitostatik) etkilerine, hücre topluluğunun büyük bir yüzdesi duyarlıdır.

Kanser tedavisinde yeni ilaçların araştırılması ve geliştirilmesi uzun ve sıkıntılı olmuştur. Kansere karşı ilaçların geliştirilmesi, araştırılmakta olan ilacın seçilmesi, etkililiğinin hayvan sistemlerinde taranması, ilacın bedendeki etkilerinin incelenmesi ve hastalarda kapsamlı denemeler gibi aşamaları kapsar.

Bazı hormonlar, özellikle de steroyit cinsellik hormonları ile böbreküstü kabuğu hormonları, çeşitli mikroorganizmalar tarafından doğal olarak üretilen antibiyotikler, cezayirmenek-şesi çiçeğinden çıkarılan vinblastin ve vinkristin de dahil bitki alkaloyitleri, alkilleyici etkenler (yani doğrudan DNA'yla tepkimeye giren kimyasal maddeler) ve yapı bakımından normal metabolizma bileşenlerine benzeyen, onlarla bazı metabolizma işlevlerinde rekabet eden (böylece normal metabolizma yollarının daha çok kullanılmasını engelleyen) metabolizma bileşenleri karşıtları, insan kanserinin ilaçla tedavisinde etkisi görülmüş başlıca bileşiklerdir.

Farklı ilaçlar, farklı mekanizmalar aracılığıyla iş görür ve hücreleri farklı zamanlarda farklı biçimlerde etkilerler; ayrıca, bu ilaçlardan bazıları, birlikte kullanıldıklarında, birbirlerinin etkisini artırdıkları için, daha iyi sonuçlar verirler. Bu nedenle, kanserin ilaçla tedavisinde, günümüzde çoğunlukla, aynı anda birçok ilaç birden kullanılmaktadır. Bu birçok ilaçla tedavi, karmaşık olmakla birlikte, çeşitli kanserlerin, özellikle de kan kanserinin, Hodgkin hastalığının, erbezi ve yumurtalık kanserlerinin tedavisinde başarılı olmuştur. Ek üstünlüklerinden biri de, kanserin çeşitli ilaçların birarada kullanımına dirençli duruma gelmesinin, daha yavaş olmasıdır. Oysa belirli bir kanseri tedavi etmek için tek bir ilaç kullanıldığında, kanserin tedaviye dirençli duruma gelmesi çok daha çabuk olur.

Kanser hastalığının tedavisi konusunda bazı alternatif tıp yöntemleri uygulanmaktadır. Bu yöntemler kanser ilaçlarının ve tedavilerinin hammadesini oluşturan bitki ve hayvan ekstraktlarıdır. Bu yöntemle kürabıl olarak nitelendirilemeyen birçok kanser tedavisine yardımcı olarak alınan bu ürünler immün sisteminin kuvvetlendirilmesine yardımcı olmaktadır. Köpekbalığı yağı, lesitin, C vitamini bunlara örnek olarak verilebilir.

Kanser oluşumu

Bir ya da daha fazla dokuda tümöre doğru dönüşüme yol açan biyolojik süreçlerin tümü.
Kanser yapıcı

Vücudun bir dokusunda tümöral bir çoğalmayı başlatabilecek güçteki herhangi bir etkene verilen ad.
Kanserojen

Kansere neden olan madde
Kostîkasyon

Kostik olarak bilinen örseleyici sıvı ya da katı maddelerin etkisiyle dokularda oluşan lezyonlar.
Kansızlık

Tıp dilinde anemi denilen kansızlık, kandaki kırmızı hücrelerin veya hemoglobin denilen kırmızı maddelerin ya da her ikisinin de azalmasıdır.

En önemli nedeni yeteri kadar beslenememektir. Ayrıca, müzmin basur kanamaları, aybaşı kanamalarının haddinden fazla olması, doğuştan olan bazı hastalıklar, romatizma, lösemi ve kanserde de görülür.

Kansızlığın tipik belirtileri şöyle özetlenebilir. Yüzde solgunluk, nefes darlığı, çarpıntı, halsizlik, ve ayak bileklerinde şişkinlik görülür. Hastanın burnu sık sık kanar, dilinde acılık vardır. İştahsızlık ishal ve bazen de kusma görülür.

Tedavinin ilk şartı, istirahat, temiz hava ve kan yapıcı gıdalar yemektir

Kansızlık

Tıp dilinde anemi denilen kansızlık, kandaki kırmızı hücrelerin veya hemoglobin denilen kırmızı maddelerin ya da her ikisinin de azalmasıdır.En önemli nedeni yeteri kadar beslenememektir. Ayrıca, müzmin basur kanamaları, aybaşı kanamalarının haddinden fazla olması, doğuştan olan bazı hastalıklar, romatizma, lösemi ve kanserde de görülür.Kansızlığın tipik belirtileri şöyle özetlenebilir. Yüzde solgunluk, nefes darlığı, çarpıntı, halsizlik, ve ayak bileklerinde şişkinlik görülür. Hastanın burnu sık sık kanar, dilinde acılık vardır. İştahsızlık ishal ve bazen de kusma görülür.Tedavinin ilk şartı, istirahat, temiz hava ve kan yapıcı gıdalar yemektir.
Kladikasyon

Egzersiz sırasında yetersiz kan gelemesi sonucu daldırda ortaya çıkan spazm.
Kansızlık (anemi)

Genel dolaşımdaki kanda hemoglobin miktarının düşmesi (normalde erkekte 13-17 gr/100 mi, kadında 11-16 gr/100 mi); alyuvarların sayısında ya da içerdikleri hemoglobin miktarındaki azalmaya bağlıdır.
Kansızlık**

Tıp dilinde anemi denilen kansızlık, kandaki kırmızı hücrelerin veya hemoglobin denilen kırmızı maddelerin ya da her ikisinin de azalmasıdır.

En önemli nedeni yeteri kadar beslenememektir. Ayrıca, müzmin basur kanamaları, aybaşı kanamalarının haddinden fazla olması, doğuştan olan bazı hastalıklar, romatizma, lösemi ve kanserde de görülür.

Kansızlığın tipik belirtileri şöyle özetlenebilir. Yüzde solgunluk, nefes darlığı, çarpıntı, halsizlik, ve ayak bileklerinde şişkinlik görülür. Hastanın burnu sık sık kanar, dilinde acılık vardır. İştahsızlık ishal ve bazen de kusma görülür.

Tedavinin ilk şartı, istirahat, temiz hava ve kan yapıcı gıdalar yemektir

Kaolin

Kozmetikte emici özellikleri nedeniyle kullanılan kile benzer doğal bir mineral (alüminyum silikat).
Kapalı dolaşım

Kanın kalp ve damarlardan oluşan kapalı bir sistem içerisinde dolaşmasıdır.
Kapatıcı

 Göz altı morluklarını, yüzdeki renk farklılıklarını, sivilce ve pürüzleri gizlemek için kapatıcı.
Kapı toplardamarı (portal toplardamar)

Karın organlanndan gelen kanı toplayan önemli bir toplardamar.
Kölemi

Kanda safra pigmentinin anormal olarak yüksek bulunmasıyla ilgili patolojik durum.
Kapiller

Kılcal damar.
Köpek kası

Üst dudakta yer alan küçük, dörtgen biçimli kas.
Kapsit

Virüslerin nükleik asitinin dışında bulunan, bazı virüslerde tek tip, diğerlerinde birkaç tip proteinden oluşan protein kılıf.
Klinik izleme kartı

Hastanın sağlığıyla İlgili özgeçmişinin, hastanede yattığı sürece yapılan inceleme sonuçlarının ve uygulanan tıbbi ve cerrahi girişimlere ait bilgilerin kaydedildiği belge.
Kapsül

Bir eklemin sert, fibröz kılıfı; iç tabakası sinoviyumdur.
Karaciğer

Hayatın devamı için gerekli birçok karmaşık işi yapan (sindirim, kan proteinleri yapımı, artıkların yok edilmesi) bir karın içi organıdır.
Karaciğer Hastalıkları

Karaciğer, diyaframın hemen altında, sağ tarafta, yaklaşık olarak 2 kilogram ağırlığında koyu kırmızı renkte yumuşak bir organdır. Yaşamak için gerekli olan bir çok kimyasal olay burada meydana gelir.

Karaciğer hastalıkları

Karaciğer, diyaframın hemen altında, sağ tarafta, yaklaşık olarak 2 kilogram ağırlığında koyu kırmızı renkte yumuşak bir organdır. Yaşamak için gerekli olan bir çok kimyasal olay burada meydana gelir.
Klitoris

Kadının cinsel organındaki en duyarlı nokta. Klitoris üzerine baskı uygulamak ya da klitorisi elle, penisle, dille veya herhangi bir objeyle uyarmak kadının cinsel ilişki sırasında çok büyük haz almasını sağlar
Karaciğer şişmesi

Herhangi bir karaciğer hastalığı sırasında, karaciğer hücrelerinin şişip, safra yollarını tıkanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıkktır. Tıp dilinde hepatit sarılık denir.Hastanın bütün dokuları, hatta gözlerinin akı bile sarıya boyanır. İdrarı esmerleşir. Deride kaşıntılar görülür.
Kloaka

Embriyonda, arka bağırsağın genişlemiş olan son bölümüne verilen ad.
Körbağırsak

Kalınbağırsağın ilk bölümü; incebağırsak ve çıkan kalınbağırsak ile temas halindedir.
Karaciğer şişmesi

Herhangi bir karaciğer hastalığı sırasında, karaciğer hücrelerinin şişip, safra yollarını tıkanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıkktır. Tıp dilinde hepatit sarılık denir.

Hastanın bütün dokuları, hatta gözlerinin akı bile sarıya boyanır. İdrarı esmerleşir. Deride kaşıntılar görülür.

Karaciğer Yetersizliği

Karaciğerin görevini yeterince yapmaması sonucu görülen bir hastalıktır. Belirtileri bağırsaklarda gaz, karın şişliği, sağ böğürde ağrı, burun kızarması, solgun renk, yüz ve elde çil gibi lekeler, paslı dil, ağızda acılık, mide bulantısı, kabızlık, çarpıntı, el ve ayak şişleri, görme ve işitmede azalma görülür.

İdrar rengi, sabahları koyu, gündüz ise açık ve durudur. İdrara çok çıkılır. Hastanın çukulata, baharatlı yiyecekler, turşu, kızartmalar, ve yağlı şeyler yememesi gerekir

Karaciğer yetersizliği

Karaciğerin görevini yeterince yapmaması sonucu görülen bir hastalıktır. Belirtileri bağırsaklarda gaz, karın şişliği, sağ böğürde ağrı, burun kızarması, solgun renk, yüz ve elde çil gibi lekeler, paslı dil, ağızda acılık, mide bulantısı, kabızlık, çarpıntı, el ve ayak şişleri, görme ve işitmede azalma görülür. İdrar rengi, sabahları koyu, gündüz ise açık ve durudur. İdrara çok çıkılır.Hastanın çukulata, baharatlı yiyecekler, turşu, kızartmalar, ve yağlı şeyler yememesi gerekir.
Karaciğerin görevi

- Günde yaklaşık olarak 4 su bardağı (1 litre) safra salgılar.- Yağ, protein ve şeker metabolizmasını düzenler.- Vücudun ısısını ayarlar.- Vücudun ihtiyacı olan su ve vitaminleri yapar.- Yağ, protein, şeker ve kan yapımı için gerekli olan maddeleri depolar. Kan miktarını ayarlar.- Hormonların görevleri üzerinde etkili olur.Karaciğer yukarıda belirtilen görevlerinden herhangi birini yapamaz hale gelecek olursa, çeşitli hastalıklar ortaya çıkar. Bunların en önemlileri, karaciğer yetersizliği, karaciğer iltihaplanması, karaciğer sirozu, safra kesesi iltihabı ve safra kesesi taşıdır.Karaciğer Hastalıklarının Ortak Belirtileri :Hasta, sağ böğründe ağrı hisseder. Bağırsaklarında fazla miktarda gaz vardır. Karnı şişer, anüsten çıkan gaz pis kokar. Cilt rengi ve bazen de göz akı sararır. Yüzünde ve ellerinde çil gibi lekeler görülür. Hazımsızlıktan şikayet eder. Sabahları dilinde pas ve ağzında acılık hisseder. Nefesi de kokar. Sabah saatlerinde ensede ağrı hisseder. Çarpıntı, iştahsızlık vardır. İdrarın rengi sabahları sarı ve koyu, daha sonraki saatlerde ise, duru ve açıktır. Sık sık idrara gider. Baldır kasları ağrır. El ve ayaklarında şişlik görülür. Geceleri uyumak istemez. Görme ve işitme duyguları da zayıflar.
Kramp

Kaslarda, şiddetli bir ağrı ile beraber istek dışı meydana gelen kasılmalara kramp denir. Çoğunlukla yorgunluk, fazla terleme ve ishalden sonra görülür. Atardamar hastalıkarından kaynaklanan kramplarda mutlaka bir doktora başvurmak gerekir.
Karaciğerin Görevi

Günde yaklaşık olarak 4 su bardağı (1 litre) safra salgılar.
- Yağ, protein ve şeker metabolizmasını düzenler.
- Vücudun ısısını ayarlar.
- Vücudun ihtiyacı olan su ve vitaminleri yapar.
- Yağ, protein, şeker ve kan yapımı için gerekli olan maddeleri depolar. Kan miktarını ayarlar.
- Hormonların görevleri üzerinde etkili olur.
Karaciğer yukarıda belirtilen görevlerinden herhangi birini yapamaz hale gelecek olursa, çeşitli hastalıklar ortaya çıkar.

Bunların en önemlileri, karaciğer yetersizliği, karaciğer iltihaplanması, karaciğer sirozu, safra kesesi iltihabı ve safra kesesi taşıdır.
Karaciğer Hastalıklarının Ortak Belirtileri
Hasta, sağ böğründe ağrı hisseder.

Bağırsaklarında fazla miktarda gaz vardır. Karnı şişer, anüsten çıkan gaz pis kokar. Cilt rengi ve bazen de göz akı sararır. Yüzünde ve ellerinde çil gibi lekeler görülür. Hazımsızlıktan şikayet eder.

Sabahları dilinde pas ve ağzında acılık hisseder. Nefesi de kokar. Sabah saatlerinde ensede ağrı hisseder. Çarpıntı, iştahsızlık vardır. İdrarın rengi sabahları sarı ve koyu, daha sonraki saatlerde ise, duru ve açıktır.

Sık sık idrara gider. Baldır kasları ağrır. El ve ayaklarında şişlik görülür. Geceleri uyumak istemez. Görme ve işitme duyguları da zayıflar.
 

Klon bankası (genom arşivi)

Bir canlının tüm genomunu temsil eden DNA parçacıklarının klonları.
Karakter

Genetikte, bir kişinin belirgin ya da belirlenebilen her türlü özelliğini ifade eden terim.
Kranyektomi

Kafatasında kınlan bir kemik parçasının çıkarılmasına yönelik cerrahi girişim.
Karakteroloji

Belirlenmiş karakter tipleriyle ilişkili olarak insanların sınıflandırılmasını, karakter kuramını ve bazı özel ölçütlere göre sıralanmış farklı karakter tiplerinin betimsel analizini konu alan psikoloji dalı.
Karantina

Ağır ve bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığına yakalanmış bir kişinin ya da grubun belirli bir süre toplumdan yalıtılmasına dayanan bir hijyen önlemi.
Kranyometrik noktalar

Kafatası üzerinde nesnel olarak saptanabilen noktalar.
Karbamazepin dozajı

Karbamazepin sarada kullanılan bir ilaçtır.
Karboksihemoglobin (hbco)

Karbon monoksit ile hemoglobinin birleşmesi sonucunda oluşan toksik (zehirli) ürün.
Kranyostenoz

Kafatası kemikleri arasındaki sütürlerin erken kaynamasından ileri gelen kafatasının oluşum bozukluğu.
Karbon

Oksijen, hidrojen ve azotla birlikte vücut için temel önem taşıyan dört biyoelementten biri.
Kranyoşizis

Kafatasının doğumsal çatlağı.
Karbon ucu

Polipeptid zincirinin (protein)serbest COO (-) grubunu kapsayan ucu.
Kranyotomi

Kafatası kemiklerinin kesilerek beyni açığa çıkarma işlemi.
Karbonhidrat

Karbonhidrat vücudun glikoza dönüştürebildiği her türlü maddedir. Glikoz hücrelerin enerji olarak kullandığı en önemli maddelerden biridir. Karbonhidratlar glikoza yıkılma özeliklerine göre basit ya da karmaşık olabilirler. Saf buğday ekmeği, şeker ve alkol kalori fazlalığı olduğunda kolaylıkla yağa dönüşebilen basit karbonhidratlara örnek olarak verilebilir. Yapraklı sebzeler, patates ve hububat ürünleri karmaşık karbonhidratlara örnektir. Bu grup yiyecekler sağlıklı olmanız için gereken bütün besinlere sahiptir ve beslenme programınızın temelini oluşturmalıdır.
Karbonhidratlar

Karbon, hidrojen ve oksijen içeren organik bileşikleri tanımlayan terim.
Karbonik anhidraz

Alyuvar, böbrek borusu hücresi ve mide mukozasındaki hidroklorik asit salgılayan hücrelerde bulunan enzim.
Kreatin

Kaslarda özellikle bol bulunan bir madde.
Kardiak

Kalbe ait.
Klostrofobi

Kapalı yerlerden sebebsiz yere korkma reaksiyonudur.
Kreatinin

Kan ve idrarın protein olmayan bileşenlerinden biri Böbrek yetmezliği olan hastaların kanında yüksek miktarda bulunur.
Kardiya (mide ağzı)

Yemek borusunun mideyle ilişkisini sağlayan bölüm.
Kardiyak

Kalple ilgili.
Kardiyak atım

Kalbin iki karıncığından birinin bir dakika içinde attığı kan miktan.
Kardiyak impuls

Ayakta ya da yatar durumda çıplak göğüs kafesinin muayenesi sırasında, kalp atışlarının ya da çarpıntılarının yol açtığı mekanik vuruların gözle görülmesi.
Kardiyak ponksiyon

Bir iğnenin yardımıyla dışarıdan kalbin boşluklarına girilmesine dayanan cerrahi teknik.
Kardiyoanjiyografi

İyot bazında suda eriyebilen bir kontrast maddenin doğrudan kalp boşluklarına verilmesinin ardından, kalbin ve büyük damarların radyolojik olarak incelenmesi.
Kardiyografi

Göğüs duvarına uygulanan bir iletici aracılığıyla kalp hareketlerinin kaydedilmesine ve bunlann bazı yöntemlerle kâğıda aktarılmasına dayanan inceleme yöntemi.
Kardiyoloji

Kalbi inceleyen tıp dalı.
Kardiyomegali

Kalp hacminin artması.
Kardiyomiyotomi

Mide ağzı (kardiya) hastalıklarının (bak. kardiyo-spazm) tedavisinde uygulanan cerrahi girişim.
Kardiyopati

Genel olarak kalp hastalıklarını belirten terim.
Kardiyoptoz

Büyük damarların gerginliğinin azalmasına bağlı olarak desteksiz kalan kalbin aşağıya doğru yer değiştirmesi.
Kardiyopulmoner

Kalp ve akciğerle ilgili.
Kardiyorafi

Kalbin kas katmanının dikilmesi.
Kardiyosfigmograf

ön göğüs duvan ile en yakın kalp bölümlerinde oluşan hacim değişikliklerinin grafik olarak kaydedilmesine olanak veren aygıt.
Kardiyospazm

Yemek borusunun son bölümündeki işlevsel bir bozukluk
Kardiyoşirürji

Başka bir yöntemle tedavisi olanaksız kalp ve büyük damar hastalıklannın cenahi olarak tedavi edilmesiyle uğraşan tıp dalı.
Kardîyotîreoz

Hipertiroidizm(*) sırasında ortaya çıkan kalp-dolaşım sistemi hastalıkları.
Kokainomani

Burun yoluyla ve genellikle hidroklorür biçiminde alınan kokainin sürekli kullanılmasının neden olduğu toksikomani.
Kardiyotonikler

Kalp kasının kasılma gücünü ve verimini artıran ilaçlar.
Kardiyovasküler

Kalp ve kan damarlarıyla ilgili.
Kardiyoversiyon

Kalp ritmindekî çeşitli bozuklukların tedavisinde kullanılan bir yöntem.
Koksa

Kalça eklemini tanımlamak için kullanılan terim
Karfoloji

Ellerin ve parmakların sürekli ve kendiliğinden hareketi.
Karın (abdomen)

Göğüs kafesi ve leğen bölgesi arasında kalan vücut bölümü; ön, yan ve arka duvarları kaslardan oluşan geniş bir boşluktur.
Koksit

Kalça kemiğinin iltihabı.
Karın Ağrısı

Karın boşluğunda bulunan mide, bağırsaklar, karaciğer, safra kesesi, pankreas, dalak, böbrekler, idrar torbası ve kadınlarda yumurtalık veya rahimde görülen herhangi bir rahatsızlık, karnın çeşitli yerlerinde ağrılara yol açar.

Bu nedenle karın ağrılarının nedenleri pek çoktur. Karın ağrıları, hastalığın yerine ve özelliğine göre ya aniden ya da yavaş yavaş başlar. Ağrı ile birlikte bulantı, kusma, ishal, ve ateş de görülebilir.

Kısa sürede geçmeyen karın ağrılarında, mutlaka bir doktora başvurmak gerekir. Doktora danışmadan ilaç, müshil almak çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir.

Karın ağrısı

Karın boşluğunda bulunan mide, bağırsaklar, karaciğer, safra kesesi, pankreas, dalak, böbrekler, idrar torbası ve kadınlarda yumurtalık veya rahimde görülen herhangi bir rahatsızlık, karnın çeşitli yerlerinde ağrılara yol açar. Bu nedenle karın ağrılarının nedenleri pek çoktur.Karın ağrıları, hastalığın yerine ve özelliğine göre ya aniden ya da yavaş yavaş başlar. Ağrı ile birlikte bulantı, kusma, ishal, ve ateş de görülebilir.Kısa sürede geçmeyen karın ağrılarında, mutlaka bir doktora başvurmak gerekir. Doktora danışmadan ilaç, müshil almak çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Karın zan boşluğunda sıvı toplanması

assit
Karıncık

Anatomide bir organın İçinde bulunan boşluk ya da oyuk.
Karina

Trakeanın (nefes borusu), sağ ve sol akciğerlere girmeden önce ikiye ayrıldığı kısıma verilen ad.
Karminatifler

Mide ve bağırsaklardan gaz çıkışım kolaylaştıran ilaçlar.
Kolanjiyom

Karaciğerde safra yollarını döşeyen hücrelerden kaynaklanan tümör.
Kronotropizm

Kalp kası lif hücrelerinin düzgün frekansta ve kendiliğinden, belirli aralıklarla kasılma yeteneği.
Karnifîkasyon

Akciğerin bazı bölümlerinde havanın azalması sonucu buranın bir et parçası gibi görünmesi ve yoğunluğunun artması
Karotidografi

Şahdaman içine kontrast madde vererek bu atardamar ile dallarının görüntülenmesi.
Karp (el bileği kemikleri)

El iskeletinin metakarp (el tarağı kemikleri) ile el bileği arasında bulunan bölümü.
Koledok (ana safra kanalı)

Uzunluğu yaklaşık 4 cm, çapı da 5-6 mm olan ve karaciğerden gelerek safrakesesinde toplanan safranın taşınmasını sağlayan kanal.
Karpal tünel sendromu

Karpal"" bilek anlamına gelmektedir, ""karpal tünel"", bilekte bulunur ve içinden parmakları hareket ettirmekle görevli önkol kaslarının tendonları geçer. Bu tendonların arasında mediyan sinir adı verilen önemli bir sinir vardır. Karpal tünel sendromunda mediyan sinir sıkışır, bunun nedeni sıklıkla tendonların şişmesi ve tünelde yer kalmamasıdır. Elde ağrı, karıncalanma, uyuşma gibi çeşitli bulgular oluşur.
Karsinoit

Mikroskopik görünümü karsinoma, yani epitel dokusundan gelişen kansere benzeyen tümör.
Koledoktomi

Karaciğer dışı safra yollarına yapılan bir girişini sırasında ana safra kanalının açılmasına yönelik cerrahi işlem.
Karsinojen

Kansere neden olan madde
Kolekalsiferol

D vitaminleri
Karsinom

Salgı epiteli ya da deri dışı bir örtü epitelinden gelişen kötü huylu tümör.
Karsinoz

Kötü huylu bir tümörün vücuda yayılması.
Kartilaj

Kıkırdak dokusu
Kolektomi

Kalınbağırsağın bütününün ya da bir bölümünün çıkarılmasına yönelik cerrahi girişim.
Karünkül

Ufak et şeklinde büyümeler gösteren anatomik oluşumları tanımlayan terim.
Karyogram (kromozom haritası)

Bir hücrenin ve dolayısıyla da bir bireyin kromozom düzenin grafik gösterimi.
Karyotip

Canlı türlerinden her birinin taşıdığı kendine özgü sayı ve yapıdaki kromozom kümesi.
Karyotip*

Canlı türlerinden her birinin taşıdığı kendine özgü sayı ve yapıdaki kromozom kümesi.
Kolerez

Karaciğer hücrelerinde safra üretiminin artması.
Kas

Gözkapaklannın yukarısında yer ala ve kılla kaplı ke-merimsi çıkıntı.
Kas dokusu

En belirgin Özelliği kasılabilme olan bazı hücre topluluklarının yarattığı doku tipi.
Kas sistemi

İskelet ve deri kaslarının oluşturduğu sistem.
Kas tonusu

İskelet kaslarının, dinlenme durumundaki kasılı hali.
Kas tonüsü

İskelet kaslarının, dinlenme durumundaki kasılı hali.
Kas yorgunluğu

Belirgin ölçüde zor bir işi yapmak üzere, yineleyici ve zorunlu biçimde kasılan bir kas grubunda, özellikle oksijen yetersizliğinden dolayı ortaya çıkan durum.
Kasık biti

Küçük boyutlarda (yaklaşık l mm boyunda), özellikle kanla beslenen bir asalak.
Kas-iskelet sistemi

Kemikler, kaslar, eklemler ve onlara eşlik eden periartiküler yapılar
Kaş

Gözkapaklannın yukarısında yer ala ve kılla kaplı ke-merimsi çıkıntı.
Kulak Arkasındaki Kemiğin İltihabı

Nedeni, genellikle ortakulaktaki iltihabın, kulak arkasındaki kemiğe doğru yayılmış olmasıdır. Hastada ateş, kulak ağrısı, koyu kulak akıntısı, halsizlik görülür. İşitme azalır. Çaresi ameliyattır.
Kaşe

Nişastadan hazırlanmış ince bir kapsülün içine toz haldeki ilaç maddesi koyularak yapılan ilaç hazırlama biçimi.
Kaşeksi

Genel sağlık durumunun bozukluğu ile ilgili ileri derecede zayıflama hali.
Kaşıntı

Vücudun herhangi bir yerinde hissedilen ve böcek dolaşıyormuş hissi, hafif yanma ve batma gibi rahatsızlıklarla ortaya çıkan kaşıntıya, tıp dilinde pruritus veya kaşeski denir.Kaşıntıyı doğuran nedenler çok çeşitlidir. Bunlar şöyle sıralanabilir:- Sabun, çamaşır tozları ve bazı boyaların neden olduğu kaşıntılar- Yün veya naylon iyeceklerin neden olduğu kaşıntılar- Bazı kimyasal maddelerin neden olduğu kaşıntılar- İstiridye, yumurta, süt, çilek, soğan gibi bazı besinlerin neden olduğu kaşıntılar- Bazı ilaçların neden olduğu kaşıntılar- Şeker, karaciğer, böbrek hastalıkları veya löseminin neden olduğu kaşıntılar- Kurdeşen, egzama, su çiçeği, kızamık, kızıl, kızamıkçık veya deri iltihabının neden olduğu kaşıntılar- Mantarın neden olduğu kaşıntılar- Kıl kurdunun neden olduğu kaşıntılar- İshal veya kabızlığın neden olduğu kaşıntılar- Sinirlilik ve ruhi sıkıntıların neden olduğu kaşıntılarTedavinin ilk şartı, kaşıntıyı doğuran sebebi bulmaktır. Bu arada mümkün olduğu kadar kaşımamaya gayret edilir.
Kaşıntı

Vücudun herhangi bir yerinde hissedilen ve böcek dolaşıyormuş hissi, hafif yanma ve batma gibi rahatsızlıklarla ortaya çıkan kaşıntıya, tıp dilinde pruritus veya kaşeski denir.

Kaşıntıyı doğuran nedenler çok çeşitlidir. Bunlar şöyle sıralanabilir:

- Sabun, çamaşır tozları ve bazı boyaların neden olduğu kaşıntılar
- Yün veya naylon iyeceklerin neden olduğu kaşıntılar
- Bazı kimyasal maddelerin neden olduğu kaşıntılar
- İstiridye, yumurta, süt, çilek, soğan gibi bazı besinlerin neden olduğu kaşıntılar
- Bazı ilaçların neden olduğu kaşıntılar
- Şeker, karaciğer, böbrek hastalıkları veya löseminin neden olduğu kaşıntılar
- Kurdeşen, egzama, su çiçeği, kızamık, kızıl, kızamıkçık veya deri iltihabının neden olduğu kaşıntılar
- Mantarın neden olduğu kaşıntılar
- Kıl kurdunun neden olduğu kaşıntılar
- İshal veya kabızlığın neden olduğu kaşıntılar
- Sinirlilik ve ruhi sıkıntıların neden olduğu kaşıntılar

Tedavinin ilk şartı, kaşıntıyı doğuran sebebi bulmaktır. Bu arada mümkün olduğu kadar kaşımamaya gayret edilir.
 

Kat amnezi

Bilgi ve verilerin, tanı sonrasında, tedavi ve girişim döneminde toplanması.
Katabolizma

Maddelerin yüksek terkiplerinin, dokularda yakılarak daha basit terkipte maddeler meydana gelmesi.
Katalepsi

Kas gerginliğini etkileyen ve bir hareketi başlatmayı engelleyen ruhsal-devimsel (psikomotor) bozukluk.
Katalizör

Kimyasal tepkimeye katılmadan tepkimenin hızını artıran madde
Kataplazma

Bitkisel unlarla hazırlanan lapaların gazlı beze sarılarak vücut üzerine uygulandığı bir yakı türü.
Kolit

Kalınbağırsağın iltihaplanmasıyla ortaya çıkan hastalık.
Kulakçık (atriyum)

Kalp kanncıklarının üstünde yer alan iki adet kalp boşluğu.
Katapleksi

İskelet kaslarının ani ve İstemsiz bir biçimde gevşemesi.
Kulakçık-kanacık uyumsuzluğu

Kalp kasının kasılması için uyanlann doğduğu iki ayrı merkezin aynı andaki etkinliğiyle oluşan kalp ritmi bozukluğu.
Katar

Akut ya da kronik iltihaplarda mukozaların üstünde oluşan ağdalı sıvı.
Kuluçka dönemi

Mikrobik hastalıklarda, hastalık yapıcı mikrobun vücuda girdiği an ile hastalığın ilk belirtilerinin ortaya çıktığı an arasında geçen dönem.
Katarakt

Katarakt gözün şeffaf lensinin buğulanmış cam misali saydamlığını kaybetmesidir

Sebep

En çok katarakta gözün yaşlanması neden olur

Aile hikayesi.

Şeker hastalığı gibi hastalıklar.

Gözün travmaya maruz kalması.

Steroidler gibi ilaçlar.

Güneş ışığına uzun süre korumasız şekilde maruz kalma.

Daha önce göz ameliyatı geçirmiş olma.


Tanı

Göz doktorunuzun yapacağı muayene sonunda tanı konabilmektedir. Görmedeki bozulmaya neden olabilecek diğer hastalıklarda ayırt edilebilir. Retina yada  optik sinirde olabilecek diğer bozukluklarda katarakt ile beraber görmeyi azaltabilmektedir. Eğer böyle hastalıklar varsa katarakt ameliyatı sonrası görmede istenen iyileşme sağlanamayacaktır.

Tedavi

  Kataraktın tek tedavisi cerrahidir. Ancak katarakt hafif derecede ise sadece gözlüğünüzün değişmesi de yeterli olabilmektedir. Herhangi bir ilaçla, diyetle, egzersizle, çeşitli cihazlarla katarakt tedavi edilememektedir. Güneş ışığından korunmak için ültraviyole fitreli gözlük kullanılmasının faydası vardır.
Katarakt cerrahisi görme bulanıklığının artık günlük aktiviteleri engellemeye başladığı zamanda yapılmaktadır. Güvenli bir şekilde araba kullanabildiğinizden, okurken, televizyon seyrederken zorluk çektiğinizden emin olmalısınızdır. Katarakt tanısı konulduysa göz doktorunuz tarafından düzenli aralıklarla kontrole gitmeniz gerekmektedir.

Katarakt ameliyatı için hastanede yatmanıza gerek yoktur Ameliyat lokal anestezi ile  mikroskop altında yapılmaktadır. Fakoemülsifikasyon tekniği halk arasında dikişsiz yöntem , lazer olarak bilinmektedir.Yanlış bir inanış olmasına rağmen ameliyat lazer ile yapılmamaktadır. Aletler yüksek frekanstaki ses dalgalarını kullanmaktadır. Klasik yöntem ve fakoemülsifikasyon arasındaki tercih hastanın durumuna göre göz doktorunuz tarafından yapılmaktadır.

Ameliyattan sonra günlük aktivitelerinizin çoğunu yapabilmektesinizdir. Bazı damlaların kullanılması ve çeşitli kontrol vizitelerinin yapılması gerekmektedir. % 90 vakada görme tatmin edici bir şekilde artacaktır. Her ameliyatta olduğu gibi düşük bir oranda olsa da komplikasyon gelişme ihtimali vardır.

Katatoni

Devinim inisiyatifinin yitirilmesi ve hareketsizlikle belirlenen ağır psikiyatrik sendrom.
Katekolamin

Sinir uyarılarının iletilmesinde görev alan, adrenerjik alıcıları uyardıklarında sempatik sistemin uyarılmasına bağlı etkilere benzer etkilerin oluşmasını sağlayan ve biyolojik etkinliği olan maddeler.
Katekolamin dozajı

Kan ya da idrarda adrenalin ve noradrenalin düzeyinin Ölçülmesi.
Kateter

 Sonda; bir vücut bölgesine ulaşmak için kullanılan çeşitli çap ve uzunluktaki boru
Kolon

Kalınbağırsak
Kateterîzosyon

Kateter adlı aletlerle uygulanan karmaşık cerrahi girişim.
Kolon Kanseri

Kolo - Rektal kanserler A.B.D. de her iki cinsde en sık görülen 2. kanser türüdür. Yılda ortalama 140.000 kişi hastalığa yakalanmakta ve yılda ortalama 60.000 kişide bu hastalıktan kaybedilmektedir.

Belirtiler

Genelde olguların büyük çoğunluğu 45–50 yaş üzerindeki kişilerde görülmektedir. Bu Nedenle; 45–50 yaş üzerindeki kişiler Anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kolorektal kanseri veya polipleri olanlar, Uterus ( rahim ), over ( yumurtalık ) veya meme kanseri olan kadınlar, Ülseratif Kolit veya Crohn gibi hastalıkları olanlar. Rektumdan kan gelmesi ( rektal kanama ), gaitanın kanla bulaşık olması, Tuvalete çıkma alışkanlığında değişiklik Gaitanın eskiye oranla incelmesi, Kabızlık İshal durumlarının ortaya çıkması, Sık sık tuvalete çıkma isteği, buna rağmen tam boşalamama hissi, Karında gaz ağrıları, Kansızlık (anemi), İzah edilemeyen zayıflama Bu belirtilerin herhangi birinin 1 - 2 hafta devam etmesi veya aralıklarla tekrarlaması durumunda mutlaka hekime başvurulmalıdır.

Tanı

Tarama amaçlı kolonoskopi uygulamalarına risk nedeni olan ilk kanser olgusunun başladığı yaştan beş yıl önce veya 50 yaşında başlamalıdır. Kişiler uygulanacak tarama programına hekimleriyle birlikte karar verebilir, kendilerine uygun bir tarama programını benimseyebilirler. Her yıl gaitada gizli kan testi yapılabilir. Bunun için 3 adet gaita örneğinde gizli kan aranır. Bir tanesinde gizli kan bulunması kişinin tüm kalın barsağının değerlendirilmesini gerektirir. Her 5 yılda bir 60 santimetrelik kolonoskopi ve her yıl gaitada gizli kan testi Kolo -Rektal kanserlerde kesin teşhis barsak içerisindeki tümörden endoskopik yöntemlerden ( Rektoskopi, Fleksibl Sigmoidoskopi, KOLONOSKOPİ ) biriyle yapılacak tetkik ve alınacak parçanın patolog tarafından mikroskobik tanısı ile konur.

Tedavi

Kolo-Rektal kanserlerin esas tedavisi tümörlü kısmın ameliyatla çıkarılması ve barsak pasajının sağlanması için çıkarılan kısmın alt ve üst uclarının tekrar karşılıklı ağızlaştırılmalarıdır.Kolonlar uzun olduğu için bu işlem kolaylıkla uygulanabilir. Ancak REKTUM kanserlerinin tedavisinde bu durum biraz farklıdır. Rektum kısa bir organ (15 cm) olması nedeni ile özellikle anüse yakın yerleşim gösteren tümörlerde ( anüs girişinden 5-6 cm yukarıda) , hastalıklı kısımın çıkarılmasını temin için anüsün tamamen çıkarılıp, iptal edilerek kolon, karın duvarına ağızlaştırılır ( KOLOSTOMİ ). Daha önceleri çok daha sıklıkla uygulanan bu yöntem, günümüzde gerek teknolojik gelişmeler ( Stappler aleti vs.) ve gerekse bu konuda eğitilmiş ve deneyim kazanmış özellikle Kolo - Rektal cerrahi ile uğraşan cerrahlar tarafından yapılan ameliyatlarda çok az sayıda hastaya uygulanmaktadır.Bazen kolostomi rektumda yapılan ameliyatın iyileşmesini sağlamak için geçici olarak ( birkaç ay ) yapılabilir. Daha sonra bu kolostomi kapatılır. Ameliyata ek olarak, rektum tümörlerinde bazen ameliyattan önce, bazen ameliyattan sonra gerek olursa RADYOTERAPİ de yapılabilir . Kolon tümörlerinde radyoterapinin yeri yoktur. Her iki organın tümörlerinde ameliyattan sonra duruma göre KEMOTERAPİ yapılabilir. Anüs kanserlerinde genellikle radyoterapi tercih edilmektedir. Bazı durumlarda Cerrahi tedavide yapılabilir.

Öneriler

Son laboratuar, epidemiyolojik ve klinik çalışmalar doğrultusunda kanser gelişiminin önlenmesinde etkili bulunan bazı diyet önerileri ileri sürülmüştür Meyve sebze tüketimi günde 5 veya üzeri porsiyona çıkarılmalıdır. Diyette posa alımı günde 30 gr. üzerinde olmalıdır. Yağ tüketimi alınan total kalorinin % 30?undan daha aşagıda olmalıdır. Gıda hazırlama ve yüksek derecede pişirme metotları değiştirilmelidir. Pişirme dereceleri düşürülmeli ve suda pişirme tekniği ile yemekler yapılmalıdır. Vitamin takviyesinden ziyade çeşitli gıdalar almaya çalışılmalıdır. Alkol tüketimini yılda 8 litre altına indirilmelidir. Tahıl ürünleri günde 6 porsiyon veya daha fazla alınmalıdır. İdeal vucut ağırlığı korunmalıdır. Baharatlı, salamura, turşu, tuzlanmış veya tütsülenmiş gıdaların alımı en aza indirilmelidir. Besin katkı maddeleri iyi kontrol edilmeli ve gıdaların kontaminasyonu önlenmelidir.

Katgüt

İnek ya da genç manda bağırsaklarının ince iplikler biçiminde kesildikten sonra kurutularak bazı işlemlerden geçirilmesiyle elde edilen ve cerrahi dikişte kullanılan çeşitli çap ve uzunluktaki malzeme.
Katrafay yağı

 Tahriş giderici özellikleri olduğu söylenen yumuşatıcı bitkisel bir yağ.
Kolonoptoz

Kalınbağırsağın aşağıya doğru yer değiştirmesine yol açan hastalık.
Katz indeksi

Alyuvarların çöjefne (sedimantasyon) hızının sayısal ifadesi.
Kavern

Yıkıcı özellikteki bir hastalık sürecinin etkisiyle bir organın içinde oluşan oyuk.
Kavernöz (gözenekli)

Geniş damarsal alanlardan ve bunların İlişkide olduğu öbür damarlardan oluşan, sünger görünümlü, düzensiz biçimli, normal ya da patolojik dokuların genel adı.
Kuru buz

Karbon dioksitîn genleştirildikten sonra hızla soğutul-masıyla elde edilen madde.
Kavernöz cisim (süngersi cisim)

Peniste bulunan ve kan damarları bakımından zengin bir dokudan oluşan anatomik oluşum.
Kavile

Bir cisim ya da organın kapalı ya da dışarıyla bağlantılı oyuk bölgelerine verilen genel ad.
Kavografi

Anatoplardamarlardaki kan dolaşımım İzlemek amacıyla damarlann içine X ışınlarını geçirmeyen bir kontrast maddenin verilmesiyle yapılan radyolojik inceleme tekniği,
Kavran

Ayak tabanındaki kaviste artışla beliren biçim bozukluğu.
Kaygı (bunaltı, anksiyete)

Çok hafif belirtiler verse de, oldukça yaygın görülen bir duygulanım ve heyecan hali.
Kayıtsızlık

Kişinin kendi kimliğini tanımadığı, çevresindeki kişilere ve nesnelere karşı duygusal uzaklık içinde olduğu kişilik çözülmesi sürecinin başlangıcı.
Kazein

Sütte bulunan bir çeşit protein.
Koltukaltı

Kol ile gövde arasında yer alan anatomik boşluk.
kciğer kanseri

Erkeklerde en sık görülen kanser çeşidi olan akciğer kanseri, kadınlarda da sigara kullanımının artmasıyla beraber giderek daha sık görülmektedir.

Avrupa Birliği ülkelerindeki tüm kanser olguları içerisinde %21´lik paya sahip olan akciğer kanseri, aynı zamanda hastalığa bağlı yüksek ölüm oranı nedeniyle kansere bağlı ölümlerin %29´undan sorumludur. Amerika Birleşik Devletleri´nde 1991 yılı verilerine göre, kadın ve erkeklerde kansere bağlı ölümler arasında 1. sırada yer alan bu hastalık, kanser tedavisinde kaydedilen bütün gelişmelere rağmen önemini ve yerini korumaktadır. En sık görülen kanser türlerinden biri olan akciğer kanseri, büyük oranda sigara kullanımına bağlı olarak geliştiğinden aynı zamanda önlenebilir tek kanser türü olarak tanımlanabilir. Yapılan bir çok araştırmada sigara kullanımındaki artışa paralel olarak sıklığını arttıran bu hastalığın, sigara karşıtı kampanyaların başarılı olduğu ülkelerde sigara kullanımındaki azalma ile birlikte insidansının azaldığı saptanmıştır.

Akciğer kanseri gelişimi için risk faktörleri

Akciğer kanseri ile ilişkili birçok risk faktörü tanımlanmış olmakla birlikte bunların en önemlisi sigara kullanımıdır. Akciğer kanseri olgularının yaklaşık %80-85´inde sigara hastalıktan sorumlu tutulmaktadır. Özellikle squamous hücreli akciğer kanseri ve küçük hücreli akciğer kanseri ile sigara kullanımı arasındaki sebep - sonuç ilişkisi çok iyi tanımlanmıştır. Günlük tüketilen sigara miktarı ve tiryakilik süresi ile akciğer kanseri olasılığı arasında doğrusal ilişki bulunmaktadır. Yani daha fazla sigara içenlerde akciğer kanseri riski sigara içmeyenlere veya az sigara içenlere göre artmaktadır.

Sigara kullanımının dışında bazı metal ve kimyasal maddelere mesleksel maruziyet, asbest teması, radon gazı, genetik bazı faktörler, radyasyon, önceden geçirilmiş bazı akciğer hastalıkları ve beslenme alışkanlıkları da akciğer kanseri için risk faktörleri olarak sayılabilir. Örneğin ailesinde akciğer kanseri olan bireylerde akciğer kanseri görülme olasılığı biraz daha fazladır. Özellikle ailede akciğer kanseri öyküsü ile birlikte sigara kullanımı, riski daha da arttırmaktadır. Yine akciğer tüberkülozu, interstisyel fibrozis, büllöz amfizem ve doku harabiyeti ile seyreden diğer bazı akciğer hastalıklarında ortaya çıkan nedbe dokusu akciğer kanseri gelişimi için bir zemin oluşturabilir.  için bilinen en önemli risk faktörü olan asbest maruziyeti, aynı zamanda akciğer kanseri riskini de arttırmaktadır.

Akciğer kanserinin hücre tipine göre sınıflandırılması

Akciğer kanseri, hücre tipine göre küçük hücreli akciğer kanseri (small cell) ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri (non-small cell) olmak üzere 2 temel grupta ele alınır. Küçük hücreli dışı akciğer kanseri, squamous, adeno ve büyük hücreli kanser alt gruplarından oluşur. Küçük hücreli ve küçük hücreli dışı akciğer kanserinin seyri ve tedavi yaklaşımı bazı farklılıklar gösterir (bkz. tedavi). Küçük hücreli akciğer kanserinin tüm akciğer kanserleri içindeki sıklığı yaklaşık %15-20 oranındadır. Küçük hücreli dışı akciğer kanserleri arasında yer alan squamous hücreli kanser ülkemizde en sık görülen tiptir ve büyük ölçüde sigara kullanımına bağlı olarak gelişir. Yine aynı grupta yer alan adeno kanser ise bizde daha seyrek görülmekle birlikte örneğin ABD´de en fazla görülen akciğer kanseri türüdür. Squamous hücreli kanser ve küçük hücreli kanser daha çok akciğerin santral bölümlerinde yani ana bronşlar ve lob bronşlarında yer alırken, adeno kanser çoğu kez periferik akciğer alanlarından başlar.

Akciğer kanseri belirtileri nelerdir ?

Akciğer kanseri belirtileri lokal belirtiler ve akciğer dışı belirtiler olmak üzere 2 grupta incelenebilir :

Lokal belirtiler doğrudan akciğere yerleşen tümörün ve onun bölgesel lenf bezlerine metastazlarının ortaya çıkardığı öksürük, balgam çıkarma, nefes darlığı, göğüs, omuz, kol veya sırt ağrısı, kan tükürme, ses kısıklığı, yüz ve boyunda şişme, hışıltılı solunum gibi belirtilerdir. Ancak hastalığın başlangıç döneminde olguların büyük çoğunluğunda belirti yoktur. Birçok olguda ise öksürük erken bir belirti olmakla birlikte hastaların büyük çoğunluğu sigara kullandığından öksürüklerinin sigaraya bağlı olduğunu düşünerek hekime başvurmazlar. Bu nedenle uzun süren (3 haftadan uzun) öksürük varlığında veya önceden varolan öksürüğün karakterinde bir değişme ortaya çıktığında, örneğin öksürükle birlikte balgamla karışık kan gelmesi gibi durumlarda mutlaka kontrolden geçmek gerekir.

Akciğer kanserinin akciğer dışı belirtileri, tümörün diğer organlara metastazlarına bağlı olabildiği gibi tümörden salınan bazı immünolojik ve hormonal maddelere bağlı da olabilir.

Metastaz belirtileri organa özgü olup örneğin kemik metastazlarında ağrı, beyin metastazında bilinç bozukluğu, kasılmalarla seyreden nöbet, görme bozuklukları olabilir.

Metastaz belirtilerinin dışında iştahsızlık, kilo kaybı, kuvvet kaybı, halsizlik, ateş gibi şikayetler olguların birçoğunda görülebilir. Ayrıca özellikle küçük hücreli akciğer kanserinde tümörden salınan bazı hormonal maddelere bağlı olarak parmaklarda çomaklaşma, deri lezyonları, nörolojik tablolar, kan tablosunda bozulma gibi bulgular olabilir.

Akciğer kanserinde tanı ve evreleme

 Yukarıdaki belirti ve bulgularla hekime başvuran hastalarda ayrıntılı bir öykü ve fizik muayenenin ardından tanı için atılacak ilk adım standart akciğer grafisi (2 yönlü) çekilmesidir. Birçok olguda bu görüntüleme yöntemi ile tümör ya da tümörün oluşturduğu enfeksiyon, plörezi, atelektazi (akciğerin çökmesi) gibi tablolar saptanabilir. Akciğer grafisinde tümör ya da tümör ile ilişkili olabilecek diğer görünümlerin saptanması halinde atılacak 2. adım genellikle akciğerin bilgisayarlı tomografisinin çekilmesidir. Bilgisayarlı tomografi görülen lezyon hakkında detaylı bilgi verdiği gibi standart akciğer grafisinde görülemeyecek kadar küçük olan diğer lezyonların görülmesine de olanak sağlar. Standart akciğer grafisi ve bilgisayarlı tomografilerin incelenmesinden sonra hastalığın bölgesel yayılımı ve lokalizasyonu ortaya çıkar. Hekim bu noktada artık kesin tanı için gerekli olacak biyopsi yönteminin ne olacağına karar verebilir. Örneğin cerrahi müdahale düşünülen olgularda ve santral bölgede yer alan tümörlerde bronkoskopi yapılması hem evreleme hem de tanı için gerekli iken, bronkoskopi ile ulaşılamayacak periferik bölgelerde yer alan tümörlerde bilgisayarlı tomografi rehberliğinde iğne biyopsisi tercih edilebilir. Yine bu ilk incelemelerin sonucunda tümöre cerrahi bir girişim düşünülmüyorsa tanı için ilk aşamada balgam muayenesi istenebilir. Bu tür hastalarda balgamın sitolojik incelemesi sonucunda tanıya ulaşılamaz ise diğer yöntemlere başvurulur.

Akciğer grafisi ve bilgisayarlı tomografi ile görüntülenen tümörde balgam, plevra sıvısı sitolojisi, bronkoskopi veya iğne biyopsisi gibi yöntemlerle hücre tipi tanısı da konulduktan sonra elde edilen sonuca göre evreleme çalışmalarına başlanmalıdır. Kanserde evreleme hastalığın seyri ve uygulanacak tedavi yönteminin belirlenmesi açısından son derece önemlidir ve mutlaka yapılması gerekir.

 Küçük hücreli akciğer kanseri sınırlı ve yaygın evre olmak üzere 2 evrede incelenir. Sınırlı evrede hastalık göğsün tek bir tarafı ile sınırlıdır, karşı akciğere veya diğer oraganlara yayılım yoktur. Yaygın evre küçük hücreli akciğer kanserinde hastalık, akciğer dışı diğer organlara ya da karşı akciğere metastaz yapmıştır. Sınırlı ve yaygın evrelerde tedavi farklılık gösterdiğinden küçük hücreli akciğer kanseri tanısı konulan olgularda en azından beyin tomografisi ya da MR´ı, kemik sintigrafisi ve üst batın tomografisi veya ultrasonografisi ile uzak organ metastazları araştırılmalıdır.

Küçük hücreli dışı akciğer kanserinin erken evrelerinde cerrahi tedavi sağkalım üzerine en etkili tedavi modalitesi olduğundan bu hastalıkta evreleme çalışmaları küçük hücreli akciğer kanserine göre daha detaylı incelemeleri gerektirir. Küçük hücreli dışı akciğer kanserinde evreleme TNM sistemine göre yapılır. Bu sistemde T ile tümör boyutu, tümörün komşu doku ve organlarla ilişkisi, tümörün bronkoskopik görünümü gibi birçok özelliği tanımlanırken, N tümöre ait bölgesel veya uzak lenf bezlerindeki metastaz varlığını yada yokluğunu tanımlar. M uzak organ metastazları ile ilişkili olup, M1 olarak tanımlanan olgular yani uzak organ metastazı saptanan olgular doğrudan başka bir incelemeye gerek olmaksızın evre IV olarak sınıflandırılır. TNM sistemine göre akciğer kanseri olguları evre I, evre II, evre III ve evre IV olarak dört grupta ele alınır. Evre I ve II, erken evre akciğer kanseri olarak tanımlanır ve bu tür olgularda mutlaka cerrahi tedavi olanakları araştırılmalıdır.

Akciğer kanseri tedavisi

Akciğer kanseri tedavisi multidispliner bir yaklaşım gerektirir. Yani akciğer kanserinin tedavisi ve takibi Göğüs Hastalıkları, Onkoloji ve Göğüs Cerrahisi uzmanlarının işbirliği ile kararlaştırılmalı ve yapılmalıdır.

Küçük hücreli akciğer kanserinde tedavi

Küçük hücreli akciğer kanserinde seçilecek tedavi yöntemi cerrahi dışı yaklaşımlar yani kemoterapi ve radyoterapi uygulamalarıdır. Bu tür kanserin kombine kemoterapi ve radyoterapiye yanıtı genellikle çok iyidir ve kısa sürede tümör ve metastazlarının boyutlarında gerileme ya da radyolojik olarak silinme olduğu görülür. Sınırlı evre küçük hücreli akciğer kanseri olgularında kemoterapi ile birlikte uygulanan radyoterapi, sadece kemoterapi uygulanmasına göre daha iyi sonuç vermektedir. Yine sınırlı evredeki hastalıkta beyne koruyucu radyoterapi uygulanması da tedavi yöntemleri arasında yer alır. Yaygın evrede ise seçilecek tedavi yöntemi kombine kemoterapidir ancak beyin metastazı varlığında buraya radyoterapi uygulanmalır.

Küçük hücreli dışı akciğer kanserinde tedavi

Küçük hücreli dışı akciğer kanseri tanısı konulan ve evre I, II ve bazı seçilmiş evre III olgularda tercih edilecek tedavi yöntemi cerrahi girişim olmalıdır. Bu tür olgularda cerrahi sonrası gerekli görülürse kemoterapi yada radyoterapi uygulamaları da yapılabilir. İleri evre küçük hücreli dışı akciğer kanserinde ise kemoterapi ve akciğer dışı beyin, kemik gibi organ metastazları varlığında buraya yönelik radyoterapi uygulanılır.

Akciğer kanserinden korunma ve erken tanı

Akciğer kanserinden korunmanın en etkin yolu sigarayı bırakmaktır. Bunun dışında endüstride kullanılan bazı metal ve kimyasal maddelere karşı tedbir alınması, hava kirliliği ile mücadele, radyasyon maruziyetinden kaçınma, korunma önlemleri olarak sayılabilir.

Akciğer kanserinde erken tanının önemine ilişkin çok büyük hasta gruplarını içeren çalışmalar yapılmış ve bu çalışmalarda balgam sitolojisi, akciğer grafisi gibi tanı yöntemleri tarama testi olarak kullanılmıştır. Bu çalışmaların sonuçları incelendiğinde ne yazık ki kansere bağlı ölüm oranlarında tarama testi uygulanan hasta grupları ile uygulanmayan gruplar arasında önemli bir farklılık görülmediği saptanmıştır. Bununla birlikte sigara içen 40 yaş üzerindeki bireylerde en azından yılda 1 kez akciğer grafisi çekilmesi erken tanı için önerilebilir.

Koltukaltı bölgesi

Göğüsle üstkol arasında yer alan, koltukaltının(*) tabanını oluşturan anatomik bölge.
Kolun kas-deri siniri (nervus musculocutaneous)

Kol sinir ağının (brakiyal pleksüs) son dalından kaynaklanan ve kol kasları İle kol derisinin uyarılarım sağlayan sinir.
Kürek kemiği (skapula)

Göğüs kafesinin arkasında, omurların sağ va sol dış yanlarında yer alan çok yassı bir kemik.
Labia

Kadının tenasül uzvunda dudak şeklinde kısım, dudak.
Labil

Kararsız, çabuk değişen.
Laktatdehidrojenaz (ldh)

Kalp, karaciğer, böbrek ve kaslar gibi birçok organda laktattan pirüvik asİte geçişi katalize eden enzim.
Lenfositlere karşı serum

antilenfositer serum
Loj (bölme)

Kas, zar, kemik ya da seröz duvarlar ile sınırlı ve dış ortamla bağlantılı olmayan bir vücut boşluğunu belirten anatomik terim, içinde çeşitli oluşumlar (parotis loju, prostat loju) yer alabilir.
Lokal

Bölgesel
Lokalize

Belirli bir alanla sınırlı.
Laparoplasti

Karın duvarının çeşitli hastalıkları sonucunda (fıtık, karnın boydan boya kesilmesi, yaralanmalar, iltihaplanma, tümör vb) yıkıma uğraması durumunda kann duvarının anatomik bütünlüğünün yeniden sağlanması amacıyla uygulanan cerrahi girişim.
Laparotomi

Kann içinde yer alan organlara ulaşmak amacıyla karnın cerrahi olarak açılması.
Leratom

Kaynaklandığı dokudan farklı yapıdaki çeşitli doku tiplerinin (örtücü ya da salgıbezi epiteli, kas, kemik, kıkırdak dokusu) karışımından oluşmuş, sınırlan düzensiz tümör.
Lökemoit

Kanda olgunlaşmamış hücrelerin görüldüğü, lösemi dışındaki durumlara verilen ad
Letarji

Kaslarda tam gevşeme ve duyunun ortadan kalkması ile ortaya çıkan derin uyuşukluk durumu.
Lezbiyenlîk

Kadın eşcinselliği; kadınların kendi aralarında cinsel ilişki kurma isteği ve arayışını tanımlayan terim.
Lif kopması

Kas liflerinde bîr zorlamadan sonra ortaya çıkarak ani ve şiddetli ağnya yol açan kopma.
Lösemit

Kan kanseri sırasında kanserli hücrelerin deride birikmesinden bağımsız olarak beliren deri lezyonlan.
Likenifikasyon

Üstderinin yerel olarak kalmlaşmasıyla beliren patolojik süreç.
Lipid

Kanda bulunan, kolesterol gibi yağ ya da yağ benzeri maddeleri tanımlamak için kullanılan terim
Leishmania

Kamçılılar grubundan tekhücreli asalak cinsi.
Lipoproteinemi

Kanda lipoproteinlerin bulunması.
Mikrosefali

Kafatasının boyutlarının normalden küçük olduğu olusum bozukluğu.
Mikrositemi

Kan dolaşımında normalden küçük boyutlu alyuvarların çoğunlukta olması durumu.
Magnezyum alüminyum silikat

 Kozmetikte kalınlaştırıcı bir ajan ve toz olarak kullanılabilen kuru, beyaz bir madde.
Makat

anüs
Makat gelişi

Doğum sırasında bebeğin önce başının değil, kalçalan-nın göründüğü geliş biçimi.
Makrofaj

Kan dokusundaki monositlerden farklılaşarak oluşan, bağ dokusunda makrofaj, akciğerlerde alveolar makrofaj, merkezi sinir sisteminde mikroglia ve kemik dokusundaki osteoklastlarla aynı olduğu düşünülen, mikroorganizmaları fagosite edip yok eden bağ dokusu hücresi.
Mimik kasları

Yüz ya da boyun bölgesinde derinin hemen altında yer alan kaslar.
Melena

Kahve telvesi gibi koyu renkli, kötü kokulu ve yapışkan kıvamlı dışkı.
Mineraller

Kalsiyum, demir, çinko, iyot ve flor gibi maddeler. Diğer mineraller selenyum, mangan, molibden, krom, kobalt, silikon, vanadyum ve nikeldir ve iz elementler adıyla bilinirler. Miyozit: Kasın inflamasyonu. Bkz. Polimiyozit.
Meme Kanseri

MEME KANSERİ NEDİR ?
Meme, süt bezleri ve burada üretilen sütü meme başına taşıyan kanallardan oluşur. Bu süt bezleri ve kanalları döşeyen hücrelerin, yukarıda tanımladığımız şekilde, kontrol dışı olarak çoğalmaları ve vücudun çeşitli yerlerine giderek çoğalmaya devam etmelerine meme kanseri denir.

MEME KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ NEDİR ?
Bazı özellikleri taşıyan kadınlarda, meme kanserinin daha sık görüldüğünü biliyoruz. Bu özelliklere risk faktörleri diyoruz. Bu risk faktörlerini taşıyan kişilerin mutlaka meme kanserine yakalanacakları söylenemez. Sadece, bu faktörleri taşımayanlara göre, daha fazla meme kanserine yakalanma olasılıkları olduğunu biliyoruz. Bu faktörleri taşımayan kişiler de meme kanserine yakalanabilirler. Meme kanserine yakalanan kadınların yarısı, bu risk faktörlerini hiç taşımamaktadır. Bu nedenle, risk faktörlerinin taşımayan kişiler de olağan kontrollerini yaptırmalıdırlar.

Meme kanserine yakalanma riskini artıran faktörleri kısaca şu şekilde sayabiliriz;
Yaş: İleri yaş önemli bir risk faktörüdür. Yeni meme kanseri tanısı konan kadınların % 70’i, 50 yaş üzerindedir. Diğer bir deyimle, yaşı 50 yaş üzerinde olan kadınlarda meme kanseri görülme sıklığı, yaşı 50 yaşın altında olan kadınlardan 4 kat daha fazladır. Bu nedenle, 50 yaş üzerindeki her kadın, mutlaka yılda bir defa hekime baş vurarak muayene olmalı ve mamografi dediğimiz meme filmini çektirmelidir.
Kişisel meme kanseri hikayesi: Daha önce meme kanseri geçirmiş ve tedavi olmuş kadınlarda, diğer memede kansere gelişme olasılığı normal kadınlara göre 3-4 kat daha fazladır.

Ailede meme kanseri hikayesi: Aile yakınları arasında meme kanserine yakalanmış kadınların, meme kanserine yakalanma olasılığı, diğer kadınlara göre daha fazladır. Örneğin, kız kardeşi veya annesi meme kanserine yakalanan bir kadının, meme kanserine yakalanma riski, diğer kadınlardan 2- 5 kat daha fazladır. Bu kadınlar daha sık ve dikkatli izlenmelidir. Bu şekilde sorunları olan kadınlar, meme kanseri genetik danışmanlığının yapıldığı kliniklere baş vurarak risklerini hesaplattırmaları gerekir. Eğer aile geçiş riski yüksek bulunursa, genetik testi yaptırmalıdırlar. Vakfımız polikliniğinde bu hizmet verilmektedir.

Daha önce meme biopsisi yapılmış olması: Memede bir kitle nedeni ile biopsi yapılmış ve iyi huylu bir tümör saptanmış olabilir. Bazı kanser olmayan iyi huylu tümörlerin bulunması, kanser gelişme riskini değişik oranlarda artırabilmektedir. Bu, tümörün hücresel yapısına göre değişir. Örneğin, yapılan bir biopside, çıkartılan kitlenin patolojik incelemesi sonucu atipik hiperplazi tanısı konmuş kadınlarda ( bu tamamen iyi huylu bir tümördür), meme kanseri gelişme oranı normal kadınlara göre daha fazladır.
Fertil çağ süresi: Adet görmeye erken başlanması, menepoza geç girilmesi, fertil cağı uzatmaktadır. Bu sırada kadın daha uzun süre östrojen hormonu etkisi altında kalmakta, meme kanseri gelişme riski artmaktadır. Erken menopoza giren kadınlarda hormon tedavisi yapılmıyor ise, meme kanseri riski önemli ölçüde azalmaktadır. Elli yaşından sonra adet görmeye devam eden kadınlarda, meme kanserine yakalanma riski az da olsa artmaktadır.

Doğurganlık hikayesi: İlk çocuğu doğurma yaşı önemlidir. İlk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri görülme oranı 20 yaşından önce doğuranlara göre 2 kat fazladır. Hiç çocuk doğurmayan kadınlarda risk hafif yükselmektedir

Sosyoekonomik seviyenin yüksekliği: Varlıklı, sosyoekonomik düzeyi yüksek olan kadınlarda, meme kanseri görülme oranı daha fazladır. Bu ailelerin kızları daha iyi beslendikleri için daha erken gelişmekte ve erken yaşta adet görmeye başlamaktadır. Ayrıca bu çocuklar büyüdükleri zaman eğitim ve iş nedeni ile daha geç evlenmekte ve daha geç çocuk sahibi olmaktadırlar. Bu nedenlere bağlı olarak fertil çağın erken başlaması, geç doğurma gibi nedenler sebep olarak sayılabilir. Ayrıca bunların dışında başka faktörler de rol almaktadır.

Östrojen hormonu tedavisi görenler: Menopoz nedeni ile uzun süre östrojen tedavisi ( 10 yıldan fazla) gören kadınlarda, meme kanseri oranı artmaktadır. Fakat, hormon tedavisi almayan kadınlarda da, kalp hastalıklarında ve osteoporoz gibi sorunlarda artış ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, menopoz yakınmalarının azaltılması amacı ile, östrojen verilmesi önerilebilir fakat, mutlaka bir hekim kontrolu altında yapılmalıdır.

Doğum kontrol hapı kullanılması: Bu konuda farklı görüşler olmakla birlikte hafif bir risk artışı olduğu ileri sürülmektedir. On yıl önce doğum kontrol hapını bırakmış olan kadınlarda ise, bu risk tamamen ortadan kalkmaktadır.

Alkol kullanılması: Fazla alkol alan kadınlarda, almayan kadınlara göre risk nispeten artmaktadır. Günde 3 bardak yüksek dereceli alkol içen bir kadının meme kanserine yakalanma riski, hiç içmeyen kadına göre 2 kat daha fazladır. Alkol alımının günde bir kadeh ile sınırlandırılması önerilmektedir.
Sigara: Sigaranın kesin bir etkisi gösterilememiştir. Fakat, genel sağlığı etkilediğinden dolayı bırakılması önerilmektedir. Şişmanlık ve yağlı beslenme: Bazı çalışmalarda şişmanlığın, özellikle 50 yaş üzerindeki kadınlarda meme kanserine yakalanma riskini artırdığı gözlenmiştir. Özellikle, doymuş yağların fazla bulunduğu yağlı et gibi yemekler ve yağlı süt ürünlerinin fazla alınmasının bu riski artırdığı ileri sürülmüştür. 

Kanserden ne zaman şüphelenmelisiniz? 
 
MEME KANSERİ RİSKİ AZALTILABİLİR Mİ ?
Egzersiz: Yoğun egzersiz ve jimnastik yapan kadınlarda meme kanseri riskinin azaldığı gözlenmiştir. Bu nedenle, tüm kadınlara önerilmektedir. Beslenme:Meme kanseri ile beslenmenin önemli ilişkisi vardır. Sebze ve meyveden zengin beslenme, ağır yağlı yiyeceklerden uzak durulması önerilmektedir. Günlük gıda alımına C vitamini, betakaroten gibi antioksidanların eklenmesinin koruyucu etkisi olduğu ileri sürülmektedir.
Kısaca,
 şişmanlığın azaltılması,
 alkol alınıyorsa bırakılması.
 Hafif egzersiz yapılması(haftada 4 saat tempolu yürüyüş),
 Sebze ve meyvenin bol tüketilmesi,
gibi basit önlemler ile meme kanseri riski % 30-40 oranında azaltılabilmektedir.

MEME KANSERİ ÖNLENEBİLİR Mİ ?
Henüz meme kanserini kesin önleyen bir yöntem henüz yoktur. Günümüzde bilinen tek yöntem, erken tanıdır. Erken tanı sayesinde, meme kanserinin getirdiği sorunlar büyük oranda çözülebilmektedir. Bu sayede hastalığın toplumda yaptığı hasar en aza indirilebilir, yaşam süresi ve kalitesi önemli ölçüde arttırılabilir.
Erken teşhis için bilinen en iyi ve etkili çözüm, kadınların risk durumlarına göre belirlenmiş olan muayene ve tetkik protokollarının uygulamasıdır.

MEME KANSERİ NASIL ERKEN TESPİT EDİLEBİLİR ?
Meme kanserinde erken teşhis yöntemleri, hastanın taşıdığı risk faktörlerine göre değişmektedir. Bu risk faktörlerinin arasında en başta yaş gelmektedir. Daha genç yaşlarda ortaya çıkabilmesine rağmen, ilerleyen yaş gruplarında bu risk artmaktadır. Bu nedenle ilerleyen yaş gruplarında erken teşhis için alınması gereken önlemler, daha erken yaş gruplarına göre farklılık göstermektedir.
Yirmi yaş üzerindeki kadınlar, her ayın belirli bir döneminde kendi kendilerini muayene etmelidirler. Bu muayene sırasında meme dokusunda farklılık olup olmadığı araştırılır. Eğer bir değişiklik tespit edilirse derhal bir hekime baş vurulmalıdır. Bir değişiklik saptanmasa bile, üç yılda bir kez hekim tarafından muayene edilmelidirler.
Kırk yaşına gelen kadınların, kendi yaptıkları periyodik muayeneye ek olarak her yıl bir kez hekim tarafından muayene edilmeleri gereklidir. Ayrıca her yıl veya iki yıl ara ile mamogrofiyi çektirmeleri gereklidir.
Elli yaşından sonra, kadınlar kendilerinin periyodik muayenelerine ve her yıl bir defa hekim muayenesine devam etmeli ve mamografi dediğimiz meme filmini her yıl çektirmelidir.

KADINLAR KENDİLERİNİ NASIL MUAYENE ETMELİDİR ?
Erken teşhis için her kadının ayın belirli bir günü kendisini muayene etmesi gerekir. Her ay düzenli olarak kendisini muayene eden bir kadın, memesinde ortaya çıkan bir kitleyi çok daha erken fark eder.
Kadınlara kendilerini muayene etmesini öğreten çeşitli kitap ve broşürler var. Fakat bu çoğunlukla yetersiz kalmaktadır. Meme muayenesini öğreten silikon meme kiti ve video filmleri bulunmaktadır. Vakfımızda meme muayenesi eğitimi, bu araçlar ile seminerler şeklinde verilmektedir.

MUAYENE SIRASINDA FARK EDİLEBİLECEK DEĞİŞİKLİKLER NELERDİR?
Aşağıda değişiklikler fark edildiğinde, gecikmeden bir hekime baş vurulmalıdır:
 Memede iki haftadan uzun süre ele gelen sertlik veya kitle,
 Meme derisinde kalınlaşma, şişme, renk değişikliği,
 Meme başında kalınlaşma, kızarıklık veya yara olması,
 Memede veya meme başında içeri doğru çekinti olması,
 Memenin şeklinde değişiklik,
 Meme başlarının pozisyonlarında değişiklik,
 Meme başında ortaya çıkan akıntı.

MAMOGRAFİ NEDİR ?
Mamografi, düşük dozda çekilen bir meme rontgen filmidir. Memede, muayene ile saptanamayacak kadar küçük anormalliklerin tespit edilmesi amacı ile çekilir. Mamografinin gerçek değeri budur. Çünkü, bu sayede, hastalık muayene ile tespit edilebilecek safhadan önce saptanır. Bu nedenle kesin hayat kurtarıcıdır. Kırk yaşını geçen kadınlar her yıl veya iki yılda bir mamografi çektirmeli ve her yıl uzman bir hekime meme muayenesi olmalıdır. Elli yaşını geçen kadınlar ise her yıl mamografi çektirmeli ve hekime muayene olmalıdır.

MAMOGRAFİ NE ZAMAN ÇEKTİRİLİR ?
Mamografi çekilirken meme, iki tabaka arasında birkaç saniye hafifçe sıkıştırılır. Bu nedenle memelerin en az hassas olduğu zamanda mamografi çekilmesi, özellikle memeleri hassas kadınlara önerilmektedir. Adet bitimini takip eden hafta, memelerin hassasiyetinin en az olduğu zamandır. Ayrıca adet bitimini takip eden hafta, hormonal nedenlerle memelerin şişliği en alt düzeydedir ve bu sırada daha iyi sonuçlar alınmaktadır. Bu sebeplerden dolayı herhangi özel bir durum olmadıkça, mamografi çekiminin, adetin bitimini takip eden haftada yapılması önerilmektedir.

MAMOGRAFİ ÇEKTİRMEYE GİDERKEN NELERE DİKKAT ETMELİ ?
Mamografi çekilirken belden yukarısı çıplaktır. Bu nedenle çekime gelirken iki parça elbise giyilmesi önerilir. Bu sayede çekim sırasında belden üstü kolaylıkla çıkartılabilir. Filmi etkileyebileceğinden, koltuk altlarına deodorant, talk pudrası, losyon gibi şeyler sürülmemelidir.

MEMEDE BİR KİTLE TESPİT EDİLDİĞİNDE NE YAPILMALI?
Memede bir kitle tespit edilince bunun kanser mi, yoksa başka bir hastalık mı olduğu araştırılmalıdır. Şunu önemle vurgulamak gerekir ki, memede saptanan her kitle kanser değildir. Bu nedenle, memede şüpheli bir kitle saptanınca, hemen korkup telaşlanmaya ve paniğe kapılmaya gerek yoktur. Memede bir kitle saptandığında, bir hekime başvurarak daha ileri tetkiklerin yapılması gereklidir.

MEME KANSERİ NASIL TEDAVİ EDİLİR ?
Son yıllarda meme kanseri tedavisinde oldukça önemli gelişmeler olmuştur. Bir çok tedavi olanakları ortaya çıkmıştır. Bu olanaklar, önemli ölçüde, hastalığın saptandığı safhaya göre değişir. Hastalık ne kadar erken safhada saptanırsa tedavi olanağı ve seçeneği o kadar fazla olmaktadır.
Meme kanseri tedavisi, günümüzde, uzmanlardan oluşan ekiplerce yapılmaktadır. Böyle bir ekip içinde cerrah, onkolog, radyasyon onkoloğu, radyolog, patolog, psikolog, plastik cerrah, fizyoterapist gibi, tıbbın değişik dallarından bir araya gelmiş ve özellikle çalışma alanları meme kanseri üzerinde yoğunlaşmış hekimler bulunur.

MEME AMELİYATLARI NELERDİR ?
Günümüzde meme kanserinin tedavisinde, cerrahi girişimin birkaç farklı uygulaması vardır. Bu uygulamalar temel olarak, memenin alınmadan korunmasına yönelik olanlar ve memenin tümünün çıkartılmasına yönelik olanlar olarak iki ana gruba ayrılmaktadır. Bunlara ek olarak da, alınan memenin yerine, plastik cerrahi teknikler ile yeniden meme rekonstrüksiyonu yapılması ameliyatları vardır

KEMOTERAPİ NEDİR ?
Kanser hücrelerini öldürücü ilaçlarla yapılan tedavidir. Bu ilaçlar ağızdan veya damardan verildikten sonra tüm vücuda yayılır. Genellikle, aynı anda birkaç ilaç birlikte verildiğinde daha etkili olduklarından, değişik kombinasyonlar halinde verilirler. Kemoterapi, belirli bir süre verilir ve sonra ara verilir. Bu aralarda hastanın kendisini toparlaması sağlanır. Daha sonra tekrar bir süre ilaç verildikten sonra ara verilir.
Bazı olgularda lokal olarak yapılan cerrahi tedaviye ek olarak, ilaç tedavisi de eklemek gerekebilir. Hastalarda cerrahi tedavi sonrası yapılan tetkiklerde, herhangi bir bölgede kanser kalmamış olsa bile, koruyucu önlem olarak bir süre ilaç tedavisi yapılabilir. Bu tedaviye adjuan kemoterapi denir.

HORMON TEDAVİSİ NEDİR ?
Bazı meme kanseri hücreleri, içerdikleri hormon reseptörleri (algılayıcıları) aracılığı ile dişilik hormonu olan östrojene duyarlı olabilir. Yani, östrojen hormonu bu kanser hücrelerinin büyümelerine ve artmalarına neden olabilir. Hormon tedavisinde amaç, bu şekilde östrojen reseptörü içeren ve bu hormona duyarlı olan kanser tiplerinde, östrojen etkisinin ortadan kaldırarak kanserin gelişmesinin önlenmesidir. Bu amaçla günümüzde kullanılan ilaç, tamoxifendir. Tamoxifen tedavisi, genellikle en az iki yıl ve en fazla beş yıl sürmektedir.

IŞIN TEDAVİSİ (RADYOTERAPİ) NEDİR?
Işın tedavisi, meme bölgesine ve koltuk altına uygulanarak, cerrahi girişimden sonra kalma olasılığı olan kanser hücrelerinin öldürülmesini sağlamak amacı ile yapılır. Bu tedavinin de, diğer tedaviler gibi bazı yan etkileri vardır. Bu tedaviyi gören kadınların çoğu halsizlikten yakınırlar. Memede şişme ve ağırlık hissi ortaya çıkabilir. Bu yan etki yaklaşık bir yılda kendiliğinden kaybolur. Tedavi edilen bölgedeki deri, güneş yanığı rengini alabilir. Bu da yaklaşık bir yıl içinde azalır.

ERKEKLERDE DE MEME KANSERİ GÖRÜLÜR MÜ ?
Kadınlara kıyasla daha az görülmekle birlikte, erkeklerde de meme kanseri görülebilir. Her 100 meme kanserinden birisi erkeklerde görülür. 1993-1997 yılları arasında, erkeklerde görülen meme kanseri oranı % 50 artış göstermiştir. Bu nedenle erkeklerin de bu konuda duyarlı olmaları gereklidir.

DÜNYADA MEME KANSERİ GÖRÜLME SIKLIĞI NEDİR?
Meme kanseri bir çok ülkede, kadınların en korkulu sağlık sorunu olma özelliğini taşımaktadır. Günümüzde ABD’ de, sekiz kadından birisi meme kanserine yakalanmaktadır. Bu oran Avrupa ülkelerinde on kadında birdir. Meme kanseri ile ilgili sayıları şu şekilde sıralayabiliriz;
1950-1970 yılları arasında ABD’ de, 1milyon kadın meme kanseri nedeni ile hayatını kaybetti. Bu sayı ABD’nin 2. Dünya savaşı, Kore ve Vietnam savaşlarında kaybettiği insan sayısından fazladır. 1998 yılında Avrupa’da 1 milyon kadın, meme kanserin nedeni ile tedavi görmektedir. 2000 yılında dünyada 1 milyon kadına, yeni meme kanseri tanısı konacaktır. Dünyada her 11 dakikada 1 kadın, meme kanseri nedeni ile hayatını kaybediyor. Dünyada her 3 dakikada 1 kadına, yeni meme kanseri tanısı konuyor.

TÜRKİYEDE MEME KANSERİ GÖRÜLME SIKLIĞI NEDİR?
Türkiye’ de sağlıklı bir istatistik bulunmuyor. Gerek beslenme, gerekse iklim açısından, ülkemiz şartlarına yakın sayabileceğimiz bir Akdeniz ülkesi olan İtalya istatistiklerini ülkemize uyguladığımızda, Türkiye’ de her yıl 30 bin kadın meme kanserine yakalanmaktadır.
Sayılar soyut kavramlar oldukları için fazla bir anlam taşımayabilir. Fakat bir an durup düşünürsek, yakın çevremizde, akraba ve dostlarımız arasında, bu sorun ile karşılaşmış birkaç tanıdığımızı, mutlaka anımsayacağız. Sorunun hiç de sandığımız kadar bizden uzak olmadığını, güç de olsa kabul etmeliyiz.

DÜNYADA MEME KANSERİ ARTIŞ GÖSTERİYOR MU?
Hastalığın diğer bir özelliği de, görülme sıklığının artıyor olmasıdır. Kırk yıl önce 1960 yıllarında, ABD’ de yirmi kadından birisinde meme kanseri görülürken, günümüzde sekiz kadından birisinde meme kanseri görülmektedir. Hastalığın gösterdiği bu artış, tüm gelişmiş batı ülkelerinde izlenmektedir. Meme kanseri görülme oranı artış göstermekle birlikte, teknolojik gelişme ve erken tanı olanaklarının artmasına bağlı olarak, meme kanseri ölüm oranı aynı kalmıştır, artmamıştır.

MEME KANSERİNDEN ÖLÜM ORANI YÜKSELİYOR MU?
Batı ülkelerinde sivil toplum örgütlerinin çalışmaları ve hükümetlerin sağlık politikaları sonucu, meme kanseri ile ilgili toplum bilinci oldukça yüksek seviyede gelişmiştir. Bunun sonucu erken tanı olanakları yaygın olarak kullanıldığı için, meme kanserine bağlı ölüm oranı düşük kalmaktadır.
Türkiye’ de ise, bu konudaki toplum bilinci yeterince gelişmemiştir. Erken tanı olanakları yetersizdir. Bu olumsuzlukların sonucu, Türk kadını meme kanseri konusunda çağdaş erken tanı olanaklarından mahrum olduğu için, tanı çok geç konulmaktadır. Hastaların büyük bir çoğunda, ilk tanı sırasında çok geç kalındığı için,uygulanacak tedavi seçenekleri fazla olmamaktadır.

MEME KANSERİ TOPLU TARAMASI NASIL YAPILIR ?
Mamografi, memenin rontgen filminin çekilerek, kanserin erken dönemde saptanmasına yardımcı olan bir yöntemdir. Bu yöntem ile, toplumda belirli bir yaşın üstündeki tüm kadınların meme filmi çekilerek, meme kanseri erken safhada yakalanmaya çalışılır. Bu şekilde toplumda meme kanseri taramasının yapılabildiği mamografiye, tarama mamografisi denir.
Tarama mamografisi, dünyada en yaygın kullanılan meme kanseri erken tanı yöntemidir. Amerikan Kanser Enstitüsü, 40 yaş üzerindeki her kadının, yılda bir defa mamografi çektirmesini ve uzman bir hekim tarafından muayene edilmesini önermektedir. Türkiye’de gelişmiş teknolojik donanımlı mamografi merkezlerinin sayısı sınırlıdır. Bu aygıtların kalibrasyonu düzenli olarak yapılmamaktadır. Filmi çeken teknisyenlerin eğitim düzeyleri yeterli değildir. Bu filmi okuyup değerlendiren bir radyoloji uzmanın deneyimli olabilmesi için, yılda en az 8 bin mamografi filmini değerlendiriyor olması gereklidir. Türkiye’de tüm bu özellikleri taşıyan tanı merkezi sayısı oldukça azdır.

MEME KANSERİ TEDAVİSİNİ KİM YAPAR?
Meme kanserinin tedavisi, günümüzde multidisipliner bir yaklaşım gerektirmektedir. Hastanın ilk ameliyatını yapan cerrah, ilaç tedavisini uygulayan onkolog, ışın tedavisini uygulayan radyasyon onkoloğu, teshisin konulmasında kilit rol alan patolog ve plastik cerrah mutlaka bir ekip çalışması içinde birlikte hastayı ele almalı ve hastanın tedavisini birlikte planlamalıdır. Bu hekimler meme kanseri konusunda yeterince bilgili ve uzmanlaşmış olmalıdır. Alınan memenin yerine, rekonstrüksiyon yapılarak hastaların bedensel kayıplarının en aza indirilmesi, çağdaş meme kanseri tedavisinin ayrılmaz parçasıdır. Bu nedenle plastik ve rekonstrüktif cerrahi, bu ekip içinde yerini almalıdır. Ameliyat sonrası erken dönemde kol ve omuz hareketlerinin kazanılmasında, geç dönemde kolun şişmesi şeklinde seyreden lenfödem tedavisinin yapılmasında, fizik tedavi ve rehabilitasyonun önemi çok büyüktür. Meme kanseri sadece hastayı değil, çevresindeki insanları da psikolojik olarak önemli ölçüde etkileyen bir sosyal bir sorundur. Böyle bir ekip içinde psikolojik desteği sağlayan psikoloğun bulunması, mutlaka gereklidir. Hastaların hemen tümü büyük bir bilgi açlığı içindedir. Özellikle beslenme konusunda kendileri yeterince bilgilendirilmemektedir. Ekip içinde bulunan bir diyet ve beslenme uzmanı, bu açığı kapatacaktır. Bu ekiplerin birlikte çalıştığı meme poliklinikleri, gelişmiş ülkelerin çoğunda vardır. Yapılan bilimsel araştırmalar, meme kanseri hastalarının, bu konuda uzmanlaşmış kliniklerde tedavi görmeleri ile, çok daha başarılı sonuçların alındığını göstermiştir.

MEME PROTEZİ NEDİR?
Meme ameliyatı olmuş ve plastik rekonstrüksiyon yapılmamış kadınlar, beden görümlerini korumak amacı ile protez meme kullanmaktadır. Batı ülkelerinde bu konuda eğitimli protez hemşireleri, hastanın ölçülerini almakta ve uygun protezin seçimine yardımcı olmaktadır. Bu hizmet, eğitim ve deneyim gerektirmektedir. Ülkemizde bu protezlerin satışı, sıradan satış elemanlarınca yapılmakta ve ülke alım gücünün çok üzerinde ücret istenmektedir. Uygun bir organizasyonla, bu sorun çözülebilir ve ücret üçte bire düşürülebilir. Bu sayede hizmet toplumun tüm kesimlerine yayılabilir.
 

Mitoz (karyokinez)

Hücrenin iki yavru hücreye dönüştüğü bölünme süreci.
Mitral kapak

Sol kulakçıktan gelen temiz karı sol karıncığa geçiren ve geri dönmesini önleyen kalp kapağı.
Miyalji (kas ağnsı)

Bir ya da birden çok kas grubunun yerel ağrısını tanımlayan terim.
Menometroraji

Kadın üreme organlarındaki kanama.
Miyelopati

Kan yapıcı kemik iliğinin normal İşlevlerinin bozulduğunu belirtmek için kullanılan genel terim.
Miyoatoni

Kasın gerginliğini yitirerek bütünüyle gevşek hale gelmesi.
Miyoglobin

Kas dokusunda bulunan düşük molekül ağırlıklı (17.000) bîr protein.
Meraljia parestetika

Kalçanın dış yüzünde duyarlılık bozukluğuyla ortaya çıkan ve görece sık görülen bir rahatsızlık.
Miyokard

Kalp kası
Miyokardit

Kalp kası iltihabı.
Miyokardiyopati

Genel olarak kalp kası hastalığını tanımlayan terim.
Miyokardiyoz

Kas hücresi liflerinde azalmanın öne çıktığı miyokart hastalıklarını belirtmek için kullanılan terim.
Mesane kateter

İdrar yoluna takılan sonda.
Miyokart

Kalbin kas katmanı.
Miyokloni

Kaslarda aniden ortaya çıkan, düzensiz ritimli, şiddeti değişken ve asimetrik bir dağılım gösteren kasılma.
Miyoloji (kas bilimi)

Çizgili kaslardan ve bunların eklerinden oluşan kas sistemini inceleyen anatomi dah.
Miyopati

Kas sistemi hastalıklarının tümü için kullanılan genel terim
Metakarp (el tarağı kemikleri)

Elde, üst uçları el bileği kemikleriyle, alt uçlan el parmak kemikleriyle eklemleşen beş kemiğe verilen ortak ad
Miyozin

Kas hücrelerinde kasılmayı sağlayan protein yapıdaki kalın iplikler.
Miyozit

Kasın inflamasyonu. Bkz. Polimiyozit.
Mizojini

Kadınlardan nefret etme.
Modifikasyon

Çevre etkileriyle canlıların fenotiplerinde meydana gelen değişiklikler.
Methemoglobin

Kahverengi, yükseîtgenmiş (+3 değerli) demir İçeren ve oksijen taşımaya uygun olmayan hemoglobin.
Masseter kası (çiğacme kası)

Elmacık kemiği yayıyla altçene kemiğinin dış köşesi arasında uzanan dikdörtgen biçimli kas.
Mononükleer

Kanda bulunan bazı hücreleri.
Monosakkarit

Karbonhidrat(*) sınıfından basit şeker.
Monosit

Kanda dolaşan bir hücre türü.
Mezogastriyum

Karnın bölümlerinden biri.
Mezokardiyak

Kalbin bulunduğu bölgenin orta bölümü.
Mezokolon

Kalınbağırsağın karnın arka duvanna tutunmasını sağlayan karın zarı (periton) parçası.
Mide Kanseri

Midenin en fazla rastlanan urları mide epitel hücrelerinde ortaya çıkan kanserdir. Daha çok orta yaşlılarla yaşlıları etkileyen bu hastalık erkeklerde yaygındır. Çocuklarda ve gençlerde az görülen bir hastalıktır.

Mide kanseri olaylarının coğrafi dağılımı ilginç farklılıklar göstermektedir. Bu hastalık Japonya'da, Finlandiya'da, İzlanda’da ve Şili'de son derece yaygındır. Dağılımdaki bu farklılık bazı çevresel etkenlerin önemli rol oynadığını akla getirmekteyse, de, bunların ne olabileceği konusunda fazla bilgi yoktur. Aşırı alkol alınması, topraktaki organik maddelerin çeşitliliği, çok kızgın yağda pişmiş yiyecekler, dumanda kurutulmuş alabalığın aşırı miktarlarda yenmesi hastalığın İzlanda’daki yaygınlığına neden olarak gösterilen etkenlerdir.

Mide kanserinin bazı türlerinde kimi bünyesel etkenlerin de rol oynadığı bilinmektedir. Bunlar, aşırı kansızlık, süreğen mide ülseri gibi hastalıklardır. Ancak bu hastalıklar mide kanseri olaylarının çok azı üzerinde etkili olmaktadır. Ayrıca mide kanserine, kan grubu A olan insanlarda, 0 grubundan olan insanlara göre daha çok rastlandığı dikkati çekmekteyse de, kan grubu ile mide karoseri arasında bir ilişki olup olmadığı henüz açıklığa kavuşmuş değildir. Bugün en önemli konu bu öldürücü hastalığa yo! açan etkenlerin saptanmasıdır. Bu konuda gerekli bilgi edinilmedikçe etkili önleyici tedbirlerin alınması olanaksızdır.

Midenin herhangi bir bölümü kanserden etkilenebilir. Bununla birlikte mide kapısı kanserin en fazla görüldüğü yerdir. Mukozada beliren basit bir yumru ya da ülser olarak başlayan ur, mide çeperinden lenf damarlarıyla çevredeki lenf düğümlerine ve kan dolaşımıyla karaciğere ve vücudun öbür organlarına yayılır.

Mide kanserinin belirtileri üç kategoride toplanır. Bunlardan birincisi urun sebep olduğu belirtiler olup, hafif rahatsızlıklardan, ülsere benzeyen belirgin ağrılara kadar değişen sindirim bozukluklarıdır. Mide kapısında ya da mide kapısına yakın yerlerdeki urlar mide çıkışını tıkadıkları için kusmaya, mide ağzında beliren urlar ise yutma güçlüklerine sebep olurlar, ikinci gruba giren belirtiler bünyesel olup bunların başlıcaları kansızlık, kilo kaybı, iştahsızlıktır. Üçüncü gruptaki belirtiler de karaciğerde ya da başka bir yerde toplanan ikincil birikimlerin oluşturduğu belirtilerdir. Bu belirtiler muayene İle anlaşılmayabilir. Buna karşılık bazı durumlarda ur ya da urun ikincil birikimleri karın bölgesine dokunulduğunda hemen hissedilebilir. Ayrıca kilo kaybı ve kansızlık gibi açık belirtiler de olabilir.

Meckel divertikülü

kalın barsaktaki bir divertikül
Medikasyon

Yaranın iyileşmesini kolaylaştırmak amacım taşıyan, tedavisine ve korunmasına yönelik girişim ve işlemlerin tümü.
Mukopolisakkaridoz

Kalıtsal nitelikli ve ender görülen bir hastalık grubu.
Mukopolisakkarit

Özel bir polisakkarit türü.
Medusa başı

Kann duvarında bulunan ve göbeği çevreleyen yüzeysel toplardamarların oluşturduğu görüntü.
Megakaryosit

Kemik iliğinde, ender olarak da kanın yapıldığı öbür organlarda bulunan dev hücre.
Megakaryositoz

Kanda megakaryositlerin bulunması.
Megakolon

Kalınbağırsağın tümünün ya da bir bölümünün anormal olarak genişlemesiyle ortaya çıkan patolojik durum.
Megaloblast

Kandaki alyuvar serisinin öncül hücresi.
Myalji

Kas ağrısı ya da hassasiyet.
Myokard

Kalp kası.
Myokard enfarktüsü

Kalp kirizi
Myopati

Kas hastalığı
Mekanoseptörler

Mekanik kökenli uyanlara duyarlı olan sinirsel alıcılan belirtmek için kullanılan terim.
Nabız

Kalbin ritmik kasılma-gevşeme hareketlerine bağlı olarak aort kapağının açılıp kapanmasıyla atardamarlarda oluşan basınç dalgası.
Nekahet

Hastalık geçiren bir organizmanın, hastalık geçtikten sonraki iyileşme dönemi.
Nörokranyum

Kafatasının beyni içeren bölümü.
Nöromüsküler iğ

Kasların kasılma durumunu algılayan alıcı.
Nuck kanalı

Dölütsel yaşam sırasında dişilerde kasık kanalını dolduran ve daha sonra gerileyerek yok olan kann zan uzantısı.
nus kaşıntısı

Anus (şerç); yani sindirim kanalının doğrubağırsak denilen son kısmındaki çıkış deliği veya çevresinde (oturak yerinde) görülen kaşıntıların nedeni çeşitlidir.

Bunlar arasında; kılkurtları, sümüksü akıntı, basur, çatlak, ishal veya kabızlık, egzama (mayasıl), sinir bozukluğu veya yeteri kadar temizliğe dikkat edilmemesi sayılabilir.

Nefrokalsinoz

Özellikle borucuk epiteli olmak üzere, böbrek dokusunun yaygın kireçlenmesi (kalsifikasyon).
Novokainizasyon

Yerel anestezik bir ilaç eriyiğinin dokulara verilmesi işlemiyle ağn duyarlılığının bastırılması yöntemi.
O

kan grubu.
Omentopeksi

Karaciğer kapı toplardamarı sistemi ile alt anatoplarda-mar sistemi (kann duvarı toplardamarları bu sisteme katılır) arasında tamamlayıcı
Omentum

Karın içerisinde, barsakları örten oluşum.
Omentum (gömlek, epiplon)

Kann zan (periton) İç katmanının bir iç organı bir başkasına bağlayan kıvrımı; karın zarının bir iç organı içinde bulunduğu boşluğun duvanna bağlayan kıvrımına ise mezo (askı) adı verilir.
Oct (ornitin-karbaınil-transferaz)

Karaciğer hücrelerinin içinde yer alan ve enzim etkinliği olan protein yapısındaki madde.
Osteokalsin

Vücudun kemik yapım hücreleri olan osteoblastlann bi-reşimlediği protein.
Osteom

Katmanlı ve sert yapıda, iyi farklılaşmış ve iyi huylu bir kemik tümörü.
Oklude

Kapalı, tıkalı.
Oklüzyon (kapanma)

Çiğneme kaslarının kasılmasıyla altçene yükseldiğinde üst ve alt dişlerin çiğneme yüzeylerinin karşılıklı gelme (kavuşma) durumu.
Opsonin

Kan serumunda yer alan ve fagositozu(*) kolaylaştıran maddeler, ilk kez 1904'te Wright Douglas'm deneylerinde saptanmıştır.
Optik kiyazma (görme siniri çaprazı)

Kafa boşluğunda yer alan ve her iki görme sinirinin çaprazlaşmasından oluşan anatomik yapı.
Otoentoksikasyon

Normal koşullarda karaciğer, böbrek, deri ve akciğer gibi organlar tarafından vücuttan atılan zehirli maddelerin çeşitli nedenlerle atıfamayarak vücutta birikmesi ve zehirlenmeye yol açması.
Oksimetre (oxımeter)

Kandaki hemoglobine yapışan oksijenin miktarını gözlemleyen cihazın adıdır. Kolluk tarzı bir bant bebeğin ayak parmağına, ayağına, eline ya da el parmağına iliştirilir. Işık parmaktan geçtikçe ışık dalgaları değişir. Ne kadar ışık dalgası geçtiği hemoglobine yapışmış oksijen miktarına bağlı olarak değişir. Bu makine ile yoğun bakım personeli bebeğin kanındaki oksijen miktarını, bebekten kan alıp laboratuvara göndermeye gerek kalmadan gözlemlemiş olur.
Oksipital bölge (artkafa bölgesi)

Kafatasının arka kısmında, artkafa kemiğinin üzerindeki anatomik bölge.
Oksipital kemik (artkafa kemiği)

Kafatası boşluğunu arkadan kapatan, orta çizgide yer alan yassı kemik.
Orbiküler kas (yuvarlak kas)

Gözleri ve ağzı çevreleyen kas demetlerinin ortak adı.
Organ bankası

Organların ya da dokuların, gereksinimi olan bir kişiye nakledilmek üzere korunmasına yönelik yapıların tümü.
Okülomotor kaslar

Gözçukurunda yer alan ve gözküresini hareket ettiren kas kümesi.
Orikül

Kalbin iki yanında bulunan cep (divertikül) biçiminde yan uzantılar.
Ovaryum (yumurtalık)

Kadın üreme organlarındandır. İki tanedir. Östrojen ve progesteron hormonu oluşumunu ve yumurtanın gelişimini sağlamaktadır.
Oligoemi

Kan damarlarında dolaşan kan kütlesinin azalması.
Over

Kadında yumurta üreten ve östrojen ve progesteron salgılayan üreme organı, yumurtalık.
Oligositemi

Kandaki biçimli hücrelerin, özellikle alyuvarların sayısındaki toplam hemoglobin miktanndan bağımsız azalma.
Ovulasyon

Kadınlarda yumurtalıklarda ovüm'ün (Yumurtanın) atılmasıdır. Ovülasyon genellikle adet dönemlerinin ortasına rastlayan 11-14. günler arasında olur.
Ovülasyon

Kadınlarda yumurtalıklarda ovüm'ün (Yumurtanın) atılmasıdır. Ovülasyon genellikle adet dönemlerinin ortasına rastlayan 11-14. günler arasında olur.
Ökaryot hücre

Zarla çevrili organelleri ve gerçek çekirdeği olan hücre.
Östradîyol

Kadın eşey özelliklerini sağlayan ve yumurtalıktan salgılanan hormon; erkekte de erbezlerinden bir miktar salgılanır.
Pace-maker

Kalp ritim bozukluklarında kalp kasının kasılmasını sağlamak amacıyla kullanılan ve ritmik elektrik uyarıları veren aygıtların ortak adı.
Pektoral kaslar

Göğüs kafesinin ön duvarında yer alan göğüs kasları.
Polimiyalji romatika (pmr)

Aslında kaslarda inflamasyon olmadığı halde, kas ağrısına (miyalji) yol açan romatizmal bir hastalık. PMR'nin özelliği, özellikle omuz ve uyluklarda şiddetli ve ağrılı sabah sertliğidir. Ek olarak, kafatası damarlarında (arterlerinde) temporal arterit adı verilen bir inflamasyon (damar iltihabı) da bulunabilir.
Polimiyozit

Kaslarda inflamasyona neden olan otoimmün bir hastalık, çoğunlukla omuz, kalça, uyluk bölgelerini ve daha az olmak üzere boyun kaslarını tutar. Eğer cildi de tutarsa, dermatomiyozit adını alır.
Palpitasyon

Kalp çarpıntısı.
Polisakkarit

Çok sayıda monosakkarit ya da şeker molekülünün birleşmesiyle oluşan yüksek molekül ağırlıklı bir madde.
Perikard

Kalbin çevresindeki zar kesesi"" (Perikardite bkz.)
Perikardit

Kalbi çevreleyen zarların inflamasyonu. Daha akut (kısa süreli) şekli ateş ve göğüs ağrısına neden olabilir ve zarlar arasında sıvı toplanabilir, bu da nefes darlığına yol açar; lupusta bu durum görülebilir.
Pankardit

Kalbin bütün zarlarının iltihabı.
Perikardiyosentez

Perikart kesesinin cerrahi girişimle delinmesi.
Pankreas

Karın boşluğunun üst tarafında ve bel omurlarının ön kısmında yerleşik bir organdır.Salgılarıyla sindirm fonksiyonuna yardımcı olur ve kan şekerini düzenler.
Perikardiyoskleroz

Perikartın fibrinli kalmlaşmasıyla ortaya çıkan hastalık.
Perikart

Kalbi bir kese gibi sararak örten zar.
Portakal kabuğu belirtisi

Memedeki tek kütleli kötü huylu tümörlerin oldukça tipik bir belirtisi.
Portal hipertansiyon

Kapı toplardamarı ve bunun dallan İçindeki kan basıncının artması.
Perimisyum

Kaslardaki lif demetlerini saran bağdoku kılıfı.
Perine

Kadınlarda vulva ile anüs, erkeklerde skrotum ile anüs arasındaki dış bölge
Potasemi

Kan plazmasındaki potasyum iyonu yoğunluğu.
Pansitopeni

Kanda alyuvar, akyuvar ve trombosit sayısında görülen azalma.
Prekanseröz

Bİr organ ya da dokuda ortaya çıkabilen, iyi huylu bir özellik taşıyan, ama olguların önemli bir yüzdesinde kısa ya da uzun bir süre sonra kötü huylu özellik kazanan lezyonları belirtmek için kullanılan terim.
Papiller kas

Kalp karıncıklarında bulunan kas oluşumu.
Periton

Karın içi organları çepeçevre saran, karın boşluğunun iç yüzünü örten zardır.
Periton (kann zan)

Kann boşluğunun içindeki organların yüzeyini ve karın boşluğu duvarım içeriden örten seröz zar.
Papillokarsinom

Kötü huylu papillom.
Periviserit

Kann içi organlan çevreleyen kann zarı boyunca yayılan kronik İltihabi süreç.
Presistolik

Kalple ilgili patolojik bir olgunun kalp döngüsüne göre diyastolun sonunda, yani sîstolün başlangıcından önce geldiğini belirtmek için kullanılan terim.
Prıst

Kandaki IgE (bak. immünglobülin E) düzeyinin belirlenmesi için kullanılan ve İngilizce "Paper Radio Immu-nosorbent Test" sözcüklerinin başharfleriyle adlandırılan bir laboratuvar incelemesi.
Parakardiak

Kalbin yanında, kalbe komşu.
Pika

Sindirilemeyen garip maddeleri (toprak, kumaş parçası, madeni cisim vb) yeme alışkanlığı.
Prokaryot hücre

Zarla çevrilmiş özel organelleri ve gerçek çekirdeği olmayan hücreler. Bakteriler ve mavi-yeşil algleri içine alan monera alemindeki canlılar.
Paramedikal

Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren.
Pileflebit

Kapı toplardamarının aktığı bölgede apandisit, dizanteri, karaciğer apsesi, omfalit (göbek iltihabı) gibi bir bakteri enfeksiyonuna bağlı olarak gelişen kapı toplardamarı iltihabı.
Pilor (mide kapısı)

Mide İle onikiparmakbağırsağı arasında yer alan geçiş bölümü.
Paranefrit

Karın zan arkasında, böbreğin yakınında bulunan bağ dokusunun akut ya da kronik iltihabı.
Paraneoplastiksendrom

Kanserli hastalarda tümör dokusundaki metabolizma sürecine ve bu dokudan salgılanan etken maddelere bağlı belirtiler.
Piramit (kayamsı parça, pars petroza)

Şakak kemiğinin önden arkaya ve içten dışa doğru uzanan dörtgen piramit biçimli parçası.
Paraproteinemi

Kan dolaşımında antikor proteinlerine (immünglobü-linler) benzeyen, ama onlar gibi etki göstermeyen özel-proteinlerin yüksek düzeyde bulunması.
Proteinemi (protidemi)

Kan plazmasındaki proteinlerin yoğunluğu.
Parazitemi

Kanda parazit bulunması.
Piyemi

Kanda irin oluşturan mikropların bulunması sonucunda ortaya çıkar yaygın enfeksiyon tablosu.
Protrombin (faktör ıı)

Karaciğerde üretilen, plazmada bulunan ve kanın pıhtılaşmasında önemli rol oynayan glikoprotein.
Piyoperikardiyum

irinli perikardit sırasında perikart boşluğunda oluşan iltihap birikimi.
Protrombin oranı

Kanın pıhtılaşma kapasitesini belirlemek amacıyla uygulanan laboratuvar testi.
Prurîtus (kaşıntı)

Deride kaşınma gereksinimi uyandıran, rahatsız edici özel duyu.
Parietal kemik

Kafatasının her iki yan tarafındaki kemiklere verilen isim.
Psikanaliz

Sigmund Freud'un (1856-1939) zihinsel bozuklukları iyileştirmek amacıyla ortaya attığı tedavi yöntemi.
Psikasteni

P. Janet'nin histerinin karşıtı bir nevroz biçimini belirtmek için kullandığı terim.
Platisma (boyun deri kası)

Boynun önünde, derinin hemen altında yer alan kas.
Plazma

Kan ve lenfin sıvı bölümü
Plazma (kan plazması)

İçinde kan hücrelerinin yüzdüğü soluk renkli sıvı. Mineral tuzları, protein ve eser elementleri de içerir.
Parotis (kulakaltı tükürük bezi)

Dışkulak yolunun altında, altçene köşesinin gerisindeki büyük tükürük bezi.
Plazma genişleticiler

Kan kaybına bağlı kan hacminin azalması durumunda hızlı hacim genişlemesi sağlamak amacıyla kullanılan, doğal ya da yapay jelatinsi maddelerden (koloitler) hazırlanmış çözeltiler.
Parotitis

Kabakulak.
Plazma kinini

Kan plazmasında ve çeşitli dokularda bulunan peptit bileşikler sınıfı.
Paryetal bölge (yankafa bölgesi)

Kafatasının tavanında simetrik olarak çift yanlı ara bölümü oluşturan anatomik bölge.
Paryetal kemik (yankafa kemiği)

Kafatasının yan ve üstünün büyük bölümünü oluşturan, dörtgen biçimli kemik.
Pletora

Kan hacminin, özellikle de alyuvarların arttığı patolojik durum.
Psoas (bel kası)

Karnın arka duvarında yer alan iki kasa verilen ad.
Psödokolinesteraz

Karaciğer tarafından salgılanan bir enzim.
Patella (dizkapağı kemiği)

Yassı, 2-4 cm çapında yuvarlak kemik; Ön yüzü dışbükey, arka yüzü içbükeydir.
Plika

Dokulardaki bir kıvrım, kabarıklık ya da kalınlaşmayı ifade etmek için embriyoloji ve anatomide kullanılan terim.
Pubalji

Kasık bölgesinde ortaya çıkan, genellikle iltihap kökenli ağrılar.
Pubik bölge

Karnın ön bölümünde, kalça kemiğinin alt kenan ile dış cinsel organların Üst kenan arasında kalan bölge.
Pnömoperikardiyum

Kalp dış zan (perikart) boşluğunda gaz bulunması.
Pnömoperitonyum

Kann zan (periton) boşuğunda gaz bulunması, içi boş bir iç organın yırtılması (örneğin peptik ülser nedeniyle mide delinmesi) sonucunda, karnın delici yaralanmaları sonucunda ya da cerrahi girişim sonrasında ortaya çıkabilir.
Pnömoretroperitonyum

Karın zarı (periton) arkası boşluklara oksijen gazı verilmesi.
Quick testi

Karaciğer işlevlerini, daha doğru bir deyişle karaciğerin antma kapasitesini ölçmeyi sağlayan bir inceleme yöntemi.
Radikal

Sebebe yönelik, köklü.
Radikalji

Omurilikten çıkan sinir köklerinin çeşitli lezyonlara bağlı tahrişi sonucunda ortaya çıkan ağrı.
Rekabet

Karşıt olması gerekmeyen iki işlevin ters orantılı ilişkisi.
Rezidüel

Kalan, artan. ( Örn. Rezidüel İdrar; İdrar yapıldıktan sonra çıkartılamıyarak geride kalan idrar.)
Rekalsifikasyon zamanı

Pıhtılaşma zamamyla eşdeğer bir İnceleme.
Rektum

Kalın bağırsağın anüsle sonlanan düz kısmı.
Rektum (düzbağırsak)

Kalınbağırsağın "S" biçimimde kıvrım yapan bölümüyle (sigmoit kolon) anüs arasındaki son parçası.
Rektus kası (doğru kas)

Vücutta gözküresinin, boynun, uyluğun kası karnın doğru kasları gibi birçok iskelet kasını adlandırmak için kullanılan terim.
Perikard

Kalbin çevresindeki zar kesesi"" (Perikardite bkz.)
Perikardit

Kalbi çevreleyen zarların inflamasyonu. Daha akut (kısa süreli) şekli ateş ve göğüs ağrısına neden olabilir ve zarlar arasında sıvı toplanabilir, bu da nefes darlığına yol açar; lupusta bu durum görülebilir.
Pankardit

Kalbin bütün zarlarının iltihabı.
Perikardiyosentez

Perikart kesesinin cerrahi girişimle delinmesi.
Pankreas

Karın boşluğunun üst tarafında ve bel omurlarının ön kısmında yerleşik bir organdır.Salgılarıyla sindirm fonksiyonuna yardımcı olur ve kan şekerini düzenler.
Perikardiyoskleroz

Perikartın fibrinli kalmlaşmasıyla ortaya çıkan hastalık.
Perikart

Kalbi bir kese gibi sararak örten zar.
Portakal kabuğu belirtisi

Memedeki tek kütleli kötü huylu tümörlerin oldukça tipik bir belirtisi.
Portal hipertansiyon

Kapı toplardamarı ve bunun dallan İçindeki kan basıncının artması.
Perimisyum

Kaslardaki lif demetlerini saran bağdoku kılıfı.
Perine

Kadınlarda vulva ile anüs, erkeklerde skrotum ile anüs arasındaki dış bölge
Potasemi

Kan plazmasındaki potasyum iyonu yoğunluğu.
Pansitopeni

Kanda alyuvar, akyuvar ve trombosit sayısında görülen azalma.
Prekanseröz

Bİr organ ya da dokuda ortaya çıkabilen, iyi huylu bir özellik taşıyan, ama olguların önemli bir yüzdesinde kısa ya da uzun bir süre sonra kötü huylu özellik kazanan lezyonları belirtmek için kullanılan terim.
Papiller kas

Kalp karıncıklarında bulunan kas oluşumu.
Periton

Karın içi organları çepeçevre saran, karın boşluğunun iç yüzünü örten zardır.
Periton (kann zan)

Kann boşluğunun içindeki organların yüzeyini ve karın boşluğu duvarım içeriden örten seröz zar.
Papillokarsinom

Kötü huylu papillom.
Periviserit

Kann içi organlan çevreleyen kann zarı boyunca yayılan kronik İltihabi süreç.
Presistolik

Kalple ilgili patolojik bir olgunun kalp döngüsüne göre diyastolun sonunda, yani sîstolün başlangıcından önce geldiğini belirtmek için kullanılan terim.
Prıst

Kandaki IgE (bak. immünglobülin E) düzeyinin belirlenmesi için kullanılan ve İngilizce "Paper Radio Immu-nosorbent Test" sözcüklerinin başharfleriyle adlandırılan bir laboratuvar incelemesi.
Parakardiak

Kalbin yanında, kalbe komşu.
Pika

Sindirilemeyen garip maddeleri (toprak, kumaş parçası, madeni cisim vb) yeme alışkanlığı.
Prokaryot hücre

Zarla çevrilmiş özel organelleri ve gerçek çekirdeği olmayan hücreler. Bakteriler ve mavi-yeşil algleri içine alan monera alemindeki canlılar.
Paramedikal

Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren.
Pileflebit

Kapı toplardamarının aktığı bölgede apandisit, dizanteri, karaciğer apsesi, omfalit (göbek iltihabı) gibi bir bakteri enfeksiyonuna bağlı olarak gelişen kapı toplardamarı iltihabı.
Pilor (mide kapısı)

Mide İle onikiparmakbağırsağı arasında yer alan geçiş bölümü.
Paranefrit

Karın zan arkasında, böbreğin yakınında bulunan bağ dokusunun akut ya da kronik iltihabı.
Paraneoplastiksendrom

Kanserli hastalarda tümör dokusundaki metabolizma sürecine ve bu dokudan salgılanan etken maddelere bağlı belirtiler.
Piramit (kayamsı parça, pars petroza)

Şakak kemiğinin önden arkaya ve içten dışa doğru uzanan dörtgen piramit biçimli parçası.
Paraproteinemi

Kan dolaşımında antikor proteinlerine (immünglobü-linler) benzeyen, ama onlar gibi etki göstermeyen özel-proteinlerin yüksek düzeyde bulunması.
Proteinemi (protidemi)

Kan plazmasındaki proteinlerin yoğunluğu.
Parazitemi

Kanda parazit bulunması.
Piyemi

Kanda irin oluşturan mikropların bulunması sonucunda ortaya çıkar yaygın enfeksiyon tablosu.
Protrombin (faktör ıı)

Karaciğerde üretilen, plazmada bulunan ve kanın pıhtılaşmasında önemli rol oynayan glikoprotein.
Piyoperikardiyum

irinli perikardit sırasında perikart boşluğunda oluşan iltihap birikimi.
Protrombin oranı

Kanın pıhtılaşma kapasitesini belirlemek amacıyla uygulanan laboratuvar testi.
Prurîtus (kaşıntı)

Deride kaşınma gereksinimi uyandıran, rahatsız edici özel duyu.
Parietal kemik

Kafatasının her iki yan tarafındaki kemiklere verilen isim.
Psikanaliz

Sigmund Freud'un (1856-1939) zihinsel bozuklukları iyileştirmek amacıyla ortaya attığı tedavi yöntemi.
Psikasteni

P. Janet'nin histerinin karşıtı bir nevroz biçimini belirtmek için kullandığı terim.
Platisma (boyun deri kası)

Boynun önünde, derinin hemen altında yer alan kas.
Plazma

Kan ve lenfin sıvı bölümü
Plazma (kan plazması)

İçinde kan hücrelerinin yüzdüğü soluk renkli sıvı. Mineral tuzları, protein ve eser elementleri de içerir.
Parotis (kulakaltı tükürük bezi)

Dışkulak yolunun altında, altçene köşesinin gerisindeki büyük tükürük bezi.
Plazma genişleticiler

Kan kaybına bağlı kan hacminin azalması durumunda hızlı hacim genişlemesi sağlamak amacıyla kullanılan, doğal ya da yapay jelatinsi maddelerden (koloitler) hazırlanmış çözeltiler.
Parotitis

Kabakulak.
Plazma kinini

Kan plazmasında ve çeşitli dokularda bulunan peptit bileşikler sınıfı.
Paryetal bölge (yankafa bölgesi)

Kafatasının tavanında simetrik olarak çift yanlı ara bölümü oluşturan anatomik bölge.
Paryetal kemik (yankafa kemiği)

Kafatasının yan ve üstünün büyük bölümünü oluşturan, dörtgen biçimli kemik.
Pletora

Kan hacminin, özellikle de alyuvarların arttığı patolojik durum.
Psoas (bel kası)

Karnın arka duvarında yer alan iki kasa verilen ad.
Psödokolinesteraz

Karaciğer tarafından salgılanan bir enzim.
Patella (dizkapağı kemiği)

Yassı, 2-4 cm çapında yuvarlak kemik; Ön yüzü dışbükey, arka yüzü içbükeydir.
Plika

Dokulardaki bir kıvrım, kabarıklık ya da kalınlaşmayı ifade etmek için embriyoloji ve anatomide kullanılan terim.
Pubalji

Kasık bölgesinde ortaya çıkan, genellikle iltihap kökenli ağrılar.
Pubik bölge

Karnın ön bölümünde, kalça kemiğinin alt kenan ile dış cinsel organların Üst kenan arasında kalan bölge.
Pnömoperikardiyum

Kalp dış zan (perikart) boşluğunda gaz bulunması.
Pnömoperitonyum

Kann zan (periton) boşuğunda gaz bulunması, içi boş bir iç organın yırtılması (örneğin peptik ülser nedeniyle mide delinmesi) sonucunda, karnın delici yaralanmaları sonucunda ya da cerrahi girişim sonrasında ortaya çıkabilir.
Pnömoretroperitonyum

Karın zarı (periton) arkası boşluklara oksijen gazı verilmesi.
Quick testi

Karaciğer işlevlerini, daha doğru bir deyişle karaciğerin antma kapasitesini ölçmeyi sağlayan bir inceleme yöntemi.
Radikal

Sebebe yönelik, köklü.
Radikalji

Omurilikten çıkan sinir köklerinin çeşitli lezyonlara bağlı tahrişi sonucunda ortaya çıkan ağrı.
Rekabet

Karşıt olması gerekmeyen iki işlevin ters orantılı ilişkisi.
Rezidüel

Kalan, artan. ( Örn. Rezidüel İdrar; İdrar yapıldıktan sonra çıkartılamıyarak geride kalan idrar.)
Rekalsifikasyon zamanı

Pıhtılaşma zamamyla eşdeğer bir İnceleme.
Rektum

Kalın bağırsağın anüsle sonlanan düz kısmı.
Rektum (düzbağırsak)

Kalınbağırsağın "S" biçimimde kıvrım yapan bölümüyle (sigmoit kolon) anüs arasındaki son parçası.
Rektus kası (doğru kas)

Vücutta gözküresinin, boynun, uyluğun kası karnın doğru kasları gibi birçok iskelet kasını adlandırmak için kullanılan terim.
Replikasyon

DNA'nın kendini eşlemesi.
Rinofarinks (burun-yutak)

Kafa tabanıyla yumuşak damak arasında yer alan yutağın üst bölümü; burun kanalının yutağa bağlandığı bölge.
Rahim Ağzı Kanseri

Kadın rahmi gövde ve rahim ağzı kısımlarından oluşur. Rahim ağzı rahmin doğum sırasında genişleyerek bebeğin çıkmasını sağlayan kısmıdır. Bu kısmı oluşturan hücrelerin anarmal bölünmesi ve üremesi sonucunda rahim ağzı kanseri oluşur.

Belirtiler

Cinsel temas sırasında kanama veya ağrı, anormal vajinal akıntı veya kanama, bel ve kasık ağrıları en sık belirtileridir

Tanı

Cinsel yaşamın başladığı yaştan itibaren kadınlar her yıl düzenli olarak kadın-doğum uzmanı tarafından muayene edilmelidir. Düzenli aralıklarla rahim ağzı ve hazne akıntısından alınan örnekler patolog tarafından incelenir. Bu sayede kanser oluşmadan önce veya çok erken evrede tanı koymak mümkündür. Erken tanı konan hastalar tamamen iyileşir.

Tedavi

Hastalığın yaygınlığı tedavinin şeklini belirler. Hastalığın evresine göre cerrahi, radyoterapi, radyoterapiyle eşzamanlı kemoterapi veya sadece kemoterapi uygulanabilir. Cerrahi tedavi yerleşimi rahim ağzı bölgesinde sınırlı tümörlerde uygulanır. Bu girişim tümörün boyutuna göre küçük cerrahi tekniklerden (biopsi), tüm rahim, rahim ağzı ve lenf bezlerinin alındığı (histerektomi ve lenfodenektomi) büyük cerrahi tekniklere kadar değişmektedir. Radyoterapi rahim ağzı kanserinin her aşamasında uygulanabilen tedavi yöntemidir.Rahim ağzında sınırlı tümölerde cerrahi veya radyoterapi ile şifa oranları benzerdir. Ayrıca radyoterapinin etkisini arttırmak amacıyla radyoterapiyle birlikte kemoterapi uygulanabilir. Bu durumda radoterapinin yanetkileri artabilir.

Öneriler

Düzensiz adet kanamaları olan kadınlar mutlaka bir kadın hastalıkları uzmanına başvurmaları gerekir.

Rahim Kanseri

Rahim kanseri en sık rahmin iç tabakasını oluşturan endometrium dediğimiz tabakasından gelişmektedir.

Belirtiler

En önemli belirtisi menapoz sonrası görülen kanamadır.Menapoz öncesinde ise uzayan veya aşırı veya düzensiz adet kanamaları olan kadınlar mutlaka bir kadın hastalıkları uzmanına başvurmaları gerekir. Hastalık ilerlemişse karında şişkinlik, sarılık dışkılama güçlüğü gibi belirtiler bulunabilir.

Tanı

Rahim kanseri, hazneden (vajina) kanamanın hastayı uyarması nedeni ile erken dönemde teşhis edilir. Hastalığın erken teşhisi için kadınlar mutlaka yılda bir kez kadın hastalıkları uzmanı tarafından muayene edilmelidir. Rahim kanseri şüphesi olan kadınlardan jinekolojik muayene sonrasında küretaj yapılarak parça alınır. Küretaj materyali patolog tarafından incelenir. Kanser hücrelerinin görülmesi ile tanı konur.

Tedavi

Rahim kanserinin ana tedavisini cerrahi oluşturmaktadır. Patoloji sonucuna göre tekrarlama ihtimali yüksek olan hastalarda cerrahinin ardından radyoterapi (ışın tedavisi) uygulanır. Tümörü ilerlemiş veya cerrahi yapılamayan hastalarda tek başına radyoterapi de bir tedavi seçimidir. Hormon tedavisi ve kemoterapi rahim kanserinde sık uygulanan tedavi yöntemleri değildir. İlerlemiş hastalıkta tümörün özelliklerine göre hormon tedavisi veya kemoterapiye başvurulur.

Öneriler

Menapoz öncesinde ise uzayan veya aşırı veya düzensiz adet kanamaları olan kadınlar mutlaka bir kadın hastalıkları uzmanına başvurmaları gerekir.

Romatalji (romatizma ağnsı)

Kas ya da eklemdeki romatizmadan kaynaklanan ağrıyı belirten genel terim
Retina (ağtabaka)

Işığa duyarlı alıcıların bulunduğu göz katmanı.
Reflü (geriye akma)

Kapakçık ya da büzgen kası bulunan bir organ içindeki sıvının, bu yapılarının yetersizliği nedeniyle geriye akması.
Serüloplazmin

Kan plazmasında bulunan protein.
Servikal spondiloz

Eklem aşınması ve yırtılmasının neden olduğu boyun ağrısı.
Saç

Kafa derisini örten kıl türü.
Saç ve sakal ağarması

Yaş ilerledikçe saça ve sakala rengini veren maddenin yapımı azalır, bir süre sonra da tamamen kesilir. Kumral ve kızıl saçlar, daha erken beyazlaşır. Genç yaşlarda görülen beyazlaşmalar ise, ırsidir. Tedavisi yoktur.
Ses kaybı

Sesin tamamen kaybolmasına, tıp dilinde afoni denir. Tam veya kısmi olabilir. Nedeni, boğaz veya gırtlak hastalıkları, konuşma kaslarını kontrol eden sinirlerin hastalanması veya sinir bozukluğudur.Tedaviye geçmeden önce, gerçek nedeni bulmak gerekir. 1-2 gün içinde geçmeyen ses kayıplarında doktora başvurmak gerekir.
Saçların kepeklenmesi

Kafatası derisi üzerinde meydana gelen gevşek pul şeklindeki kabuklara kepek denir. Kuru ve yağlı olmak üzere iki çeşidi vardır. Yağlı sarımtırak görünüşteki kepeklenmeye, tıp dilinde sebore denir.Nedeni, derinin en üst kısmında bulunan tabakanın, ürettiği fazla parçalardır. Bunlar, çoğunlukla saçlar tarandığı zaman dökülür.Tedavinin ilk şartı; temizlik ve fazla miktarda unlu şeyler yememektir.
Sezaryen ameliyatı

Karın ön duvarı ve dölyatağı duvarında açılan bir kesiy-le bebeğin ve etene, göbek kordonu, amniyon zan gibi eklerinin çıkarılmasına dayanan cerrahi girişim.
Sezeryan

Karında bir kesi yapılarak bebeğin rahimden cerrahi yolla çıkarılması.
Sol Kalp Yetmezliği

Hastada nefes darlığı ve kuru öksürük vardır. Geceleri daha zor nefes alır. Çarpıntı, baygınlık ve terleme görülebilir. Buna kalp astımı adı verilir. Nedeni; aort veya mitral kapaklarının hastalanması veya koroner rahatsızlığıdır.
Safra

Karaciger tarafından salgılanan, yeşilimsi kahverengi bir sıvıdır.Safra, kısmen yağ sindirimine yarayan bir salgı, kısmende eskimiş alyuvarların tahrip olmaları sonucu oluşmuş bir atılma ürünüdür.
Sfenoit (kamamsı) kemikc

Kafatası tabanının ön orta bölümünde yer alan kemik.
Soleus kası (nalınsı kas)

Bacak arkasında yer alan bir kas.
Safra kesesi

Karaciğerden salgılanan safranın toplandığı, karacigerin alt kısmında bulunan torba şeklinde bir organ-dır.Kesenin görevi, safrayı depolayıp, yoğunlaştırmak, ve gerekli aralıklarla oniki parmak barsağına safra salgılamaktır.
Sferositoz

Kanda, sferosit adı verilen küremsi alyuvar sayısının artmasıyla ortaya çıkan hastalık durumu.
Sfînkter (büzgen kas)

Lifleri bir deliğin çevresini halka biçiminde saran çizgili ya da düz kaslan tanımlamak için kullanılan anatomik terim.
Solunum kasları

Kasılıp gevşeyerek göğüs kafesinde hacim değişikliğini, böylece havanın akciğerlere giriş-çıkışını sağlayan kaslar.
Solunum katsayısı

Çeşitli metabolik süreçler sırasında, hücre ve dokularda besinlerin yanmasıyla (hücre solunumu) ortaya çıkan karbon dioksit hacminin bu iş için birim zamanda harcanan oksijen hacmine oranı.
Sağ Kalp Yetmezliği

Hastanın ayak ve ayak bilekleri şişer. Buralara, parmakla bastırılınca bir süre çukur kalır. El, ayak ve yüzde morarmalar; hazımsızlık ve iştahsızlık görülür. Nedeni, mitral kapağı hastalığı, müzmin bronşit veya doğuştan olan kalp hastalığıdır.Kaonjestij Kalp Hastalığı : Sağ ve sol kalp yetersizliği bir arada olduğu zaman görülür. Nedeni aort veya mitral kapaklarının hastalanması, müzmin bronşit veya akciğer hastalıkları, romatizma ve tiroid hastalıklarıdır.Aşağıdaki tavsiyelere uymak gerekir:- Sigara içmeyin- Yemeklere fazla tuz koymayın- Uykularınızı ihmal etmeyin- İstirahat edin ama devamlı olarak yatmayın- Sinirlenmeyin, üzülmeyin, her şeyi kendinize dert etmeyin
Somatomedin

Karaciğerde Üretilen ve farklı biyolojik etkinlikleri yerine getiren düşük molekül ağırlıklı (7.000-11.000) peptit grubu.
Sakal iltihabı

Sakal kılının kolayca koparılması ve kopan kılın ucunda da cerahat damlacığı görülmesi şeklinde ortaya çıkan bir hastalıktır. Tıp dilinde sikozis denen bu hastalığa, stafilokok cinsi mikroplar neden olur.
Sakkaraz (invertaz)

Sakkarozun bağırsaktaki sindiriminde rol oynayan enzim.
Sakkaroz

Şekerkamışı ya da şeker pancarından elde edilen sıradan şeker.
Sigmoidît

Kalınbağırsağın sigmoit kolon bölümünün iltihabı.
Sperm yıkama

Semen sıvısından spermin ayrılması tekniğidir.
Spermatik kordon

Kann zarı dışında teslis zarlarını, sperm kanalını, erbezi kesesine giren ve çıkan kan damarlarını, sinirleri İçeren kordon.
Spermatozoon

Kadın yumurtasını dölleme yeteneği olan erkek cinsiyet hücresi; sperm. Testilerde üretilir ve semenin içinde bulunur.
Silikat

 Kuvvetli emicilik ve kalınlaştırıcılık özellikleri olan inorganik bir tuz.
Sandal kemik (kayıksı, navikiiler, skafoit kemik)

Vücutta ikisi ellerde, ikisi ayaklarda olmak üzere dört adet sandal kemik vardır.
Silvius kanalı

Mezensefalonun içinde bulunan, beyinde üçüncü karıncık ile dördüncü karıncığı birleştiren ve yukarıdan aşağıya doğru uzanan küçük kanal.
Splanknik

Karın boşluğundaki organlann yerini belirtmek için kullanılan anatomik terim (Örneğin splanknik alan, splanknik sinirler).
Santorini kanalı

Splanknoptoz (viseroptoz)

Karnın içinde bulunan çeşitli iç organları (mide, bağırsak, karaciğer, böbrek) yerlerinde tutan askıların ya da araçların gevşemesi.
Sarılık (ikter)

Kandaki bilirubin düzeyinin yükselmesine bağlı olarak mukoza ve derinin sararması.
Sarkolemma

Kas telini saran zar.
Sindirim sistemi kanamaları

Gerçekleşme yerine göre üst, alt ve tüm sindirim sisteminin kanamaları olarak nitelenen kanamalar.
Sartoryus kası (terzi kası)

Uyluğun ön bölümünde yer alan çizgili kas.
Savunma mekanizmaları

İmmünolojide, vücudun bakteri, virüs, organik madde gibi yabancı etkenlerin saldırısından korunmak için harekete geçirdiği süreçler.
Scarpa üçgeni

Kasık bağı (Ügamentum inguinale), sartoryus(*) kası ve uzun uzaklaştırıcı kas (adduktor longus) arasındaki, içinden uyluk atar ve toplar damarının geçtiği ve uyluğun Ön üst bölümünde yer alan anatomik bölge.
Schick testi

Kan serumunda difteri toksinine karşı oluşmuş antikor-lann varlığını göstermek İçin kullanılan test.
Stereotaksis

Kafatasında matkapla açılan deliklerden sokulan elektrotlarla ya da sondalarla beynin belirli noktalanna ulaşmayı sağlayan cerrahi işlem.
Sekans*

Nükleotidlerin dizilişi.
Stereotip

Katı, ayrımsız, basite İndirgenmiş, kalıplaşmış (basmakalıp) genelleme.
Sinüzoit

Karaciğer, dalak gibi bazı iç organlarda ve kemik iliğinde bulunan, kılcal damarlar gibi küçük boyutlu, boşluğu düzensiz olarak genişlemiş borucuk ya da kan damarlarına verilen ad.
Siroz

Karaciğer dokularının harap olması ve karaciğerin sertleşmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Tıp dilinde cirrhosis denir. Beslenme, hazımsızlık ve fazla miktarda alkol bazen de safra yollarının tıkanması sonucu görülür. Hastanın karnı su toplar, ayak bilekleri şişer, iştahı azalır ve arasıra da kusar.
Siroz karnen

Karaciğerde siroz zemininde gelişen kötü huylu tümör.
Sternokleidomastoit kası

Boynun yan kası.
Sistol

Kalp kasının kasıldığı dönem
Stres

Kanadalı biyokimyacı H. Selye'nin bir organizmanın denge durumunun bozulmasını belirtmek için kullandığı terim.
Stypeven zamanı

Kanda yapılan bir laboratuvar incelemesi.
Sepsis

Kana geçen enfeksiyonun tüm organlara yayılması. Böyle bebekler genelde sepsis adı verilen ayrı serviste tedavi edilirler.
Septisemi

kanda, hastalığa neden olan mikroorganizmaların bulunması, kan zehirlenmesi olarak da bilinir.
Subkarinal

Karinanın altında. (Karina: Trakea'nın ikiye ayrıldığı yere verilen isim)
Serbest radikaller

 İç ve dış etkenlerle cilt dokusunda oluşan ve sabit olmayan moleküler parçacıklardır. Serbest radikaller, hücrelere saldırarak yapılarını bozar.
Serbest tiroksin (ft4)

Kandaki taşıyıcı proteinlere bağlı olmayan T4 hormonu. Tiroksin hormonunun, metabolik olarak etkin biçimidir.
Serbest triyodotironin (ft3)

Kandaki taşıyıcı proteinlere bağlı olmayan T3 hormonu.
Siyanoz

Kanda oksijen satürasyonunun düşük olmasına bağlı derinin, dil ve dudakların morumsu renkte olmasıdır. Siyanoz gözlenen tüm bebekler hastahaneye sevk edilir. İlk iki günde el ve ayak uçlarında hafif morluk olabilir. Bu normal bir durumdur.
Siyatik

Kalça kemiğinin siyatik çentiği, siyatik atardamar, siyatik sinir, siyatik delik, siyatik diken gibi çeşitli yapıların adlandırılmasında kullanılan anatomik terim.
Skafoit kemik

sandal kemik
Seroloji

Kanda antijenler ile antikorlar arasında olası tanı ve tedavi uygulamaları sonucunda ortaya çıkan bağışıklık reaksiyonlannı inceleyen disiplin.
Skalen kas sendromu

Brakiyal pleksus (kol sinir ağı) ve köprücükaltı atardamarın birinci kaburga karşısında baskıya uğraması ve gerilmesi sonucu kollarda damarsal ve sinirsel bozukluğun belirdiği sendrom.
Skalen kaslar

Boynun yan bölgesinde yer alan çizgili kaslar.
Skapula

Kürek kemiği
Skarifîkasyon

Tedavi ya da aşılamada olduğu gibi hastalıkları önleme amacıyla derinin en yüzeysel bölgelerinde küçük bir yara açılması.
Sklera (gözakı, serttabaka)

Gözün en dış katmanını oluşturan, bağdoku yapısındaki zar.
Serum

Kanın, pıhtılaşmasından sonra hücrelerinden ayrılmış, açık sarı renkli sıvı kısmı.
Süt kabukları

Bazı süt çocuklarında, besinler başta olmak üzere deği-Şik maddelere karşı (örneğin süt yağlan) ortaya çıkan aşın duyarlılığın ya da alerjinin belirtisi olarak, deride görülen oluşum.
Serum globülini

Kan plazmasında ya da fibrinojenden arınmış plazmadan oluşan serumda bulunan protein.
Serum-protein elektroforezi

Kan serumundaki proteinlerin elektroforez(*) yöntemiyle ayrıştırılmasın! sağlayan yöntem.
Şakak kemiği

temporal kemik
Şok

Kan basıncının aşın düşmesi, kalp atım hızının artması, derinin soğuması, vücudun çevrel bölümlerinin morarması, solunum ve duyumun bozulması, idrar çıkarmada anüriye varabilen azalma ile ortaya çıkan karmaşık klinik sendrom.
Transferrin

Kanda bulunan ve demirin taşınmasını sağlayan beta-globülin türü protein.
Transferrinemi

Kandaki transferrin(*) miktarı.
Transfüzyon

kan ya da kan ürünlerin nakli.
Takata-ara testi

Kan plazması ya da beyin-omurilik sıvısında albümin ile globülin arasındaki oran değişikliklerini İncelemeye yönelik test.
Tibia (kaval kemiği)

Sağ ve sol bacakta yer alan ve fibula (kamış kemiği) ile birlikte alt bacağın iskeletini oluşturan kemik.
Translokasyon

Kromozomun bir parçasının kopup başka bir kromozoma eklenmesi şeklinde olan kromozom mutasyonu.
Takvim tutma

Kadının adet kanamaları ve yumurtlama günleri esas alınarak, riskli günlerde cinsel ilişkiye girmeyerek uyguladığı doğum kontrol yöntemi.
Talasemi

Kalıtsal bir kan hastalığıdır.akdeniz kıyılarında yaşayanlarda daha sık görülür.
Trapez kas (yamuk kas)

Sırtta yer alan üçgen biçimli kas. îçte artkafa kemiğinin ense bağına ve 10-11.
Travesti

Karşı cinsin giysilerini kullanarak ve cinsel rolünü üstlenerek cinsel hazza ulaşan kişi.
Travestizm (transvestizm)

Karşı cinsin kılığına girme biçiminde ortaya çıkan bir tür cinsel sapma.
Tansiyon

Kan basıncına tansiyon denir. Kalp her kasılışında belirli miktardaki kanı atardamarlara pompalar. Bu sırada da, kan basıncı en yüksek seviyeye çıkar. Buna büyük tansiyon denir. Kalbin iki kasılışı arasında geçen zaman içinde ise, kan basıncı en düşük seviyeye iner. Buna da küçük tansiyon denir. Büyük tansiyon ile küçük tansiyon arasındaki fark da nabız basıncını gösterir.Tansiyon yaşa bünyeye ve tansiyon ölçüldüğü andaki ruhi veya bedeni duruma göre farklılık gösterir. Yaşlandıkça tansiyon yükselmesi normaldir.
Taşiaritmi

Kalp atımlarının mutlak düzensizliğiyle ortaya çıkan kalp ritim bozukluğu.
Taşikardi

Hızlı kalp atışı
Tavukkarası

Az aydınlık yerlerde, görememek şeklinde ortaya çıkan bir çeşit göz hastalığıdır.
Triküspit kapağı

Sağ karıncık ile sağ kulakçık arasındaki kalp kapağı.
Triküspît kapak

Sağ kulakçık ile sağ karıncığı birleştiren kalp kapakçığı.
Teka

Gözle görülebilen (örneğin kafatası kemiklerinin tümü) ya da mikroskopla seçilebilen (Örneğin yumurtalıktaki foliküllerin duvarını oluşturan hücre katmanları) ve koruyucu kılıf işlevi olan yapıların anatomideki ortak adı.
Telekardiofon

Kalp seslerini hastadan uzakta dinleten alet.
Triseps (üç başlı kas)

Biri kolda, öbürü bacakta yer alan ve bir ucunda tutunmaya yarayan üç baş bulunan kasların ortak adı.
Telekardiyografi

Göğüs kafesinin ön-arka düzlemde radyolojik olarak incelenmesi.
Trokanter

Uyluk kemiğinin üst ucundaki iki tümseğin ortak adı.
Toksikoz

Kanda toksik maddelerin bulunmasına bağlı belirtilerin tümünü anlatmak için kullanılan terim.
Trokar

Saplı, ucu keskin bir çubuk ile daha kısa metal bir kılıftan oluşan, çeşitli boylardaki büyüklükte cerrahi alet.
Temporal bölge (şakak bölgesi)

Kafatasının göz ile kulak arasında yer alan anatomik bölgesi.
Temporal kemik (şakak kemiği)

Artkafa (oksipital), yankafa (paryetal) ve sfenoit kemikler arasında yer alan çift ve simetrik kafatası kemiği; üç değişik bölümün kaynaşmasından oluştuğundan çok düzensiz bir biçimi vardır.
Trombin zamanı

Kanda yapılan ve kanın pıhtılaşmasını inceleyen bir la-boratuvar yöntemi.
Tendon

Kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar.
Topikal

Vücudun belirli bir yüzeyi ile ilgili.
Tromboplastra (trombokinaz, faktör ııı)

Kanda protrombinin trombine dönüşümünü sağlayan pıhtılaşma faktörlerinden biri.
Trombosit

Kanın pıhtılaşmayı sağlayan, zedeli damarı tıkayarak kanamayı durduran hücresi.
Trombositler

Kanda bulunan disk şeklindeki hücreler, bir kanama olduğu zaman kanın pıhtılaşmasına yardım ederler.
Trombositopeni

Kandaki trombosit sayısının 150.000'İn altına inmesiyle ortaya çıkan durum.
Trombositoz

Kandaki trombositlerin belirgin artışı.
Tromboz

Kan damarlarının pıhtı veya ateron (kolesterol) plakları oluşarak tıkanmasıdır.
Total lipit

Kandaki toplam lipit(*) miktarının ölçüldüğü inceleme.
Tunîka

Bir organı örten ya da boru yapısındaki bir organın iç boşluğunu döşeyen yapılan belirtmek için kullanılan terim.
Turnike

Kanamayı durdurmak için kol ya da bacak üzerina sarılarak sıkılan ber bandaj ya da diğer bir araç.
Transeksüel

Karşı cinse ilgi gösteren, tıbbi müdahale ile cinsiyetini değiştiren kişi.
Unutkanlık

Olayları ya da adlan anımsayamama durumu.
Üfürüm

Kalbin, atardamarlann ya da dışanyla İlişkili içi hava dolu boşlukların (gırtlak, solunum yolları, akciğerdeki oyuklar vb) dinlenmesiyle işitilebilen gürültü.
Ürisemi

Kandaki ürik asit içeriği.
Üremi

Kandaki üre oranının normalin üzerinde olması halidir.
Üremi

Karaciğerde meydana gelip, kan vasıtasıyla böbreklere taşınan ve idrarla dışarı atılan zararlı maddelere üre denir. Ürenin, idrarla dışarıya atılmayıp, vücutta kalmasından meydana gelen hastalığa da üremi denir. Nedeni, böbrek hastalıkları ve prostat büyümesidir.Hastada devamlı baş ağrısı, görme bulanıklığı, hıçkırık, gündüzleri uyuma ihtiyacı ve geceleri de uykusuzluk görülür. Vakit kaybetmeden tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Ayrıca tedaviye yardımcı omak amacıyla hastanın üşütmemesi, yorulmaması, düzenli beslenmesi, sigara veya alkolü bırakması gerekir.
Vaskülopati

Kan damarları hastalıklarını nedenlerinden, hastalanan bölgeden ve ortaya çıkan belirtilerden bağımsız olarak anlatan genel terim.
Vajen

Kadın cinsel organı.
Viremi

Kanda virüs varlığını belirtmek için kullanılan terim.
Vajina

Kadının cinsel organı
Virilizm

Kadında erkeğe özgü cinsel Özelliklerin ortaya çıkmasıyla belirlenen patolojik durum.
Vazomotor etkinlik

Kan damarlarında büzülme ve genişleme hareketleri.
Vektokardiyografi

Kalbin elektriksel etkinliğini inceleme yöntemi.
Vital kapasite

Solunum sırasında soluk alıp verme zorlanarak en yüksek düzeyde yapıldığında alınabilen en yüksek hava miktarı.
Valvül (kapakçık)

îçi boş bir organda, sıvının geri kaçmasını engelleyerek tek yönde akmasını sağlayan anatomik oluşumlar için kullanılan terim.
Ventilasyon (havalanma)

Kapalı ortamlarda havanın doğal ya da yapay olarak yenilenmesi, içinde insan bulunan bir ortamda hava korbon dioksit miktarının artması ve oksijenin azalması sonucu giderek kirlenir.
Valvülektomi

Kalpte yıkıma uğramış bir ya da daha fazla kapakçığı çıkarmak için yapılan cerrahi girişim.
Valvülopati

Kalp kapakçıklarından (valvül) bir ya da birden fazlasını etkileyen patolojik süreçleri tanımlamak için kullanılan genel terim.
Vulva

Kadının dış cinsel organına verilen ad.
Vulvit

Kadında dış cinsel organların tümünü içeren vulvanın iltihaplanması.
Vücut dışı kan dolaşımı

Dolaşımdaki kanı hastanın büyük toplardamarlarından (üst ve alt anatoplardamarlar) çekerek bir atardamara (genellikle uyluk atardamarı) veren cerrahi yöntem.
Vasküler

Kan damarlarıyla ilgili
Waldeyer lenf halkası

Yutak çevresinde bir çeşit savunma engeli oluşturacak biçimde yerleşmiş olan bütün lenf oluşumları.
Widal reaksiyonu

Kanda, tifo etkeni olan salmonella türlerinin antijenlerine (O, H, V) karşı oluşmuş antikorları ortaya koyan laboratuvar incelemesi.
Yarım daire kanatları

Içkulakta yer alan denge organları.
Aybaşı kanaması azlığı

Aybaşı kanının normal miktarı; sağlam kadınlarda 7-77 gram arasında değişir. Çoğunda 27-75 gram arasındadır. Ortalama miktar 50 gram kabul edilir.

Aybaşı kanının yukarıda belirtilen miktarlardan az olması, çoğunlukla ruhsal durumla veya kansızlıkla ilgilidir.

Yanak kası

Kasıldığında ağzın uzunlamasına (dikey) uzamasını sağlayan yanak bölgesi kası.
ybaşı kanaması yokluğu

Genç bir kız buluğ çağına geldiği halde, aybaşı görmeye başlamamışsa, aybaşı yokluğundan söz edilir. Bu durum karaciğer hastalıklarından, kansızlıktan veya tiroit bezi bozukluğundan kaynaklanabilir.

Öncelikle nedeni bulmak gerekir.
Normal aybaşı gören kadının da; kansızlık, karaciğer rahatsızlıkları, beslenme bozuklukları, veya tiroid bezi hastalıkları sonucu aybaşı kanamaları kesilebilir.

Öte yandan aybaşı yokluğu, gebeliğin veya menapozun işareti olabilir.

ybaşı kanamasının uzun sürmesi

Normal aybaşı kanaması 2-7 gün devam eder. Bazı kimselerde bu süre uzar. O zaman rahimde ur veya kist olduğundan, yumurtalıkların üşütülmüş olmasından, sinir veya kalp hastalığından şüphe edilir.

Tedaviye geçmeden önce esas nedeni bulmak gerekir. Önemli bir durum yoksa aşağıdaki reçetelerden arzu edilen uygulanır

Yapay anüs

Karın duvarında kalınbağırsağın bağlandığı delik.
Yapay kalp kapağı

Doğumsal oluşum bozukluklan ya da sonradan ortaya çıkan hastalıklar sonucu çalışamaz duruma gelen bir kalp kapağının yerini tutan yapay gereç,
Yapay kan

plazma genişleticiler
Zekâ

Yeni sorunlan karşılayarak uygun çözümler bulmak amacıyla, zihnin tüm öğelerini amaca uygun kullanabilme yeteneği ya da gücü.
Zekâ bölümü (ıntelligence quotient-ıq)

Zekâ yaşı ile takvim yaşı arasındaki orantının 100'e bölümü.
Zeka geriliği

Zihinsel gelişmenin yavaşlığı. Doğuştan gelen ya da bebeklik çağında ortaya çıkan zihinsel yetersizliğe bağlı olarak ruhsal gelişimi duraklayan kişilerde görülür.
Zekâ geriliği

Zihinsel gelişmenin yavaşlığı.
Zeka yaşı

Psikolojide, zeka testleriyle saptanan ve takvim yaşından farklı olarak belirli bir yaş grubuna özgü becerilerle zihinsel yetkinliği ifade eden ölçü.
Zekâ yaşı

Psikolojide, zekâ testleriyle saptanan ve takvim yaşından farklı olarak belirli bir yaş grubuna özgü becerilerle zihinsel yetkinliği ifade eden ölçü.
Zeka

Yeni sorunları karşılayarak uygun çözümler bulmak amacıyla, zihnin tüm ögelerini amaca uygun kullanabilme yeteneği ya da gücü.
<< Geri
 Medikal Bilgi
 Sağlık
 Tıp Sözlüğü  Biyoloji Sözlüğü
 Ansiklopedi  İlaç Fiyatları
 Gebelik  Mineraller
 Cinsel Terimler Sözlüğü
 TUS Hakkında  Kaplıcalar
 Renk Körlüğü Testi  Full Text Dergiler
 Bebeğiniz Ne Zaman Doğacak ?
 Tahmini yumurtlama gününüzü hesaplayın
 Bebeğinizin boyunu hesaplayın
 İlk Yardım  Bebek İsimleri
İdeal Kilonuzu, Günlük Enerji İhtiyacınızı Öğrenin
 Zayıf mı? Şişman mı?  Kalori Tabloları
 Hastalıklar  Vitaminler
 İlaç Klavuzu  Aloe Vera
Vademecum (İlaç Bilgileri)  Şifalı Bitkiler
 Yazılar
 Medikal Kitap
Yayındaki Türkçe ve Yabancı Kitap Tanıtımları
 Medikal Anket
Hangi korunma yöntemini kullanıyorsunuz?

Prezarvatif
Spiral
Dışarı boşalma
Doğum kontrol hapı
 Rastgele 2 Kitap
Tavsiye


Hakkımızda | Reklam | Kullanım Şartları | Basında TurkMedikal.net | Webmasterlar İçin | İçerik Ortaklığı | İletişim | Vademecum (İlaç Bilgileri)
Aloe Vera | Üyelik | Dükkan | Kitaplar | Hastalıklar | İlk Yardım | Rehber | Nöbetçi Eczaneler | Sağlık Ansiklopedisi

TurkMedikal.NET bir ZA Host Web Hosting ve Zahmaci Web Tasarım Sitesidir
Dmoz Directory | Astroloji | Walpapers | Kumluca | Hastalıklar
Carpets and Rugs | Holy Books
Elmalı | Kemer | Korkuteli | Serik | Akseki