Bel gevşekliği
Cinsel ilişki sırasında, meninin vaktinden önce boşalmasına verilen isimdir. Halk arasında erken boşalma. Tıp dilinde ise ejakulasyon denir. Nedeni çoğunlukla ruhsaldır. Tedaviye sinirleri dinlendirmek, açık havada dolaşmak, sabah akşam ılık banyo yapmak ve hazmı kolay şeyler yemekle başlanır. |
Bel gevşekliği
Cinsel ilişki sırasında, meninin vaktinden önce boşalmasına verilen isimdir. Halk arasında erken boşalma. Tıp dilinde ise ejakulasyon denir. Nedeni çoğunlukla ruhsaldır.
Tedaviye sinirleri dinlendirmek, açık havada dolaşmak, sabah akşam ılık banyo yapmak ve hazmı kolay şeyler yemekle başlanır. |
Belsoğukluğu
Tıp dilinde gonore denilen bir çeşit zührevi hastalıktır. Cinsi münasebetle bulaşır. İdrar yollarında acıma, yanma, şişlik ve akıntı ile belirir.
Akıntı cerahatlıdır. Bu cerehat ellere bulaşacak ve eller de gözlere sürülecek olursa, körlüğe neden olabilir.
Kadınlarda da, beyazımtırak cerahatlı akıntı, sık sık idrara gitme, idrar yaparken ağrı ve yanma ile kendini gösterir.
Üreme organlarında akıntı görüldüğünde, mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Aksi halde kendisinde bel soğukluğu görülen, bu hastalığı cinsel ilişkide bulunduğu herkese bulaştırır. |
Belsoğukluğu
Tıp dilinde gonore denilen bir çeşit zührevi hastalıktır. Cinsi münasebetle bulaşır. İdrar yollarında acıma, yanma, şişlik ve akıntı ile belirir. Akıntı cerahatlıdır. Bu cerehat ellere bulaşacak ve eller de gözlere sürülecek olursa, körlüğe neden olabilir.Kadınlarda da, beyazımtırak cerahatlı akıntı, sık sık idrara gitme, idrar yaparken ağrı ve yanma ile kendini gösterir. Üreme organlarında akıntı görüldüğünde, mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Aksi halde kendisinde bel soğukluğu görülen, bu hastalığı cinsel ilişkide bulunduğu herkese bulaştırır. |
Beslenme bozukluğu
Az besin alma, uzun süreli açlık ya da sindirim sinir sisteminde besinlerin emilmesini engelleyen patolojik durumlar sonucunda ortaya çıkan genel bir güçsüzlük hali. |
Bağışıklama
Vücutta yapay bir bağışıklık durumunun oluşması, yani belirli enfeksiyon etkenlerine karşı bir direncin ortaya çıkması. |
Bağışıklık
Belirli bir mikroorganizmaya karşı vücudun direncidir. Aktif ve pasif olmak üzere iki tip bağışıklık (immünite) vardır. Aktif immünite, hastalığın, çok hafif de olsa, bizzat geçirilmesiyle oluşur. Hastalığa neden olan organizmalar, vücutta antikor reaksiyonları uyandırırlar ve bu reaksiyonlar, bazı vakalarda, hayat boyu devam eder. Pasif immünite ise, antikor reaksiyonu uyandırıcak nitelikte, fakat kuvveti azaltılmış veya değiştirilmiş olan mikropların vücuda aşılanmasıyla oluşur. |
Bağışıklık yetmezliği sendromu
Vücudun savunma mekanizmalarının etkinliğindeki yetersizlikten kaynaklanan bir grup hastalık (bak. bağışıklık). |
Bilinç bulanıklığı
Bilinçte ortaya çıkan ve zihnin bulanmasına yol açan yetersizlik ya da bozukluk |
Bulaşıcı Hastalıklar
Bulaşıcı hastalık ya da Enfeksiyon hastalıkları, intaniye olarak da bilinir, hastalık yapıcı herhangi bir yolla insana geçme özelliğindeki mikropların veya parazitlerin vücuda girmesiyle ortaya çıkan hastalıklar.
Hastalığı yapan organizmalar, virüsler, bakteriler, riketsialar, mantarlar olabilir. Bütün bulaşıcı hastalıklar bir veya birkaç yolla insana geçebilme özelliğindedir. İnsandan insana, hayvandan insana olduğu gibi, topraktan insana da bulaşma husule gelebilir. Bulaşma şekillerinden başlıcaları şunlardır:
Aksırırken, öksürürken, konuşurken ağızdan çıkan damlacıkların başkası tarafından teneffüs edilmesiyle (verem, boğmaca ve çeşitli solunum yolu hastalıkları);
Doğrudan deri temasıyla ve cinsel temasla;
Hastanın kullandığı çamaşır, yatak eşyası ve yiyecek eşyaları gibi malzemeler vasıtasıyla;
Hayvanların insandan insana veya hayvanlardan insana hastalık taşımasıyla (Bunun en canlı örneği anofel cinsi sivrisineklerin taşıdığı sıtmadır. Yine aynı şekilde güvercinler "psittakoz" hastalığını taşırlar.);
Hastalandırıcı mikroplarla kirlenmiş yiyecekler ve içeceklerin alınmasıyla (Suyla bulaşan hastalıkların başlıcaları tifo, dizanteri, kolera, paratifo olarak sayılabilir. Yiyeceklerle de besin zehirlenmeleri ve gastroenteritler meydana gelebilir.);
Hastalıklı bir anneden hamilelik sırasında veya doğum esnasında bebeğe hastalık bulaşmasiyle (Frengi, kızamıkçık, gonore konjonktiviti, yani belsoğukluğu mikrobunun yaptığı göz iltihabı bu yolla bulaşabilir.).
Suni olarak meydana getirilen bağışıklıkta, kişiye zayıflatılmış, ölü mikroplar veya mikrop maddeleri verilir. Bunlara karşı hastalık belirtileri hasıl olmaksızın antikor teşekkül eder. Böylece kişinin hastalığa karşı korunması sağlanır. Birçok hastalığa karşı kullanılan aşılar böyledir. Aşılar her bulaşıcı hastalıkta tesirli olmayıp, ancak belli sayıda hastalıkta tesirlidir.
Hastalığa yakalanma açısından daha şanssız olanlar (daha çok yakalananlar) şunlardır:
Bulaşıcı hastalıklar salgın olduğu yerlere gidenler,
Üç aylıktan daha küçük bebekler,
Ailesinde bulaşıcı hastalık taşıyan kişi bulunanlar,
Yaşlı ve yatalak olanlar,
Kanser gibi bağışıklık sistemini felce uğratan bir hastalığı olanlar,
Bağışıklığı bastırıcı ilaçları kullananlar.
Bulaşıcı hastalıklarda bazı belirtiler vardır ki, hemen hemen bütün hastalarda bulunur. Bunlar; ateş, halsizlik, iştahsızlık, baş ağrısı, genel vücut ağrıları olarak sayılabilir. Bazı hastalıklarda döküntüler olabilir (kızıl, kızamık, çiçekte olduğu gibi). Hazım sistemini tutan hastalıklarda ise genellikle ishal vardır.
Her doğan çocuğa, zamanı geldiğinde aşı yaptırmalıdır. Vücudu devamlı kuvvetli tutmalı, yeme-içmeye çok dikkat etmelidir. Düzenli bir hayat sürmeli. Bulaşıcı hastalık salgını olan yerlere mecburen gitmek gerekiyorsa, alınacak tedbirler ve yapılacak aşılar konusunda bir hekime danışmalıdır. Temizlenmemiş kirli yiyecekler yememeli, vücut temizliğine gereken dikkati göstermelidir.
Bulaşıcı hastalıkların tedavisi çok çeşitli olup, hastalık yapıcı mikrobun cinsine göre değişir. Penisilin ve benzeri antibiyotikler bakterilere karşı tesirlidir. Sıtma gibi protozoon (tek hücreli canlı) cinsi mikroplarla meydana gelen hastalıklar da, çeşitli kimyevi maddelerden müteşekkil ilaçlarla iyileştirilir. Virüs hastalıkları ise antibiyotiklerden etkilenmezler.
Belli başlı bulaşıcı hastalıklar: Belsoğukluğu, Bruselloz, Çiçek hastalığı, Difteri, Dizanteri (amipli veya basilli), Grip, Hepatit, Kızamık, Kolera, Menenjit, Psittakoz, Sıtma, Suçiçeği, Tetanos, Tularemi, Tüberküloz, Uyku hastalığı, Zatürre, Tifo, Tifüs. |
Basit Yanıklar
Bunlar, deride hafif bir kızarıklık meydana getiren yanıklardır. Bir süre sonra, içi su dolu kabarcıklar ortaya çıkar. Bunları, kesinlikle patlatmamak gerekir. Yapılacak şey gerekli ilacı sürüp iyileşmesini baklemektir. |
Burun tıkanıklığı
Saman nezlesi ve sinüzitte görüldüğü gibi, başka bir hastalığın da belirtisi olabilir. |
Bazal vücut sıcaklığı
Vücut sıcaklığını yükseltecek etkenler olmaksızın, sabah yataktan kalkmadan önce makattan ölçülen sıcaklık. |
Burun tıkanıklığı
Saman nezlesi ve sinüzitte görüldüğü gibi, başka bir hastalığın da belirtisi olabilir. |
Büyük tansiyon düşüklüğü
arteriyel hipotansiyon |
Büyük tansiyon yüksekliği
arteriyel hipertansiyon |
Cinsel soğukluk
Tam manasıyla tatmin olamayan kadının cinsel ilişkiye gereği gibi cevap vermemesine; tıp dilinde firijidite denir. Nedeni daha çok ruhsaldır. |
Cinsel soğukluk
Tam manasıyla tatmin olamayan kadının cinsel ilişkiye gereği gibi cevap vermemesine; tıp dilinde firijidite denir. Nedeni daha çok ruhsaldır. |
Cinsiyet özellikleri
Dişil ve eril bireyleri birbirinden ayıran özellikler. |
Çıkıklar
Kemiklerden herhangi birinin oynak yerinden kısmen veya tamamen ayrılmasına çıkık denir. Bu durumda yapılacak ilk iş doktora gitmektir. |
Çocuklar Dagastroenterit
Sindirim yolunun enfeksiyonu veya irritasyonudur. Bazı durumlarda bulaşıcıdır. Mide, incebarsaklar ve kalınbarsaklar etkilenir. Her yaşta çocuğu etkileyebilir.
Belirtiler
Kusma, bulantı ve ishal tipik belirtilerdir. Ayrıca karın ağrısı, ateş, iştahsızlık ve halsizlik görülebilir. Ufak bebekler sıklıkla huzursuzdurlar.
Tanı
Çocukta kusma ve ishal başladığında mutlaka hekiminize haber verin. Belirtiler hakkında kendi gözlemleriniz önemlidir. Doktorunuzun alacağı tıbbi öykü ve fizik muayeneye ek olarak labaratuvarda yapılacak kan ve dışkı testleri gerekli olabilir.
Tedavi
Şikayetleri hafif olan çocuklar, evde bol bol istirahat ve belirtiler ortadan kaybolana kadar sıvı içirilerek tedavi edilebilirler.
Biberonla veya anne sütü ile beslenen bebeklerde doktorunuz ile bebeğin diyetini konuşun.
Daha büyük çocuklarda su, meyva suları, ayran bitkisel çaylar verin.
Doktorunuz size eczanelerden temin edebileceğiniz toz halinde hazırlanmış tuz ve şeker karışımını önerebilir. Bu karışım tarife göre sulandırılarak kullanılabilir. ?İshal sayısı azaldığında şu gıdalardan herhangi biri verilebilir; elma püresi, muz, ekmek, havuç püresi, haşlanmış patates, yağsız et, pirinç, makarna, şeftali. ?Katı gıda verilmesini izleyen iki saat içinde ishal tekrarlanmıyorsa yirmi dört saat daha bu gıdalara devam edin. Daha sonra normal diyete kademeli bir şekilde geçin
Öneriler
Günde bir veya iki kez makattan ateşi ölçün. Çocukta sıvı kaybı belirtilerini gözleyin. Çocuğunuzun bakımından sonra veya yiyecek hazırlanmadan once ellerinizi yıkayın. İyileşene kadar çocuğunuzun aktivitelerini kısıtlayın. Kusmanın durmasını izleyen yirmidört saatten sonra çocuk normal aktivitesini genellikle yeniden kazanacaktır. |
Çıkıklar
Kemiklerden herhangi birinin oynak yerinden kısmen veya tamamen ayrılmasına çıkık denir. Bu durumda yapılacak ilk iş doktora gitmektir |
Çocuklar Dagastroenterit
Sindirim yolunun enfeksiyonu veya irritasyonudur. Bazı durumlarda bulaşıcıdır. Mide, incebarsaklar ve kalınbarsaklar etkilenir. Her yaşta çocuğu etkileyebilir.
Belirtiler
Kusma, bulantı ve ishal tipik belirtilerdir. Ayrıca karın ağrısı, ateş, iştahsızlık ve halsizlik görülebilir. Ufak bebekler sıklıkla huzursuzdurlar.
Tanı
Çocukta kusma ve ishal başladığında mutlaka hekiminize haber verin. Belirtiler hakkında kendi gözlemleriniz önemlidir. Doktorunuzun alacağı tıbbi öykü ve fizik muayeneye ek olarak labaratuvarda yapılacak kan ve dışkı testleri gerekli olabilir.
Tedavi
Şikayetleri hafif olan çocuklar, evde bol bol istirahat ve belirtiler ortadan kaybolana kadar sıvı içirilerek tedavi edilebilirler.
Biberonla veya anne sütü ile beslenen bebeklerde doktorunuz ile bebeğin diyetini konuşun.
Daha büyük çocuklarda su, meyva suları, ayran bitkisel çaylar verin.
Doktorunuz size eczanelerden temin edebileceğiniz toz halinde hazırlanmış tuz ve şeker karışımını önerebilir. Bu karışım tarife göre sulandırılarak kullanılabilir. ?İshal sayısı azaldığında şu gıdalardan herhangi biri verilebilir; elma püresi, muz, ekmek, havuç püresi, haşlanmış patates, yağsız et, pirinç, makarna, şeftali. ?Katı gıda verilmesini izleyen iki saat içinde ishal tekrarlanmıyorsa yirmi dört saat daha bu gıdalara devam edin. Daha sonra normal diyete kademeli bir şekilde geçin
Öneriler
Günde bir veya iki kez makattan ateşi ölçün. Çocukta sıvı kaybı belirtilerini gözleyin. Çocuğunuzun bakımından sonra veya yiyecek hazırlanmadan once ellerinizi yıkayın. İyileşene kadar çocuğunuzun aktivitelerini kısıtlayın. Kusmanın durmasını izleyen yirmidört saatten sonra çocuk normal aktivitesini genellikle yeniden kazanacaktır. |
Çocuklarda gelişme bozuklukları
Çocuklarda görülen gelişme bozukluklarının çoğu kötü beslenmeden kaynaklanır. Bunun yanı sıra; geçirilen bir hastalıktan kaynaklanan veya irsi olarak da gelişme bozukluğu görülebilir. Nedeni test etmek için doktora başvurmak gerekir. |
Çocuklarda gelişme bozuklukları
Çocuklarda görülen gelişme bozukluklarının çoğu kötü beslenmeden kaynaklanır. Bunun yanı sıra; geçirilen bir hastalıktan kaynaklanan veya irsi olarak da gelişme bozukluğu görülebilir. Nedeni test etmek için doktora başvurmak gerekir. |
Çift çenekli bitki (dikotiledon)
Embriyolarında iki çenek yaprak (kotiledon) bulunan bitkiler. İletim demetleri gövdede belirli bir düzende yerleşmiştir. CDNA: Tamamlayıcı DNA. Haberci RNA şablonundan sentezlenerek elde edilen DNA şeklinde de tanımlanabilir. |
Çürükler
Cilt yırtılmadan altındaki bir kılcal damarda görülen kanama halk arasında çürük denir. Tıp dilinde ise ekimoz denir. Bu gibi durumlarda yapılacak ilk iş, çürüğün üzerine soğuk su ile kompres yapmaktır. |
Çürükler
Cilt yırtılmadan altındaki bir kılcal damarda görülen kanama halk arasında çürük denir. Tıp dilinde ise ekimoz denir. Bu gibi durumlarda yapılacak ilk iş, çürüğün üzerine soğuk su ile kompres yapmaktır. |
Diş çürükleri
Dişin inorganik maddesinin mineral yapısını yitirmesi ve organik Örtüsünün de erimesiyle diş yüzeyindeki hastalık sürecinin derin dokulara kadar yayılması. |
Diüretikler
İdrar çıkışım artıran maddeler, îdrar söktürücüler olarak da bilinir. |
Destekleyici tedavi (supportif)
Lösemi tedavisinin en önemli koludur. Kan ve kan ürünlerinin verilmesi, antibiotikler, el yıkama, özel temiz odalar, maske/galoş, önlük kullanımı bu tedavinin önemli öğeleridir. |
Dalak hastalıkları
Karın boşluğunun solunda, midenin arka tarafında bulunan dalak; eskimiş kırmızı kan hücrelerini yok eder, gerektiği zaman da yeni kırmızı kan hücreleri imal eder. Sıtma ve tifo gibi bulaşıcı hastalıklar veya kansızlık sonucu dalak hastalanabilir. |
Dalak hastalıkları
Karın boşluğunun solunda, midenin arka tarafında bulunan dalak; eskimiş kırmızı kan hücrelerini yok eder, gerektiği zaman da yeni kırmızı kan hücreleri imal eder.
Sıtma ve tifo gibi bulaşıcı hastalıklar veya kansızlık sonucu dalak hastalanabilir. |
Dezoksiribonükleaz
Hidrolaz sınıfına giren bir enzim. |
Dezoksiribonükleik asit
DNA |
Dışadönüklük
C. G. Jung'un bazı kişilerin dünya ve dış olaylar karşısında nesnel değerlere öznel değerlerden daha fazla önem verme eğilimlerini belirtmek için, içedönüklüğün karşıtı olarak kullandığı terim. |
Davranış bozukluktan
Davranışlarda ortaya çıkan sapma. |
Dna (dezoksiribonükleik asit)
Canlılarda kalıtım yoluyla geçen özelliklerin korunmasından ve aynı zamanda protein bireşiminin düzenlenmesinden sorumlu büyük molekül. |
Dikkat bozukluğu (hipoprozeksi)
Dikkatte bütünüyle bir azalmayı ya da dikkat kaymala-rındaki artışı tanımlayan terim. |
Dejeneratif eklem hastalığı
Osteoartrit. |
Dejeneratif eklem hastalığı
Osteoartrit. |
Demir eksikliği
sideropeni |
Demir Eksikliği Anemisi
En sık görülen kansızlık tipidir, sideropenik anemi olarak da adlandırılır. Küçük alyuvarlarla karakterize Mikrositik Anemilerin en büyük sebebidir.
Demir Eksikliği Anemisi, demirin yiyeceklerle alımının ya da barsaklardan emiliminin az olması sonucu Hem yapısına fazla giremeyerek Hemoglobin yapımının azalmasına sebep olmasıyla karakterize bir kansızlık türüdür.
Tanım olarak düşük miktarda demire bağlı olarak kanın kırmızı hücrelerindeki azalmadır. Kansızlığın en sık görülen şekli budur. Demir, kanda oksijen taşıyan pigment olan hemoglobinin önemli bir parçasıdır. Demir eksikliğinin nedenleri :
Fizyolojik kan kayıpları
Patolojik kan kayıpları
Yetersiz kan alımı
Gıda demirinin yetersiz emilimi
Örneğin: burun kanamaları, hemoroid, mide yada barsak ülseri, polip, gastrointestinal kanser gibi Vücutta ve kemik iliğindeki demir depolarının harcanması sonucu kansızlık yavaş yavaş gelişir. Genellikle kadınlarda demir depoları daha azdır.
Yüksek risk grubu içerisinde doğurganlık çağında olan ve adet dönemi nedeniyle kan kaybı olan kadınlar, demir ihtiyacı artmış gebe veya emziren kadınlar, çocuklar ve diyetinde yeterli oranda demir bulunmayan kişiler bulunmaktadır. Kan kaybına bağlı risk faktörü arasında peptik ülser, barsak kanseri, rahim kanseri, uzun dönem aspirin kullanımı sayılmaktadır.
Günlük demir gereksinimi 1-3 mgr. kadardır. Bunun % 5-10 duedenum ve proksimal ince barsaktan emilir. Günlük kayıp 1 mgr dır. Ter, dışkı, idrar, dökülen hücreler ile kaybedilir. Gereksinim bebeklik, hamilelik, ağır hastalık ve emzirme dönemlerinde artar.
Bulgular:
Halsizlik, iştahsızlık
Yiyecek dışındaki şeylere istek. Örneğin: toprak, buz, kireç taşı, nişasta gibi…
Ağız kenarında ve tırnaklarda çatlaklar
Tırnaklarda biçimsizlik: kaşık biçimi almaları gibi…
Kırmızı et, karaciğer, balık, kuru üzüm ve yumurta sarısı demir açısından zengin gıdalardır. Un, ekmek ve tahıllar demir ile zenginleştirilmiş olabilir.
Tetkikler:
Tam kan sayımı, serum demiri, serum demiri bağlama kapasitesi, transferin saturasyonu, serum ferritin düzeyi, dışkıda gizli kan ve periferik yaymadır. Tam kan sayımında düşük hemoglobin ve hematokrit değeri, kanda düşük ferritin düzeyi, kanda total bağlama kapasitesi ve kan kaybını değerlendirmek açısından dışkıda gizli kan görülebilir.
Tedavi:
Açık bir demir eksikliği yada latent bir eksikliği saptandığı anda demir tedavisine başlamak önemlidir. Ana amaç öncelikle demir eksikliğini gidermek ve gelişmiş bir anemi varsa buna bağlı hematolojik değerler değişmiş ise bunları düzeltmektir. Sonuç olarak amaç hemoglobin miktarını ve eritrosit sayısını normal sınırlara çıkarmak,demir depolarının tümüyle ya da bir ölçüye kadar doldurulmasıdır. Uzun süreli bir tedavidir. Anemiye bağlı klinik belirtiler ve hematoloik değerler normale geldikten sonra da depoları doldurmak için belli bir süre daha tedaviye devam etmek gerekir. Tedavide önemli olan nokta elbette ki kişide anemiye neden olan esas nedeni bulup düzeltmektir. Anemi sindirim sisteminde oluşmuş bir tümör yada başka bir nedene bağlı olan bir kanama sonucunda ortaya çıkabilir. Kronik enfeksiyonlarda aynı şeklide neden olabilir bu durumda anemiyi tedavi ederken esas neden de tedavi edilmeli yoksa anemi belli bir süre sonra tekrar ortaya çıkar yada tedavide başarı düşük olabilir.
Tedavide ağız yoluyla alınan yada enjekte edilen demir preparatları kullanılır.
Tedaviye cevapsızlığın nedenleri:
Tanı yanlıştır
Kanama kaynağı vardır ve tespit edilememiştir.
Emilim ve sindirim bozukluğu dolayısıyla verilen demir emilememiştir. Ya da yetersiz oranda emilmiştir.
Gıdalar ile ya da bazı özel ilaçlar ile birlikte alınmıştır ve demir bağlanmıştır.
Hasta ilacı ya kullanmamış yada uygun şekilde almamıştır.
Tedavi süresi öncelikle demir açığının büyüklüğüne bağlıdır. Hastanın demir depolarının durumu , hemoglobin düzeyi ve altta yatan hastalık tedavi süresinde önemlidir. Optimal bir demir tedavisinde beklenen günlük hemoglobin artışı 0.1-0.2 gr civarındadır. Ancak hamile kadınlarda bu artış daha geç ve yavaş olur. Demir eksikliği anemisi görülen hastalarda depoların dolması için tedavi hastanın kan değerleri normale döndükten sonrada devam ettirilmelidir. Yine demir tedavisi başlandıktan sonraki 10. günde yapılacak periferik yaymada retikülosit sayısının artması ile tedavinin ve teşhisin doğruluğu saptanabilir.
|
Dölyatağı ekleri iltihabı
adneksit |
Deoksiribonukleik asit (dna)
Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül |
Deoksiribonukleotid
DNA'nın yapıtaşı olan molekül. |
Deoksiribonükleik asit (dna)
Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül |
Düşük yoğunluklu lipoproteinler
Kanda kolesterol moleküllerini taşıma görevini yerine getiren ve elektroforezde yavaş hareket eden lipoprote-in sınıfı (bak. lipoproteinlerin elektroforezi). |
Enükleasyoo
Hastalıklı bir yapının çevredeki dokulardan uzaklaştırılması. |
Edinilmiş özellikler
Kalıtımla taşınmayan, çevre ve eğitime bağlı etkenlerle ya da çalışma, yaşanan deneyimler ve yaşam biçimine bağlı olarak ortaya çıkan tüm biçimsel, fizyolojik ya da davranışsal özellikler. |
Embriyon ekleri
Döllenmiş yumurtadan embriyonla birlikte gelişen ek yapılar; embriyonun beslenmesi ve korunması gibi işlevleri vardır (bak. allantois; amniyon; etene; göbek kordonu; koryon; trofoblast; vitellus kesesi). |
Emilim bozukluğu sendromu
Belirli besinlerin emilim yetersizliğiyle ortaya çıkan bozukluk. |
Episklerit
Gözakınm (serttabaka) yüzeysel bölümünde (episkle-ra) görülen iltihap. |
Eklampsi
İlerlemiş gebeliklerde veya doğumdan hemen sonra yüksek kan basıncı, ödem ve idrarda protein yükselmesi ile karekterize nöbetler ve önlem alınmazsa bilincin kaybolması hali. |
Epitroklea
Üstkol kemiğinin dirsek ucunun ortasında, trokleanın üzerinde bulunan kemik çıkıntısı. |
Eklem
İskelet sistemini oluşturan, iki yada daha fazla kemiğin birbirne eklendiği kısım. |
Eklem hipermobilitesi
Eklemin hareket yeteneğinin artması; jeneralize (genel) eklem gevşekliği ise genetik olarak aktarılan bir bağ dokusu hastalığıdır |
Eklem replasmanı cerrahisi
(Artroplasti olarak da bilinir - Kelime anlamı eklemi yeniden oluşturmak""tır) |
Eksiklik
Vücuda gerekli olan maddelerden bir ya da birkaçının yetersiz miktarda ya da yoğunlukta bulunması. |
Eritropeııı (alyuvar azalması ya da yokluğu)
Alyuvarlann ya da henüz olgunlaşmamış alyuvar sayısının azalması ile beliren patolojik durum. |
Ekstansiyon (doğrultma, uzaklaştırma)
Epifizleri bir eklem oluşturan kemiklerin eksenlerini aynı düzleme getirme. |
Erkeklerde Kısırlık
Normal cinsel ilişkide bulunmayan veya menisi olmayan erkeklere kısır denir. Psikolojik etkenler, iktidarsızlık, erkek uzvunda görülen şekil bozukluğu, gereği gibi tedavi edilmemiş belsoğukluğu, yumurtaların yerlerine inmemiş olması, kabakulak hastalığı sırasında husyelerin iltihaplanmış olması kısırlığı doğuran en başta gelen nedenlerdendir. |
Ezikler
Eziklerde yapılacak ilk iş; eziğin üzerine buz koymak veya soğuk su ile kompres yapmaktır. Ayrıca; dışarı kan çıkmışsa, önce oksijenli su ile temizlenir. Aşağıdaki reçetelerden de faydalanılır. |
Ezikler
Eziklerde yapılacak ilk iş; eziğin üzerine buz koymak veya soğuk su ile kompres yapmaktır. Ayrıca; dışarı kan çıkmışsa, önce oksijenli su ile temizlenir. Aşağıdaki reçetelerden de faydalanılır. |
Faringoskopi
Klinikte yapılan bir yutak muayenesi yöntemi. |
Fibroskleroz
Fibroz(*) nedeniyle bir organ ve dokunun sertliğinin artması. |
Flavinadenindinükleotit
Flavoproteinler(*) grubundaki proteinlere verilen ad. |
Fleboklizi
Tedavi amacıyla toplardamar içine çeşitli çözeltilerin verilmesi. |
Fleboskleroz
Bağdoku artışı ya da trombuslann bağdokuya dönüşmesi nedeniyle toplardamar duvarının sertleşmesi. |
Gevşeklik
Genellikle esnek liflerde bozukluk ya da esnekliklerinde azalmaya bağlı olarak, bir dokunun kendini bırakma hali. |
Gammaglobülin yokluğu
agammaglobülinemi |
Göz Bozuklukları
Göz kameraya benzeyen optik bir sistemdir. Dışarıdan gelen ışık ve görüntüler kornea (gözün en dış saydam tabakası) ve lens tabakasında kırılarak retina üzerindeki görme noktasına ulaşırlar.
Normal bir gözde dışarıdan gelen ışınlar kornea ve lenste kırılarak görme merkezine düşerek net görüntü oluştururlar. bazı durumlarda ise kornea, lens ve gözün yapısına bağlı olarak, görüntüler retina üzerinde net olarak oluşmayabilir.
Miyopi :
Dışarıdan gelen ışınların görme noktasına ulaşmadan odaklaşması sonucu gelişir. Gözün ön-arka ekseninin uzun olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Miyop gözlerde uyum gücü çok az olduğu için kişi uzağı görebilmek için gözlük kullanmak durumundadır.
Astigmatizma :
Korneanın kırma gücünün biribirine dik iki eksende farklı oması sonucunda görüntünün farklı düzlemlerde kırılmasıyla meydana gelir. Kornea ve lensin yapısına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Astigmatizma, her mesafede yansıma ve bulanık görmeye neden olur.Astigmatik görme, sirklerdeki yamuk aynalarda oluşan görüntüye benzetilebilir.
Hipermetropi :
Dışarıdan gelen ışınların görme noktasının arkasında odaklanması sonucunda gelişir. Gözün ön-arka ekseninin kısa olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Hipermetrop gözlerde uyum gücü yüksektir. Düşük dereceli hipermetrop kişiler uyum yaparak normal görebilirler, fakat göz çabuk yorulur. Yüksek hipermetropide ise hem uzak, hem de yakın görme bozuktur.
PRESBİYOPİ :
Yaşın ilerlemesine bağlı olarak lens tabakasının esnekliğini yitirmesi ve bunun sonucunda yakın görmenin bozulmasıdır. 35-40 yaşlarında başlar ve 60 yaşına dek sürekli ilerler.
KERATOKONÜS :
Kornea yüzeyinde bir bölümün incelerek öne doğru çıkmasıdır. Bu kişiler gözlükle net göremezler. Hastalığın derecesine göre özel olarak üretilen kontakt lensler kullanabilirler. Çok ileri derecelerde ise keratoplasti adı verilen kornea nakli ameliyatı gerekebilir.
UNUTMAYIN !
Miyopi, hipermetropi, astigmatizma ve presbiyopi gözün genel kırma kusurlarıdır. Bu kırma kusurları gözde tek tek meydana gelebileceği gibi, birden fazla kırma kusuru birarada görülebilir. Kırma kusuru bir gözde veya her ikisinde birden olabilir. Bunların dışında korneanın bozukluklarına bağlı özel kırma kusurları meydana gelebilir. Bir gözde, kırma kusuru ile birlikte korneada, görme tabakasında veya görme sinirinde bozukluklar olabilir.
Bu nedenle, kırma kusuru olan kişiler her yıl düzenli göz ve göz dibi muayenesinden geçmelidirler.
Çocuklarda gözde herhangi bir kayma ve görme bozukluğu şüphesi varsa en kısa sürede göz kontrolü yapılmalıdır. Herhangi bir problem olmasa da 4 yaş civarındaki çocukların göz muayenelerinin yapılması gereklidir.
Kırma kusurları olan kişilerin net görebilmeleri için çeşitli alternatifler vardır.
Gözlük kullanabilirler, Kontakt lens kullanabilirler, Excimer laser tedavisiyle kırma kusurlarının tümünden veya bir kısmından tamamıyla kurtulabilirler |
Glikoz yükleme eğrisi
Şeker hastalığında ve glikoz kullanımının bozulduğu durumlarda (normal düzey ile şeker hastalığı arasındaki ara kategori) şeker metabolizmasında oluşan bozukluklara doğru tanı koyulmasında son derece yararlı bir test. |
Gözbebekleri iltihabı
Gözün bir kazayla yaralanması veya romatizmalı hastalarda üşütme sonucu ortaya çıkar. Bazen; şeker hastalığı, burun hastalıkları, ve frengili hastalarda da görülür.Tıp dilinde iritis denilen bu hastalık vakit kaybedilmeden tedavi edilmesi gerekir.Hasta, ışığa fazla bakamaz. Gözlerinde veya gözlerinin üst kısmına gelen bölgede şiddetli ağrılar vardır. Gözlerde; sulanma ve kızarıklık da görülür. Göze dikkatle bakıldığında; renkli kısmın etrafındaki rengin de koyulaştığı görülür. |
Gözbebekleri iltihabı
Gözün bir kazayla yaralanması veya romatizmalı hastalarda üşütme sonucu ortaya çıkar. Bazen; şeker hastalığı, burun hastalıkları, ve frengili hastalarda da görülür.
Tıp dilinde iritis denilen bu hastalık vakit kaybedilmeden tedavi edilmesi gerekir.
Hasta, ışığa fazla bakamaz. Gözlerinde veya gözlerinin üst kısmına gelen bölgede şiddetli ağrılar vardır.
Gözlerde; sulanma ve kızarıklık da görülür. Göze dikkatle bakıldığında; renkli kısmın etrafındaki rengin de koyulaştığı görülür |
Glomerüloskleroz
Böbrek glomerüllerini etkileyen patolojik süreç. |
Hemostatikler
Kanamanın durdurulması için kullanılan çeşitli araçlara verilen ad. |
Hipoklorhidri
Mide mukozasındaki hidroklorik asit üretiminin yetersiz olması. |
Dejeneratif eklem hastalığı
Osteoartrit. |
Demir eksikliği
sideropeni |
Demir Eksikliği Anemisi
En sık görülen kansızlık tipidir, sideropenik anemi olarak da adlandırılır. Küçük alyuvarlarla karakterize Mikrositik Anemilerin en büyük sebebidir.
Demir Eksikliği Anemisi, demirin yiyeceklerle alımının ya da barsaklardan emiliminin az olması sonucu Hem yapısına fazla giremeyerek Hemoglobin yapımının azalmasına sebep olmasıyla karakterize bir kansızlık türüdür.
Tanım olarak düşük miktarda demire bağlı olarak kanın kırmızı hücrelerindeki azalmadır. Kansızlığın en sık görülen şekli budur. Demir, kanda oksijen taşıyan pigment olan hemoglobinin önemli bir parçasıdır. Demir eksikliğinin nedenleri :
Fizyolojik kan kayıpları
Patolojik kan kayıpları
Yetersiz kan alımı
Gıda demirinin yetersiz emilimi
Örneğin: burun kanamaları, hemoroid, mide yada barsak ülseri, polip, gastrointestinal kanser gibi Vücutta ve kemik iliğindeki demir depolarının harcanması sonucu kansızlık yavaş yavaş gelişir. Genellikle kadınlarda demir depoları daha azdır.
Yüksek risk grubu içerisinde doğurganlık çağında olan ve adet dönemi nedeniyle kan kaybı olan kadınlar, demir ihtiyacı artmış gebe veya emziren kadınlar, çocuklar ve diyetinde yeterli oranda demir bulunmayan kişiler bulunmaktadır. Kan kaybına bağlı risk faktörü arasında peptik ülser, barsak kanseri, rahim kanseri, uzun dönem aspirin kullanımı sayılmaktadır.
Günlük demir gereksinimi 1-3 mgr. kadardır. Bunun % 5-10 duedenum ve proksimal ince barsaktan emilir. Günlük kayıp 1 mgr dır. Ter, dışkı, idrar, dökülen hücreler ile kaybedilir. Gereksinim bebeklik, hamilelik, ağır hastalık ve emzirme dönemlerinde artar.
Bulgular:
Halsizlik, iştahsızlık
Yiyecek dışındaki şeylere istek. Örneğin: toprak, buz, kireç taşı, nişasta gibi…
Ağız kenarında ve tırnaklarda çatlaklar
Tırnaklarda biçimsizlik: kaşık biçimi almaları gibi…
Kırmızı et, karaciğer, balık, kuru üzüm ve yumurta sarısı demir açısından zengin gıdalardır. Un, ekmek ve tahıllar demir ile zenginleştirilmiş olabilir.
Tetkikler:
Tam kan sayımı, serum demiri, serum demiri bağlama kapasitesi, transferin saturasyonu, serum ferritin düzeyi, dışkıda gizli kan ve periferik yaymadır. Tam kan sayımında düşük hemoglobin ve hematokrit değeri, kanda düşük ferritin düzeyi, kanda total bağlama kapasitesi ve kan kaybını değerlendirmek açısından dışkıda gizli kan görülebilir.
Tedavi:
Açık bir demir eksikliği yada latent bir eksikliği saptandığı anda demir tedavisine başlamak önemlidir. Ana amaç öncelikle demir eksikliğini gidermek ve gelişmiş bir anemi varsa buna bağlı hematolojik değerler değişmiş ise bunları düzeltmektir. Sonuç olarak amaç hemoglobin miktarını ve eritrosit sayısını normal sınırlara çıkarmak,demir depolarının tümüyle ya da bir ölçüye kadar doldurulmasıdır. Uzun süreli bir tedavidir. Anemiye bağlı klinik belirtiler ve hematoloik değerler normale geldikten sonra da depoları doldurmak için belli bir süre daha tedaviye devam etmek gerekir. Tedavide önemli olan nokta elbette ki kişide anemiye neden olan esas nedeni bulup düzeltmektir. Anemi sindirim sisteminde oluşmuş bir tümör yada başka bir nedene bağlı olan bir kanama sonucunda ortaya çıkabilir. Kronik enfeksiyonlarda aynı şeklide neden olabilir bu durumda anemiyi tedavi ederken esas neden de tedavi edilmeli yoksa anemi belli bir süre sonra tekrar ortaya çıkar yada tedavide başarı düşük olabilir.
Tedavide ağız yoluyla alınan yada enjekte edilen demir preparatları kullanılır.
Tedaviye cevapsızlığın nedenleri:
Tanı yanlıştır
Kanama kaynağı vardır ve tespit edilememiştir.
Emilim ve sindirim bozukluğu dolayısıyla verilen demir emilememiştir. Ya da yetersiz oranda emilmiştir.
Gıdalar ile ya da bazı özel ilaçlar ile birlikte alınmıştır ve demir bağlanmıştır.
Hasta ilacı ya kullanmamış yada uygun şekilde almamıştır.
Tedavi süresi öncelikle demir açığının büyüklüğüne bağlıdır. Hastanın demir depolarının durumu , hemoglobin düzeyi ve altta yatan hastalık tedavi süresinde önemlidir. Optimal bir demir tedavisinde beklenen günlük hemoglobin artışı 0.1-0.2 gr civarındadır. Ancak hamile kadınlarda bu artış daha geç ve yavaş olur. Demir eksikliği anemisi görülen hastalarda depoların dolması için tedavi hastanın kan değerleri normale döndükten sonrada devam ettirilmelidir. Yine demir tedavisi başlandıktan sonraki 10. günde yapılacak periferik yaymada retikülosit sayısının artması ile tedavinin ve teşhisin doğruluğu saptanabilir.
|
Dölyatağı ekleri iltihabı
adneksit |
Deoksiribonukleik asit (dna)
Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül |
Deoksiribonukleotid
DNA'nın yapıtaşı olan molekül. |
Deoksiribonükleik asit (dna)
Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül |
Düşük yoğunluklu lipoproteinler
Kanda kolesterol moleküllerini taşıma görevini yerine getiren ve elektroforezde yavaş hareket eden lipoprote-in sınıfı (bak. lipoproteinlerin elektroforezi). |
Enükleasyoo
Hastalıklı bir yapının çevredeki dokulardan uzaklaştırılması. |
Edinilmiş özellikler
Kalıtımla taşınmayan, çevre ve eğitime bağlı etkenlerle ya da çalışma, yaşanan deneyimler ve yaşam biçimine bağlı olarak ortaya çıkan tüm biçimsel, fizyolojik ya da davranışsal özellikler. |
Embriyon ekleri
Döllenmiş yumurtadan embriyonla birlikte gelişen ek yapılar; embriyonun beslenmesi ve korunması gibi işlevleri vardır (bak. allantois; amniyon; etene; göbek kordonu; koryon; trofoblast; vitellus kesesi). |
Emilim bozukluğu sendromu
Belirli besinlerin emilim yetersizliğiyle ortaya çıkan bozukluk. |
Episklerit
Gözakınm (serttabaka) yüzeysel bölümünde (episkle-ra) görülen iltihap. |
Eklampsi
İlerlemiş gebeliklerde veya doğumdan hemen sonra yüksek kan basıncı, ödem ve idrarda protein yükselmesi ile karekterize nöbetler ve önlem alınmazsa bilincin kaybolması hali. |
Epitroklea
Üstkol kemiğinin dirsek ucunun ortasında, trokleanın üzerinde bulunan kemik çıkıntısı. |
Eklem
İskelet sistemini oluşturan, iki yada daha fazla kemiğin birbirne eklendiği kısım. |
Eklem hipermobilitesi
Eklemin hareket yeteneğinin artması; jeneralize (genel) eklem gevşekliği ise genetik olarak aktarılan bir bağ dokusu hastalığıdır |
Eklem replasmanı cerrahisi
(Artroplasti olarak da bilinir - Kelime anlamı eklemi yeniden oluşturmak""tır) |
Eksiklik
Vücuda gerekli olan maddelerden bir ya da birkaçının yetersiz miktarda ya da yoğunlukta bulunması. |
Eritropeııı (alyuvar azalması ya da yokluğu)
Alyuvarlann ya da henüz olgunlaşmamış alyuvar sayısının azalması ile beliren patolojik durum. |
Ekstansiyon (doğrultma, uzaklaştırma)
Epifizleri bir eklem oluşturan kemiklerin eksenlerini aynı düzleme getirme. |
Erkeklerde Kısırlık
Normal cinsel ilişkide bulunmayan veya menisi olmayan erkeklere kısır denir. Psikolojik etkenler, iktidarsızlık, erkek uzvunda görülen şekil bozukluğu, gereği gibi tedavi edilmemiş belsoğukluğu, yumurtaların yerlerine inmemiş olması, kabakulak hastalığı sırasında husyelerin iltihaplanmış olması kısırlığı doğuran en başta gelen nedenlerdendir. |
Ezikler
Eziklerde yapılacak ilk iş; eziğin üzerine buz koymak veya soğuk su ile kompres yapmaktır. Ayrıca; dışarı kan çıkmışsa, önce oksijenli su ile temizlenir. Aşağıdaki reçetelerden de faydalanılır. |
Ezikler
Eziklerde yapılacak ilk iş; eziğin üzerine buz koymak veya soğuk su ile kompres yapmaktır. Ayrıca; dışarı kan çıkmışsa, önce oksijenli su ile temizlenir. Aşağıdaki reçetelerden de faydalanılır. |
Faringoskopi
Klinikte yapılan bir yutak muayenesi yöntemi. |
Fibroskleroz
Fibroz(*) nedeniyle bir organ ve dokunun sertliğinin artması. |
Flavinadenindinükleotit
Flavoproteinler(*) grubundaki proteinlere verilen ad. |
Fleboklizi
Tedavi amacıyla toplardamar içine çeşitli çözeltilerin verilmesi. |
Fleboskleroz
Bağdoku artışı ya da trombuslann bağdokuya dönüşmesi nedeniyle toplardamar duvarının sertleşmesi. |
Gevşeklik
Genellikle esnek liflerde bozukluk ya da esnekliklerinde azalmaya bağlı olarak, bir dokunun kendini bırakma hali. |
Gammaglobülin yokluğu
agammaglobülinemi |
Göz Bozuklukları
Göz kameraya benzeyen optik bir sistemdir. Dışarıdan gelen ışık ve görüntüler kornea (gözün en dış saydam tabakası) ve lens tabakasında kırılarak retina üzerindeki görme noktasına ulaşırlar.
Normal bir gözde dışarıdan gelen ışınlar kornea ve lenste kırılarak görme merkezine düşerek net görüntü oluştururlar. bazı durumlarda ise kornea, lens ve gözün yapısına bağlı olarak, görüntüler retina üzerinde net olarak oluşmayabilir.
Miyopi :
Dışarıdan gelen ışınların görme noktasına ulaşmadan odaklaşması sonucu gelişir. Gözün ön-arka ekseninin uzun olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Miyop gözlerde uyum gücü çok az olduğu için kişi uzağı görebilmek için gözlük kullanmak durumundadır.
Astigmatizma :
Korneanın kırma gücünün biribirine dik iki eksende farklı oması sonucunda görüntünün farklı düzlemlerde kırılmasıyla meydana gelir. Kornea ve lensin yapısına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Astigmatizma, her mesafede yansıma ve bulanık görmeye neden olur.Astigmatik görme, sirklerdeki yamuk aynalarda oluşan görüntüye benzetilebilir.
Hipermetropi :
Dışarıdan gelen ışınların görme noktasının arkasında odaklanması sonucunda gelişir. Gözün ön-arka ekseninin kısa olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Hipermetrop gözlerde uyum gücü yüksektir. Düşük dereceli hipermetrop kişiler uyum yaparak normal görebilirler, fakat göz çabuk yorulur. Yüksek hipermetropide ise hem uzak, hem de yakın görme bozuktur.
PRESBİYOPİ :
Yaşın ilerlemesine bağlı olarak lens tabakasının esnekliğini yitirmesi ve bunun sonucunda yakın görmenin bozulmasıdır. 35-40 yaşlarında başlar ve 60 yaşına dek sürekli ilerler.
KERATOKONÜS :
Kornea yüzeyinde bir bölümün incelerek öne doğru çıkmasıdır. Bu kişiler gözlükle net göremezler. Hastalığın derecesine göre özel olarak üretilen kontakt lensler kullanabilirler. Çok ileri derecelerde ise keratoplasti adı verilen kornea nakli ameliyatı gerekebilir.
UNUTMAYIN !
Miyopi, hipermetropi, astigmatizma ve presbiyopi gözün genel kırma kusurlarıdır. Bu kırma kusurları gözde tek tek meydana gelebileceği gibi, birden fazla kırma kusuru birarada görülebilir. Kırma kusuru bir gözde veya her ikisinde birden olabilir. Bunların dışında korneanın bozukluklarına bağlı özel kırma kusurları meydana gelebilir. Bir gözde, kırma kusuru ile birlikte korneada, görme tabakasında veya görme sinirinde bozukluklar olabilir.
Bu nedenle, kırma kusuru olan kişiler her yıl düzenli göz ve göz dibi muayenesinden geçmelidirler.
Çocuklarda gözde herhangi bir kayma ve görme bozukluğu şüphesi varsa en kısa sürede göz kontrolü yapılmalıdır. Herhangi bir problem olmasa da 4 yaş civarındaki çocukların göz muayenelerinin yapılması gereklidir.
Kırma kusurları olan kişilerin net görebilmeleri için çeşitli alternatifler vardır.
Gözlük kullanabilirler, Kontakt lens kullanabilirler, Excimer laser tedavisiyle kırma kusurlarının tümünden veya bir kısmından tamamıyla kurtulabilirler |
Glikoz yükleme eğrisi
Şeker hastalığında ve glikoz kullanımının bozulduğu durumlarda (normal düzey ile şeker hastalığı arasındaki ara kategori) şeker metabolizmasında oluşan bozukluklara doğru tanı koyulmasında son derece yararlı bir test. |
Glomerüloskleroz
Böbrek glomerüllerini etkileyen patolojik süreç. |
Ezikler
Eziklerde yapılacak ilk iş; eziğin üzerine buz koymak veya soğuk su ile kompres yapmaktır. Ayrıca; dışarı kan çıkmışsa, önce oksijenli su ile temizlenir. Aşağıdaki reçetelerden de faydalanılır. |
Ezikler
Eziklerde yapılacak ilk iş; eziğin üzerine buz koymak veya soğuk su ile kompres yapmaktır. Ayrıca; dışarı kan çıkmışsa, önce oksijenli su ile temizlenir. Aşağıdaki reçetelerden de faydalanılır. |
Faringoskopi
Klinikte yapılan bir yutak muayenesi yöntemi. |
Fibroskleroz
Fibroz(*) nedeniyle bir organ ve dokunun sertliğinin artması. |
Flavinadenindinükleotit
Flavoproteinler(*) grubundaki proteinlere verilen ad. |
Fleboklizi
Tedavi amacıyla toplardamar içine çeşitli çözeltilerin verilmesi. |
Fleboskleroz
Bağdoku artışı ya da trombuslann bağdokuya dönüşmesi nedeniyle toplardamar duvarının sertleşmesi. |
Gevşeklik
Genellikle esnek liflerde bozukluk ya da esnekliklerinde azalmaya bağlı olarak, bir dokunun kendini bırakma hali. |
Gammaglobülin yokluğu
agammaglobülinemi |
Göz Bozuklukları
Göz kameraya benzeyen optik bir sistemdir. Dışarıdan gelen ışık ve görüntüler kornea (gözün en dış saydam tabakası) ve lens tabakasında kırılarak retina üzerindeki görme noktasına ulaşırlar.
Normal bir gözde dışarıdan gelen ışınlar kornea ve lenste kırılarak görme merkezine düşerek net görüntü oluştururlar. bazı durumlarda ise kornea, lens ve gözün yapısına bağlı olarak, görüntüler retina üzerinde net olarak oluşmayabilir.
Miyopi :
Dışarıdan gelen ışınların görme noktasına ulaşmadan odaklaşması sonucu gelişir. Gözün ön-arka ekseninin uzun olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Miyop gözlerde uyum gücü çok az olduğu için kişi uzağı görebilmek için gözlük kullanmak durumundadır.
Astigmatizma :
Korneanın kırma gücünün biribirine dik iki eksende farklı oması sonucunda görüntünün farklı düzlemlerde kırılmasıyla meydana gelir. Kornea ve lensin yapısına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Astigmatizma, her mesafede yansıma ve bulanık görmeye neden olur.Astigmatik görme, sirklerdeki yamuk aynalarda oluşan görüntüye benzetilebilir.
Hipermetropi :
Dışarıdan gelen ışınların görme noktasının arkasında odaklanması sonucunda gelişir. Gözün ön-arka ekseninin kısa olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Hipermetrop gözlerde uyum gücü yüksektir. Düşük dereceli hipermetrop kişiler uyum yaparak normal görebilirler, fakat göz çabuk yorulur. Yüksek hipermetropide ise hem uzak, hem de yakın görme bozuktur.
PRESBİYOPİ :
Yaşın ilerlemesine bağlı olarak lens tabakasının esnekliğini yitirmesi ve bunun sonucunda yakın görmenin bozulmasıdır. 35-40 yaşlarında başlar ve 60 yaşına dek sürekli ilerler.
KERATOKONÜS :
Kornea yüzeyinde bir bölümün incelerek öne doğru çıkmasıdır. Bu kişiler gözlükle net göremezler. Hastalığın derecesine göre özel olarak üretilen kontakt lensler kullanabilirler. Çok ileri derecelerde ise keratoplasti adı verilen kornea nakli ameliyatı gerekebilir.
UNUTMAYIN !
Miyopi, hipermetropi, astigmatizma ve presbiyopi gözün genel kırma kusurlarıdır. Bu kırma kusurları gözde tek tek meydana gelebileceği gibi, birden fazla kırma kusuru birarada görülebilir. Kırma kusuru bir gözde veya her ikisinde birden olabilir. Bunların dışında korneanın bozukluklarına bağlı özel kırma kusurları meydana gelebilir. Bir gözde, kırma kusuru ile birlikte korneada, görme tabakasında veya görme sinirinde bozukluklar olabilir.
Bu nedenle, kırma kusuru olan kişiler her yıl düzenli göz ve göz dibi muayenesinden geçmelidirler.
Çocuklarda gözde herhangi bir kayma ve görme bozukluğu şüphesi varsa en kısa sürede göz kontrolü yapılmalıdır. Herhangi bir problem olmasa da 4 yaş civarındaki çocukların göz muayenelerinin yapılması gereklidir.
Kırma kusurları olan kişilerin net görebilmeleri için çeşitli alternatifler vardır.
Gözlük kullanabilirler, Kontakt lens kullanabilirler, Excimer laser tedavisiyle kırma kusurlarının tümünden veya bir kısmından tamamıyla kurtulabilirler |
Glikoz yükleme eğrisi
Şeker hastalığında ve glikoz kullanımının bozulduğu durumlarda (normal düzey ile şeker hastalığı arasındaki ara kategori) şeker metabolizmasında oluşan bozukluklara doğru tanı koyulmasında son derece yararlı bir test. |
Gözbebekleri iltihabı
Gözün bir kazayla yaralanması veya romatizmalı hastalarda üşütme sonucu ortaya çıkar. Bazen; şeker hastalığı, burun hastalıkları, ve frengili hastalarda da görülür.Tıp dilinde iritis denilen bu hastalık vakit kaybedilmeden tedavi edilmesi gerekir.Hasta, ışığa fazla bakamaz. Gözlerinde veya gözlerinin üst kısmına gelen bölgede şiddetli ağrılar vardır. Gözlerde; sulanma ve kızarıklık da görülür. Göze dikkatle bakıldığında; renkli kısmın etrafındaki rengin de koyulaştığı görülür. |
Gözbebekleri iltihabı
Gözün bir kazayla yaralanması veya romatizmalı hastalarda üşütme sonucu ortaya çıkar. Bazen; şeker hastalığı, burun hastalıkları, ve frengili hastalarda da görülür.
Tıp dilinde iritis denilen bu hastalık vakit kaybedilmeden tedavi edilmesi gerekir.
Hasta, ışığa fazla bakamaz. Gözlerinde veya gözlerinin üst kısmına gelen bölgede şiddetli ağrılar vardır.
Gözlerde; sulanma ve kızarıklık da görülür. Göze dikkatle bakıldığında; renkli kısmın etrafındaki rengin de koyulaştığı görülür |
Glomerüloskleroz
Böbrek glomerüllerini etkileyen patolojik süreç. |
Hemostatikler
Kanamanın durdurulması için kullanılan çeşitli araçlara verilen ad. |
Hipoklorhidri
Mide mukozasındaki hidroklorik asit üretiminin yetersiz olması. |
Hücresel bağışıklık
T hücreleriyle ilgili bağışıklık. |
İdrar tutukluğu
Mesane (idrar torbası) dolu olduğu halde idrar yapılamaz. Karnın alt bölgesi gerginleşmiştir. Bastırılınca ağrı hissedilir. Tıp dilinde akut retansiyon adı verilen bu durumun nedenleri çeşitlidir. Örneğin, böbreklerde taş, prostat büyümesi, idrar yollarının doğuştan kusurlu olması, fazla miktarda alkol içmek, mesane felci, belsoğukluğu, sinir hastalıkları veya üşütmek idrar tutukluğuna neden olabilir.İlk tedbir olarak hastanın karnına içinde sıcak su olan bir şişe konur. Sıcak su ile banyo yapılırken, idrar çıkarmaya çalışılır. |
İdrar Tutukluğu
Mesane (idrar torbası) dolu olduğu halde idrar yapılamaz. Karnın alt bölgesi gerginleşmiştir. Bastırılınca ağrı hissedilir. Tıp dilinde akut retansiyon adı verilen bu durumun nedenleri çeşitlidir.
Örneğin, böbreklerde taş, prostat büyümesi, idrar yollarının doğuştan kusurlu olması, fazla miktarda alkol içmek, mesane felci, belsoğukluğu, sinir hastalıkları veya üşütmek idrar tutukluğuna neden olabilir.
İlk tedbir olarak hastanın karnına içinde sıcak su olan bir şişe konur. Sıcak su ile banyo yapılırken, idrar çıkarmaya çalışılır. |
İridosiklit
İris ve kirpiksi cismin birlikte iltihabı, iltihap çok ender olarak mikroplara bağlıdır. |
İnfeksiyon (infeksiyon hastalıkları)
Çeşitli mikroplarla (bakteri, virüs, mantar, parazit) oluşan ateşli hastalıklar. |
İnklüzyon cisimciği
Bazı virüs enfeksiyonlarında belirli hücrelerin çekirdek ya da sitoplazmalannda mikroskop incelemesiyle görülebilen oluşumlar. |
Kemik iliği nakli (transplantasyonu)
(bkz. kök hücre nakli) |
Kemikleşme (ossifikasyon)
Kemik dokusunun oluşum süreci. |
Kalça eklemi kireçlenmesi (koksartroz)
Kalça eklemini tümüyle işlevsiz kılan yıkıcı (dejenera-tif) süreçler sonucunda gelişen hastalık. |
Konnektif doku hastalıkları
Vücudun bir çok bölgesini etkileyebilen daha nadir hastalıklardır. Sistemik lupus eritematosus (SLE), skleroderma, polimiyozit ve mikst konnektif doku hastalığı (MCTD) gibi tipleri vardır. Bazı yazarlar Sjogren sendromunu, hatta romatoid artriti de bu gruba katarlar. |
Kalıtsal özellikler
Genetik yasalarına göre kuşaktan kuşağa kalıtsal olarak geçebilen, türe ve kişiye özgü biçimsel ve fizyolojik özellikler. |
Keratoplasti (kornea nakli)
Herhangi bir hastalık sonucunda bozulmuş olan gözün kornea (saydamtabaka) bölümünün çıkarılmasını ve yerine bîr vericiden alınmış sağlıklı korneanın konmasını sağlayan cerrahi girişim. |
Kalp Hastalıkları
Düzensiz bir hayat, yorgunluk, sinir bozuluğu, şiddetli romatizma veya doğuştan meydana gelen kalp hastalıklarında; daha geniş bir ifadeyle bütün kalp hastalıklarında aşağıdaki maddelere dikkat etmek gerekir.
- Sinirlenmeyin
- Sigarayı bırakın
- Şişmanlamamaya ve kilonuzu muhafaza etmeye çalışın
- Fazla yorucu işler yapmayın
- Uyku ve dinlenmenizi ihmal etmeyin
- Koşmayın, acele etmeyin.
- Her gün bir öncekinden daha iyi olduğunuza inanın
- Kabız olmamaya dikkat edin
- Çürük dişleriniz varsa, tedavi ettirin
- Fazla miktarda yağlı sığır veya koyun eti, sütlü şeyler yemeyin. Konserve, pastırma, salam, peynir, turşu, balık ve çikolata gibi şeyleri mümkün olduğunca azaltın
- Yemeklere tuz koymayın. Yemeklerinizi mısırözü, ayçiçeği veya haşhaşyağı ile hazırlayın
- Bol bol taze sebze ve meyve yiyin
- Bol bol yoğurt yiyin |
Kalp hastalıkları
Düzensiz bir hayat, yorgunluk, sinir bozuluğu, şiddetli romatizma veya doğuştan meydana gelen kalp hastalıklarında; daha geniş bir ifadeyle bütün kalp hastalıklarında aşağıdaki maddelere dikkat etmek gerekir.- Sinirlenmeyin- Sigarayı bırakın- Şişmanlamamaya ve kilonuzu muhafaza etmeye çalışın- Fazla yorucu işler yapmayın- Uyku ve dinlenmenizi ihmal etmeyin- Koşmayın, acele etmeyin.- Her gün bir öncekinden daha iyi olduğunuza inanın- Kabız olmamaya dikkat edin- Çürük dişleriniz varsa, tedavi ettirin- Fazla miktarda yağlı sığır veya koyun eti, sütlü şeyler yemeyin. Konserve, pastırma, salam, peynir, turşu, balık ve çikolata gibi şeyleri mümkün olduğunca azaltın- Yemeklere tuz koymayın. Yemeklerinizi mısırözü, ayçiçeği veya haşhaşyağı ile hazırlayın- Bol bol taze sebze ve meyve yiyin - Bol bol yoğurt yiyin |
Kopukluk
Özellikle düşüncelerde bağlantısızlık biçiminde ortaya çıkan ve ruhsal durumu derinden etkileyen bozukluk. |
Kırıklar
Çarpma, vurma, düşme veya bunlara benzer bir kaza sonucu meydana gelen kırıklar, kapalı ve açık kırıklar olmak üzere ikiye ayrılır. Kemikler ya bir yerinden basit bir şekilde ya da birkaç yerinden kırılıp, parçalanırlar. Kemik kırılan yerde, şiddetli ve şişkinlik meydana gelir.Kırılan yer, elle yoklandığı zaman birtakım tıkırtılar duyulur. Bazen de, kırılan kemikler, kasları, etleri ve deriyi delerek dışarı fırlayabilir.Kemik kırıklarında yapılacak ilk iş, kemik uçlarını karşı karşıya getirerek, kıpırdamayacak şekilde sıkıca sarmaktır. |
Kırıklar
Çarpma, vurma, düşme veya bunlara benzer bir kaza sonucu meydana gelen kırıklar, kapalı ve açık kırıklar olmak üzere ikiye ayrılır.
Kemikler ya bir yerinden basit bir şekilde ya da birkaç yerinden kırılıp, parçalanırlar. Kemik kırılan yerde, şiddetli ve şişkinlik meydana gelir.
Kırılan yer, elle yoklandığı zaman birtakım tıkırtılar duyulur. Bazen de, kırılan kemikler, kasları, etleri ve deriyi delerek dışarı fırlayabilir.
Kemik kırıklarında yapılacak ilk iş, kemik uçlarını karşı karşıya getirerek, kıpırdamayacak şekilde sıkıca sarmaktır |
Kamamsı (kuneiform) kemikler
Ayağın arka bölümünün Önünde kama biçiminde ve yan yana sıralanmış üç kemik. |
Kırıklar
Çarpma, vurma, düşme veya bunlara benzer bir kaza sonucu meydana gelen kırıklar, kapalı ve açık kırıklar olmak üzere ikiye ayrılır.
Kemikler ya bir yerinden basit bir şekilde ya da birkaç yerinden kırılıp, parçalanırlar. Kemik kırılan yerde, şiddetli ve şişkinlik meydana gelir.
Kırılan yer, elle yoklandığı zaman birtakım tıkırtılar duyulur. Bazen de, kırılan kemikler, kasları, etleri ve deriyi delerek dışarı fırlayabilir.
Kemik kırıklarında yapılacak ilk iş, kemik uçlarını karşı karşıya getirerek, kıpırdamayacak şekilde sıkıca sarmaktır |
Kırışıklık
Deride ince çizgi biçimindeki çöküntüler. |
Kanda kolestrol yüksekliği
Kolestrol, kanda, sinirlerde, beyinde, karaciğerde, dalakta, böbrek üstü bezlerinde ve safrada bulunan, yağ yapısında, kristal gibi beyaz görünümde bir maddedir.
Görevi dokulardaki su dengesini sağlamak, alyuvarları zehirlere karşı korumak, sinir dokularının dayanıklığını sağlamak ve deri altında, dışarıdan gelecek mikroplara karşı koruyuculuk yapmaktır.
100 gram kanda; 180-230 miligram kolestrol bulunur. Bu miktar normaldir. 230 miligram kolestrol miktarı, kanda kolestrolün yükselmiş olduğuna işarettir. Tedavi edilmezse; damarsertliği, beyin ve kalpteki ince damarların tıkanmasına neden olur.
Meydana Gelişi Böbrek üstü bezleri, husyeler, yumurtalıklar bünyenin ihtiyacı olan kolestrolü imal ederler. Ayrıca hayvansal yağlar, süt, yumurta ve bitkisel hormonlarla da kolestrol alınır.
Kanda, kolestrolün yükseldiğini anlamak için bir seri test yapmak gerekir. Ayrıca, hastanın cildinde oluşan sarı lekeler, göz altlarında beliren siyah halkalar, göz akında görülen sarı lekecikler, genel yorgunluk, iştahsızlık, hazımsızlık, baş dönmesi, baş ağrısı, görme zayıflığı, ağız acılığı, nefes ve ter kokusu kolestrolün yükselmiş olduğuna işaret olabilir |
Kanda kolestrol yüksekliği
Kolestrol, kanda, sinirlerde, beyinde, karaciğerde, dalakta, böbrek üstü bezlerinde ve safrada bulunan, yağ yapısında, kristal gibi beyaz görünümde bir maddedir.Görevi dokulardaki su dengesini sağlamak, alyuvarları zehirlere karşı korumak, sinir dokularının dayanıklığını sağlamak ve deri altında, dışarıdan gelecek mikroplara karşı koruyuculuk yapmaktır.100 gram kanda; 180-230 miligram kolestrol bulunur. Bu miktar normaldir. 230 miligram kolestrol miktarı, kanda kolestrolün yükselmiş olduğuna işarettir. Tedavi edilmezse; damarsertliği, beyin ve kalpteki ince damarların tıkanmasına neden olur. |
Kirpikler
Gözkapaklarının serbest kenarları üzerinde bulunan kıllar. |
Kladikasyon
Egzersiz sırasında yetersiz kan gelemesi sonucu daldırda ortaya çıkan spazm. |
Klamidya
Cinsel organlarda ciddi enfeksiyonlara yol açabilen klamidya, bir bakteriden kaynaklanmaktadır. Klamidya 25 yaşın altındaki kadın ve erkeklerde en sık görülen cinsel hastalıklardan biridir. Ayrıca 5.000-6.000 kişinin daha klamidya olduğu, ancak hastaların bundan haberi olmadığı tahmin ediliyor.
Klamidya cinsel ilişki sırasında bulaşır.
Klamidyanin belirtileri;
Bakteriler aktif olarak ürüyor. Bulaşma tarihinden 3-20 gün sonra akıntı ve işeme sırasında acı gibi rahatsızlıklar başgösteriyor.
Bakteriler üreyerek artıyor ancak önemli bir rahatsızlığa neden olmuyor. Klamidyalı insanların yüzde ellisi, bu hastalıktan, doktora gitmeye gereksinme duymayacak kadar az etkilenmektedir. Ancak herhangi bir rahatsızlığınız olmasa bile bakteriyi başkalarına bulaştırabilirsiniz.
Bakteriler yavaş yavaş ürüyor ve hiç bir rahatsızlığa yol açmıyor. Bu bakteri bazen tahlilde bile görünmeyebilir ve yıllarca pasif olarak yaşayabilir. Ancak çeşitli nedenlerle birdenbire daha hızlı üremeye ve rahatsızlıklara yol açmaya başlar.
Tanı
Doktor, bir kişinin klamidya olup olmadığını saptamak için idrar borusu, rahim ağzı ve bazen de rektumdan ucu pamuklu bir çubukla örnek alır. Tahlilin sonucu birkaç gün sonra hastaya bildirilir.
Tedavi
Klamidya antibiyotik ilaçlarla tedavi edilir. Doktor bazen hastalığın geçip geçmediğini denetlemek için hastayı yeniden muayeneye çağırır.
Klamidya tedavi edilmeyecek olursa fallop borusu iltihabına yol açar. Fallop borusu iltihabının başta gelen nedeni tedavi edilmemiş klamidyadir. Fallop borularındaki iltihap bazı durumlarda kısırlığa neden olabilir. Bazen de fallop borusu aşırı derecede hasara uğradığından dış gebelik tehlikesi artar. Klamidya enfeksiyonu olan gebe bir kadın bu bakteriyi doğum sırasında çocuğuna bulaştırabilir. Bakteri çocukta göz iltihabı ya da pnömoniye yol açar. Pnömoni de çocuğun, büyüdüğü zaman astıma yakalanma tehlikesini artırır.
Bu hastalık erkeklerde epididim iltihabına neden olabilir. Epididim iltihabının belirtileri hastalığın etkilediği erbezinde hassasiyet veya aşırı ağrı ve şişkinliktir. Seyrek olmakla birlikte bazen cinsel organlar çevresinde basınç hissedilebilir. Ayrıca hastanın ateşlenmesi de mümkündür.
Klamidya genellikle çok az rahatsızlık yaratır. Bazen hiç bir rahatsızlığa yol açmaz. Bu bakteriye karşı korunmanın en etkin yolu kondom (prezervatif) kullanmaktır. |
Klebsiella
Enterobacteriaceae familyasından bakteri cinsi- Kapsül-lü, çomak biçimli, Gram-negatif bakterilerdir. |
Kleptomani
İhtiyacı olmaksızın patalojik çalma dürtüsüne verilen addır. |
Klimakteryum (yaşdönümü)
Eşey bezlerinin (erbezi ve yumurtalıklar) işlevsel etkinliklerinin durduğu yaşam dilimi. |
Klimatoterapi
Hastanın başka bir yere giderek yeni çevre koşullarından yararlanmasını amaçlayan ve genellikle öbür tedavileri (tıbbi, cerrahi vb) tamamlamak için uygulanan tedavi yöntemi. |
Klinik
Bazı ülkelerde üniversite kürsülerinde toplanmış olan hastanelerin dağılımını (iç hastalıkları, cerrahi, doğum, göz, kulak-burun-boğaz vb klinikleri gibi) belirtmek için kullanılan terim. |
Klinik izleme kartı
Hastanın sağlığıyla İlgili özgeçmişinin, hastanede yattığı sürece yapılan inceleme sonuçlarının ve uygulanan tıbbi ve cerrahi girişimlere ait bilgilerin kaydedildiği belge. |
Klinik termometre
Vücut sıcaklığını ölçmek için uygulanan bir termometre tipi. |
Klinoskop
Radyografik incelemenin ayakta, yatar durumda ve tüm ara durumlarda, hatta başın ayaklardan daha aşağıda bulunduğu konumlarda da uygulanmasını sağlayan radyolojik gereç. |
Köprücük kemiği (klavikula)
Sağ ve sol omuzda yer alan uzun kemiklerin ortak adı. |
Karaciğer Hastalıkları
Karaciğer, diyaframın hemen altında, sağ tarafta, yaklaşık olarak 2 kilogram ağırlığında koyu kırmızı renkte yumuşak bir organdır. Yaşamak için gerekli olan bir çok kimyasal olay burada meydana gelir. |
Klirens
Belirli bir organın belirli bir maddeyi kandan uzaklaştırma yeteneği. |
Karaciğer hastalıkları
Karaciğer, diyaframın hemen altında, sağ tarafta, yaklaşık olarak 2 kilogram ağırlığında koyu kırmızı renkte yumuşak bir organdır. Yaşamak için gerekli olan bir çok kimyasal olay burada meydana gelir. |
Klitoris
Kadının cinsel organındaki en duyarlı nokta. Klitoris üzerine baskı uygulamak ya da klitorisi elle, penisle, dille veya herhangi bir objeyle uyarmak kadının cinsel ilişki sırasında çok büyük haz almasını sağlar |
Kloaka
Embriyonda, arka bağırsağın genişlemiş olan son bölümüne verilen ad. |
Kloazma
Yüzde ortaya çıkan sarı-kahverengi leke. |
Kloforil
Bitki hücrelerinde Kloroplast "" adı verilen bir pigmentin içerisinde bulunan ve ışık enerjisini absorbe ederek kimyasal enerji halinde depolayan bir tür molekül. |
Klomıs
Çizgili kaslann bir kasılma biçimi. Bu terim fizyolojide, tanı ve hastalıklarla ilgili olarak değişik amaçlarla kullanılır. |
Klon
Genetik olarak birbirinin aynı olan canlılar. |
Klon bankası (genom arşivi)
Bir canlının tüm genomunu temsil eden DNA parçacıklarının klonları. |
Klonlama
Tek bir öncül hücreden kaynaklanan hücrelerin çoğalma süreci. |
Klor
Biyolojik olarak büyük önem taşıyan kimyasal element. |
Klorakne
Klorlu hidrokarbonların yol açtığı ve deride akneye benzer döküntülerle beliren hastalık. |
Klordan arındırma
Suyun klor ve klorlu bileşiklerden arındırılması işlemi. |
Klorlama
Klorun dezenfektan etkisinden yararlanarak suyu içilebilir hale getirilme İşlemi. |
Klorofil
Fotosentaz olayında güneş enerjisini kimyasal enerjiye çevirenyeşil pigment maddesi. |
Kloroplast
Yeşil rekli klorofil pigmentini taşıyan plastid. |
kloroz
Bir çeşit kansızlıktır. Kanda hemoglobin miktarının azalması, bu duruma neden olur. Çarpıntı, halsizlik, nefes darlığı, yüzde solgunluk ve ayak bileklerinde şişme görülür. |
kloroz
Bir çeşit kansızlıktır. Kanda hemoglobin miktarının azalması, bu duruma neden olur. Çarpıntı, halsizlik, nefes darlığı, yüzde solgunluk ve ayak bileklerinde şişme görülür. |
Krause cisimcikleri
Deride yer alan sinir uçları. |
Kloroz
Bir çeşit kansızlıktır. Kanda hemoglobin miktarının azalması, bu duruma neden olur. Çarpıntı, halsizlik, nefes darlığı, yüzde solgunluk ve ayak bileklerinde şişme görülür. |
Klostrofobi
Kapalı yerlerden sebebsiz yere korkma reaksiyonudur. |
Kardiyotonikler
Kalp kasının kasılma gücünü ve verimini artıran ilaçlar. |
Koklea
İç kulakta duyma repeptörlerinin bulunduğu salyangoz şeklindeki tüp, kulak salyangozu. |
Koklea (kulak salyangozu)
Corti organı denen işitme organının bulunduğu içkulak bölümü. |
Kromozom bozuklukları
Kromozomlardaki nitel ya da nicel değişikliklere bağlı bozukluklar. |
Karp (el bileği kemikleri)
El iskeletinin metakarp (el tarağı kemikleri) ile el bileği arasında bulunan bölümü. |
Ksiloz yükleme testi (ağızdan)
Bağırsak emilim yetersizliklerinin ayırıcı tanısında yararlanılan bir test. |
Kollar ve bacaklar
Gövde iskeletine bağlanan vücut uzantıları. |
Kavernöz (gözenekli)
Geniş damarsal alanlardan ve bunların İlişkide olduğu öbür damarlardan oluşan, sünger görünümlü, düzensiz biçimli, normal ya da patolojik dokuların genel adı. |
Kusturucular (emetikler)
Organizmaya zarar vermeden kusmayı uyaran ilaçlara verilen ad. |
Malformasyon (oluşum bozukluğu)
Vücudun bir bölümünün dölyatağı içinde gelişen oluşum bozukluğu. |
Menstrual siklus
Adet görme dönemleri, iki adet arası. |
Maloklüzyon
Çene kapatıldığında üst ve alt çene dişleri arasındaki normal ilişkinin kaybolmasıyla beliren bozukluk |
Malpighi cisimcikleri (böbrek glomerüleri)
Böbrek kabuğundaki özel bir yapı. |
Meslek hastalıkları
Sanayide ve tarımda bazı özel mesleklerde çalışanlarda ortaya çıkan hastalıklar. |
Miyokloni
Kaslarda aniden ortaya çıkan, düzensiz ritimli, şiddeti değişken ve asimetrik bir dağılım gösteren kasılma. |
Metakarp (el tarağı kemikleri)
Elde, üst uçları el bileği kemikleriyle, alt uçlan el parmak kemikleriyle eklemleşen beş kemiğe verilen ortak ad |
Metal eklem
Her iki tarafın da ya da her iki yüzeyin de metal olduğu kalça eklemi replasmanı. |
Maniyerizm (yapmacıklık)
Psikiyatride, aşın ve anlaşılmaz anlatım araçlanna, doğal ya da yalın olmaktan uzak mimik, davranış ya da sözcüklere başvurmayı ifade eden terim. |
Metatars (ayak tarağı kemikleri)
Ayakta, üst uçları ayak bileği kemikleriyle, alt uçlan ayak parmak kemikleriyle (falanks) eklemleşen beş kemiğe verilen ortak ad. |
Monoklonal antikorlar
Doku kültüründe yapay olarak oluşturulan antikorlar, hastalıkla savaşmak için çok özgün olabilirler. |
Mononükleer
Kanda bulunan bazı hücreleri. |
Nefroskleroz
Böbrek dokusunun sertleştiği ve sınırlı ya da yaygın olarak bağdokuyla kaplandığı tabloları tanımlayan genel terim. |
Nöbet şeklinde gelen öksürük
Bu çeşit öksürük, boğmaca veya ciğer şişmesi; gırtlak veya hava borusunun tahriş olması, veya astımdan kaynaklanır. Bu çeşit öksürükte pek az balgam görülür. |
Nükleer magnetik rezonans
MR |
Nükleik asitler
Uzun düz zincirler halinde birleşmiş, özel birimlerin (nükleotitler) yinelenmesiyle oluşan büyük boyutlardaki moleküller (makromoleküller). |
Nükleoprotein
proteinlerin nukleik asitlerle kurduğu moleküler birlik. |
Nükleotid
Nukleik asitlerin ( DNA, RNA) yapı birimleri. Nukleus (Çekirdek) : Hücredeki genetik malzemeyi barındıran kısım. |
Nükleotit
Nükleik asitlerin yapıtaşı. |
Osteoklast
Kemik dokusunun yıkımını sağlayan hücre. |
Osteoklastom
Osteoklastlara benzer dev hücrelerden oluşan bir kemik tümörü. |
Osteoklazi
Osteoklast hücrelerinin etkinliğine bağlı olarak kemik dokusu yıkımının arttığı hastalık. |
Osteoskleroz (kemik sertleşmesi)
Kemik dokusunun yoğunluğunda artışla ortaya çıkan patoloji. |
Oklüzyon (kapanma)
Çiğneme kaslarının kasılmasıyla altçene yükseldiğinde üst ve alt dişlerin çiğneme yüzeylerinin karşılıklı gelme (kavuşma) durumu. |
Olfaklometri
Kişinin koku alma gücünün niceliksel olarak ölçülmesi yöntemi. |
Öznel gerçeklik
Kişinin başkalarının onayına açık olmayan kendi iç dünyasına ilişkin ve buradan türeyen deneyimlere bağlı algıladığı duyum, veri ve izlenimlerin tümü. |
Önemli Yanıklar
Yanık alanı büyük ve derinliği de fazla ise, önemli bir yanık var demektir. Bu gibi durumlarda mutlaka hastaneye başvurmak gerekir. |
Özbağışıklık (otoimmünite)
Vücudun bağışıklık sisteminin kendi dokularına yönelik yıkıcı bağışıklık yanıtı geliştirmesiyle beliren durum. |
Pelteklik
Dil peltekliğinin nedenleri çeşitlidir Müzmin nezle, bademciklerin hastalanmasından dolayı burundan konuşma, kısmi sağırlık, yarık damak bu duruma neden olabilir. |
Perikardiyoskleroz
Perikartın fibrinli kalmlaşmasıyla ortaya çıkan hastalık. |
Psikosomatik hastalıklar
Vücudun çeşitli organ ya da sistemlerinde ruhsal etkilere bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklar. |
Perikardiyoskleroz
Perikartın fibrinli kalmlaşmasıyla ortaya çıkan hastalık. |
Psikosomatik hastalıklar
Vücudun çeşitli organ ya da sistemlerinde ruhsal etkilere bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklar. |
Rna (ribonükleik asit)
Hücrenin çekirdeğinde ve sitoplazmasında bulunan yüksek molekül ağırlıklı organik madde; yapısı DNA'nınkine benzer. |
Romatizmal hastalıklar
Tüm artrit ve romatizma tiplerini ifade eder |
Saçların kepeklenmesi
Kafatası derisi üzerinde meydana gelen gevşek pul şeklindeki kabuklara kepek denir. Kuru ve yağlı olmak üzere iki çeşidi vardır. Yağlı sarımtırak görünüşteki kepeklenmeye, tıp dilinde sebore denir.Nedeni, derinin en üst kısmında bulunan tabakanın, ürettiği fazla parçalardır. Bunlar, çoğunlukla saçlar tarandığı zaman dökülür.Tedavinin ilk şartı; temizlik ve fazla miktarda unlu şeyler yememektir. |
Ses kısıklığı
Boğaz veya gırtlağın, dışarıdan gelen organizmalar tarafından istila edilmesi sonucu ortaya çıkar. Nedeni, soğuk algınlığı, bağırmak, çok konuşmak, boğazı tahriş edici duman veya benzeri gazlar veya boğaz iltihabıdır. Kısa sürede geçmeyen ses kısıklığında, doktora başvurmak gerekir. |
Sesamoit (susamsı) kemikler
Özellikle el ve ayak eklemlerine komşu olarak yerleşmiş ve çevresi kiriş, bağ ya da eklem kapsülüyle bir zarf gibi sarılmış kemikleri belirten genel terim. |
Solaklık
Hareketlerde, ince işlerde ve algılamalarda (işitsel, görsel vb) kendiliğinden vücudun sol yansını kullanmayı yeğlemeyle belirlenen durum. |
Sakroiliak eklem
Sakrumla kalça kemiğinin, sağda ve solda yapmış olduğu eklem. |
Siklil
Kirpiksi (siliyer) cisimle ilgili iltihabi süreç. |
Siklopi
Bebeğin merkezi konumlu tek bir göz çukuruyla doğduğu ağır bir doğumsal oluşum bozukluğu. |
Siklotimi
Hafif derecede depresyon, aşın neşelilik ve kendine güven evrelerinin birbirini izlemesiyle belirlenen ruhsal durum. |
Sinir bozukluğu
Hayat şartlarından fazlasıyla etkilenenlerde görülebilen, esasta önemli bir kaynağı olmayan bir rahatsızlıktır. Devamlı olarak endişe içinde olmak şeklinde görülenine anksiete, ruhi ve bedeni bitkinlik şeklinde görülenine de depresyon adı verilir.Hasta hayattan zevk almaz, her zaman mutsuzdur, huzursuzdur, sinirlidir. Uykuları düzensizdir. Gerçekte bir hastalığı olmadığı halde çeşitli hastalıkların varlığından şikayet eder.Tedaviye hayatının iyi yanlarını görmeye alışmakla başlanır. Sinirlenmekten kaçınmak, her kötü olayın iyi bir tarafı olduğunu görmeye alışmak, düzenli bir hayat sürmek gerekir. |
Sternokleidomastoit kası
Boynun yan kası. |
Sistemik skleroz
Bkz. skleroderma |
Subklavia
Köprücük kemiği (klavikula) altında yer alan oluşumları belirten anatomik terim (subklavia kası, subklavia atardamarı ve subklavia toplardamarı gibi). |
Serklaj (çember)
Çeşitli hastalıklara bağlı olarak bozulmuş herhangi bir anatomik yapının yeniden düzenlenmesi için uygulanan bir cerrahi yöntem. |
Sklera
Görme sinirinden saydam tabakaya kadar uzanan, gözün fibroz dış zarı, göz akı. |
Sklera (gözakı, serttabaka)
Gözün en dış katmanını oluşturan, bağdoku yapısındaki zar. |
Sklerektomi
Gözküresinin dış bölümünü kaplayan bağdoku yapısındaki skleranın (gözakı) küçük bir bölümünün çıkarıldığı cerrahi girişim. |
Sklerit
Sklerada yerleşen İltihabi süreç. |
Skleroderma
Veya Sistemik skleroz"". Skleroderma ""sert cilt"" anlamına gelmektedir. Bununla birlikte, bu hastalığa yakalanan bir çok kişinin diğer vücut bölümlerinde de problem vardır, bu nedenle hastalığı daha açıklayıcı olan ikinci adı verilmiştir: ""Sistemik skleroz"". Skleroderma nadir rastlanan kronik (persistan, ısrar eden) bir hastalıktır ve eklemlerin çevresindeki bağ dokusunu, kan damarlarını ve bazen de tutulan cilt bölgelerinin altında bulunan iç organları etkiler. |
Süt kabukları
Bazı süt çocuklarında, besinler başta olmak üzere deği-Şik maddelere karşı (örneğin süt yağlan) ortaya çıkan aşın duyarlılığın ya da alerjinin belirtisi olarak, deride görülen oluşum. |
Sklerotom
İskelet kemiklerinin, bağlarının ve kıkırdaklarının kaynaklandığı mezoderrn(*) bölgesi. |
Skleroz
Genellikle anormal fibröz doku büyümene bağlı olarak bir organ ya da dokunun kalınlaşması veya sertleşmesi. |
Sklerozanlar
Genişlemiş toplardamarları tıkamak amacıyla enjekte edilen, tahriş edici etkili kimyasal maddeler. |
Şeker Eksikliği Koması
Tıp dilinde hipoglisemi adı verilen bu çeşit koma, terleme, titreme, çırpınma huzursuzluk, şiddetli açlık, ve aşırı duygusallıkla başlar. Nedeni, fazla miktarda insülin vermek veya çok miktarda karbonhidratlı yiyeceklerle beslenmektir.Şeker hastaları haftada en az iki kere ılık banyo yapmalıdır ve sonra da vücutlarının her tarafını ılık bir havlu ile ovmalıdır. Kabız veya ishal olmamalıdırlar. Perhiz yapmalıdırlar. Erken yatıp erken kalkmalıdırlar. Ağız, boğaz ve diş sağlığına aşırı özen göstermelidirler. Masaj, beden hareketleri ve açık havada yürüyüşü ihmal etmemelidirler. |
Taklit
Bir insanın başka insanlarla etkileşimi sonucunda aynı davranış, duygu ve sözcüklerle yanıt verdiği dinamik süreç. |
Timpanoskleroz
Kulak zarında bağdoku oluşumu ve büzüşmeye bağlı olarak zann esnekliğinde ve kemik zincirinin hareketliliğinde azalmayla beliren tablo. |
Tansiyon düşüklüğü
Büyük tansiyon, 11'den aşağı düştüğü zaman tansiyon düşüklüğü vardır. Bu duruma tıp dilinde hipotansiyon denir.Tansiyon, ateşli hastalıklar sırasında, büyük kanamalardan sonra, iç salgı bezi bozukluklarında veya herhangi bir hastalıktan sonraki iyileşme döneminde düşer. Bazı kadınların aybaşı hallerinde, veya sıcakta fazla ter kaybından sonra veya sinirli kimselerde de tansiyon düştüğü görülür. Devamlı olarak tansiyon düşüklüğü önemli bir hastalığın işareti olabilir. |
Tansiyon yüksekliği
Büyük tansiyonun kişinin yaşına göre yüksek olmasına halk arasında tansiyon yüksekliği, tıp dilinde ise hipertansiyon denir. Bir çok hastalıkta tansiyon yüksekliği görülür. Mesela kalbin sol bölümünün büyümesinde, böbrek hastalıklarında, damar sertliğinde, kan hücrelerinin çoğalmasında, şişmanlıkta ve iç salgı bezleri hastalıklarında kan basıncı artar.Tansiyon yüksekliğinin belirtileri arasında yorgunluk, sinirlilik, çarpıntı, baş dönmesi, uykusuzluk, baş ağrısı vardır. |
Tat memecikleri
Dilde, tat duyusunu oluşturacak kimyasal uyanları algılayan alıcılar. |
Tohum kesecikleri
Erkek üreme yollarının üzerinde bulunan ve sperm deposu görevini yerine getiren eşit boyutlu küçük oluşumlar. |
Troklea
Eklem başlanmn birinin tekerlek ya da çark biçiminde olduğu eklem tipi; diz, dirsek ve kaval kemiği ite ayak bileği arasındaki eklemlerde görülür. |
Troklea siniri
IV. kafa çifti. |
UYKU BOZUKLUKLARI
UYKU BOZUKLUKLARI |
Üre klirensi
Böbrek işlevlerini incelemede kullanılan bir inceleme (bak. üre). |
Vücut sıcaklığı
insan ve öbür sıcakkanlı canlıların vücudunda ısı üretimi ve harcaması arasında sağlanan denge durumu. |
Yalancı eklem (psödoartroz)
Bir kemik kırığının kaynamasını sağlayan kallus oluşumunun yetersizliği nedeniyle kırık uçlarının arasının lif-si bağdokuyla dolması sonucunda kemiğin bu bölgesinde normalde bulunmayan bir hareketliliğin ortaya çıkması. |
Yaşlılık Hastalıkları
YAŞLANMA VE SAĞLIK
Dünyada 65 yaş ve üzerindeki insanların sayısı hızla artmaktadır. Son yıllarda tıbbın gelişmesi, bireyin kendine ve yaşamına daha fazla değer vermesiyle birlikte ortalama insan ömrü uzamıştır. Ülkemizde yaşlı nüfusun toplumdaki oranı yaklaşık % 4.5 iken 2030’larda bu oranın %6 olması beklenmektedir. Yaşlılık, yaşam sürecinin; çocukluk, gençlik, erişkinlik gibi doğal bir çağıdır. Yaşlılık dönemi üçe ayrılır:
Genç yaşlılar (65-74 yaş)
Orta yaşlılar (75-84)
İleri derecede yaşlılar (85 yaş ve üzeri)
Yaşlanma; zamanın geçişine bağlı olarak, bireyde görülen anatomik ve fizyolojik değişiklikleri tanımlar. Yaşlanma çok erken dönemlerde, 17-18 yaşlarında başlar. Yaklaşık 35-40’lı yaşlardan itibaren vücutta iş gören hücre grubunda kayıplar başlar. Zaman içinde devam eden bu hücre kayıplarına bağlı olarak hücrelerin yaptığı görevlerde aksamalar görülür.80’li yaşlardan sonra vücut bu kayıplara karşı iç dengesini koruyamaz ve bunun ilerlemesiyle ölüm ortaya çıkar.
Yaşlanmaya bağlı olarak fiziksel aktivitede bazı değişiklikler görülür. Genel olarak kas dokusunda bir azalma olur. Kadınlarda özellikle menopozdan sonraki dönemde yoğun bir şekilde kemik kayıpları ortaya çıkar. Bu kayıplara bağlı olarak boy kısalmaları, omurlarda çökmeler, hatta kırıklar olabilir.
Yaşlanmayla birlikte zihinsel değişiklikler de ortaya çıkar. Algılamada ve yaratıcı yeteneklerde yaşlanmayla birlikte bir azalma, dikkatsizlik ve düşünme hızında yavaşlama görülebilir. Öğrenme yeteneğindeki azalmaya, hareketlerdeki yavaşlama da eşlik edebilir. Yaşlılarda daha önce edinilen bilgiler sağlam kalır ve yeni öğrenilen bilgiler çabuk unutulur.
Demans (bunama) sıklıkla yaşlılarda görülen bir rahatsızlıktır. Hastanın bilinci yerinde olmasına rağmen hafızada zayıflama ve bazı zihinsel yetilerde azalma olur. Kişi çevresinde olanlara ilgisini yitirmeye başlar. Yeni bilgiler öğrenmede ve bunları hatırlamada, konuşma sırasında doğru kelimeleri bulmada, günlük yaşantıya ait sorunları çözmede yavaşlama zamanla belirginleşir. Bellekte zayıflama öncelikle telefon numaralarını, isimleri, yaşanan günlük olayları tam olarak hatırlayamama şeklindedir. Dikkat kolayca dağılır. Çevreyle kurulan ilişkiler sınırlanmaya başlar. Sosyal yetersizlik belirginleştikçe yalnızlık derinleşir. Kişi huzursuz ve kederlidir. Daha kırılgan, öfkeli ya da şüpheci olabilir. Zamanla geçmişe ait anılar da silinmeye başlayabilir.
Alzheimer hastalığı, yaşlılıkla beraber ortaya çıkan ve başta unutkanlık olmak üzere çeşitli zihinsel ve davranışsal bozukluklara yol açan ilerleyici bir beyin hastalığıdır. 65 yaşın üzerinde yaklaşık her 10 kişiden birinde; 85 yaşın üzerinde ise yaklaşık her iki kişiden birinde görülür.
Yaşlılıkta; tansiyon yüksekliği, damar sertliği, şeker hastalığı gibi kronik hastalıklar zihinsel faaliyetlerde azalmaya yol açar. Yaşlılıkla birlikte ruhsal durumda oluşabilecek bir çöküntü, depresyon zihinsel fonksiyonları olumsuz yönde etkileyebilir. Özellikle fizik aktivitesi az olan, sosyal yaşam içerisine girmeyen kişilerde, sigara ve alkol kullananlarda yaşlılıkta zihinsel faaliyetlerde azalma görülür. Boş vakitlerde bulmaca çözmek, okumak, çevrede olup bitenlerle ilgilenmek, toplumun bir parçası olduğunu hissetmek ve hissettirmek, beden egzersizlerine önem vermek yaşa bağlı bu olumsuz etkilere karşı zihinsel fonksiyonların korunmasında etkili olabilecek önlemler arasında yer alır.
Yaşlılıkta zihinsel değişikliklere paralel olarak, kişilikte de bazı değişiklikler oluşabilir. Yeni durumlara uyum sağlayabilme, yeni düşünceleri kabul etmede güçlük yaşanabilir. Çevreye karşı daha az ilgili, kendi bedenine ve kendine karşı daha ilgili olup, ilişkilerde daha derin ve seçici olabilirler. Yeniliklerden ürkebilirler ve eski yaşamlarını özlerler. Sağlıklarına aşırı önem verirler. Aşırı tutumluluk, kişisel eşyalarına karşı bağımlılık gelişebilir.
Yaşlılık döneminde özellikle depressif belirtiler görülebilir. Yaşlılık; fiziksel sağlığın, arkadaşların ve sosyal konum gibi bir takım kayıpların olduğu bir dönemdir. Bütün bu kayıplar birleştiği zaman kişide depresif belirtiler ortaya çıkabilir.
İleri yaşlarda gözlenen anksiyete kişinin yaşamakta olduğu başka bir fiziksel ya da ruhsal bozukluğa bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Yaşlanmaya bağlı fiziksel yetersizlikler ile çevrenin yardımına gereksinim duymak, sosyal konumun sınırlanarak daha izole yaşama zorunluluğu, tedaviye az yanıt veren hastalıkların ortaya çıkması, sevilen bir kişinin kaybı ya da kayıp tehdidi anksiyeteye neden olur. Günlük yaşantısına egemen hale gelen anksiyete, kişinin yaşam kalitesini düşürür.
Yaşlılığa kişi gençken hazırlanmalıdır! Ailede damar sertliği, tansiyon yüksekliği, şişmanlık ve şeker hastalığı varsa, kişi çok daha erken yaşlarda sağlıklı bir beslenme tarzı oluşturmalı ve buna ileriki yıllarda da devam etmelidir. Yaşlanmayla koku ve tat alma duyularında azalma olur. Çene kemiklerinde ve dişlerde olan değişiklikler de çiğneme fonksiyonunu bozar. Böylelikle kötü beslenmeye doğru bir yöneliş olur.
“Akdeniz tipi beslenme” denilen sebze, salata, meyve, zeytinyağı ağırlıklı ve mümkün olduğunca kırmızı etten uzak bir beslenme, kalp damar hastalıklarının oluşumunu belirgin şekilde azaltır. Önemli olan değişik besinlerden yararlanabilmek ve mümkün olduğu kadar kilo almamaktır.
+ |
ybaşı kanaması yokluğu
Genç bir kız buluğ çağına geldiği halde, aybaşı görmeye başlamamışsa, aybaşı yokluğundan söz edilir. Bu durum karaciğer hastalıklarından, kansızlıktan veya tiroit bezi bozukluğundan kaynaklanabilir.
Öncelikle nedeni bulmak gerekir.
Normal aybaşı gören kadının da; kansızlık, karaciğer rahatsızlıkları, beslenme bozuklukları, veya tiroid bezi hastalıkları sonucu aybaşı kanamaları kesilebilir.
Öte yandan aybaşı yokluğu, gebeliğin veya menapozun işareti olabilir. |
Yanıklar
Sıcak bir şeyin veya yakıcı bir maddenin etkisiyle vücudun herhangi bir yerinde meydana gelen hücre ve doku bozulmasına yanık denir. Yanıklar ikiye ayrılır: |
Yükleme eğrisi
Vücudun belirli maddeleri bireşimleme durumunu ortaya koyan grafik. |
Yükleme testi
Metabolizmanın özel bir yönünün dinamik koşullarda incelenmesini sağlayan testleri belirten genel terim. | << Geri
| |
|