TurkMedikal.net { ana sayfa }
TurkMedikal. N E T | ANA SAYFA Üyelik Online Alış-Veriş | Dükkan Kitaplar Hastalıklar Hakkında Bilgi | Hastalıklar İlk Yardım Medikal Rehber | Medikal Linkler Reklam
  19 Nisan 2024, Cuma Bu Sayfayı Arkadaşınıza Göndermek İstermisiniz ?
:: Sağlık Ansiklopedi >> Ra

Antiviral

Virüslara etkili, virusların zararlı etkilerini önleyen.
Antrakoz

Kömür parçacıklarının birikmesine bağlı olarak, bir dokunun siyahımsı renk almasıyla ayırt edilen patolojik durum.
Aberan

Hatalı, kuralsız
Abrasyon

Sıyrık
Abrasyon (aşınma)

Derinin yüzeysel katmanlarındaki lezyon.
Abstrakt

Özet
Aloe vera

Tahriş önleyici ve rahatlatıcı etkileri vardır. Ancak, aloe değişken bir madde olduğundan, bu yararları için aloe veranın taze bitkisinden veya sıkıca kapatılmış koyu bir kapta soğutularak korunulan saf bir aloe ürününden elde edilir.
Aortografi

iyotlu bir kontrast madde (yüksek iyot konsantrasyonlu organik bileşikler) verilerek aortun radyografik incelenmesi.
Acil kontrasepsiyon

Doğum kontrol yöntemi uygulamadan ilişkiye girilmesi sonucu ya da uygulanan doğum kontrol yöntemlerine rağmen dikkatsizlik sebebiyle hamile kalınma tehlikesine karşı uygulanan acil müdahale.
Aparatus

Yapı, işlev ve köken bakımında farklılık taşımakla birlikte vücut genelinde belirli bir işlevi yerine getiren organlar bütünü.
Apraksi

Hareketleri etkileyen herhangi bir felç, duyusal ya da zihinsel bir eksiklik olmadığı halde belli bir amaca yönelik düzenli bir hareketin, yani bir eylemi oluşturan hareketler bütününün yerine getirilmemesi.
Après-soleıl hydratant

Güneş sonrası nemlendirici.
Araknoidit

Beyin ve omuriliği saran üç zardan biri olan araknoit zann (Örümceksizar) iltihaplanması.
Araknoit

Beynin üzerinin örten ince zar.
Aralıklı topallama (claudicatio intermittens)

Yürümeyi engelleyen geçici bir topallamanın ortaya çıkmasıyla beliren bir yürüme bozukluğunu belirten terim.
Aromaterapi

Bedensel rahatlama sağlamak için vücut bakımında temel yağların kullanılması.
Amnion sıvısı

Rahimde cenini çevreleyen koruyucu sıvı.
Amniyon sıvısı azlığı (oligohidramniyos)

Amniyon sıvısının 500 ml'nin altına inmesiyle beliren gebeliğe
Arteriyografi

Atardamara X ışınlarını geçirmeyen bir madde (kontrast madde) verilerek, bu damarın ve dallanma biçimsel özelliklerinin incelendiği radyolojik teknik.
Ana safra kanalı

koledok
Artralji

Eklem ağrısı. Bu ağrı inflamatuvar (iltihabi) ya da noninflamatuvar (inflamatuvar olmayan) koşullardan kaynaklanabilir
Artralji**

Eklem ağrısı. Bu ağrı inflamatuvar (iltihabi) ya da noninflamatuvar (inflamatuvar olmayan) koşullardan kaynaklanabilir
Artrografi

Eklem boşluğuna kontrast madde verilerek röntgen filmi çekilmesi.
Agorafobi

Geniş, açık bir sahada yalnız kalınca hissedilen, kontrol edilemeyen bir korkudur.
Agrafi

Yazı yazma becerisinin kaybolması.
Agramatizm

Sözdizimi açısından doğru cümleler kurarak konuşpbîf-me yeteneğinin olmaması.
Agraniilositoz

Kanda ve kemik iliğinde nötrofil (parçalı) akyuvarların iyice azaldığı ya da tümüyle yok olduğu ağır hastalık.
Ağız yaraları

Ağız yaraları, "basit" ve "derin" veya "sert kenarlı" yaralar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Çoğunlukla, üşütme veya hazımsızlıktan kaynaklanır.

Yaraların etrafı, kırmızı bir çizgi ile çevrilidir. Başlangıçta, içi su dolu kabarcıklar halindedirler. Sonradan patlayarak etrafa yayılır ve sancılı ağrılara neden olurlar.
Çocuklarda; kızamık ve çiçek hastalıkları sırasında da aynı yaralar meydana gelebilir.

Ağız yaraları

Ağız yaraları, "basit" ve "derin" veya "sert kenarlı" yaralar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Çoğunlukla, üşütme veya hazımsızlıktan kaynaklanır. Yaraların etrafı, kırmızı bir çizgi ile çevrilidir. Başlangıçta, içi su dolu kabarcıklar halindedirler. Sonradan patlayarak etrafa yayılır ve sancılı ağrılara neden olurlar.Çocuklarda; kızamık ve çiçek hastalıkları sırasında da aynı yaralar meydana gelebilir.
Ajite

Rahatsız, huzursuz, taşkınlık yapan.
Aspirasyon

Boğulma esnasında suyun, kusma esnasında da mide içeriğinin akciğerlere kaçması ya da burun, boğaz veya akciğerler gibi vücut boşluklarından sıvıların emilerek boşatılması.
Anjiografi

Katater yardımı ile konstrat bir madde verilerek kalbi besleyen damarların görüntülenmesi
Anjiyografi

Organizmadaki damar ve kanal sistemlerinin işlevsel ve biçimsel açılardan radyolojik incelemesini kapsayan tanı yöntemi.
Anjiyokardiyografi

Çevrel bir toplardamara (genellikle kol toplardamarına) iyot içeren, suda çözünen ve böbreklerden hızla atılan radyoopak bir kontrast madde verilmesinden sonra kalp boşluklarının ve büyük damarların radyolojik olarak incelenmesi.
Akson (silindirakson)

Bir sinir hücresinin sitoplazmasının uzantısı.
Ataraksi

Bazı ruhsal hastalıklarda (şizofreni, frenginin yaygın felçle seyreden son evresi) görülen duygulanım yokluğu; belirgin bir duyarsızlık ve duyusal algılamada körel-me.
Aktinoterapi

Uygun lambaların ürettiği morötesi ışınları kullanan fizik tedavi tipi.
Antibiyogram

Belirli bir enfeksiyonda enfeksiyon etkeninin duyarlı olduğu ilacın saptanması amacıyla uygulanan laboratu-var yöntemi.
Akut Safra Kesesi İltihabı

Bilhassa, safra yollarına yerleşmiş taşın neden olduğu bir hastalıktır. Tıp dilinde akut kolestit denir. Hastada karnın sağ üst kısmına gelen ani, şiddetli ve çabuk gelişen, sırta, hatta sağ omuzun ucuna kadar yayılan ağrı vardır. Ateş artar, kusma ve bulantı görülür.Her iki çeşit safra kesesi iltihabında da; vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir. Ameliyat gerekebilir.
Alanin amino transferaz

glütamik pirüvik transami-nazlar
Aura

Bir migren ya da konvülsiyon nöbetinin ortaya çıkacağını önceden gösteren belirti.
Bell paralizi

Yüz siniri felcidir.
Bakteri florası

Deride ya da ağız, bağırsak ve dölyolu gibi doğal vücut boşluklarında sürekli bulunan mikroorganizmaların tümü.
Bradikardi

Kalbin dakikadaki atım sayısının azalması.
Bradikinin

Dokuz aminoasitlik bir peptit zincirinden oluşan madde.
Bradilali

Konuşmada bir yavaşlama İle beliren konuşma bozukluğu.
Bradipne

Solunum sıklığının azalması.
Bradipsişi

Tüm ruhsal süreçlerde genel bir yavaşlama durumu; çeşitli ruh ve sinir hastalıklarında görülebilir.
Braille alfabesi

Körlerin kullanabilmesi için kâğıt üzerine kabartılı olarak geçirilen ve parmakla kolayca algılanan işaretlerden oluşmuş alfabe.
Brakidaktili

Parmakların anormal kısalığı ile beliren doğumsal oluşum bozukluğu.
Brakiözefagus

brakisefali
Brakisefali

Başın (ve kafatasının) üst-alt çapının ön-arka çapına neredeyse eşitlenerek aldığı yuvarlağımsı biçim (bu iki ölçü arasındaki oran 0,82-1 arasında oynar).
Brakitip

Bedensel yapı tiplerden biri.
Brakiyal

Kolla ilişkili organ ya da anatomik yapılar için kullanılan terim.
Brakiyal atardamar (humeral atardamar)

Koltukaltı (aksüler) atardamarının devamı.
Brakiyal pleksus

V., VI., VII., VIII. boyun ve I. göğüs kafesi sinirlerinin alt dallarından kaynaklanan liflerle örülmüş ağ.
Brakiyalji

Kol ağrısı.
Bilateral

Her iki tarafa ait olan, iki taraflı.
Balgamda mycobacterium ttıberculosis aranması

Lama yapılan balgam yaymasının uygun olarak boyan-masıyla akciğerde sürmekte olan verem hastalığı bulunup bulunmadığım kesin olarak ortaya koymayı sağlar.
Bilgisayarlı eksenel tomografi

tomografi
Bronkografi

Bronş ağacının radyolojik olarak incelenmesi.
Balistokardiyografi

Kalbin çalışması sırasında her kasılmanın bütün vücutta yol açtığı titreşimlerin grafik olarak kaydedilmesine dayanan incelenme yöntemi, incelenecek kişi havada asılı duran bir masaya uzanır.
Balistokardiyogram

Kalp kasılmaları sırasında vücutta oluşan sarsıntıların kaydedilmesiyle elde edilen eğri
Bronkoraji

Bronş mukozasından kaynaklanan kanama.
Balneoterapi

Suyun mekanik ya da tedavi edici etkisinin kullanıldığı bir tedavi tekniği.
Bronkostenoz (bronş daralması)

Bir bronş lümeninin (boşluk) daralması.
Barany testi

iç kulakta bulunan denge sisteminin incelenmesini sağlayan klinik muayene.
Barbitüratlar

Sinir sistemini uyuşturucu etkileri olan maddelerdir.
Bronş aspirasyonu

Tanı ya da tedavi amacıyla bronş salgısından örnek alma işlemi.
Barbitüratlar

Sinir sistemini uyuşturucu etkileri olan maddelerdir.
Biyoterapi

Bir hastalığı iyileştirmek amacıyla yoğurt, kefir, maya gibi canlı mikroorganizma kültürlerinden ya da süt, mide özsuyu ve safra gibi fizyolojik ürünlerden yararlanılan tedavi yöntemi.
Burun kanaması (rinoraji)

Burundan kan gelmesi. Çok sık görülen bir durumdur.
Bürker kamerası

Kandaki şekilli cisimlerin (alyuvarlar, akyuvarlar, trom-bositler) mikroskopla sayımında kullanılan aygıt.
Churg-strauss hastalığı/sendromu

Nadir rastlanan bir vaskülit formu.
Churg-strauss sendromu**

Nadir rastlanan bir vaskülit formu.
Corpus trapezoideum (yamuksu cisim)

Beyin, beyincik ve soğaniliği birbirine bağlayan Varol köprüsündeki anatomik yapı.
Corti'nin spiral gangliyonu

İşitme sinirinin koklear (salyangoz) dalının liflerinden kaynaklanan hücrelerden oluşmuş sinir gangliyonu (düğümü).
Canlı doğum oranı

Canlı doğumların, ister canlı, ister ölü olsun, tüm doğumlara olan oranı.
Capgras sendromu

Genellikle paranoid şizofrenilerde görülen bir durumdur. Hasta çevresindeki diğer hastaların ve hastane personelinin akrabaları ve kişisel dostları olduğu kanısındadır. Bir çeşit yanılgı sendromudur.
Cascara

?Cascara sagrada?, A.B.D. güneybölgelerinde bulunanve sapodilla familyasından bir cins ağacın kabuğudur. Sıvı veya katı şekilde, pürgatif (müshil) olarak kullanılır. İlacın aktif maddesi kanda eriyerek, yaklaşık on saat içinde kalınbarsağı etkiler.
Cerahat

Alyuvarlar, bakteri ve yıkılmış doku kalıntıları gibi iltihap ürünlerini kapsayan doku sıvısıdır.
Ceramıdes

 Ciltte doğal olarak bulunan ve koruyucu bir set oluşturarak su kaybına mani olan madde. Bu madde sentetik olarak da üretilerek cilt bakım ürünlerine katılmaktadır.
Cerrahi

Tıbbın en eski dallarından biridir. İlaçla ya da başka tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vücuttaki yapı bozukluklarının ameliyatla onarılmasına ya da hastalıklı organı kesip çıkararak iyileştirilmesine dayanır.
Cerrahi girişim

Cerrahi yöntemler kullanılarak yapılan tedavi amaçlı girişim
Cerrahi komplikasyon

Cerrahi girişim uygulanan bir hastanın fizyolojik dengesini bozabilecek tüm durumları tanımlayan genel terim.
Cerrahi şant

Organik bir sıvının, bir tıkanıklığı aşması için uygulanan tüm cerrahi girişimlere verilen ortak ad.
Corda dorsalis (corda vertebralis)

Embriyonal gelişimin ilk evrelerinde ayrışan oluşum.
Diş kökü granülomu

Diş kökü ucunun çevresindeki dokuların iltihaplanması.
Dermoabrazyon

Epidermiste yeni doku oluşumunu uyararak görünümünün düzeltilmesine yol açmak amacıyla, tıraşlayıcı bir aygıt ile derinin en yüzeydeki katmanlarının sıyrıldığı cerrahi girişim
Dermografizm

Bazı kişilerde mekanik uyanlar karşısında görülen olağandışı deri tepkimesi.
Deserebrasyon

Sinirsel merkezlerin daha altta bulunan merkezlerden ayrılması.
Dakriyosistografi

Kontrast madde verilerek gözyaşı kesesi ve kanalının radyolojik olarak incelenmesi.
Diyafram

Kase şeklinde olup vajina içine yerleştirilen ve spermlerin burada birikerek etkisiz hale gelmesini sağlayan yöntem.
Diyafram siniri (frenik sinir)

Boyun sinir ağından çıkan ve diyafram kasının haıeta liliğinî sağlayan sinir.
Davranış

Bir canlının dışarıdan fark edilen tüm hareketlerine, olaylara tepkisine, etkinlik ve girişimlerine verilen ad.
Davranış bozukluktan

Davranışlarda ortaya çıkan sapma.
Dışkıda asalak aranması

Dışkıda yumurta, tenya parçası ya da erişkin solucan belirlemeye yönelik inceleme.
Dışkıda oksiyür aranması

Genellikle çocukların bağırsaklarında bulunan oksiyür tanısı
Dışkıda protozoon aranması

Mikroskop altında dışkının incelenmesi.
Decussatio (çapraz)

Anatomide sinir lifi demetlerinin ya da bunların daha ince birimlerinin merkez sinir sisteminin bir yarısından öbür yarısına geçmesi.
Deferansiyel arter (ersuyu kanalı atardamarı)

Aortun bel kası (psoas kası) kenarından aşağıya inip kasık kanalına girmesi sırasında oluşan iç spermatik atardamannın bir dalı.
Diafragma

Karın ile göğsü birbirinden ayırın kas.
Defisit

Radial nabız ile apikal kalp atımı arasındaki farktır.
Deflorasyon

Kızlık zarının yırtılması.
Dehidratasyon

Vücuttan aşırı sıvı kaybı.
Dejenerasyon

Dokuların normal yapılarının bozulup normal fonksiyonlarını yapamıyacak hale gelmeleri.
Dejeneratif artrit

Osteoartrit.
Dejeneratif eklem hastalığı

Osteoartrit.
Dejeneratif eklem hastalığı

Osteoartrit.
Delik (foramen)

Anatomide kemiklerin ya da yumuşak dokuların içinden geçen ve gerekli bağlantıyı sağlamaya yarayan açıklıklar.
Demonstrasyon

Göstererek öğretme.
Demoralizasyon

Moral çöküntü.
Diskeratoz

Epidermisteki hücrelerde keratinizasyon(*) sürecinde görülen bozuklukları tanımlayan genel terim.
Diskrazi

Vücutta dolaşan sıvılann, özellikle kanın bileşiminde bozukluklara yol açan çeşitli hastalıkları belirtmek için kullanılan terim.
Draje

Yutmayı kolaylaştırmak üzere özel maddelerle kaplanmış ilaç tableti.
Dramatizasyon

Düş oluşumunda yoğunlaştırma, yer değiştirme ve sim-geleştirmeyle birlikte rol oynayan psikolojik mekanizma.
Dromotropizra

Kalp kışı liflerinin sinüs-kulakçık düğümünden kaynaklanan kasılma uyarılarını İletme ve bütün miyokart dokusuna yayma özelliği.
Disortografi

Doğru yazma yeteneğinde bozukluk.
Dupuytren kontraktürü

Avuç içi ve parmakların ağrısız bir hastalığı. Sadece cilt nodüllerine neden olabileceği gibi parmakların avuç içine doğru kasılmış olarak kalmasına neden olacak kadar da ilerleyebilir.
Dura mater (sertzar)

Sıkı bir bağdokudan oluşan, merkez sinir sistemindeki yapılan (beyin ve omurilik) örten zar.
Duramater

Omurilik ve beyni örten dış zar.
Dispraksi

Felç ya da ataksi olmadığı halde basit hareketleri birleştirerek karmaşık hareketlerde bulunma yeteneğinin bozulması.
Disraetri

Hareketlerin amaca ya da düşünceye uygun olmayan bir biçimde gerçekleşmesiyle ilgili hareket eşgüdüm kusuru.
Dermabrazyon

Deri üzerindeki benler veya yara izlerini ortadan kaldırma amacı ile yapılan kazıma işlemi.
Distraksiyon

Davranışları etkileyen kalıcı ya da geçici bir bozukluk.
Elektronuyogram

Elektromİyograf adındaki alet yardımıyla kastaki elektrik potansiyellerinin kağıt üzerine kaydı.
Elektroretinografi

Işık uyarısının retinada (ağtabaka) oluşturduğu elektrik potansiyellerinin kaydedilmesine dayanan inceleme yöntemi.
Elektroterapi

Elektrik akımının kullanıldığı fiziksel tedavi yöntemi; belirli özellikteki elektrik akımının vücuta uygulanmasıyla gerçekleştirilir.
Embriyo transfer

İn Vitro Fertilizasyon sonucu oluşan embriyonun kadın rahminin içine verilmesidir.
Epidural

Bu terim sıklıkla vücudun alt yarısını uyuşturmak için omurilikteki sinirlerin etrafına yapılan enjeksiyon için kullanılır. Işlemin tam adı epidural blokajdır.
Epifora

Gözyaşı kanallarında enfeksiyon veya anatomik darlık nedeniyle ortaya çıkan tıkanıklıklar göz yaşının sürekli dışarıya akması
Epikranyal aponevroz (galea aponeurotica)

Alın kaslarıyla artkafa kaslarını birleştiren ince, lifsi
Ekinokok (echinococcus granulostıs)

Proglottisler cinsel organları ve olgun yumurtaları içerir.
Eklem replasmanı cerrahisi

(Artroplasti olarak da bilinir - Kelime anlamı eklemi yeniden oluşturmak""tır)
Ekocardiyogram

Ekokardiyografide(*) ultrason tekniğini kullanarak elde edilen kalp görüntüsü.
Ekoensefalografi

Beyin yapılarından yansıyan sesüstü (ultrason) dalgalarının ekoensefalograf aygıtıyla kaydedilmesine dayanan nörolojik tanı tekniği.
Ekoensefalogram

Beynin ekoensefalografi ile elde edilen çizelgesi.
Ergograf

Kas çalışmasını grafik olarak kaydetmeye yarayan aygıt.
Ergogram

Kas çalışmasının ergograf(*) aygıtıyla grafik gösterimi.
Ekokardiyografi

Ultrason dalgalarıyla kalp duvarlarının kalınlığını ve kapakçık parçalarının hareketlerini belirlemeyi sağlayan tanı yöntemi.
Ekokardiyogram

Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge.
Ergoterapi

Hastalıkların iş aracılığıyla tedavisi.
Ekopraksi

Bîr başkasının hareketlerini taklit yoluyla yineleme.
Eriserasyon

Karın duvarında cerrahi ya da travmatik kesiler nedeniyle bir ya da daha fazla iç organın vücuttan dışarıya çıkması.
Ekspektoran

Ekspektorasyonun (solunum yollan salgısı) ağız yoluyla atılmasını kolaylaştıran ilaçlar.
Eksploratif ponksiyon

Vücudun doğal ya da yeni oluşmuş boşluklarında toplanan sıvıların uygun iğnelerle alınmasına ve incelenmesine dayanan tanı yöntemi.
Eksploratrif

 Araştırma amaçlı , tanı koyma maksadıyla yapılan
Ekstrapiramidal sistem

Merkez sinir sisteminde yer alan değişik çekirdekleri ve karşılıklı bağlantılarını içeren sinir yapılarının tümü.
Ekstrasistol

Kalbin normal atışlarına, fazladan atış eklenmesine Ekstrasistol bir başka deyişle fazladan atış denir. Kalbin bir atışı, vaktinden önce olur.

Sonra, bir süre atış olmaz. Bu atışlar, tek tek veya arka arkaya meydana gelir. Kalp hastalıklarında görüldüğü gibi; fazla sigara, içki içmek; heyecanlanmak ve hazmı güç yemeklerden sonra da görülebilir.

Ekstrasistol

Kalbin normal atışlarına, fazladan atış eklenmesine Ekstrasistol bir başka deyişle fazladan atış denir. Kalbin bir atışı, vaktinden önce olur. Sonra, bir süre atış olmaz. Bu atışlar, tek tek veya arka arkaya meydana gelir.Kalp hastalıklarında görüldüğü gibi; fazla sigara, içki içmek; heyecanlanmak ve hazmı güç yemeklerden sonra da görülebilir.
Engellenme (früstrasyon)

İstek, gereksinme ya da bir davranışın sonuca ulaşmasının engellenmesi sonucunda ortaya çıkan ruhsal yaşantı.
Ekstrasistol (ek atım)

Kalpte anormal atımların bulunduğu ritim bozukluğu.
Esteraz

Bİr asit ile bir alkolün birleşmesiyle oluşan esterlerin hidroliz yoluyla parçalanmasını sağlayan enzim.
Ensefalografi (pnömoensefalografi)

Omurilik kanalına bir miktar filtre edilmiş ve steril (30-60 mi) havanın verilmesiyle gerçekleştirilen beyni radyolojik olarak inceleme tekniği.
Elektroansefalografi

Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektroensefalogram

Saçlı deri yüzeyine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla beyindeki elektriksel etkinliğin tanı amacıyla kaydı. Beyinden kaynaklanan elektrik akımı uygun bir biçimde güçlendirildikten sonra yazıcı uçlar aracılığıyla kâğıda aktarılır.
Enteroraji

Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması.
Elektrokardiografi

Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektrokardiyografi

Kalp kasının kasılmasını sağlayan elektriksel akımların kaydedilmesi temeline dayanan, tanıya yönelik inceleme yöntemi.
Evantrasyon

Karın düz kaslarının karşılıklı gevşemesi ve birbirinden uzaklaşması nedeniyle karın iç organlarının dışarıya doğru çıkıntı yapması.
Elektrokardiyogram

Kalbin etkinliği sırasında oluşan elektriksel voltaj değişikliklerinin milimetrik kâğıda grafik biçiminde kaydı.
Evirasyon

Erkek cinsel organlarının (penis ve erbezleri) alınması. Bak. iğdiş etme.
Elektrokortikografi

Kafatasının delinip sertzarın (dura mater) açılmasından sonra beyin kabuğuna uygulanan elektrotların bu bölgede yol açtığı elektrik potansiyellerinin kaydedilmesi tekniği.
Expirasyon

 Nefes vermek.
Entolerans

Biyolojideki geniş anlamıyla, bireyin, başkalarında normal kabul gören dış etkenlere karşı gösterdiği tüm tepkileri tanımlamakta kullanılan terim.
Elektromiyografi

Kaslarda kasılma sırasında üretilen elektriksel eylem potansiyelini (bak. eylem potansiyeli) incelemeye dayanan nörolojik tanı yöntemi.
Flora

Belirli bir coğrafi alanda bulunan bitki türlerinin tümü.
Floralozone

Birçok sentetik koku bileşeninden biri.
Falks serebri (beyin orağı)

Beyinde sertzarın (dura mater) iki beyin yanküresİ arasına giren dikey, orağa benzer uzantısı.
Flüorokardiyografi

Kalbin ve büyük damarlann incelenmesinde kullanılan bir radyolojik inceleme yöntemi.
Fallot's tetralogy

Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim.
Fannakoterapi

ilaçlarla yapılan tedavi, İlaç dışında fizik, diyet, cerrahi ve psikolojik tedavi yöntemleri vardır.
Faradızasyon

Faraday akımıyla, yani 100-200 voltluk potansiyel farkının ürettiği ve saniyenin binde biri kadar süren elektriksel uyarılardan oluşmuş değişken akımla tedavi.
Fonokardıoğrafi

Kalp atımında çıkan seslerin gragik olarak kaydedilmesi.
Fonokardiyografî

Kalp atımında çıkan seslerin grafik olarak kaydedilmesi.
Fibrotoraks

Akciğer zarlannın iç ve dış yapraklan arasında yaygın ve güçlü bağdoku y apışıktı klan.
Fasciculııs gracillis

Goll demeti
Fasial paralizi

Yüz siniri felci, bu sinirin felcinde yüzün yarısı kısmen hareketsiz ve ifadesiz kalır. Santral ve Periferik olmak üzere iki türlü olur.
Fototerapi

Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz.
Fitığra boğulması

Fıtığın en tehlikeli konıplikasyonu.
Fraksiyon

Ortopedide bir kırığı ya da çıkığı yerleştirmek için kol ya da bacağı çekme manevrası.
Fitoterapi

Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi.
Fenestrasyon

Otoskferoz olgularında ortakulak üzerinde yapılan cerrahi girişim.
Fizyokineziterapi (kineziterapi)

Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü.
Flebografi

Toplardamarların kontrast bir maddenin yardımıyla görüntülenmesini sağlayan radyografi yöntemi.
Gerantofiliya

Bir erkeğin, yaşlı bir kadınla cinsel ilişkiye girmeyi tercih etmesi.
Gonhidrartroz

Diz eklemi içine sıvı toplanması.
Galvanoterapi

Elektrikle uygulanan bir tedavi biçimi. Galvanoterapi-de sürekli doğru akım kullanılır.
Gestoz (gebelik tokseraisi)

Gebelik sırasında ortaya çıkan ve gebeliğe bağlı olarak gelişen patolojik belirtileri genel olarak tanımlayan terim.
Gamma glütamil-transferaz (ganuna-gt)

Glütamik asilin bir peptitten öbürüne taşınmasını sağlayan enzim.
Göğüs boşluğu (toraks)

Vücudun boyun ile karın arasında yer alan bölümü
Gargara

Bir sıvıyı ağız boşluğu mukozası, özellikle de ağzın arkasındaki (yutak bölgesinde) mukoza ile temas haline getirebilmek için yapılan uygulama.
Gastralji

Mide ağnsı. Kramp tarzında ve kusmayla birlikte olabilir.
Giraldes organı (paradidim)

Embriyondaki Wolff kanalının alt bölümünün bir artığı; epididim yakınında tohum kordununa bağlı tüp biçiminde küçük bir organdır.
Glikorakia

Beyin-omurilik sıvısının glikoz miktarı.
Gastrorafi

Cerrahi girişimle mideye dikiş atılması.
Grafomani

Herhangi bir yöntem ya da gereçle çizme ve yazmaya dayanılmaz bir istek duyma.
Graftın alıcıyı reddi (graft versus host hastalığı-gvhd

Kemik iliği nakli sonrası görülen ve deri, karaciğer bulguları ve ishale giden bir yan etkidir.
Gram boyaması

Baz özellikte bir boya maddesiyle boyama yöntemi
Glomerül filtrasyonu

Böbrek glomerüllerinden Bowman boşluğuna su ve çeşitli maddelerin süzülme işlemi.
Grand Mal

Saranın ağır şekline grand mal denir. Hasta nöbet gelmeden önce aura denilen bir devre geçirir. Bu sırada da, nöbetin geleceğini anlar. Bu devrede, kulak çınlaması, belirli bir yerde ağrı, titreme vardır. Ne olduğunu anlayamadığı bir koku hisseder. Kısa bir süre sonra da, şuurunu kaybederek yere düşer. Vücudunda kuvvetli çırpınmalar başlar. Kol ve bacakları ritmik bir şekilde kasılıp, gevşer. Ağzı köpürür, dilini ısırabilir, farkında olmadan küçük ve büyük tuvaletini koyabilir. Bir süre sonra da kasılmalar azalır, derin bir soluk alarak sakinleşir ve kendine gelir.
Grand mal

Bilinç kaybının eşlik ettiği genel konvülsiyon.
Grandmal

Saranın klinik tablolarından biri.
Granül

Stoplazmada bulunan küçük tanecikler.
Granülasyon

Birçok anlamı olan bir terim.
Granülom

Fibroblastlar, histiyositler, lenfositler ve başka bağdoku hücrelerinin oluşturduğu, çevresi sınırlı nodüler bağdoku oluşumları.
Granülomatöz arterit

Temporal arterit.
Granülosit

Eş anlam: nötrofil. Vücudumuza giren mikropları ve yabancı maddeleri yutarak yokeden lökosit (akyuvar). Kemoterapiden sonra geçici olarak sayıları azalır. Aşırı azalmalarda infeksiyon hastalığına bağlı ateş görülür.
Granülositler

Sitoplazmasmda çok sayıda ve çeşitte granül bulunan akyuvar türü.
Glütamik oksalâsetik transaminaz (got)

GOT kısaltmasıyla belirtilen enzim.
Glütamik-pirüvik transaminaz (gpt)

Glütamik asitten pirüvik asite bir amin grubunun taşınmasında görev alan enzim.
Gündüz körlüğü (hemeralopi)

Görme yeteneğinin zayıf ışıkta İyi olmasma karşın güçlü ışıkta zayıf olması.
Goll çekirdeği (nucleus gracilis)

Soğanilikte Fasciculus gracilis denen sinir liflerinin son bulduğu sinir hücreleri topluluğu.
Goll demeti (fasciculus gracilis)

Omuriliğin arka kordonunun iç bölümünde yer alan sinir lifleri demeti.
Gerantofili

Kendisinden yaşça büyük kişilerle cinsel ilişkiye girme eylemi.
Hemoterapi

insan kanı kullanılarak uygulanan tedavi biçimi.
Hemotoraks

Plevra boşluğunda kan birikmesi.
Henoch-schönlein purpurası

Çocukluk çağının en sık rastalanan vaskülit (damar iltihaplanması) tipi (erişkin yaşta da görülebilir), çoğunlukla geçici bir hastalıktır ve büyük eklemlerde artrit ve sindirim sistemine ait bulgularla seyreder, bacakların alt kısmında ve kalçalarda iltihaplı kapillerlerin (kılcal damar) cilt içine kanamasıyla oluşan mor renkli cilt döküntüleri vardır.
Hepatizasyon (karaciğerleşme)

Akciğerlerin patolojik bîr süreç sonunda karaciğer dokusuna benzeyen bir görünüm kazanması.
Hepatografi

Damar yoluyla verilen kontrast maddenin retiküloen-dotelyal sistem hücreleri tarafından tutulması
Hararet

Sıcak havada aşırı derecede veya ateşli hastalıklar sırasında vücut kaybettiği suyu karşılayamayacak olursa, hararet başlar.
Hararet

Sıcak havada aşırı derecede veya ateşli hastalıklar sırasında vücut kaybettiği suyu karşılayamayacak olursa, hararet başlar.

Hepatosplenografî (splenoportografî)

Dalağa doğrudan İyot içeren suda çözünür bir kontrast madde verildikten sonra dalak ve karaciğerin radyolojik yöntemlerle incelenmesi.
Hepatoterapî

Çiğ (ya da az pişmiş) hayvan karaciğeri ya da karaciğer özütleriyle uygulanan tedavi biçimi.
Hipoparatiroidizm

Paratiroit bezlerinin yetersiz hormon üretmesine bağlı hastalık tablosu.
Heliyoterapi (güneş tedavisi)

Güneş ışınlarının organizma üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanan tedavi tekniği.
Hidramniyos (amniyon sıvısı fazlalığı)

Amniyon kesesinde aşın amniyon sıvısı birikmesi
Hidrartroz

Eklem boşluğunda sıvı birikmesiyle beliren patolojik durum
Hidratasyon

Organizmaya aşın su alınmasını belirten terim.
Hidropnömotoraks

Hidrotoraks (akciğer zarı boşluğunda sıvı toplanması) ve pnömotoraksm (akciğer zan boşluğuna hava girmesi) birlikte görüldüğü ağır durum.
Hidroterapi

Bir tür fizyoterapi. Normal yüzme havuzundan daha sıcak olan (genellikle 37-38°C) bir ılık su havuzunda bir uzman tarafından egzersiz yaptırılması.
Hidrotoraks

Akciğer zarı boşluğunda değişen miktarlarda sıvı birikmesi.
Hematoraetra

Dölyatağı boşluğunda âdet kanının birikmesiyle beliren patolojik durum.
Histerosafpingografi

Dölyatağı boşluğuna X ışınlarını geçirmeyen bir madde (radyoopak sıvı) verilerek uygulanan, dölyatağı ve Fal-lop borularının (salpenks) radyolojik incelemesi.
Histeroskopi

Rahim içini optik bir alet yardımıyla girip izlemektir.
Hemeralopi

gündüz körlüğü
Himen

Rahim ağzını kapayan deri. Kızlık zarı.
Hiperaldosteronizm

Böbreküstü bezleri tarafından aşın aldosteron salgılanması ile beliren patolojik durum.
Hiperalimentasyon

Aşın besin alma; bunun sonucu olarak yağ dokusu ve vücut ağırlığı artar.
Hiperaljezi

Bir deri bölgesinde ağrı duyumuna neden olan uyaranlara yanıtın artmasıyla beliren duyu bozukluğu.
Hiperasidite

Mide salgısında asit fazlalığı; genellikle mide hücrelerinin aşırı hidroklorik asit salgılamasına bağlıdır.
Hiperazotemi

Kandaki üre miktarının 0,40 gr/lt'nin üzerine çıkması.
Hiperbaroterapi

Hastanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı bir odaya (yüksek basınç odası) yerleştirilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi.
Homotransplantasyon (homolog transplantasyon)

Aynı türün bireyleri arasında uygulanan doku ya da organ nakli.
Hiperhidratasyon

Organizmada aşırı sıvı birikmesiyle gelişen patolojik durum.
Hiperkeratoz

Üstderinin boynuzsu katmanındaki kalınlaşmaya bağlı olarak deri kalınlığının artması.
Hemoraji

Kanama.
Dejeneratif eklem hastalığı

Osteoartrit.
Delik (foramen)

Anatomide kemiklerin ya da yumuşak dokuların içinden geçen ve gerekli bağlantıyı sağlamaya yarayan açıklıklar.
Demonstrasyon

Göstererek öğretme.
Demoralizasyon

Moral çöküntü.
Diskeratoz

Epidermisteki hücrelerde keratinizasyon(*) sürecinde görülen bozuklukları tanımlayan genel terim.
Diskrazi

Vücutta dolaşan sıvılann, özellikle kanın bileşiminde bozukluklara yol açan çeşitli hastalıkları belirtmek için kullanılan terim.
Draje

Yutmayı kolaylaştırmak üzere özel maddelerle kaplanmış ilaç tableti.
Dramatizasyon

Düş oluşumunda yoğunlaştırma, yer değiştirme ve sim-geleştirmeyle birlikte rol oynayan psikolojik mekanizma.
Dromotropizra

Kalp kışı liflerinin sinüs-kulakçık düğümünden kaynaklanan kasılma uyarılarını İletme ve bütün miyokart dokusuna yayma özelliği.
Disortografi

Doğru yazma yeteneğinde bozukluk.
Dupuytren kontraktürü

Avuç içi ve parmakların ağrısız bir hastalığı. Sadece cilt nodüllerine neden olabileceği gibi parmakların avuç içine doğru kasılmış olarak kalmasına neden olacak kadar da ilerleyebilir.
Dura mater (sertzar)

Sıkı bir bağdokudan oluşan, merkez sinir sistemindeki yapılan (beyin ve omurilik) örten zar.
Duramater

Omurilik ve beyni örten dış zar.
Dispraksi

Felç ya da ataksi olmadığı halde basit hareketleri birleştirerek karmaşık hareketlerde bulunma yeteneğinin bozulması.
Disraetri

Hareketlerin amaca ya da düşünceye uygun olmayan bir biçimde gerçekleşmesiyle ilgili hareket eşgüdüm kusuru.
Dermabrazyon

Deri üzerindeki benler veya yara izlerini ortadan kaldırma amacı ile yapılan kazıma işlemi.
Distraksiyon

Davranışları etkileyen kalıcı ya da geçici bir bozukluk.
Elektronuyogram

Elektromİyograf adındaki alet yardımıyla kastaki elektrik potansiyellerinin kağıt üzerine kaydı.
Elektroretinografi

Işık uyarısının retinada (ağtabaka) oluşturduğu elektrik potansiyellerinin kaydedilmesine dayanan inceleme yöntemi.
Elektroterapi

Elektrik akımının kullanıldığı fiziksel tedavi yöntemi; belirli özellikteki elektrik akımının vücuta uygulanmasıyla gerçekleştirilir.
Embriyo transfer

İn Vitro Fertilizasyon sonucu oluşan embriyonun kadın rahminin içine verilmesidir.
Epidural

Bu terim sıklıkla vücudun alt yarısını uyuşturmak için omurilikteki sinirlerin etrafına yapılan enjeksiyon için kullanılır. Işlemin tam adı epidural blokajdır.
Epifora

Gözyaşı kanallarında enfeksiyon veya anatomik darlık nedeniyle ortaya çıkan tıkanıklıklar göz yaşının sürekli dışarıya akması
Epikranyal aponevroz (galea aponeurotica)

Alın kaslarıyla artkafa kaslarını birleştiren ince, lifsi
Ekinokok (echinococcus granulostıs)

Proglottisler cinsel organları ve olgun yumurtaları içerir.
Eklem replasmanı cerrahisi

(Artroplasti olarak da bilinir - Kelime anlamı eklemi yeniden oluşturmak""tır)
Ekocardiyogram

Ekokardiyografide(*) ultrason tekniğini kullanarak elde edilen kalp görüntüsü.
Ekoensefalografi

Beyin yapılarından yansıyan sesüstü (ultrason) dalgalarının ekoensefalograf aygıtıyla kaydedilmesine dayanan nörolojik tanı tekniği.
Ekoensefalogram

Beynin ekoensefalografi ile elde edilen çizelgesi.
Ergograf

Kas çalışmasını grafik olarak kaydetmeye yarayan aygıt.
Ergogram

Kas çalışmasının ergograf(*) aygıtıyla grafik gösterimi.
Ekokardiyografi

Ultrason dalgalarıyla kalp duvarlarının kalınlığını ve kapakçık parçalarının hareketlerini belirlemeyi sağlayan tanı yöntemi.
Ekokardiyogram

Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge.
Ergoterapi

Hastalıkların iş aracılığıyla tedavisi.
Ekopraksi

Bîr başkasının hareketlerini taklit yoluyla yineleme.
Eriserasyon

Karın duvarında cerrahi ya da travmatik kesiler nedeniyle bir ya da daha fazla iç organın vücuttan dışarıya çıkması.
Ekspektoran

Ekspektorasyonun (solunum yollan salgısı) ağız yoluyla atılmasını kolaylaştıran ilaçlar.
Eksploratif ponksiyon

Vücudun doğal ya da yeni oluşmuş boşluklarında toplanan sıvıların uygun iğnelerle alınmasına ve incelenmesine dayanan tanı yöntemi.
Eksploratrif

 Araştırma amaçlı , tanı koyma maksadıyla yapılan
Ekstrapiramidal sistem

Merkez sinir sisteminde yer alan değişik çekirdekleri ve karşılıklı bağlantılarını içeren sinir yapılarının tümü.
Ekstrasistol

Kalbin normal atışlarına, fazladan atış eklenmesine Ekstrasistol bir başka deyişle fazladan atış denir. Kalbin bir atışı, vaktinden önce olur.

Sonra, bir süre atış olmaz. Bu atışlar, tek tek veya arka arkaya meydana gelir. Kalp hastalıklarında görüldüğü gibi; fazla sigara, içki içmek; heyecanlanmak ve hazmı güç yemeklerden sonra da görülebilir.

Ekstrasistol

Kalbin normal atışlarına, fazladan atış eklenmesine Ekstrasistol bir başka deyişle fazladan atış denir. Kalbin bir atışı, vaktinden önce olur. Sonra, bir süre atış olmaz. Bu atışlar, tek tek veya arka arkaya meydana gelir.Kalp hastalıklarında görüldüğü gibi; fazla sigara, içki içmek; heyecanlanmak ve hazmı güç yemeklerden sonra da görülebilir.
Engellenme (früstrasyon)

İstek, gereksinme ya da bir davranışın sonuca ulaşmasının engellenmesi sonucunda ortaya çıkan ruhsal yaşantı.
Ekstrasistol (ek atım)

Kalpte anormal atımların bulunduğu ritim bozukluğu.
Esteraz

Bİr asit ile bir alkolün birleşmesiyle oluşan esterlerin hidroliz yoluyla parçalanmasını sağlayan enzim.
Ensefalografi (pnömoensefalografi)

Omurilik kanalına bir miktar filtre edilmiş ve steril (30-60 mi) havanın verilmesiyle gerçekleştirilen beyni radyolojik olarak inceleme tekniği.
Elektroansefalografi

Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektroensefalogram

Saçlı deri yüzeyine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla beyindeki elektriksel etkinliğin tanı amacıyla kaydı. Beyinden kaynaklanan elektrik akımı uygun bir biçimde güçlendirildikten sonra yazıcı uçlar aracılığıyla kâğıda aktarılır.
Enteroraji

Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması.
Elektrokardiografi

Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektrokardiyografi

Kalp kasının kasılmasını sağlayan elektriksel akımların kaydedilmesi temeline dayanan, tanıya yönelik inceleme yöntemi.
Evantrasyon

Karın düz kaslarının karşılıklı gevşemesi ve birbirinden uzaklaşması nedeniyle karın iç organlarının dışarıya doğru çıkıntı yapması.
Elektrokardiyogram

Kalbin etkinliği sırasında oluşan elektriksel voltaj değişikliklerinin milimetrik kâğıda grafik biçiminde kaydı.
Evirasyon

Erkek cinsel organlarının (penis ve erbezleri) alınması. Bak. iğdiş etme.
Elektrokortikografi

Kafatasının delinip sertzarın (dura mater) açılmasından sonra beyin kabuğuna uygulanan elektrotların bu bölgede yol açtığı elektrik potansiyellerinin kaydedilmesi tekniği.
Expirasyon

 Nefes vermek.
Entolerans

Biyolojideki geniş anlamıyla, bireyin, başkalarında normal kabul gören dış etkenlere karşı gösterdiği tüm tepkileri tanımlamakta kullanılan terim.
Elektromiyografi

Kaslarda kasılma sırasında üretilen elektriksel eylem potansiyelini (bak. eylem potansiyeli) incelemeye dayanan nörolojik tanı yöntemi.
Flora

Belirli bir coğrafi alanda bulunan bitki türlerinin tümü.
Floralozone

Birçok sentetik koku bileşeninden biri.
Falks serebri (beyin orağı)

Beyinde sertzarın (dura mater) iki beyin yanküresİ arasına giren dikey, orağa benzer uzantısı.
Flüorokardiyografi

Kalbin ve büyük damarlann incelenmesinde kullanılan bir radyolojik inceleme yöntemi.
Fallot's tetralogy

Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim.
Fannakoterapi

ilaçlarla yapılan tedavi, İlaç dışında fizik, diyet, cerrahi ve psikolojik tedavi yöntemleri vardır.
Faradızasyon

Faraday akımıyla, yani 100-200 voltluk potansiyel farkının ürettiği ve saniyenin binde biri kadar süren elektriksel uyarılardan oluşmuş değişken akımla tedavi.
Fonokardıoğrafi

Kalp atımında çıkan seslerin gragik olarak kaydedilmesi.
Fonokardiyografî

Kalp atımında çıkan seslerin grafik olarak kaydedilmesi.
Fibrotoraks

Akciğer zarlannın iç ve dış yapraklan arasında yaygın ve güçlü bağdoku y apışıktı klan.
Fasciculııs gracillis

Goll demeti
Fasial paralizi

Yüz siniri felci, bu sinirin felcinde yüzün yarısı kısmen hareketsiz ve ifadesiz kalır. Santral ve Periferik olmak üzere iki türlü olur.
Fototerapi

Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz.
Fitığra boğulması

Fıtığın en tehlikeli konıplikasyonu.
Fraksiyon

Ortopedide bir kırığı ya da çıkığı yerleştirmek için kol ya da bacağı çekme manevrası.
Fitoterapi

Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi.
Fenestrasyon

Otoskferoz olgularında ortakulak üzerinde yapılan cerrahi girişim.
Fizyokineziterapi (kineziterapi)

Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü.
Flebografi

Toplardamarların kontrast bir maddenin yardımıyla görüntülenmesini sağlayan radyografi yöntemi.
Gerantofiliya

Bir erkeğin, yaşlı bir kadınla cinsel ilişkiye girmeyi tercih etmesi.
Gonhidrartroz

Diz eklemi içine sıvı toplanması.
Galvanoterapi

Elektrikle uygulanan bir tedavi biçimi. Galvanoterapi-de sürekli doğru akım kullanılır.
Gestoz (gebelik tokseraisi)

Gebelik sırasında ortaya çıkan ve gebeliğe bağlı olarak gelişen patolojik belirtileri genel olarak tanımlayan terim.
Gamma glütamil-transferaz (ganuna-gt)

Glütamik asilin bir peptitten öbürüne taşınmasını sağlayan enzim.
Göğüs boşluğu (toraks)

Vücudun boyun ile karın arasında yer alan bölümü
Gargara

Bir sıvıyı ağız boşluğu mukozası, özellikle de ağzın arkasındaki (yutak bölgesinde) mukoza ile temas haline getirebilmek için yapılan uygulama.
Gastralji

Mide ağnsı. Kramp tarzında ve kusmayla birlikte olabilir.
Giraldes organı (paradidim)

Embriyondaki Wolff kanalının alt bölümünün bir artığı; epididim yakınında tohum kordununa bağlı tüp biçiminde küçük bir organdır.
Glikorakia

Beyin-omurilik sıvısının glikoz miktarı.
Gastrorafi

Cerrahi girişimle mideye dikiş atılması.
Grafomani

Herhangi bir yöntem ya da gereçle çizme ve yazmaya dayanılmaz bir istek duyma.
Graftın alıcıyı reddi (graft versus host hastalığı-gvhd

Kemik iliği nakli sonrası görülen ve deri, karaciğer bulguları ve ishale giden bir yan etkidir.
Gram boyaması

Baz özellikte bir boya maddesiyle boyama yöntemi
Glomerül filtrasyonu

Böbrek glomerüllerinden Bowman boşluğuna su ve çeşitli maddelerin süzülme işlemi.
Grand Mal

Saranın ağır şekline grand mal denir. Hasta nöbet gelmeden önce aura denilen bir devre geçirir. Bu sırada da, nöbetin geleceğini anlar. Bu devrede, kulak çınlaması, belirli bir yerde ağrı, titreme vardır. Ne olduğunu anlayamadığı bir koku hisseder. Kısa bir süre sonra da, şuurunu kaybederek yere düşer. Vücudunda kuvvetli çırpınmalar başlar. Kol ve bacakları ritmik bir şekilde kasılıp, gevşer. Ağzı köpürür, dilini ısırabilir, farkında olmadan küçük ve büyük tuvaletini koyabilir. Bir süre sonra da kasılmalar azalır, derin bir soluk alarak sakinleşir ve kendine gelir.
Grand mal

Bilinç kaybının eşlik ettiği genel konvülsiyon.
Grandmal

Saranın klinik tablolarından biri.
Granül

Stoplazmada bulunan küçük tanecikler.
Granülasyon

Birçok anlamı olan bir terim.
Granülom

Fibroblastlar, histiyositler, lenfositler ve başka bağdoku hücrelerinin oluşturduğu, çevresi sınırlı nodüler bağdoku oluşumları.
Elektroansefalografi

Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektroensefalogram

Saçlı deri yüzeyine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla beyindeki elektriksel etkinliğin tanı amacıyla kaydı. Beyinden kaynaklanan elektrik akımı uygun bir biçimde güçlendirildikten sonra yazıcı uçlar aracılığıyla kâğıda aktarılır.
Enteroraji

Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması.
Elektrokardiografi

Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektrokardiyografi

Kalp kasının kasılmasını sağlayan elektriksel akımların kaydedilmesi temeline dayanan, tanıya yönelik inceleme yöntemi.
Evantrasyon

Karın düz kaslarının karşılıklı gevşemesi ve birbirinden uzaklaşması nedeniyle karın iç organlarının dışarıya doğru çıkıntı yapması.
Elektrokardiyogram

Kalbin etkinliği sırasında oluşan elektriksel voltaj değişikliklerinin milimetrik kâğıda grafik biçiminde kaydı.
Evirasyon

Erkek cinsel organlarının (penis ve erbezleri) alınması. Bak. iğdiş etme.
Elektrokortikografi

Kafatasının delinip sertzarın (dura mater) açılmasından sonra beyin kabuğuna uygulanan elektrotların bu bölgede yol açtığı elektrik potansiyellerinin kaydedilmesi tekniği.
Expirasyon

 Nefes vermek.
Entolerans

Biyolojideki geniş anlamıyla, bireyin, başkalarında normal kabul gören dış etkenlere karşı gösterdiği tüm tepkileri tanımlamakta kullanılan terim.
Elektromiyografi

Kaslarda kasılma sırasında üretilen elektriksel eylem potansiyelini (bak. eylem potansiyeli) incelemeye dayanan nörolojik tanı yöntemi.
Flora

Belirli bir coğrafi alanda bulunan bitki türlerinin tümü.
Floralozone

Birçok sentetik koku bileşeninden biri.
Falks serebri (beyin orağı)

Beyinde sertzarın (dura mater) iki beyin yanküresİ arasına giren dikey, orağa benzer uzantısı.
Flüorokardiyografi

Kalbin ve büyük damarlann incelenmesinde kullanılan bir radyolojik inceleme yöntemi.
Fallot's tetralogy

Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim.
Fannakoterapi

ilaçlarla yapılan tedavi, İlaç dışında fizik, diyet, cerrahi ve psikolojik tedavi yöntemleri vardır.
Faradızasyon

Faraday akımıyla, yani 100-200 voltluk potansiyel farkının ürettiği ve saniyenin binde biri kadar süren elektriksel uyarılardan oluşmuş değişken akımla tedavi.
Fonokardıoğrafi

Kalp atımında çıkan seslerin gragik olarak kaydedilmesi.
Fonokardiyografî

Kalp atımında çıkan seslerin grafik olarak kaydedilmesi.
Fibrotoraks

Akciğer zarlannın iç ve dış yapraklan arasında yaygın ve güçlü bağdoku y apışıktı klan.
Fasciculııs gracillis

Goll demeti
Fasial paralizi

Yüz siniri felci, bu sinirin felcinde yüzün yarısı kısmen hareketsiz ve ifadesiz kalır. Santral ve Periferik olmak üzere iki türlü olur.
Fototerapi

Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz.
Fitığra boğulması

Fıtığın en tehlikeli konıplikasyonu.
Fraksiyon

Ortopedide bir kırığı ya da çıkığı yerleştirmek için kol ya da bacağı çekme manevrası.
Fitoterapi

Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi.
Fenestrasyon

Otoskferoz olgularında ortakulak üzerinde yapılan cerrahi girişim.
Fizyokineziterapi (kineziterapi)

Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü.
Flebografi

Toplardamarların kontrast bir maddenin yardımıyla görüntülenmesini sağlayan radyografi yöntemi.
Gerantofiliya

Bir erkeğin, yaşlı bir kadınla cinsel ilişkiye girmeyi tercih etmesi.
Gonhidrartroz

Diz eklemi içine sıvı toplanması.
Galvanoterapi

Elektrikle uygulanan bir tedavi biçimi. Galvanoterapi-de sürekli doğru akım kullanılır.
Gestoz (gebelik tokseraisi)

Gebelik sırasında ortaya çıkan ve gebeliğe bağlı olarak gelişen patolojik belirtileri genel olarak tanımlayan terim.
Gamma glütamil-transferaz (ganuna-gt)

Glütamik asilin bir peptitten öbürüne taşınmasını sağlayan enzim.
Göğüs boşluğu (toraks)

Vücudun boyun ile karın arasında yer alan bölümü
Gargara

Bir sıvıyı ağız boşluğu mukozası, özellikle de ağzın arkasındaki (yutak bölgesinde) mukoza ile temas haline getirebilmek için yapılan uygulama.
Gastralji

Mide ağnsı. Kramp tarzında ve kusmayla birlikte olabilir.
Giraldes organı (paradidim)

Embriyondaki Wolff kanalının alt bölümünün bir artığı; epididim yakınında tohum kordununa bağlı tüp biçiminde küçük bir organdır.
Glikorakia

Beyin-omurilik sıvısının glikoz miktarı.
Gastrorafi

Cerrahi girişimle mideye dikiş atılması.
Grafomani

Herhangi bir yöntem ya da gereçle çizme ve yazmaya dayanılmaz bir istek duyma.
Graftın alıcıyı reddi (graft versus host hastalığı-gvhd

Kemik iliği nakli sonrası görülen ve deri, karaciğer bulguları ve ishale giden bir yan etkidir.
Gram boyaması

Baz özellikte bir boya maddesiyle boyama yöntemi
Glomerül filtrasyonu

Böbrek glomerüllerinden Bowman boşluğuna su ve çeşitli maddelerin süzülme işlemi.
Grand Mal

Saranın ağır şekline grand mal denir. Hasta nöbet gelmeden önce aura denilen bir devre geçirir. Bu sırada da, nöbetin geleceğini anlar. Bu devrede, kulak çınlaması, belirli bir yerde ağrı, titreme vardır. Ne olduğunu anlayamadığı bir koku hisseder. Kısa bir süre sonra da, şuurunu kaybederek yere düşer. Vücudunda kuvvetli çırpınmalar başlar. Kol ve bacakları ritmik bir şekilde kasılıp, gevşer. Ağzı köpürür, dilini ısırabilir, farkında olmadan küçük ve büyük tuvaletini koyabilir. Bir süre sonra da kasılmalar azalır, derin bir soluk alarak sakinleşir ve kendine gelir.
Grand mal

Bilinç kaybının eşlik ettiği genel konvülsiyon.
Grandmal

Saranın klinik tablolarından biri.
Granül

Stoplazmada bulunan küçük tanecikler.
Granülasyon

Birçok anlamı olan bir terim.
Granülom

Fibroblastlar, histiyositler, lenfositler ve başka bağdoku hücrelerinin oluşturduğu, çevresi sınırlı nodüler bağdoku oluşumları.
Granülomatöz arterit

Temporal arterit.
Granülosit

Eş anlam: nötrofil. Vücudumuza giren mikropları ve yabancı maddeleri yutarak yokeden lökosit (akyuvar). Kemoterapiden sonra geçici olarak sayıları azalır. Aşırı azalmalarda infeksiyon hastalığına bağlı ateş görülür.
Granülositler

Sitoplazmasmda çok sayıda ve çeşitte granül bulunan akyuvar türü.
Glütamik oksalâsetik transaminaz (got)

GOT kısaltmasıyla belirtilen enzim.
Glütamik-pirüvik transaminaz (gpt)

Glütamik asitten pirüvik asite bir amin grubunun taşınmasında görev alan enzim.
Gündüz körlüğü (hemeralopi)

Görme yeteneğinin zayıf ışıkta İyi olmasma karşın güçlü ışıkta zayıf olması.
Goll çekirdeği (nucleus gracilis)

Soğanilikte Fasciculus gracilis denen sinir liflerinin son bulduğu sinir hücreleri topluluğu.
Goll demeti (fasciculus gracilis)

Omuriliğin arka kordonunun iç bölümünde yer alan sinir lifleri demeti.
Gerantofili

Kendisinden yaşça büyük kişilerle cinsel ilişkiye girme eylemi.
Granülosit

Eş anlam: nötrofil. Vücudumuza giren mikropları ve yabancı maddeleri yutarak yokeden lökosit (akyuvar). Kemoterapiden sonra geçici olarak sayıları azalır. Aşırı azalmalarda infeksiyon hastalığına bağlı ateş görülür.
Granülositler

Sitoplazmasmda çok sayıda ve çeşitte granül bulunan akyuvar türü.
Glütamik oksalâsetik transaminaz (got)

GOT kısaltmasıyla belirtilen enzim.
Glütamik-pirüvik transaminaz (gpt)

Glütamik asitten pirüvik asite bir amin grubunun taşınmasında görev alan enzim.
Gündüz körlüğü (hemeralopi)

Görme yeteneğinin zayıf ışıkta İyi olmasma karşın güçlü ışıkta zayıf olması.
Goll çekirdeği (nucleus gracilis)

Soğanilikte Fasciculus gracilis denen sinir liflerinin son bulduğu sinir hücreleri topluluğu.
Goll demeti (fasciculus gracilis)

Omuriliğin arka kordonunun iç bölümünde yer alan sinir lifleri demeti.
Gerantofili

Kendisinden yaşça büyük kişilerle cinsel ilişkiye girme eylemi.
Hemoterapi

insan kanı kullanılarak uygulanan tedavi biçimi.
Hemotoraks

Plevra boşluğunda kan birikmesi.
Henoch-schönlein purpurası

Çocukluk çağının en sık rastalanan vaskülit (damar iltihaplanması) tipi (erişkin yaşta da görülebilir), çoğunlukla geçici bir hastalıktır ve büyük eklemlerde artrit ve sindirim sistemine ait bulgularla seyreder, bacakların alt kısmında ve kalçalarda iltihaplı kapillerlerin (kılcal damar) cilt içine kanamasıyla oluşan mor renkli cilt döküntüleri vardır.
Hepatizasyon (karaciğerleşme)

Akciğerlerin patolojik bîr süreç sonunda karaciğer dokusuna benzeyen bir görünüm kazanması.
Hepatografi

Damar yoluyla verilen kontrast maddenin retiküloen-dotelyal sistem hücreleri tarafından tutulması
Hararet

Sıcak havada aşırı derecede veya ateşli hastalıklar sırasında vücut kaybettiği suyu karşılayamayacak olursa, hararet başlar.
Hararet

Sıcak havada aşırı derecede veya ateşli hastalıklar sırasında vücut kaybettiği suyu karşılayamayacak olursa, hararet başlar.

Hepatosplenografî (splenoportografî)

Dalağa doğrudan İyot içeren suda çözünür bir kontrast madde verildikten sonra dalak ve karaciğerin radyolojik yöntemlerle incelenmesi.
Hepatoterapî

Çiğ (ya da az pişmiş) hayvan karaciğeri ya da karaciğer özütleriyle uygulanan tedavi biçimi.
Hipoparatiroidizm

Paratiroit bezlerinin yetersiz hormon üretmesine bağlı hastalık tablosu.
Heliyoterapi (güneş tedavisi)

Güneş ışınlarının organizma üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanan tedavi tekniği.
Hidramniyos (amniyon sıvısı fazlalığı)

Amniyon kesesinde aşın amniyon sıvısı birikmesi
Hidrartroz

Eklem boşluğunda sıvı birikmesiyle beliren patolojik durum
Hidratasyon

Organizmaya aşın su alınmasını belirten terim.
Hidropnömotoraks

Hidrotoraks (akciğer zarı boşluğunda sıvı toplanması) ve pnömotoraksm (akciğer zan boşluğuna hava girmesi) birlikte görüldüğü ağır durum.
Hidroterapi

Bir tür fizyoterapi. Normal yüzme havuzundan daha sıcak olan (genellikle 37-38°C) bir ılık su havuzunda bir uzman tarafından egzersiz yaptırılması.
Hidrotoraks

Akciğer zarı boşluğunda değişen miktarlarda sıvı birikmesi.
Hematoraetra

Dölyatağı boşluğunda âdet kanının birikmesiyle beliren patolojik durum.
Histerosafpingografi

Dölyatağı boşluğuna X ışınlarını geçirmeyen bir madde (radyoopak sıvı) verilerek uygulanan, dölyatağı ve Fal-lop borularının (salpenks) radyolojik incelemesi.
Histeroskopi

Rahim içini optik bir alet yardımıyla girip izlemektir.
Hemeralopi

gündüz körlüğü
Himen

Rahim ağzını kapayan deri. Kızlık zarı.
Hiperaldosteronizm

Böbreküstü bezleri tarafından aşın aldosteron salgılanması ile beliren patolojik durum.
Hiperalimentasyon

Aşın besin alma; bunun sonucu olarak yağ dokusu ve vücut ağırlığı artar.
Hiperaljezi

Bir deri bölgesinde ağrı duyumuna neden olan uyaranlara yanıtın artmasıyla beliren duyu bozukluğu.
Hiperasidite

Mide salgısında asit fazlalığı; genellikle mide hücrelerinin aşırı hidroklorik asit salgılamasına bağlıdır.
Hiperazotemi

Kandaki üre miktarının 0,40 gr/lt'nin üzerine çıkması.
Hiperbaroterapi

Hastanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı bir odaya (yüksek basınç odası) yerleştirilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi.
Homotransplantasyon (homolog transplantasyon)

Aynı türün bireyleri arasında uygulanan doku ya da organ nakli.
Hiperhidratasyon

Organizmada aşırı sıvı birikmesiyle gelişen patolojik durum.
Hiperkeratoz

Üstderinin boynuzsu katmanındaki kalınlaşmaya bağlı olarak deri kalınlığının artması.
Hemoraji

Kanama.
Hemorajik metropati

Dölyatağında işlev bozukluğuna yol açabilecek kanamalarla beliren sendrom.
Hiperparatiroidizm

Paratiroİt bezlerin aşın hormon (parathormon) salgılaması ile ayırt edilen patolojik durum.
Hydratant

Nemlendirici.
İntraepitelial

 Epital hücreleri içerisinde.
İntrakranial

Kafatasının içinde.
İntramüsküler (im)

İlacın kas dokusu içine yapılması.
İntratekal (it)

İlacın direkt olarak belden özel iğnelerle bel suyuna verilmesi.
İntravenöz

Bir toplardamarın içinde ya da içine
İntravenöz (iv)

İlacın damara direkt verilmesi.
İntravenöz girişim

Kan örneği alma ya da ilaç verme amacıyla kolaylıkla ulaşılabilen yüzeysel bir toplardamara iğne ile girilmesi.
İdrar

Böbreklerin çalışmasıyla ortaya çıkan, idrar kesesinde toplandıktan sonra düzenli aralıklarla idrar yollarından dışan atılan sıvı.
İdrar birikimi

İdrar çıkarmanın olanaksız hale gelmesi.
İdrar çıkışının durması

anüri
İdrar kesesi

Böbreklerden gelen idrann işeme yoluyla siyekten dışarıya atılmadan önce biriktiği organ.
İmmünolojik tolerans

Vücudun antijen etkisi olan maddelerle karşılaştığı zaman bağışıklık tepkisi geliştirememe durumu.
İdrar kültürü

idrarda bulunan mikropların besiyerinde çoğaltılarak tanınmasını sağlayan inceleme yöntemi.
İdrar sedimenti (idrar çökeltisi)

İdrarda erimemiş halde bulunan maddeler. Normal koşullarda çok azdır.
İdrar torbası iltihabı

İdrar torbasının (mesanenin) bakteri ve virüsler tarafından iltihaplandırılması sonucu ortaya çıkan bu hastalığa, tıp dilinde sistit denir. Hastanın karın bölgesinin alt kısmında ve bacak aralarında ağrı vardır. Sık sık idrar yapmak ihtiyacı hisseder. İdrar yaptıktan sonra da mesanede veya penisin ucunda şiddetli ağrı hissedilir. Bazı durumlarda idrar yollarında yanma ve kanlı idrar da görülür.Ağrıları dindirmek için, karına sıcak su torbası konur.
İmperforasyon

Vücuttaki bir açıklık ya da kanalın doğumsal olarak bulunmaması.
İdrar Torbası İltihabı

İdrar torbasının (mesanenin) bakteri ve virüsler tarafından iltihaplandırılması sonucu ortaya çıkan bu hastalığa, tıp dilinde sistit denir. Hastanın karın bölgesinin alt kısmında ve bacak aralarında ağrı vardır.

Sık sık idrar yapmak ihtiyacı hisseder. İdrar yaptıktan sonra da mesanede veya penisin ucunda şiddetli ağrı hissedilir. Bazı durumlarda idrar yollarında yanma ve kanlı idrar da görülür. Ağrıları dindirmek için, karına sıcak su torbası konur.

İdrar Tutamamak

Bazı kimseler, öksürme, aksırma, gülme, ağlama, hallerinde veya heyecanlandıkları zaman idrarlarını tutamayıp kaçırırlar. Bu durum bilhassa çok doğum yapmış kadınlarda sık görülür.
Nedeni ön ve arka boşaltım kanallarındaki kasların zayıflamış olmasıdır. Ayrıca böbrek veya idrar yollrındaki taş veya tümör, omuriliğin hastalanması da idrar tutamamaya neden olabilir. Küçük çocuklarda ise, bağırsak solucanları idrar kaçırmaya neden olabilir.

İdrar tutamamak

Bazı kimseler, öksürme, aksırma, gülme, ağlama, hallerinde veya heyecanlandıkları zaman idrarlarını tutamayıp kaçırırlar. Bu durum bilhassa çok doğum yapmış kadınlarda sık görülür. Nedeni ön ve arka boşaltım kanallarındaki kasların zayıflamış olmasıdır. Ayrıca böbrek veya idrar yollrındaki taş veya tümör, omuriliğin hastalanması da idrar tutamamaya neden olabilir.Küçük çocuklarda ise, bağırsak solucanları idrar kaçırmaya neden olabilir.
İn vitro fertilizasyon ? embriyo transferi

Yumurta ve spermin insan vücudu dışarısında laboratuar ortamında bir araya getirilmesi ve döllenme sağlanması, daha sonrada fertilize olup gelişen embriyoların rahime yerleştirilmesi işlemidir.
İdrar tutukluğu

Mesane (idrar torbası) dolu olduğu halde idrar yapılamaz. Karnın alt bölgesi gerginleşmiştir. Bastırılınca ağrı hissedilir. Tıp dilinde akut retansiyon adı verilen bu durumun nedenleri çeşitlidir. Örneğin, böbreklerde taş, prostat büyümesi, idrar yollarının doğuştan kusurlu olması, fazla miktarda alkol içmek, mesane felci, belsoğukluğu, sinir hastalıkları veya üşütmek idrar tutukluğuna neden olabilir.İlk tedbir olarak hastanın karnına içinde sıcak su olan bir şişe konur. Sıcak su ile banyo yapılırken, idrar çıkarmaya çalışılır.
İdrar Tutukluğu

Mesane (idrar torbası) dolu olduğu halde idrar yapılamaz. Karnın alt bölgesi gerginleşmiştir. Bastırılınca ağrı hissedilir. Tıp dilinde akut retansiyon adı verilen bu durumun nedenleri çeşitlidir.

Örneğin, böbreklerde taş, prostat büyümesi, idrar yollarının doğuştan kusurlu olması, fazla miktarda alkol içmek, mesane felci, belsoğukluğu, sinir hastalıkları veya üşütmek idrar tutukluğuna neden olabilir.

İlk tedbir olarak hastanın karnına içinde sıcak su olan bir şişe konur. Sıcak su ile banyo yapılırken, idrar çıkarmaya çalışılır.

İrade

İnsanın "isteme" gücü.
İdrar Yolları İltihabı

İdrar torbası iltihabı; idrar yolları taşı, belsoğukluğu veya eklem hastalıklarının neden olduğu bir hastalıktır. Çok içki içenlerde görülür.

İdrar yollarında acıma hissedilir. Tedaviye yardımcı olmak için bol miktarda su içilir, sıcak banyolar yapılır.

İrade yitimi (abuli)

Herhangi bir karar alma ve bunu eyleme dönüştürmedeki irade kusuruyla beliren ruhsal bozukluk.
İdrar Yolları İltihabı

İdrar torbası iltihabı; idrar yolları taşı, belsoğukluğu veya eklem hastalıklarının neden olduğu bir hastalıktır. Çok içki içenlerde görülür.

İdrar yollarında acıma hissedilir. Tedaviye yardımcı olmak için bol miktarda su içilir, sıcak banyolar yapılır.

İdrar Yolları Yanması

İdrar yollarında veya idrar yaparken yanma çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Belsoğukluğu, ülser, mesane iltihabı, prostat iltihabı, mesane uru, yumurtalık iltihabı, apandisit düşünülebilir.

Bu nedenle tedaviye geçmeden önce, hastalığı doğuran nedeni tespit etmek gerekir. Tedavi, hastalığı doğuran nedene göre yapılır.

İdrar yollarında yanma

İdrar yollarında veya idrar yaparken yanma çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Belsoğukluğu, ülser, mesane iltihabı, prostat iltihabı, mesane uru, yumurtalık iltihabı, apandisit düşünülebilir. Bu nedenle tedaviye geçmeden önce, hastalığı doğuran nedeni tespit etmek gerekir. Tedavi, hastalığı doğuran nedene göre yapılır.
İdrar zorluğu

Hastanın günlerce idrara çıkmaması şeklinde kendini gösteren bu hastalığa; tıp dilinde Anüri adı verilir. Mesane (idrar torbası) boştur. Hastada uyuklama, baş ağrısı, adalelerinde oynama ve kusma görülebilir. Nedeni böbrek hastalıkları, mesane, veya rahim hastalıkları, yaralanma ve idrar yollarında taş bulunmasıdır. Tedavi için doktora başvurmak gerekir.
İdrar Zorluğu

Hastanın günlerce idrara çıkmaması şeklinde kendini gösteren bu hastalığa; tıp dilinde Anüri adı verilir. Mesane (idrar torbası) boştur. Hastada uyuklama, baş ağrısı, adalelerinde oynama ve kusma görülebilir.

Nedeni böbrek hastalıkları, mesane, veya rahim hastalıkları, yaralanma ve idrar yollarında taş bulunmasıdır. Tedavi için doktora başvurmak gerekir.

İdrarda kan görülmesi

İdrarda kan görülmesine tıp dilinde hematuri denir. İdrar renginin kanlı olması; yenilen şeylerdeki boyalardan olabileceği gibi, herhangi bir hastalığın işareti de olabilir. Bu nedenle bir doktora gitmekte fayda vardır

İdrarda kan görülmesi

İdrarda kan görülmesine tıp dilinde hematuri denir. İdrar renginin kanlı olması; yenilen şeylerdeki boyalardan olabileceği gibi, herhangi bir hastalığın işareti de olabilir. Bu nedenle bir doktora gitmekte fayda vardır.
İdrarda verem basili aranması

İrradyasyon

Vücuda ışınım uygulanması.
İdraryolları iltihabı

İdrar torbası iltihabı; idrar yolları taşı, belsoğukluğu veya eklem hastalıklarının neden olduğu bir hastalıktır. Çok içki içenlerde görülür. İdrar yollarında acıma hissedilir.Tedaviye yardımcı olmak için bol miktarda su içilir, sıcak banyolar yapılır.
İnfiltrasyon

Patoloji biliminde bir dokuda ya da organda normal koşullarda bulunmaması gereken hücrelere rastlanması.
İnkorporasyon

Kişinin bir nesneyi kendi vücudunun içine alması.
İzomeraz

Molekül içerisinde atomların yerlerini değiştiren enzim
Kemik iliği aspirasyonu

Göğüsteki iman tahtası ya da kalça kemiğine ince bir iğne batırılarak enjektörle ilik örneği alınması. Örnek kan gibi cama yayıldıktan ve boyandıktan sonra ilikteki hücreler mikroskop altında hematolog tarafından incelenir
Kompüterize tomografi

Bilgisayarlı tomografi (BT). X ışınlarını kullanarak vücudunu bölümlerinin ya da kesitlerinin"" görünümlerini kaydeden bir tarama (film çekme) türü.
Kemik iliği nakli (transplantasyonu)

(bkz. kök hücre nakli)
Kadavra

Tıp öğreniminde üzerinde çalışmak için hazırlanmış ölü insan ya da hayvan vücudu.
Kafatası (kranyum)

Beyni koruyan kemikler bütünü.
Kemoterapı

Kanserin ilaçlarla tedavisi. Genellikle birden fazla sayıda ilaç birlikte kullanılır. İlaçlar ağızdan veya serumla damardan verilir. Genelde bu ilaçlardan kötü hücrelerin yanında vücudün normal hücreleri de etkilendiğinden tedavinin aralıklı olarak (örneğin 4-6 haftada bir) uygulanması kuraldır. Yüksek doz kemoterapi dendiğinde daha çok kanser hücresi öldürebilmek amacıyla ilaçların normal (sağlıklı) kemik iliği kök hücrelerini de yok edebilecek derecede yüksek dozlarda kullanılması anlaşılır. Hastaları kemik iliği yetersizliğinden kurtarabilmek için böylesine yoğun bir kemoterapinin ardından mutlaka kök hücre nakli yapılmalıdır.
Kemoterapi

Kanserin ilaçlarla tedavisi. Genellikle birden fazla sayıda ilaç birlikte kullanılır. İlaçlar ağızdan veya serumla damardan verilir. Genelde bu ilaçlardan kötü hücrelerin yanında vücudün normal hücreleri de etkilendiğinden tedavinin aralıklı olarak (örneğin 4-6 haftada bir) uygulanması kuraldır. Yüksek doz kemoterapi dendiğinde daha çok kanser hücresi öldürebilmek amacıyla ilaçların normal (sağlıklı) kemik iliği kök hücrelerini de yok edebilecek derecede yüksek dozlarda kullanılması anlaşılır. Hastaları kemik iliği yetersizliğinden kurtarabilmek için böylesine yoğun bir kemoterapinin ardından mutlaka kök hücre nakli yapılmalıdır.
Kemoterapî (ilaç tedavisi)

Belirli kimyasal maddelerin kullanıldığı tedavi yöntemi.
Keratin

Tırnak ve boynuzun ana maddesi.
Keratinizasyon

Boynuzlaşma.
Keratinizasyon (kornifikasyon)

Üstderi epitelinde keratin(*) oluşumunu sağlayan süreç.
Keratit

Kornea iltihabı.
Keratoakantom

Sık görülen, özellikle de erişkin erkeklerde ortaya çıkan iyi huylu tümör.
Keratodermi

Üstderinin boynuzsu katmanının yaygın ya da sınırlı kalınlaşması.
Keratokonj unktivit

Aynı anda hem kornea, hem de konjunktiva İltihabının görüldüğü göz hastalığı.
Konsantrasyon

birim hacimde bulunan madde miktarı.
Keratoma

Nasır.
Keratomalasi

Kornea ve konjunktiva bozuklukları.
Keratomalazi

korneada yumuşama
Keratometre

Kornea kavislerini ölçmekte kullanılan alet.
Keratoplasti

Matlaşmış korneanın yerine başkasından alınan korneanın konulması ameliyatı.
Kontraktür

Bir ya da daha fazla kas grubunun kalıcı ve sürekli kasılmasıyla nitelenen patolojik durum; kas sertliği.
Keratoplasti (kornea nakli)

Herhangi bir hastalık sonucunda bozulmuş olan gözün kornea (saydamtabaka) bölümünün çıkarılmasını ve yerine bîr vericiden alınmış sağlıklı korneanın konmasını sağlayan cerrahi girişim.
Kontrast madde

X ışınlarını geçirmeyen sıvı bir madde(boya). Normal röntgende görülmeyen vücut yapılarını görüntülemek için sindirim sistemi, damar içi ya da omuriliğin çevresini saran sıvı dolu boşluğu verilir.
Keratoskop

Korneayı muayene aleti.
Kontrast maddeler

Doğrudan yapılan radyolojik çekimlerle elde edilen gözlem sonuçlannı bütünleştirebilmek ya da genişletebilmek için X ışınlarına karşı geçirgenlik ve matlık farklılıklarım yapay olarak yaratabilen maddeler.
Keratoz

Üstderİdeki keratinizasyon bozukluğu nedeniyle derinin boynuzsu katmanının düzensiz olarak kalınlaşması.
Kontüzyon (kunt travma)

Derinin bütünlüğünü bozmayan darbelerle oluşan yaralanma.
Koronerografi

Koroner damarların yapı ve işlevlerinin radyolojik tekniklerle incelenmesi.
Kimografi

Fizyolojik olayları kimograf adlı alet yardımıyla çizerek göstermeye yarayan teknik.
Kortikoterapi

Böbreküstü bezinden elde edilen özütlerle uygulanan tedavi.
Kiropraksi

Bazı hastalıklarda uygulanan deneysel tedavi yöntemi; osteopatik lezyonlarda (omurlann yerinden kayması) A. T. SİH'in elle tedavisinden esinlenen ABD'li D. D. Palmer tarafından 1895'te önerilmiştir.
Kiroterapi

Kiropraksiden türeyen tedavi uygulaması; ağırlıklı olarak omurga ve leğen bölgesinin manipülasyonuna dayanır.
Kök (radiks)

Yapıların kaynağını belirten terim {Örneğin diş kökü, omurilik sinirlerinin kökü).
Klimatoterapi

Hastanın başka bir yere giderek yeni çevre koşullarından yararlanmasını amaçlayan ve genellikle öbür tedavileri (tıbbi, cerrahi vb) tamamlamak için uygulanan tedavi yöntemi.
Karaciğer

Hayatın devamı için gerekli birçok karmaşık işi yapan (sindirim, kan proteinleri yapımı, artıkların yok edilmesi) bir karın içi organıdır.
Klinoskop

Radyografik incelemenin ayakta, yatar durumda ve tüm ara durumlarda, hatta başın ayaklardan daha aşağıda bulunduğu konumlarda da uygulanmasını sağlayan radyolojik gereç.
Karaciğer Hastalıkları

Karaciğer, diyaframın hemen altında, sağ tarafta, yaklaşık olarak 2 kilogram ağırlığında koyu kırmızı renkte yumuşak bir organdır. Yaşamak için gerekli olan bir çok kimyasal olay burada meydana gelir.

Karaciğer hastalıkları

Karaciğer, diyaframın hemen altında, sağ tarafta, yaklaşık olarak 2 kilogram ağırlığında koyu kırmızı renkte yumuşak bir organdır. Yaşamak için gerekli olan bir çok kimyasal olay burada meydana gelir.
Karaciğer şişmesi

Herhangi bir karaciğer hastalığı sırasında, karaciğer hücrelerinin şişip, safra yollarını tıkanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıkktır. Tıp dilinde hepatit sarılık denir.Hastanın bütün dokuları, hatta gözlerinin akı bile sarıya boyanır. İdrarı esmerleşir. Deride kaşıntılar görülür.
Karaciğer şişmesi

Herhangi bir karaciğer hastalığı sırasında, karaciğer hücrelerinin şişip, safra yollarını tıkanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıkktır. Tıp dilinde hepatit sarılık denir.

Hastanın bütün dokuları, hatta gözlerinin akı bile sarıya boyanır. İdrarı esmerleşir. Deride kaşıntılar görülür.

Karaciğer Yetersizliği

Karaciğerin görevini yeterince yapmaması sonucu görülen bir hastalıktır. Belirtileri bağırsaklarda gaz, karın şişliği, sağ böğürde ağrı, burun kızarması, solgun renk, yüz ve elde çil gibi lekeler, paslı dil, ağızda acılık, mide bulantısı, kabızlık, çarpıntı, el ve ayak şişleri, görme ve işitmede azalma görülür.

İdrar rengi, sabahları koyu, gündüz ise açık ve durudur. İdrara çok çıkılır. Hastanın çukulata, baharatlı yiyecekler, turşu, kızartmalar, ve yağlı şeyler yememesi gerekir

Karaciğer yetersizliği

Karaciğerin görevini yeterince yapmaması sonucu görülen bir hastalıktır. Belirtileri bağırsaklarda gaz, karın şişliği, sağ böğürde ağrı, burun kızarması, solgun renk, yüz ve elde çil gibi lekeler, paslı dil, ağızda acılık, mide bulantısı, kabızlık, çarpıntı, el ve ayak şişleri, görme ve işitmede azalma görülür. İdrar rengi, sabahları koyu, gündüz ise açık ve durudur. İdrara çok çıkılır.Hastanın çukulata, baharatlı yiyecekler, turşu, kızartmalar, ve yağlı şeyler yememesi gerekir.
Karaciğerin görevi

- Günde yaklaşık olarak 4 su bardağı (1 litre) safra salgılar.- Yağ, protein ve şeker metabolizmasını düzenler.- Vücudun ısısını ayarlar.- Vücudun ihtiyacı olan su ve vitaminleri yapar.- Yağ, protein, şeker ve kan yapımı için gerekli olan maddeleri depolar. Kan miktarını ayarlar.- Hormonların görevleri üzerinde etkili olur.Karaciğer yukarıda belirtilen görevlerinden herhangi birini yapamaz hale gelecek olursa, çeşitli hastalıklar ortaya çıkar. Bunların en önemlileri, karaciğer yetersizliği, karaciğer iltihaplanması, karaciğer sirozu, safra kesesi iltihabı ve safra kesesi taşıdır.Karaciğer Hastalıklarının Ortak Belirtileri :Hasta, sağ böğründe ağrı hisseder. Bağırsaklarında fazla miktarda gaz vardır. Karnı şişer, anüsten çıkan gaz pis kokar. Cilt rengi ve bazen de göz akı sararır. Yüzünde ve ellerinde çil gibi lekeler görülür. Hazımsızlıktan şikayet eder. Sabahları dilinde pas ve ağzında acılık hisseder. Nefesi de kokar. Sabah saatlerinde ensede ağrı hisseder. Çarpıntı, iştahsızlık vardır. İdrarın rengi sabahları sarı ve koyu, daha sonraki saatlerde ise, duru ve açıktır. Sık sık idrara gider. Baldır kasları ağrır. El ve ayaklarında şişlik görülür. Geceleri uyumak istemez. Görme ve işitme duyguları da zayıflar.
Kramp

Kaslarda, şiddetli bir ağrı ile beraber istek dışı meydana gelen kasılmalara kramp denir. Çoğunlukla yorgunluk, fazla terleme ve ishalden sonra görülür. Atardamar hastalıkarından kaynaklanan kramplarda mutlaka bir doktora başvurmak gerekir.
Karaciğerin Görevi

Günde yaklaşık olarak 4 su bardağı (1 litre) safra salgılar.
- Yağ, protein ve şeker metabolizmasını düzenler.
- Vücudun ısısını ayarlar.
- Vücudun ihtiyacı olan su ve vitaminleri yapar.
- Yağ, protein, şeker ve kan yapımı için gerekli olan maddeleri depolar. Kan miktarını ayarlar.
- Hormonların görevleri üzerinde etkili olur.
Karaciğer yukarıda belirtilen görevlerinden herhangi birini yapamaz hale gelecek olursa, çeşitli hastalıklar ortaya çıkar.

Bunların en önemlileri, karaciğer yetersizliği, karaciğer iltihaplanması, karaciğer sirozu, safra kesesi iltihabı ve safra kesesi taşıdır.
Karaciğer Hastalıklarının Ortak Belirtileri
Hasta, sağ böğründe ağrı hisseder.

Bağırsaklarında fazla miktarda gaz vardır. Karnı şişer, anüsten çıkan gaz pis kokar. Cilt rengi ve bazen de göz akı sararır. Yüzünde ve ellerinde çil gibi lekeler görülür. Hazımsızlıktan şikayet eder.

Sabahları dilinde pas ve ağzında acılık hisseder. Nefesi de kokar. Sabah saatlerinde ensede ağrı hisseder. Çarpıntı, iştahsızlık vardır. İdrarın rengi sabahları sarı ve koyu, daha sonraki saatlerde ise, duru ve açıktır.

Sık sık idrara gider. Baldır kasları ağrır. El ve ayaklarında şişlik görülür. Geceleri uyumak istemez. Görme ve işitme duyguları da zayıflar.
 

Kramp

Kaslarda, şiddetli bir ağrı ile beraber istek dışı meydana gelen kasılmalara kramp denir. Çoğunlukla yorgunluk, fazla terleme ve ishalden sonra görülür. Atardamar hastalıkarından kaynaklanan kramplarda mutlaka bir doktora başvurmak gerekir.

Karakter

Genetikte, bir kişinin belirgin ya da belirlenebilen her türlü özelliğini ifade eden terim.
Kranyektomi

Kafatasında kınlan bir kemik parçasının çıkarılmasına yönelik cerrahi girişim.
Karakteroloji

Belirlenmiş karakter tipleriyle ilişkili olarak insanların sınıflandırılmasını, karakter kuramını ve bazı özel ölçütlere göre sıralanmış farklı karakter tiplerinin betimsel analizini konu alan psikoloji dalı.
Kranyometri

Karantina

Ağır ve bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığına yakalanmış bir kişinin ya da grubun belirli bir süre toplumdan yalıtılmasına dayanan bir hijyen önlemi.
Klorakne

Klorlu hidrokarbonların yol açtığı ve deride akneye benzer döküntülerle beliren hastalık.
Kranyometrik noktalar

Kafatası üzerinde nesnel olarak saptanabilen noktalar.
Kranyoplasti

Yaralanmalar, kemik enfeksiyonlan, cerrahi girişimler, tümörler gibi durumlar sonucunda kafatasında ortaya çıkan kemik yitimlerinin onarımında uygulanan cerrahi girişim.
Kranyostenoz

Kafatası kemikleri arasındaki sütürlerin erken kaynamasından ileri gelen kafatasının oluşum bozukluğu.
Kranyoşizis

Kafatasının doğumsal çatlağı.
Kranyotomi

Kafatası kemiklerinin kesilerek beyni açığa çıkarma işlemi.
Karbonhidrat

Karbonhidrat vücudun glikoza dönüştürebildiği her türlü maddedir. Glikoz hücrelerin enerji olarak kullandığı en önemli maddelerden biridir. Karbonhidratlar glikoza yıkılma özeliklerine göre basit ya da karmaşık olabilirler. Saf buğday ekmeği, şeker ve alkol kalori fazlalığı olduğunda kolaylıkla yağa dönüşebilen basit karbonhidratlara örnek olarak verilebilir. Yapraklı sebzeler, patates ve hububat ürünleri karmaşık karbonhidratlara örnektir. Bu grup yiyecekler sağlıklı olmanız için gereken bütün besinlere sahiptir ve beslenme programınızın temelini oluşturmalıdır.
Kraurosis (gevreme)

45-55 yaşlan arasında, genellikle menopoz sonrasında ortaya çıkan, vulvanın (kadın cinsellik organının dış kısmı) özgül hastalığı.
Karbonhidratlar

Karbon, hidrojen ve oksijen içeren organik bileşikleri tanımlayan terim.
Krause cisimcikleri

Deride yer alan sinir uçları.
Karbonik anhidraz

Alyuvar, böbrek borusu hücresi ve mide mukozasındaki hidroklorik asit salgılayan hücrelerde bulunan enzim.
Kobalt

Radyoaktif izotopu (kobalt 60) tıpta tedavi amacıyla kullanılan kimyasal element.
Krenoterapi

Madensularının vücutta yaptığı etkilerden yararlanan tedavi yöntemi.
Kardiyoanjiyografi

İyot bazında suda eriyebilen bir kontrast maddenin doğrudan kalp boşluklarına verilmesinin ardından, kalbin ve büyük damarların radyolojik olarak incelenmesi.
Kardiyografi

Göğüs duvarına uygulanan bir iletici aracılığıyla kalp hareketlerinin kaydedilmesine ve bunlann bazı yöntemlerle kâğıda aktarılmasına dayanan inceleme yöntemi.
Kardiyorafi

Kalbin kas katmanının dikilmesi.
Kardiyosfigmograf

ön göğüs duvan ile en yakın kalp bölümlerinde oluşan hacim değişikliklerinin grafik olarak kaydedilmesine olanak veren aygıt.
Kriyoterapi

Tedaviye yönelik bütün soğuk uygulamalarını ifade eden terim.
Kolanjiyografî

Safra yollarının biçim ve işlevinin İncelendiği radyolojik yöntem.
Karotidografi

Şahdaman içine kontrast madde vererek bu atardamar ile dallarının görüntülenmesi.
Koledok (ana safra kanalı)

Uzunluğu yaklaşık 4 cm, çapı da 5-6 mm olan ve karaciğerden gelerek safrakesesinde toplanan safranın taşınmasını sağlayan kanal.
Koledokografî

Ana safra kanalını (koledok) incelemek için uygulanan radyolojik teknik.
Ksantogranülom

Granülomatoz nitelikte kronik bir iltihabi infiltrasyon İle ortaya çıkan hastalık.
Kseroradyografi

Işınlara geçirgen olan dokuların görüntüsünü elde etmede kullanılan, kuru fotokopiye benzer radyografi yöntemi.
Koleperiton (bilyer peritonit, safra peritoniti)

Safranın kann zarı boşluğuna yayılmasıyla ortaya çıkan iltihaplanma.
Karyogram (kromozom haritası)

Bir hücrenin ve dolayısıyla da bir bireyin kromozom düzenin grafik gösterimi.
Kolera

Kolera vibriyonu denilen mikropların meydana getirdiği en tehlikeli bulaşıcı hastalıklardan biridir. Daha ziyade, su, kanalizasyon ve tuvalet durumu elverişli olmayan çevrelerde görülür.Kolera mikrobu içme sularına karışan sularla yayılıp, salgın haline gelir. Ayrıca hastaların dışkısı, kusmuğu ile bulaşır. Kolera mikrobu bulaşmış yiyecek maddeleri de hastalığın yayılmasına neden olur. Korunmak için, meyve ve sebze bahçeleri hiç bir zaman lağım suları ile sulanmamalıdır. Lağım sularının, içme sularına karışması engellenmelidir. Yiyecek ve içecekler sinek, böcek ve fare giremeyecek yerlerde saklanmalıdır. Yemeklerden önce ve tuvaletten çıktıktan sonra eller mutlaka sabunlu suyla yıkanmalıdır.
Kolera

Bağırsaklarda görülen akut bir enfeksiyon hastalığıdır. Vibrio cholerae adlı bir bakterinin yol açtığı bu hastalık

Belirtiler

Bu hastalık ağrısız sulu bir ishal, bulantı ve kusmayla başlar. Beslenme bozukluğu olan kişilerde belirtiler çok daha ağır seyreder. Hızla dehidrasyon ve tedavi edilmezse yüzde 50 oranında ölüm görülür.

Tanı

Tanı öykü ve klinik bulgularla ve kan tetkiklerle konur.

Tedavi

Ölüm riski bu kadar yüksek olan ve bugün hâlâ binlerce insanın ölümüne yol açan koleranın tedavisi aslında fazlasıyla basittir. "Oral rehidrasyon tedavisi" (ağızdan sıvı tedavisi) olarak da adlandırılan tedavi ile kolera hastaları kısa sürede sağlıklarına kavuşabililer. Bu tedavide, kaybedilen su ve elektrolit (sodyum, potasyum, klor, bikarbonat) kaybını yerine koyabilmek ve normal beslenemeyen hastaya enerji sağlayabilmek amacıyla, hastaya vücudun normal sıvı-elektrolit dengesine eşdeğer (izotonik) bir tür tuz ve glikoz karışımı içirilir. Herhangi bir şey içemeyecek durumda olan daha ağır hastalara (toplam hastaların yaklaşık %10-20'si) ise karışım damardan verilir. Durumu çok ağır ve acil olan hastalara ise tetrasiklin vb. antibiyotiklerle antibakteriyel tedavi uygulanır.

Öneriler

Her şeyden önce su kaynaklarının ve içme suyunun temiz olması çok önemlidir. Eğer kullanılacak suyun temizliğinden şüphe varsa, suyun önce kaynatılıp sonra kullanılması daha sağlıklı olacaktır. Dışkıların hijyenik bir biçimde yaşama ortamından uzaklaştırılması, düzgün bir kanalizasyon sistemi çok önemli bir faktördür. Pişmemiş yiyeceklerin yenmemesi, çiğ gıdalardan uzak durmak ve özellikle çiğ balık ve kabuklu deniz ürünlerinin tüketilmemesi koleraya karşı korunmak için önemlidir.
Her ne kadar bazı ülkelerde kolera aşıları mevcut olsa ve uygulansa da (Dukoral, Mutacol vs.), bu aşıların hastalığa karşı güçlü bir bağışıklık geliştirdikleri söylenemez. Geçmişteki kolera aşılarından daha iyi bir bağışıklığa neden olsalar ve daha az yan etki barındırsalar da, bu aşılar hâlâ ideal seviyeye ulaşamamıştır ve bu yüzden de birçok ülkede kullanılmamaktadır. İdeal bir kolera aşısı için yapılan araştırmalar hâlâ devam etmektedir.

Kolesistografi

Safrakesesinin biçimini ve işlevsel durumunu saptamak amacıyla yapılan radyolojik inceleme.
Kolesistokolanjiyografi

Safra yollannı İnceleme yöntemi.
Kolestaz (safra göllenmesı)

Onikiparmakbağırsağına yetersiz miktarda safra ulaşmasıyla ilişkili belirti (eşanlamlı olmamakla birlikte tıkanma sanlığını da içerir).
Kolinesteraz

Serumda (yalancı kolinesteraz), alyuvarlarda ve sinir dokusunda bulunan bir enzim.
Katarakt

Katarakt gözün şeffaf lensinin buğulanmış cam misali saydamlığını kaybetmesidir

Sebep

En çok katarakta gözün yaşlanması neden olur

Aile hikayesi.

Şeker hastalığı gibi hastalıklar.

Gözün travmaya maruz kalması.

Steroidler gibi ilaçlar.

Güneş ışığına uzun süre korumasız şekilde maruz kalma.

Daha önce göz ameliyatı geçirmiş olma.


Tanı

Göz doktorunuzun yapacağı muayene sonunda tanı konabilmektedir. Görmedeki bozulmaya neden olabilecek diğer hastalıklarda ayırt edilebilir. Retina yada  optik sinirde olabilecek diğer bozukluklarda katarakt ile beraber görmeyi azaltabilmektedir. Eğer böyle hastalıklar varsa katarakt ameliyatı sonrası görmede istenen iyileşme sağlanamayacaktır.

Tedavi

  Kataraktın tek tedavisi cerrahidir. Ancak katarakt hafif derecede ise sadece gözlüğünüzün değişmesi de yeterli olabilmektedir. Herhangi bir ilaçla, diyetle, egzersizle, çeşitli cihazlarla katarakt tedavi edilememektedir. Güneş ışığından korunmak için ültraviyole fitreli gözlük kullanılmasının faydası vardır.
Katarakt cerrahisi görme bulanıklığının artık günlük aktiviteleri engellemeye başladığı zamanda yapılmaktadır. Güvenli bir şekilde araba kullanabildiğinizden, okurken, televizyon seyrederken zorluk çektiğinizden emin olmalısınızdır. Katarakt tanısı konulduysa göz doktorunuz tarafından düzenli aralıklarla kontrole gitmeniz gerekmektedir.

Katarakt ameliyatı için hastanede yatmanıza gerek yoktur Ameliyat lokal anestezi ile  mikroskop altında yapılmaktadır. Fakoemülsifikasyon tekniği halk arasında dikişsiz yöntem , lazer olarak bilinmektedir.Yanlış bir inanış olmasına rağmen ameliyat lazer ile yapılmamaktadır. Aletler yüksek frekanstaki ses dalgalarını kullanmaktadır. Klasik yöntem ve fakoemülsifikasyon arasındaki tercih hastanın durumuna göre göz doktorunuz tarafından yapılmaktadır.

Ameliyattan sonra günlük aktivitelerinizin çoğunu yapabilmektesinizdir. Bazı damlaların kullanılması ve çeşitli kontrol vizitelerinin yapılması gerekmektedir. % 90 vakada görme tatmin edici bir şekilde artacaktır. Her ameliyatta olduğu gibi düşük bir oranda olsa da komplikasyon gelişme ihtimali vardır.

Katrafay yağı

 Tahriş giderici özellikleri olduğu söylenen yumuşatıcı bitkisel bir yağ.
Kavografi

Anatoplardamarlardaki kan dolaşımım İzlemek amacıyla damarlann içine X ışınlarını geçirmeyen bir kontrast maddenin verilmesiyle yapılan radyolojik inceleme tekniği,
Kavran

Ayak tabanındaki kaviste artışla beliren biçim bozukluğu.
Küriterapi

Günümüzde az kullanılan radyum ile tedavi yöntemi (bak. radyoterapi).
Laboratuvar analizleri

Biyokimya, hücrebilim, histoloji, bakteriyoloji alanında serumla ilgili olarak yapılan incelemeler.
Lenfografi

Damar boşluğuna kontrast madde verilerek lenf düğümleri ve lenf damarlarının görüntülenmesi ilkesine dayalı araştırma yöntemi.
Lenfogranülom

Lenf düğümleri içinde granülomatoz doku varlığıyla ortaya çıkan hastalık sureci.
Lenforaji

Lenf sıvısının, lenf kanalı sisteminden dışan çıkması.
Laparatomi

Teşhis amaçlı veya ameliyat için karın boşluğunun açılması.
Leptospira

Treponemataceae familyasından mikroorganizma cinsi. 5-15 p, uzunluğunda, ince ve çok sayıda sarmallı, hareketli bakterilerdir.
Leratoloji

Oluşum bozukluklarının nedenlerini ve ortaya çıkma mekanizmaları araştıran tıp dalı.
Leratom

Kaynaklandığı dokudan farklı yapıdaki çeşitli doku tiplerinin (örtücü ya da salgıbezi epiteli, kas, kemik, kıkırdak dokusu) karışımından oluşmuş, sınırlan düzensiz tümör.
Laserasyon

Yırtılma, doku yırtılması.
Lipoaspirasyon

Vücudun belirli bölgelerinde derialtına sokulan bir ka-nül aracılığıyla fazla yağ dokusunun emilerek çıkarıldığı plastik cerrahi girişim.
Mineraller

Kalsiyum, demir, çinko, iyot ve flor gibi maddeler. Diğer mineraller selenyum, mangan, molibden, krom, kobalt, silikon, vanadyum ve nikeldir ve iz elementler adıyla bilinirler. Miyozit: Kasın inflamasyonu. Bkz. Polimiyozit.
Membran

Organ yada dokuları örten veya ayıran ince yumuşak tabaka.
Mineralokortikoit hormon

Böbreküstü bezinin kabuk kısmından salgılanan ve öncelikle elektrolit metabolizmasını etkileyerek sodyumun vücutta tutulmasını, potasyumun da dışan atılmasını sağlayan steroit hormon
Meme termografisi

Memenin termograf denen son derece duyarlı bir aygıtla incelenmesi.
Mitral kapak

Sol kulakçıktan gelen temiz karı sol karıncığa geçiren ve geri dönmesini önleyen kalp kapağı.
Miyelografi

Radyolojik olarak görünüm veren sıvı ya da gazın örümceksizar altı (subaraknoit) aralığa verilmesiyle uygulanan omurilik görüntüleme yöntemi.
Miyelogram

Kemik iliğinde bulunan çeşitli kan yapıcı hücrelerin birbirlerine olan oranlarının yüzde olarak belirtildiği formül.
Menometroraji

Kadın üreme organlarındaki kanama.
Menoraji

Âdet kanamasının anormal ölçüde artması.
Meraljia parestetika

Kalçanın dış yüzünde duyarlılık bozukluğuyla ortaya çıkan ve görece sık görülen bir rahatsızlık.
Malpraktis

Tıpta yanlış, özensiz tedavi.
Mamografi

Meme filmi.
Metakarp (el tarağı kemikleri)

Elde, üst uçları el bileği kemikleriyle, alt uçlan el parmak kemikleriyle eklemleşen beş kemiğe verilen ortak ad
Metatars (ayak tarağı kemikleri)

Ayakta, üst uçları ayak bileği kemikleriyle, alt uçlan ayak parmak kemikleriyle (falanks) eklemleşen beş kemiğe verilen ortak ad.
Marasmus

Çocuklukta, genellikle yetersiz enerji alınması sonucu ortaya çıkan ağır beslenme bozukluğu belirtileri.
Markoniterapi (mikrodalga tedavisi)

insan vücudunun bir bölümüne yüksek frekanslı ve çok kısa dalgalı elektromagnetik akım uygulanan tedavi yöntemi.
Metroraji

Dölyatağından âdet kanaması dışında kan gelmesi.
Massoterapi

Masaj uygulamalarına dayalı fizik tedavi yöntemi.
Morarma (siyanoz)

Kılcal damarlarda oksijensiz hemoglobin (indirgenmiş hemoglobin) ya da hemoglobin türevleri (methemoglo-bin ya da sulfhemoglobin) yoğunluğunun artmasına bağlı olarak derinin, mukozaların ve bazen iç organların mavimsi ya da morumsu bir renk alması.
Morötesi ışınlar (nltraviyole ışınlan)

Dalga uzunluğu 0,40-0,18 mikron arasında değişen ve gözle görülebilir mor ışık sınırından başlayan elektro-magnetik ışınlar.
Mortalite (ölüm oranı)

Belirli bir bölgede, belirli bir nüfus ve zaman süresiyle ilişkili olarak Ölüm yüzdesini gösteren İstatistik terimi
Müköz membran

Vücudun ağız, burnun içi, mide, barsak, vajina, akciğerler gibi alanlarını döşeyen membran (zar) tipi. Bazı vaskülit tiplerinde etkilenebilir.
Müzmin safra kesesi iltihabı

Safra kesesi büzülür, gereği gibi çalışamaz hale gelir. Hastanın karnında, özellikle yemeklerden sonra gaz ve gerginlik vardır. Ayrıca; sağ taraftan başlayıp, kaburgaların altına kadar yayılan geçici bir ağrı ve sarılık nöbetleri de görülür. Tıp dilinde kronik kolestit denir. Bu hastalık genellikle 40 yaşını geçmiş şişman kadınlarda görülür.
Nefroraji

Böbrekten gelen kanama.
Nozoloji (nozografi)

Hastalıkların sistematik sınıflandırılması.
Nöral krista

Dölyatağı içi yaşamın dördüncü haftasında, embriyonun sırt bölümünde ve nöral tüpün(*) her iki yanında şerit biçiminde dizilmiş hücrelerden oluşan yapı.
Nöral tüp (sinir borusu)

Dölütsel yaşamın dördüncü haftasında, nöral oluk (sinir oluğu) adı verilen ektoderm yarığının kapanarak oluşturduğu, kafatası-kuyruksokumu doğrultusunda uzanan boru biçimli yapı.
Nörokranyum

Kafatasının beyni içeren bölümü.
Nevralji

Sinir seyri boyunca hissedilen şiddetli ağrı.
Nevrasteni

Zihin ve vücudun aşırı derecede yorgun düşmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Üzüntü, sıkıntı, endişe, yeteri kadar dinlenmeye vakit ayırmadan uzun süre çalışmak, bazı mikrobik hastalıklar ve sinirleri uyarıcı ilaçları uzun süre kullanmak nevrasteni için gerekli olan zemini hazırlar.Kişi gerçekte hasta olmadığı halde bazı organlarının hastalığından yakınır. Çabuk yorulur, çabuk sinirlenir, huzursuzdur, baş ağrıları vardır. Bazen de gözlerinin iyi görmediğini söyler. Dikkatini toplayamaz, uykuları da normal değildir. Cinsel ilişkide başarılı olamadığını, hazımsızlık çektiğini, vücudunun her yerinin ağrıdığını söyler.Tedavi amacıyla, ılık duş almak, istirahat etmek, vakit buldukça açık havada dolaşmak, günlük sıkıntılardan uzaklaşmaya çalışmak, hazmı güç şeyler yememek, kahve ve sigarayı terketmek gerekir.
Nöroradyoloji

Radyolojinin, beyin ve omuriliğin radyolojik gözlemiyle ilgilenen dalı.
Nevrastini

Zihin ve vücudun aşırı derecede yorgun düşmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Üzüntü, sıkıntı, endişe, yeteri kadar dinlenmeye vakit ayırmadan uzun süre çalışmak, bazı mikrobik hastalıklar ve sinirleri uyarıcı ilaçları uzun süre kullanmak nevrasteni için gerekli olan zemini hazırlar.

Kişi gerçekte hasta olmadığı halde bazı organlarının hastalığından yakınır. Çabuk yorulur, çabuk sinirlenir, huzursuzdur, baş ağrıları vardır. Bazen de gözlerinin iyi görmediğini söyler.

Dikkatini toplayamaz, uykuları da normal değildir. Cinsel ilişkide başarılı olamadığını, hazımsızlık çektiğini, vücudunun her yerinin ağrıdığını söyler.

Tedavi amacıyla, ılık duş almak, istirahat etmek, vakit buldukça açık havada dolaşmak, günlük sıkıntılardan uzaklaşmaya çalışmak, hazmı güç şeyler yememek, kahve ve sigarayı terketmek gerekir

Nörorafi

Kesilmiş bir sinir gövdesinin iki ucunun dikilerek birleştirildiği cerrahi girişim.
Nefralji

Sinir ağrısına tıp dilinde nevralji denir. Bilhassa, yüzde ve başta hissedilir. Ama vücudun diğer taraflarında da bulunabilir. Nedeni soğuk algınlığı, şeker hastalığı, damar sertliği, veya ağrı yapan sinir yakın ında meydana gelen herhangi bir hastalıktır.

Nörotransmitter

Sinir hücrelerinde bulunan, beyin ve sinir sisteminde mesajların iletilmesini sağlayan kimyasal madde.
Nucleus gracilis

Goll çekirdeği
Noradrenalin

Böbreküstü bezinde, çevrel ve merkez sinir sistemlerinin sinir uçlarında bulunan ve sempatikomimetik etki gösteren (bak. sempatik sistem) madde; doğal bir kate-kolamindir.
Osilografi

Kol ve bacak atardamarlanndaki hastalıkların tanısında kullanılan aletli inceleme yöntemi.
Obliterasyon

Vücuttaki boşlukların tıkanması.
Omur (vertebra)

Omurgayı oluşturan 33 kemikten her birine verilen ad.
Omurga (vertebral kolon)

İskeletin gövdeyi taşıyan ekseni.
Omurlar arası disk

Alt alta yer alan iki omur gövdesi arasındaki kıkırdaksı bağdoku yapısı.
Obstetrik paraliz (doğumsal felç)

Obtürasyon

Uygun biçimde hazırlanmış diş oyuğunun, daha sonra diş yüzeyinin biçimini alacak biçimde doldurulması ve kapatılması işlemi.
Oct (ornitin-karbaınil-transferaz)

Karaciğer hücrelerinin içinde yer alan ve enzim etkinliği olan protein yapısındaki madde.
Odiogram

Kulağın işitme gücünün kaydıdır, odiometri cihazı ile ölçülür.
Odontoraji

Diş kökenli kanama.
Osteomedullografi

Uzun kemiklerin metafiz bölgesine deriden bir iğneyle doğrudan girip kontrast madde vererek yapılan radyolojik inceleme.
Operabl

Ameliyat edilebilir, ameliyat edilmekle halen bir şansı olan. ( aksi; inoperabl )
Operasyon

Cerrahi müdahale, ameliyat.
Operatör gen

Bakteri yada virüs genomunda repressör (baskılayıcı) proteini bağlayan ve yanındaki genin transkripsiyonunu kontrol eden gen.
Opoterapi

Dar anlamda, organlardan elde edilen sıvıların verilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi
Optik kiyazma (görme siniri çaprazı)

Kafa boşluğunda yer alan ve her iki görme sinirinin çaprazlaşmasından oluşan anatomik yapı.
Oral

İlacın ağız yolu ile verilmesi.
Oral dönem (ağızcıl dönem)

Freud'un psikanaliz kuramına göre libido gelişiminin birinci evresi.
Oral gastrik tüp (oral gastrıc tube-og tube)

Burun ya da ağızdan sokulan, yemek borusundan mideye kadar indirilen küçük, esnek tüp. Midedeki sıvıyı almak ya da bebeği beslemek için kullanılır. (Aynı nazogastrik tüp gibi. Ama bunda burun yerine ağızdan geçilir).
Oral seks

Ağız yoluyla gerçekleştirilen cinsel ilişki. İlişki sırasında partnerlerden biri diğerinin cinsel organına ağzıyla öpme, emme, yalama gibi temaslarda bulunur.
Orbitografi

Göz çukurunun radyolojik olarak incelenmesi.
Otoradyografi

Özel maddelerle boyanmış moleküllerin ya da molekül parçalarının röntgen ışınlarıyla incelenmesi.
Ototransfüzyon

Hastaya kendi kanının nakledilmesi.
Ototransplantasyon

Kişinin bir organ ya da doku parçasının, kendi vücudunun başka bir bölümüne nakledilmesi.
Olekranon

Dirsekteki çıkıntı.
Ortoradyografi

Günümüzde artık kullanılmayan radyoloji yöntemi.
Östradiol

Ovaryumda follikül gelişimi sırasında salınır. Ovulasyon indüksiyonunda follikülün gelişimini izlerken östradiol miktarı sürekli kontrol edilir.
Özofagografî

Radyoopak bir madde (suda erimiş saf haldeki baryum sülfat) verilmesinden sonra yemek borusunun radyo-grafik olarak incelenmesi.
Östradîyol

Kadın eşey özelliklerini sağlayan ve yumurtalıktan salgılanan hormon; erkekte de erbezlerinden bir miktar salgılanır.
Ölü doğum oranı

Ölü doğumlann, ister canlı, ister ölü, tüm doğumlara olan oranı.
Poliartralji

Bir çok eklemde ağrı olması (Poli = bir çok).
Pektoral kaslar

Göğüs kafesinin ön duvarında yer alan göğüs kasları.
Penetrans*

Genotipteki bir niteliğin fenotipte ifade bulmasıdır. Bir genotip her zaman aynı fenotipi yaratmayabilir. Bu ikisi arasındaki ilişki penetransdır.
Penetrasyon

Erkeğin cinsel organın partnerinin cinsel organına ya da anüsüne girmesi.
Polîradikülit

Omurilikten çıkan sinirlerin çeşitli köklerinde gelişen ve iltihabı kökenli lezyonlarla belirlenen bir hastalık.
Perforasyon

Delinme ve bunun sonucunda meydana gelen delik
Peridural anestezi

Omurganın sertzar dışı boşluğuna yerel anestezik bir maddenin şırınga edilmesiyle uygulanan anestezi.
Panirradyasyon

insan vücudunun tümünün ışınım alması.
Pankreatikografi

Pankreasın radyolojik olarak incelenmesi.
Portografi

Portal kan dolaşımının radyoloik olarak incelenmesi.
Pranoterapi

Alternatif bir tıbbi uygulama.
Paper radio immuno sorbent test

PRIST
Peroral

Ağız yolu ile.
Perspirasyo insensibilis

Deriden ya da solunum yollarından sürekli gerçekleşen, ama farkedilmeyen buharlaşma.
Para

Yanında, yan
Para tiroitler

Tiroiti örten bağdoku kılıfı içinde ikisi üstte, ikisi altta yer alan dört safgıbezi.
Paradidim

Giraldes organı
Parafazi

Anlatım güçlüğü çekilmesinden ötürü uygun bir sözcük yerine başka bir sözcüğün kullanıldığı konuşma bozukluğu (sözel parafazi).
Paraganglîyom

Paraganglİyonlardan, başka bir deyişle kanun sempatik sinir gangliyonlanyla ilişkili küçük boyutlu oluşumlardan çıkan tümör.
Paragangliyon

Üst mezenterf*) gangliyonu, böbrek ve böbreküstü gangliyonu gibi karnın sempatik sinir gangliyonlanyla ve sinir ağıyla ilişkili küçük hücre gruplan.
Paragramatîzm

Cümleye dilbilgisi kurallarına uygun bir yapı verememeye bağlı rahatsızlık.
Paraguzi

Tat duyusunda yanılsama biçiminde ortaya çıkan bozukluk.
Parakardiak

Kalbin yanında, kalbe komşu.
Parakeratoz

Epidermis (üstderi) hücrelerinin olgunlaşma ve farklılaşma sürecinde ortaya çıkan bozukluk.
Parakolpos

Dölyolunun iki kenarında, küçük leğende yer alan anatomik yapılar bütünü.
Parakuzi

Yanlış işitme duyumlannın alındığı işitme bozukluğu.
Paraleksi

Yüksek sesle doğru okuyamama.
Paralerji

Bağışıklık sisteminde duyarlılığa yol açan antijenlerden farklı antijenlere karşı alerjik tepki oluşması.
Paralitik

Felç olan, felçli kişi.
Paralizi

Felç.
Paramedian

Orta hattın yanında, orta hatta yakın.
Paramedikal

Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren.
Parametrit

Parametriyumda, daha çok lenf dolaşmasıyla dölyata-ğından ya da tüplerden gelen irin yapıcı mikroplara bağlı iltihaplanma.
Proktore (rektoraji)

Rektumdan dışkılamayla ya da dışkılama olmaksızın kan gelmesi.
Parametriyum

Dölyatağmm iki yanında, dölyatağı gövdesini leğen duvarına tutturan karın zarı (periton) kıvrımlarının oluşturduğu iki geniş bağ arasında bulunan anatomik yapıların tümü.
Paramnezi

Geçmişle şimdiki zamanın karıştırılması biçiminde ortaya çıkan bellek bozukluğu. Bak. dismnezi.
Paramorfizm

Vücudun tümünün ya da bazı bölümlerinin duruşunda anatomik bir bozukluğa değil, yalnızca işlevsel bir bozukluğa bağlı herhangi bir anormallik.
Paranazal

Burun boşluğunun yanında, buruna komşu.
Paranefrit

Karın zan arkasında, böbreğin yakınında bulunan bağ dokusunun akut ya da kronik iltihabı.
Paraneoplastiksendrom

Kanserli hastalarda tümör dokusundaki metabolizma sürecine ve bu dokudan salgılanan etken maddelere bağlı belirtiler.
Parankim

Bir organ yada bezin görev gören dokusudur. Örneğin, karaciğer parankimi denildiği zaman, karaciğerin bütünü anlaşılır.
Paranoit

Psikiyatride genellikle paranoya ile paranoit şizofreni arasında kalan durumları belirtmek için kullanılan terim.
Piramidal sistem

Hareketle ilgili sinir liflerinin oluşturduğu sistem.
Paranoya

Yetersiz kuruntu ve kuşkularla karakterize ruhsal bozukluk
Piramit (kayamsı parça, pars petroza)

Şakak kemiğinin önden arkaya ve içten dışa doğru uzanan dörtgen piramit biçimli parçası.
Paraozefageal

Özefagusun ( yemek borusu ) yanında yer alan.
Paraparezi

Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci, örn. hareket olup, yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması.
Parapleji

Belden aşağı her, iki bacağın tutmaması, felç hali.
Paraproteinemi

Kan dolaşımında antikor proteinlerine (immünglobü-linler) benzeyen, ama onlar gibi etki göstermeyen özel-proteinlerin yüksek düzeyde bulunması.
Parasempatik

Organların çalışmasına yavaşlatıcı etki yapan otonom sinir sisteminin bölümü.
Parasempatik sinir sistemi

Kolinerjik sistem de denir. İstem dışı iç organ sinirlerine, hareket ve duyu sinirlerinderı ayn bir sinir sistemi oluşturur. Vejetatif sinirler de denen bu sinirler göze, tükürük bezlerine, bronşlara, mide ve bağırsaklara, mesaneye, penise, damarlara vb. giderler Birbirine karşıt etki yapan iki bölüme ayrılırlar: Sempatik ve parasempatik sinir sistemleri. Örneğin, sempatik beta sinirleri bronşları açar, parasempatik sinirlerse daraltır; sempatik sistem kalbi hızlandırır, parasempatik yavaşlatır vb. Sempatik sistem de iki bölüme aynlır: Alfa ve beta. Alfa sinirleri gibi etki yapan ilaçlara alfa agonist, beta gibi olanlara beta agonist, parasempatik etki yapanlara kolinerjik denir. Bunların karşıt etki yapanlarına alfa veya beta bloker ve antikolinerjik denmektedir. Sempatik sinirlere adrenerjik de denir.
Parasempatik sistem

Otonom sinir sisteminin birbirine karşıt etki yaratan iki bölümünden biri.
Parasentez

İçinde su veya cerahat toplanmış bir vücut boşluğundaki sıvıyı çıkarmak için yapılan delme ameliyatı.
Parasistol

Sinüs-kulakçık düğümünden başka bir yerde uyanların ortaya çıkmasına bağlı kalp ritmi bozukluğu.
Parathonnon (pıtı)

Paratiroitlerden salgılanan, kalsitonin ve D vitaminiyle birlikte kalsiyum metabolizmasını düzenleyen hormon.
Paratifo

Tifoya benzeyen, mikrobik ve bulaşıcı bir hastalıktır. Paratifo mikropları paratifolu hastanın idrar, büyük abdest veya kanında bulunur. Lağım sularının karıştığı içme suları ve bu sularla yetiştirilen yiyeceklerle bulaşır. Hastalığın yaygınlaşmasında kara sinekler de önemli rol oynar.
Paratifo

Tifoya benzeyen, mikrobik ve bulaşıcı bir hastalıktır. Paratifo mikropları paratifolu hastanın idrar, büyük abdest veya kanında bulunur.

Lağım sularının karıştığı içme suları ve bu sularla yetiştirilen yiyeceklerle bulaşır. Hastalığın yaygınlaşmasında kara sinekler de önemli rol oynar.

Paratiroid

Tiroid bezi arkasında bulunan dört adet küçük beze verilen isim.
Paratiroidektomi

Paratiroidlerin ameliyatla çıkartılması.
Proteinoterapi

Heterojen proteinlerin (tam yağlı süt, kan, albümin, at serumu, çeşitli hayvansal ya da bitkisel proteinler) kas içine zerk edilmesine dayanan ve günümüzde artık kullanılmayan bir tedavi tekniği.
Paratrakeal

Nefes borusunun yanında yer alan.
Paratroit hormon

Paratroit bezinden salgılanan, kalsiyumun bağırsaktan emilimini, böbreklerden atılmasını, kemiklerden serbest hale geçirilmesini ve hücreler arasındaki kalsiyum iyon konsantrasyonunu kontrol eden hormon.
Piyelografi

Böbreğin toplayıcı sistemleri, idrar borusu ve idrar kesesinin kontrastlı röntgen filmi ile görüntülenmesi.
Paravertebral

Omurganın ( Vertebral Kolon ) yanında yer alan.
Parazit

Asalak.
Parazitemi

Kanda parazit bulunması.
Parazitoloji

Başta protozoonlar ve yuvarlaksolucanlar olmak üzere asalaklarla ilgilenen bilim dalı.
Parazitoz (asalak hastalığı)

Asalağın bulaşması sonucu ortaya çıkan hastalık.
Piyometra

Dölyatağı boşluğunda, irinli iltihabi eksüda birikimi.
Parenteral

İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, adele içi gibi yollarla verilmesi.
Protrombin oranı

Kanın pıhtılaşma kapasitesini belirlemek amacıyla uygulanan laboratuvar testi.
Parenteral beslenme

Çeşitli patolojik nedenlerle doğal biçimde beslenmenin engellendiği ya da zorlaştığı durumlarda besleyici maddelerin başka yollardan verilmesi.
Pîyopnömotoraks

Akciğer zarı boşluğunda hava ile birlikte irinli sıvı toplanması.
Piyotoraks

İrinli akciğer zarı İltihabı (akciğer zarı boşluğu ampiye-mi).
Psikodram

Psikoterapide uygulanan bir tedavi yöntemi.
Psikogram

Bir kişiye uygulanan psikometrik araştırmanın sonucunu gösteren tablo ya da grafik (bak. psikometri).
Psikoterapi

Geniş anlamıyla, ruhsal ya da fiziksel hastalıkların psikolojik yöntemlerle tedavisi.
Pletismografi

Çevrel atardamarların hastalıklarının araştırılmasında kullanılan inceleme tekniği.
Pletora

Kan hacminin, özellikle de alyuvarların arttığı patolojik durum.
Pleura

Akciğerleri saran iki katlı zar. Akciğer dış zarı.
Plevra

Akciğerleri ve göğüs kafesinin iç yüzünü örten zar.
Plevra ağnsı

Plevra (akciğer zarı) düzeyindeki tüm ağnlar.
Plevra sıvısı tahlili

Akciğeri saran iki plevra yaprağı arasında biriken sıvının incelenmesidir.
Psödokolinesteraz

Karaciğer tarafından salgılanan bir enzim.
Plevral

Plezyoröntgenterapi

Odak ile deri arasındaki uzaklığın 0-7 cm arasında olduğu ışın tedavisi.
Pederasti

Çoğu kez anormal bir cinsel davranışa dönüşen, yalnızca ya da öncelikle erkek çocuklara duyulan cinsel ilgi.
Pnömoraji

Akciğer dokusu içine kanama olması.
Pnömotoraks

Akciğer zarı (plevra) boşluğunda gaz bulunması.
Ra

Eklemlerin sık rastlanan bir inflamatuvar hastalığı. Çok değişken bir hastalıktır. Tutulan eklemlerin sayısı ve tipinin yanısıra, hastalığın şiddeti ve süresi de hastadan hastaya değişir. Ağır fiziksel özürlere en çok neden olan romatizmal hastalıktır ve kadınlarda 3 kat daha sık görülür. RA eklemi döşeyen zarda (sinoviyum) inflamasyona neden olur. İnflamasyon belirtileri osteoartrittekinden daha şiddetlidir ve tutulan eklemlerde ağır hasara yol açabilir.
Rabdomiyom

Çizgili kaslarda ender görülen İyi huylu tümör.
Rabdomiyosarkom

Az ya da çok farklılaşmış ya da bütünüyle atipik çizgili kas hücrelerinden kaynaklanan ve ender rastlanan kötü huylu bir tümör.
Rabies

Kuduz.
Rad

Emilen iyonlaştırıcı ışınım dozu birimi, l gr'lîk maddeye 100 erglik enerji taşıyan ışınım miktarıdır.
Radarterapi (kısadalga tedavisi)

Radar aygıtında kullanılanlara benzer 2GHz frekanslı çok kısa elektrik dalgalarının uygulanmasına dayanan elektrik tedavisi tekniği.
Radikal

Sebebe yönelik, köklü.
Rejenerasyon

Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri.
Radikalji

Omurilikten çıkan sinir köklerinin çeşitli lezyonlara bağlı tahrişi sonucunda ortaya çıkan ağrı.
Rejenerasyon

Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri.
Radikotomi

Omuriliğin arka sinir köklerinin kesildiği cerrahi girişim.
Radikül

İnce dal, küçük kök.
Radikülit

Omurilikten çıkan sinirlerin (spinal sinir) kök iltihabıdır.
Radikülopati

Spinal sinir köklerini tutan herhangi bir hastalık.
Radio allergic sorbent test

RAST
Radioimmunoassay (rıa)

İşaretli radyoizotoplar kullanarak kanda antijen, antikor gibi maddelerin yoğunluğunu belirlemeye yarayan laboratuvar İncelemeleri.
Radius

Ön kolun dış tarafında (baş parmak tarafında) bulunan kemiktir.
Radyal keratotomi

Korneaya (saydamtabaka) merkezden çevreye uzanan yüzeysel çizikler yapılarak uygulanan cerrahi girişim.
Radyasyon

Enerjinin bir boşlukta ya da belirli bir madde ortamında ses, elektromagnetik vb dalgalar biçiminde yayılması.
Radyoaktif

Radyasyon yayan özelliğe sahip.
Radyoaktif iyot

İyotun, I131 olarak gösterilen radyoaktif izotopu.
Radyoaktif sular

Litrede en az 50 ünite Mache düzeyinde uranyum, radyum, radon, toryum, aktinyum gibi eser radyoaktif maddeler içeren madensuları.
Radyobiyoloji

Radyasonun canlılar üzerine nasıl etki ettiğini inceleyen bilim dalı.
Radyodermatit

Işına maruz kalmış ciltte meydana gelen dermatit.
Radyodermit

Derinin bir kaza sonucunda ya da bir hastalıkla ilgili radyoterapi (ışın tedavisi) sırasında iyonize ışınlara (X ve gamma ışınları) uğramasıyla gelişen lezyonlar.
Perforasyon

Delinme ve bunun sonucunda meydana gelen delik
Peridural anestezi

Omurganın sertzar dışı boşluğuna yerel anestezik bir maddenin şırınga edilmesiyle uygulanan anestezi.
Panirradyasyon

insan vücudunun tümünün ışınım alması.
Pankreatikografi

Pankreasın radyolojik olarak incelenmesi.
Portografi

Portal kan dolaşımının radyoloik olarak incelenmesi.
Pranoterapi

Alternatif bir tıbbi uygulama.
Paper radio ımmuno sorbent test

PRIST
Peroral

Ağız yolu ile.
Perspirasyo insensibilis

Deriden ya da solunum yollarından sürekli gerçekleşen, ama farkedilmeyen buharlaşma.
Para

Yanında, yan
Para tiroitler

Tiroiti örten bağdoku kılıfı içinde ikisi üstte, ikisi altta yer alan dört safgıbezi.
Paradidim

Giraldes organı
Parafazi

Anlatım güçlüğü çekilmesinden ötürü uygun bir sözcük yerine başka bir sözcüğün kullanıldığı konuşma bozukluğu (sözel parafazi).
Paraganglîyom

Paraganglİyonlardan, başka bir deyişle kanun sempatik sinir gangliyonlanyla ilişkili küçük boyutlu oluşumlardan çıkan tümör.
Paragangliyon

Üst mezenterf*) gangliyonu, böbrek ve böbreküstü gangliyonu gibi karnın sempatik sinir gangliyonlanyla ve sinir ağıyla ilişkili küçük hücre gruplan.
Paragramatîzm

Cümleye dilbilgisi kurallarına uygun bir yapı verememeye bağlı rahatsızlık.
Paraguzi

Tat duyusunda yanılsama biçiminde ortaya çıkan bozukluk.
Parakardiak

Kalbin yanında, kalbe komşu.
Parakeratoz

Epidermis (üstderi) hücrelerinin olgunlaşma ve farklılaşma sürecinde ortaya çıkan bozukluk.
Parakolpos

Dölyolunun iki kenarında, küçük leğende yer alan anatomik yapılar bütünü.
Parakuzi

Yanlış işitme duyumlannın alındığı işitme bozukluğu.
Paraleksi

Yüksek sesle doğru okuyamama.
Paralerji

Bağışıklık sisteminde duyarlılığa yol açan antijenlerden farklı antijenlere karşı alerjik tepki oluşması.
Paralitik

Felç olan, felçli kişi.
Paralizi

Felç.
Paramedian

Orta hattın yanında, orta hatta yakın.
Paramedikal

Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren.
Parametrit

Parametriyumda, daha çok lenf dolaşmasıyla dölyata-ğından ya da tüplerden gelen irin yapıcı mikroplara bağlı iltihaplanma.
Proktore (rektoraji)

Rektumdan dışkılamayla ya da dışkılama olmaksızın kan gelmesi.
Parametriyum

Dölyatağmm iki yanında, dölyatağı gövdesini leğen duvarına tutturan karın zarı (periton) kıvrımlarının oluşturduğu iki geniş bağ arasında bulunan anatomik yapıların tümü.
Paramnezi

Geçmişle şimdiki zamanın karıştırılması biçiminde ortaya çıkan bellek bozukluğu. Bak. dismnezi.
Paramorfizm

Vücudun tümünün ya da bazı bölümlerinin duruşunda anatomik bir bozukluğa değil, yalnızca işlevsel bir bozukluğa bağlı herhangi bir anormallik.
Paranazal

Burun boşluğunun yanında, buruna komşu.
Paranefrit

Karın zan arkasında, böbreğin yakınında bulunan bağ dokusunun akut ya da kronik iltihabı.
Paraneoplastiksendrom

Kanserli hastalarda tümör dokusundaki metabolizma sürecine ve bu dokudan salgılanan etken maddelere bağlı belirtiler.
Parankim

Bir organ yada bezin görev gören dokusudur. Örneğin, karaciğer parankimi denildiği zaman, karaciğerin bütünü anlaşılır.
Paranoit

Psikiyatride genellikle paranoya ile paranoit şizofreni arasında kalan durumları belirtmek için kullanılan terim.
Piramidal sistem

Hareketle ilgili sinir liflerinin oluşturduğu sistem.
Paranoya

Yetersiz kuruntu ve kuşkularla karakterize ruhsal bozukluk
Piramit (kayamsı parça, pars petroza)

Şakak kemiğinin önden arkaya ve içten dışa doğru uzanan dörtgen piramit biçimli parçası.
Paraozefageal

Özefagusun ( yemek borusu ) yanında yer alan.
Paraparezi

Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci, örn. hareket olup, yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması.
Parapleji

Belden aşağı her, iki bacağın tutmaması, felç hali.
Paraproteinemi

Kan dolaşımında antikor proteinlerine (immünglobü-linler) benzeyen, ama onlar gibi etki göstermeyen özel-proteinlerin yüksek düzeyde bulunması.
Parasempatik

Organların çalışmasına yavaşlatıcı etki yapan otonom sinir sisteminin bölümü.
Parasempatik sinir sistemi

Kolinerjik sistem de denir. İstem dışı iç organ sinirlerine, hareket ve duyu sinirlerinderı ayn bir sinir sistemi oluşturur. Vejetatif sinirler de denen bu sinirler göze, tükürük bezlerine, bronşlara, mide ve bağırsaklara, mesaneye, penise, damarlara vb. giderler Birbirine karşıt etki yapan iki bölüme ayrılırlar: Sempatik ve parasempatik sinir sistemleri. Örneğin, sempatik beta sinirleri bronşları açar, parasempatik sinirlerse daraltır; sempatik sistem kalbi hızlandırır, parasempatik yavaşlatır vb. Sempatik sistem de iki bölüme aynlır: Alfa ve beta. Alfa sinirleri gibi etki yapan ilaçlara alfa agonist, beta gibi olanlara beta agonist, parasempatik etki yapanlara kolinerjik denir. Bunların karşıt etki yapanlarına alfa veya beta bloker ve antikolinerjik denmektedir. Sempatik sinirlere adrenerjik de denir.
Parasempatik sistem

Otonom sinir sisteminin birbirine karşıt etki yaratan iki bölümünden biri.
Parasentez

İçinde su veya cerahat toplanmış bir vücut boşluğundaki sıvıyı çıkarmak için yapılan delme ameliyatı.
Parasistol

Sinüs-kulakçık düğümünden başka bir yerde uyanların ortaya çıkmasına bağlı kalp ritmi bozukluğu.
Parathonnon (pıtı)

Paratiroitlerden salgılanan, kalsitonin ve D vitaminiyle birlikte kalsiyum metabolizmasını düzenleyen hormon.
Paratifo

Tifoya benzeyen, mikrobik ve bulaşıcı bir hastalıktır. Paratifo mikropları paratifolu hastanın idrar, büyük abdest veya kanında bulunur. Lağım sularının karıştığı içme suları ve bu sularla yetiştirilen yiyeceklerle bulaşır. Hastalığın yaygınlaşmasında kara sinekler de önemli rol oynar.
Paratifo

Tifoya benzeyen, mikrobik ve bulaşıcı bir hastalıktır. Paratifo mikropları paratifolu hastanın idrar, büyük abdest veya kanında bulunur.

Lağım sularının karıştığı içme suları ve bu sularla yetiştirilen yiyeceklerle bulaşır. Hastalığın yaygınlaşmasında kara sinekler de önemli rol oynar.

Paratiroid

Tiroid bezi arkasında bulunan dört adet küçük beze verilen isim.
Paratiroidektomi

Paratiroidlerin ameliyatla çıkartılması.
Proteinoterapi

Heterojen proteinlerin (tam yağlı süt, kan, albümin, at serumu, çeşitli hayvansal ya da bitkisel proteinler) kas içine zerk edilmesine dayanan ve günümüzde artık kullanılmayan bir tedavi tekniği.
Paratrakeal

Nefes borusunun yanında yer alan.
Paratroit hormon

Paratroit bezinden salgılanan, kalsiyumun bağırsaktan emilimini, böbreklerden atılmasını, kemiklerden serbest hale geçirilmesini ve hücreler arasındaki kalsiyum iyon konsantrasyonunu kontrol eden hormon.
Piyelografi

Böbreğin toplayıcı sistemleri, idrar borusu ve idrar kesesinin kontrastlı röntgen filmi ile görüntülenmesi.
Paravertebral

Omurganın ( Vertebral Kolon ) yanında yer alan.
Parazit

Asalak.
Parazitemi

Kanda parazit bulunması.
Parazitoloji

Başta protozoonlar ve yuvarlaksolucanlar olmak üzere asalaklarla ilgilenen bilim dalı.
Parazitoz (asalak hastalığı)

Asalağın bulaşması sonucu ortaya çıkan hastalık.
Piyometra

Dölyatağı boşluğunda, irinli iltihabi eksüda birikimi.
Parenteral

İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, adele içi gibi yollarla verilmesi.
Protrombin oranı

Kanın pıhtılaşma kapasitesini belirlemek amacıyla uygulanan laboratuvar testi.
Parenteral beslenme

Çeşitli patolojik nedenlerle doğal biçimde beslenmenin engellendiği ya da zorlaştığı durumlarda besleyici maddelerin başka yollardan verilmesi.
Pîyopnömotoraks

Akciğer zarı boşluğunda hava ile birlikte irinli sıvı toplanması.
Piyotoraks

İrinli akciğer zarı İltihabı (akciğer zarı boşluğu ampiye-mi).
Psikodram

Psikoterapide uygulanan bir tedavi yöntemi.
Psikogram

Bir kişiye uygulanan psikometrik araştırmanın sonucunu gösteren tablo ya da grafik (bak. psikometri).
Psikoterapi

Geniş anlamıyla, ruhsal ya da fiziksel hastalıkların psikolojik yöntemlerle tedavisi.
Pletismografi

Çevrel atardamarların hastalıklarının araştırılmasında kullanılan inceleme tekniği.
Pletora

Kan hacminin, özellikle de alyuvarların arttığı patolojik durum.
Pleura

Akciğerleri saran iki katlı zar. Akciğer dış zarı.
Plevra

Akciğerleri ve göğüs kafesinin iç yüzünü örten zar.
Plevra ağnsı

Plevra (akciğer zarı) düzeyindeki tüm ağnlar.
Plevra sıvısı tahlili

Akciğeri saran iki plevra yaprağı arasında biriken sıvının incelenmesidir.
Psödokolinesteraz

Karaciğer tarafından salgılanan bir enzim.
Plevral

Plevraya ait.
Plezyoröntgenterapi

Odak ile deri arasındaki uzaklığın 0-7 cm arasında olduğu ışın tedavisi.
Pederasti

Çoğu kez anormal bir cinsel davranışa dönüşen, yalnızca ya da öncelikle erkek çocuklara duyulan cinsel ilgi.
Pnömoraji

Akciğer dokusu içine kanama olması.
Pnömotoraks

Akciğer zarı (plevra) boşluğunda gaz bulunması.
Ra

Eklemlerin sık rastlanan bir inflamatuvar hastalığı. Çok değişken bir hastalıktır. Tutulan eklemlerin sayısı ve tipinin yanısıra, hastalığın şiddeti ve süresi de hastadan hastaya değişir. Ağır fiziksel özürlere en çok neden olan romatizmal hastalıktır ve kadınlarda 3 kat daha sık görülür. RA eklemi döşeyen zarda (sinoviyum) inflamasyona neden olur. İnflamasyon belirtileri osteoartrittekinden daha şiddetlidir ve tutulan eklemlerde ağır hasara yol açabilir.
Rabdomiyom

Çizgili kaslarda ender görülen İyi huylu tümör.
Rabdomiyosarkom

Az ya da çok farklılaşmış ya da bütünüyle atipik çizgili kas hücrelerinden kaynaklanan ve ender rastlanan kötü huylu bir tümör.
Rabies

Kuduz.
Rad

Emilen iyonlaştırıcı ışınım dozu birimi, l gr'lîk maddeye 100 erglik enerji taşıyan ışınım miktarıdır.
Radarterapi (kısadalga tedavisi)

Radar aygıtında kullanılanlara benzer 2GHz frekanslı çok kısa elektrik dalgalarının uygulanmasına dayanan elektrik tedavisi tekniği.
Radikal

Sebebe yönelik, köklü.
Rejenerasyon

Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri.
Radikalji

Omurilikten çıkan sinir köklerinin çeşitli lezyonlara bağlı tahrişi sonucunda ortaya çıkan ağrı.
Rejenerasyon :

Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri.
Radikotomi

Omuriliğin arka sinir köklerinin kesildiği cerrahi girişim.
Radikül

İnce dal, küçük kök.
Radikülit

Omurilikten çıkan sinirlerin (spinal sinir) kök iltihabıdır.
Radikülopati

Spinal sinir köklerini tutan herhangi bir hastalık.
Radio allergic sorbent test

RAST
Radioimmunoassay (rıa)

İşaretli radyoizotoplar kullanarak kanda antijen, antikor gibi maddelerin yoğunluğunu belirlemeye yarayan laboratuvar İncelemeleri.
Radius

Ön kolun dış tarafında (baş parmak tarafında) bulunan kemiktir.
Radyal keratotomi

Korneaya (saydamtabaka) merkezden çevreye uzanan yüzeysel çizikler yapılarak uygulanan cerrahi girişim.
Radyasyon

Enerjinin bir boşlukta ya da belirli bir madde ortamında ses, elektromagnetik vb dalgalar biçiminde yayılması.
Radyoaktif

Radyasyon yayan özelliğe sahip.
Radyoaktif iyot

İyotun, I131 olarak gösterilen radyoaktif izotopu.
Radyoaktif sular

Litrede en az 50 ünite Mache düzeyinde uranyum, radyum, radon, toryum, aktinyum gibi eser radyoaktif maddeler içeren madensuları.
Radyobiyoloji

Radyasonun canlılar üzerine nasıl etki ettiğini inceleyen bilim dalı.
Radyodermatit

Işına maruz kalmış ciltte meydana gelen dermatit.
Radyodermit

Derinin bir kaza sonucunda ya da bir hastalıkla ilgili radyoterapi (ışın tedavisi) sırasında iyonize ışınlara (X ve gamma ışınları) uğramasıyla gelişen lezyonlar.
Radyodiyagnostik

X ışınlarını tanı amacıyla kullanan radyoloji dalı.
Radyoekoloji

Radyason ve ekolojik sistem arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim dalı.
Radyografi

Vücudun bir bölümünün İçinden geçirilen X ışınlarının, duyarlı bir film kâğıdı üzerinde oluşturduğu fotoğraf (radyograf) görüntüsünden yararlanan tanı yöntemi.
Radyografi teknisyeni

X ışınıyla film (radyograf) çekmek için eğitimi bulunan kişi.
Radyoizotop

Kimyasal elementlerin radyoaktif izotopları.
Radyoloji

Genel anlamda X ışınları,ses dalgaları veya diger yöntemleri kullanarak teşhis hizmetleri veren tıp dalıdır.
Radyoopasite

Oluşumların ve dokuların radyasyonu emme kapasitesi.
Radyoskopi

X ışınlarının değişik dokulardan geçiş sırasındaki tutulma oranlarına göre baryum platinosiyanür, çinko ya da kadmiyum sülfür ya da kalsiyum tungstat ile flüoresan (pırıltı veren) hale getirilmiş bir ekran üzerinde görüntülenmesine dayanan tam yöntemi.
Radyoterapi

Işınlama kullanılarak yapılan tedavi yöntemi.
Radyus (döner kemik)

iç tarafında yer alan ulnayla (dirsek kemiği) birlikte ön-kol iskeletini oluşturan, 20-25 cm boyunda ve simetrik konumlu bir çift uzun kemik.
Ragad

Üstderide ve altderinin yüzeye en yakın katmanında görülen çizik biçimindeki deri ülserleri.
Rahim

Uterus, döl yatağı.
Rahim Ağzı Kanseri

Kadın rahmi gövde ve rahim ağzı kısımlarından oluşur. Rahim ağzı rahmin doğum sırasında genişleyerek bebeğin çıkmasını sağlayan kısmıdır. Bu kısmı oluşturan hücrelerin anarmal bölünmesi ve üremesi sonucunda rahim ağzı kanseri oluşur.

Belirtiler

Cinsel temas sırasında kanama veya ağrı, anormal vajinal akıntı veya kanama, bel ve kasık ağrıları en sık belirtileridir

Tanı

Cinsel yaşamın başladığı yaştan itibaren kadınlar her yıl düzenli olarak kadın-doğum uzmanı tarafından muayene edilmelidir. Düzenli aralıklarla rahim ağzı ve hazne akıntısından alınan örnekler patolog tarafından incelenir. Bu sayede kanser oluşmadan önce veya çok erken evrede tanı koymak mümkündür. Erken tanı konan hastalar tamamen iyileşir.

Tedavi

Hastalığın yaygınlığı tedavinin şeklini belirler. Hastalığın evresine göre cerrahi, radyoterapi, radyoterapiyle eşzamanlı kemoterapi veya sadece kemoterapi uygulanabilir. Cerrahi tedavi yerleşimi rahim ağzı bölgesinde sınırlı tümörlerde uygulanır. Bu girişim tümörün boyutuna göre küçük cerrahi tekniklerden (biopsi), tüm rahim, rahim ağzı ve lenf bezlerinin alındığı (histerektomi ve lenfodenektomi) büyük cerrahi tekniklere kadar değişmektedir. Radyoterapi rahim ağzı kanserinin her aşamasında uygulanabilen tedavi yöntemidir.Rahim ağzında sınırlı tümölerde cerrahi veya radyoterapi ile şifa oranları benzerdir. Ayrıca radyoterapinin etkisini arttırmak amacıyla radyoterapiyle birlikte kemoterapi uygulanabilir. Bu durumda radoterapinin yanetkileri artabilir.

Öneriler

Düzensiz adet kanamaları olan kadınlar mutlaka bir kadın hastalıkları uzmanına başvurmaları gerekir.

Rahim içi araç

RÎA
Rahim Kanseri

Rahim kanseri en sık rahmin iç tabakasını oluşturan endometrium dediğimiz tabakasından gelişmektedir.

Belirtiler

En önemli belirtisi menapoz sonrası görülen kanamadır.Menapoz öncesinde ise uzayan veya aşırı veya düzensiz adet kanamaları olan kadınlar mutlaka bir kadın hastalıkları uzmanına başvurmaları gerekir. Hastalık ilerlemişse karında şişkinlik, sarılık dışkılama güçlüğü gibi belirtiler bulunabilir.

Tanı

Rahim kanseri, hazneden (vajina) kanamanın hastayı uyarması nedeni ile erken dönemde teşhis edilir. Hastalığın erken teşhisi için kadınlar mutlaka yılda bir kez kadın hastalıkları uzmanı tarafından muayene edilmelidir. Rahim kanseri şüphesi olan kadınlardan jinekolojik muayene sonrasında küretaj yapılarak parça alınır. Küretaj materyali patolog tarafından incelenir. Kanser hücrelerinin görülmesi ile tanı konur.

Tedavi

Rahim kanserinin ana tedavisini cerrahi oluşturmaktadır. Patoloji sonucuna göre tekrarlama ihtimali yüksek olan hastalarda cerrahinin ardından radyoterapi (ışın tedavisi) uygulanır. Tümörü ilerlemiş veya cerrahi yapılamayan hastalarda tek başına radyoterapi de bir tedavi seçimidir. Hormon tedavisi ve kemoterapi rahim kanserinde sık uygulanan tedavi yöntemleri değildir. İlerlemiş hastalıkta tümörün özelliklerine göre hormon tedavisi veya kemoterapiye başvurulur.

Öneriler

Menapoz öncesinde ise uzayan veya aşırı veya düzensiz adet kanamaları olan kadınlar mutlaka bir kadın hastalıkları uzmanına başvurmaları gerekir.

Randomizasyon

istatistik amaçlı rastgele seçme yöntemi.
Ranula

Dil altındaki tükürük bezlerinden kaynaklanan kist.
Respirasyon

Solunum, nefes almak.
Rast

Radio Aüergic Sorbent Test'İn kısaltılmışı.
Respiratuvar sistem

Solunum sistemi.
Rla (rahim içi araç)

Dolyolundan girilerek dölyatağı içine doğum kontrolü amacıyla yerleştirilen araç.
Rasyonalizasyon

Kişinin nedenini çözemediği davranış bozukluklarına ya da başarısızlıklarına "ussal ve tutarlı" bir açıklama getirmek üzere devreye soktuğu ruhsal savunma mekanizması.
Raşitizm

D vitamini eksikliğinin neden olduğu, çocuklarda görülen bir hastalıktır.Kemik teşekkülünün tam olmaması nedeniyle tedavisi geciktirilmiş, ihmal edilmiş vakalarda uzun kemiklerde deformiteler teşekkül eder.
Rna polimeraz

DNA dan RNA sentezini gerçekleştiren enzim.
Raşiyalji

Omurga bölgesinde yerleşen ağrı.
Raynaud fenomeni

Bir dolaşım problemi, soğuğa aşırı hassasiyet vardır. Kan damarları kasılır ya da daralır ve kan akımı büyük ölçüde azalır; el ve ayak parmakları beyaz ve mavi renk alırlar, ve sıklıkla geçici uyuşmalar olur. bir çok hastalığa eşlik edebilir, örneğin skleroderma (sistemik skleroz).
Raynaud sendromu

Bir dolaşım problemi, soğuğa aşırı hassasiyet vardır. Kan damarları kasılır ya da daralır ve kan akımı büyük ölçüde azalır; el ve ayak parmakları beyaz ve mavi renk alırlar, ve sıklıkla geçici uyuşmalar olur. bir çok hastalığa eşlik edebilir, örneğin skleroderma (sistemik skleroz).
Ronflan ral (ronküs)

Büyük çaplı bronşların akut ya da kronik iltihap, tümör gibi nedenlerle tıkanması sonucunda, solunumu dinlemekle duyulan derin ve kaba ses.
Refraksiyon

Kırılma.
Refraktometre

Görme bozuklukluklarını ölçen cihaz.
Retraksiyon

Bir organ ya da dokunun, destek görevi yapan bağdo-kudaki anormal çoğalmaya bağlı olarak küçülmesi.
Röntgenterapi (röntgen tedavisi)

X ışınlannın biyolojik Özelliklerinin kullanılmasına dayanan bîr radyoterapi (ışın tedavisi) biçimi.
Retrograd ejekülasyon

Menin'nin penisten dışarı çıkmayıp, mesaneye geri kaçması hali
Rehidratasyon

Ağır bir su kaybından sonra, organizmaya yeniden normal suyunu kazandırmak amacıyla uygulanan tedavi.
Retrograd wirsungografi

Pankreası onikiparmakbağırsağına bağlayan Wirsung kanalının ve dolayısıyla pankreasın görüntülenmesini sağlayan endoskopik ve radyolojik yöntem.
Serviks

Rahim ağzı. Uterusun alt bölgesindeki bu alan vajinanın içine çıkıntı yapar ve doğum esnasında bebeğin geçişi için genişler.
Saçkıran

Tıp dilinde tinea tonsurans denilen saçkıran, bir çeşit mantarın neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Hiç vakit kaybetmeden tedavi etmek gerekir.Saçkıranlı hastanın tarağını kullanmak veya şapkasını giymekle bulaşır. Tedaviye, hastalıklı yerdeki saçları kesmek veya traş etmekle başlanır. Saçlar, haftada iki kere yıkanır.
Safra

Karaciger tarafından salgılanan, yeşilimsi kahverengi bir sıvıdır.Safra, kısmen yağ sindirimine yarayan bir salgı, kısmende eskimiş alyuvarların tahrip olmaları sonucu oluşmuş bir atılma ürünüdür.
Safra asitleri

Safrada bulunan, steroit yapıdaki Özsu.
Safra boyalan (safra pigmentleri)

Safrada bulunan ve ona altın şansı rengini kazandıran maddeler.
Safra kesesi

Karaciğerden salgılanan safranın toplandığı, karacigerin alt kısmında bulunan torba şeklinde bir organ-dır.Kesenin görevi, safrayı depolayıp, yoğunlaştırmak, ve gerekli aralıklarla oniki parmak barsağına safra salgılamaktır.
Safra kesesi iltihabı

Safra kesesi taşlarının neden olduğu bir çeşit iltihaplanmadır. Tıp dilinde kolesistit denir. İki çeşidi vardır.
Sfigmografi

Atardamar nabzının kaydedilmesi.
Safra taşları

Safra koyulaşması sonucu meydana gelen taşlara halk arasında safra taşı, tıp dilinde ise kolelitiasis denir. Yapılarında kolestrin bulunur.Bazı safra taşları, rahatsızlık vermez. Bazıları da safra kanalını tıkar. Çok şiddetli, batıcı bir ağrı, bulantı ve kusma yapar. Hasta yerinde duramaz olur. Bu olayların hepsine birden safra kesesi krizi denir.Düşmeyen veya alınmayan safra taşları, safra kesesinin iltihaplanmasına da neden olur. Safra taşlarının neden olduğu rahatsızlıkları gidermek için doktor müdahalesi gerekir.
Safra tuzları

Safra kesesinden ince bağırsağa salgılanan ve yağların misellere (küçük partiküller) dönüşümünü sağlayan biyokimyasal maddeler.
Safrakesesi

Ortalama uzunluğu 10 cm, genişliği 3 cm olan küçük kese biçimli bir organ.
Sgot (serum glütamik oksalasetik transaminaz)

glütamik oksalasetik transaminaz
Sgpt (serum glütamik piriivik transaminaz)

glütamik pirüvik transaminaz.
Sık sık idrara gitme

Günde 4 veya 6 kez idrara gitmek normal sayılır. Bu sayı, içilen su miktarına göre değişir. Toplam idrar miktarı, 8 su bardağı kadardır. Bu miktarda ve idrara gitme sayısında fazlalık olduğu zaman gençlerde şeker hastalığı, ihtiyarlarda böbrek hastalığı veya prostat büyümesi düşünülebilir.
Sakkaraz (invertaz)

Sakkarozun bağırsaktaki sindiriminde rol oynayan enzim.
Sıraca

Tıp dilinde scrofula denir. Bir çeşit kronik deri veremidir. Nedeni, boyundaki lenf bezlerinin veremidir.Daha ziyade boyun bölgesinde ve yüzde acısız şişliklerle ortaya çıkar. Bir süre sonra patlayan bu şişliklerden irin akar.
Sakral bölge (sağrı bölgesi)

Sakrum (sağrı kemiği) ve kuyruksokumu kemiğinin arka yüzlerine karşılık düşen bölge.
Sakralizasyon

Beşinci bel omuru ile kuyruk sokumu kemiğinin birleşik olmasına verilen isim.Yapısal bir farklılıktır.
Sakralji

Sağrı kemiğinden kaynaklanan ağrıları belirten genel terim.
Sigara

Sigara, kağıda sarılmış tütün içeren ve genellikle 85-100 mm uzunluk ve 4-8 mm genişliklerinde üretilen keyif verici madde. Öfori etkisi için içilen sigara bir süre sonra fiziksel bağımlılık ortaya çıkarır.

Sigara içindeki nikotin'in bağlandığı doğuştan vicutta olan nikotinik reseptörler sigara içildikçe artar ve zamanla bunları rahatlatmak için içilen miktarda artmaya başlar. Sigara bırakılınca bu reseptörler rahatsız olur ve bir süre yoksunluk sendromu belirtileri görülür. Ancak zaman ile bu reseptörlerin sayısı azalmaya başlar ve yoksunluk sendromu belirtileri azalır.

Sigara'nın kullanan kişiye ve çevresine verdiği zarar bir çok kanıtla sabittir. Ancak fiziksel bağımlılık bırakmayı zorlaştırır. Yardımcı yöntemler olsa da en etkili bırakma yöntemi kişinin birden bire iradesi ile sigarayı terk etmesidir.

Sigaranın içerisindeki zehirli maddeler

Salpengografi

Dölyatağı borularının (Fallop boruları) incelenmesi için kullanılan radyolojik tanı yöntemi.
Spermîyogram

Spermada bulunan farklı spermatozoit biçimlerinin birbirlerine olan oranlarını gösteren formül.
Spinal anestezi (raşianestezi)

Bel bölgesinden omurga kanalına anestezik bir ilaç en-jekte edilerek bunun omurilikle ilişkiye geçmesini sağlayan bölgesel anestezi yöntemi.
Spiral

Rahim içine yerleştirilen, kıvrıntılı, ince ufak plastikten yapılmış ve rahim içini tahriş etmeden gebeliği önleyen araç.
Splanknokranyum

Sara

Bir çeşit sinir hastalığıdır. Nedeni beynin çalışmasında görülen bir anormalliktir. Tıp dilinde epilepsi denir. Grand mal ve petit mal olmak üzere iki çeşidi vardır.
Splenogram

Dalağın röntgen filmine verilen ad.
Splenorafi

Dalak kapsülünde oluşan yırtılmaların dikilmesini sağlayan cerrahi girişim.
Sporadik

Bir enfeksiyon hastalığının seyrek biçimde, tek tek olgular halinde, herhangi bir zaman ya da mekân bağlantısı ya da düzeni olmaksızın ortaya çıktığını belirten terim.
Stafilorafi

Yarık damağın dikilerek onarılmasını amaçlayan cerrahi girişim.
Sintigrafî

Vücuda radyoaktif izotoplar verilerek uygulanan bir tanı yöntemi.
Stereoradyografi

Bir organın iki farklı açıdan çekilen röntgen filmlerinin stereoskop aracılığıyla birleştirilerek o organın üç boyutlu görüntüsünün elde edilmesi yöntemi.
Stimulus (uyaran, uyan)

Herhangi bir canlı nesnede (hücre, doku, organizma) etki yaratan ya da tepkiye yol açan ortam değişikliği
Semen analizi (spermiyogram)

Taze spermin mikroskop altında mililitredeki sayısının, şeklinin ve hareket yeteneğinin belirlenmesidir.
Sisternografî

Beyin-omurilik sıvısının aktığı Örümceksizar altı (subaraknoit) sarnıçlara radyolojik görüntü veren bir maddenin (genellikle hava ya da oksijen) verilmesine dayanan radyografik tanı tekniği.
Strabismus

şaşılık
Sistografi

İdrar kesesi içine kontrast madde verilerek, bu organın incelenmesini sağlayan radyolojik tanı yöntemi.
Seramid

 Tabii olarak oluşan cilt yağları. Cilt bakımı ürünlerinde kullanıldıklarında, su tutucu olarak faydalıdırlar.
Subplevral

Akciğer zarının altında.
Siyalografi

Tükürük bezlerini incelemek için uygulanan radyolojik tanı tekniği, incelenecek bezin salgı kanalına ince bir iğne aracılığıyla yerleştirilen ince bir borucuktan kontrast madde verilir.
Serbest radikaller

 İç ve dış etkenlerle cilt dokusunda oluşan ve sabit olmayan moleküler parçacıklardır. Serbest radikaller, hücrelere saldırarak yapılarını bozar.
Serebral

Beyin organıyla ilgili yapı.Beyine bağlı.
Serigrafi

Kısa sürede ve değişen aralıklarla birbiri ardına röntgen filmlerinin çekildiği radyolojik tanı yöntemi.
Süpürasyon (irinlenme)

İltihaplı bir dokunun içinde İrin birikimiyle sonuçlanan patolojik süreç.
Seroterapi

Özellikle mikrobik hastalıklarda ve toksik enfeksiyonlarda kullanılan bir tedavi biçimi.
Skermografi

Radyoskopif*) aygıtının ekranındaki görüntünün fotoğrafının çekilmesine dayanan radyolojik inceleme yöntemi.
Sklera

Görme sinirinden saydam tabakaya kadar uzanan, gözün fibroz dış zarı, göz akı.
Sklera (gözakı, serttabaka)

Gözün en dış katmanını oluşturan, bağdoku yapısındaki zar.
Serum glütamik oksalasetik traınsaminaz (sgot)

glütamik oksalasetik transaminaz
Serum glütamik pirüvik transaminaz (sgpt)

glütamik pirüvik transaminaz
Şigellozun laboratuvar tanısı

Shigella grubundan çeşitli bakterilerin oluşturduğu hastalıkların tanısına yardımcı olan laboratuvar verileri.
Şilotoraks

Plevra boşuğunun içinde bağırsaktan gelen lenfin bulunması.
Transfer

Psikolojide, birbirinden pek az farklı olan bir dizi olgunun ortak adı.
Transferrin

Kanda bulunan ve demirin taşınmasını sağlayan beta-globülin türü protein.
Transferrinemi

Kandaki transferrin(*) miktarı.
Transformasyon*

Bir hücrenin sınırsız çoğalma durumuna dönüşümü. Normal bir ökaryot hücresinin kültürde bir onkogen ile transformasyonu veya tümör virüsü ile enfekte edilmesi sonucu kanser hücresi haline dönüşümü.
Transfüzyon

kan ya da kan ürünlerin nakli.
Transgenik canlı

Rekombinant DNA teknolojisiyle yabancı bir genin yerleştirildiği canlı.
Takata-ara testi

Kan plazması ya da beyin-omurilik sıvısında albümin ile globülin arasındaki oran değişikliklerini İncelemeye yönelik test.
Transkripsiyon

(yazılma) DNA ipliklerinin birinden genetik bilgilerin yeni sentezlenen mRNA'ya aktarımı.
Translasyon

(okuma) mRNA'nın sentezlendikten sonra stoplazmadaki ribozoma bağlanıp amino asitleri tRNA'lar yardımıyla sıraya koyması.
Translokasyon

Kromozomun bir parçasının kopup başka bir kromozoma eklenmesi şeklinde olan kromozom mutasyonu.
Transpirasyon

Fizyolojide suyun deri aracılığıyla ve ter salgısıyla vücuttan atılmasını tanımlayan terim.
Transplantasyon

Organ ya da doku nakli.
Transplantasyon (nakil)

Herhangi bir eksikliği ya da işlevsel bozukluğu düzeltmek amacıyla hücre,
Transseksüalizm(transseksüellik)

Kişinin fiziksel özelliklerine göre belirlenmiş cinsiyetini yadsıyarak davranış biçimini karşı cinse uydurmasıyla ortaya çıkan ruhsal anomali.
Transseksüel

Cinsel tercihini karşı cinsiyetten oluşturan. Cinsel kimliği ile cinsel organları uyumsuz olarak doğmuş insan. (Cinsel organları cinsel kimliğine uydurulana dek kişi ne erkek ne de dişidir. Transseksüeldir. Cinsel organları cinsel kimliğine uydurulan kişi artık transseksüel değil ya erkek ya da dişidir.) Tıbbi müdahale ile cinsiyet değiştiren.
Transüda

Hücreler arası sıvının oluşumunu ya da emilimini engelleyen bir bozukluk ortaya çıktığında, dokularda ya da seröz boşluklarda (akciğer, kalp, karın zan boşlukları) toplanan sıvı.
Talasoterapi

Güneş, deniz ve kumlann vücut üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanılan tedavi biçimi.
Trapez kas (yamuk kas)

Sırtta yer alan üçgen biçimli kas. îçte artkafa kemiğinin ense bağına ve 10-11.
Trapez kemik (yamuk kemik)

El bileğini oluşturan ikinci kemik sırasındaki ikinci kemik.
Trapezoit kemik (yamuksu kemik)

El bileğinde birinci sıradaki skafoit kemik ile trapez ve başlı kemik arasında yer alan kemik.
Travesti

Karşı cinsin giysilerini kullanarak ve cinsel rolünü üstlenerek cinsel hazza ulaşan kişi.
Tam idrar tahlili

îdrar sedimentinin fiziksel, kimyasal ve mikroskopik özelliklerinin incelemesi.
Travestizm (transvestizm)

Karşı cinsin kılığına girme biçiminde ortaya çıkan bir tür cinsel sapma.
Timpanik membran

Kulak zarı.
Travma

Herhangi bir dış etkenle ortaya çıkan yanık, incinme veya kırık gibi yaralanma.
Timpanik parasentez

Kulak zarının keskin bir cerrahi gereç yardımıyla çizilmesi.
Travmatoloji

Yaralar, kırıklar, yanıklar, ezikler, çıkıklar gibi travma-tik lezyonlarla ilgilenen tıp dalı.
Tanjant ekran

Merkezi görme alanı muayenesi
Tarama

Bir toplulukta epidemiyolojik araştırma amacıyla ya da erken tanı koyup zamanında etkili tedaviye başlamak için, belirli bir hastalığa tutulmuş kişilerin sistemli olarak araştırılması.
Trigeminal nevralji

Yüzdeki trigeminal sinirde ağrıya neden olan bir hastalık.
Tavukkarası

Az aydınlık yerlerde, görememek şeklinde ortaya çıkan bir çeşit göz hastalığıdır.
Tekrar bölgesi*

Tekli, ikili veya daha fazla DNA nükleotid dizinlerinin peşpeşe tekrarlarının bulunduğu bölge (Ör. CAG tekrar bölgesi: .....CAGCAGCAGCAGCAGCAG...................)
Telekardiyografi

Göğüs kafesinin ön-arka düzlemde radyolojik olarak incelenmesi.
Tokografi

Dölyatağı kasılmalarının grafik kaydı.
Temporal arterit

Aynı zamanda serebral arterit, kraniyal arterit, dev hücreli arterit ve bazen de granülomatöz arterit olarak da adlandırılır. Kafadaki kan damarlarının (arterlerin) ağrılı inflamasyonu söz konusudur; şakaklar genellikle dokunmakla hassastır ve baş ağrıları sıktır. Polimiyalji romatika (PMR) ile de sık görülür. Nedeni bilinmeyen bir vaskülit formudur, özellikle 50 yaş üzerindeki kişileri etkiler ve kadınlarda daha sık görülür.
Temporal bölge

Şakak bölgesi.
Temporal bölge (şakak bölgesi)

Kafatasının göz ile kulak arasında yer alan anatomik bölgesi.
Tomografi

tomograf cihazı ile dokunun kesitler hâlinde filme alınması.
Temporal kemik (şakak kemiği)

Artkafa (oksipital), yankafa (paryetal) ve sfenoit kemikler arasında yer alan çift ve simetrik kafatası kemiği; üç değişik bölümün kaynaşmasından oluştuğundan çok düzensiz bir biçimi vardır.
Tromboelastografi

Pıhtının oluştuğu evreler boyunca esnekliğinin değerlendirilmesine dayanan ve kanın pıhtılaşma sürecini inceleyen bir teknik.
Tromboplastra (trombokinaz, faktör ııı)

Kanda protrombinin trombine dönüşümünü sağlayan pıhtılaşma faktörlerinden biri.
Torakoskopi

Plevra boşluğunun tanı amacıyla doğrudan incelenmesi için torakoskop adlı Özel bir aygıtla uygulanan bir teknik.
Tenorafî

Kesilmiş iki kiriş parçasının dikilmesini amaçlayan cerrahi girişim.
Torakotomi

Göğüs kafesinin cerrahi girişimle açılması.
Toraks

Boyun altı ile diyafragma arasındaki anatomik bölge, göğüs.
Torasentez

Tanı ya da tedavi amacıyla deriden sokulan bir aygıtla plevra boşluğuna girilmesi.
Torasik

Göğüsle ilgili
Tepkisel davranış

Kişinin özeleştiri ve denetleme mekanizmalanmn zayıflamasına bağlı saldırgan ve şiddet içeren davranışlar.
Teratoblastom

Olgunlaşmamış, az farklılaşmış, embriyondakine benzer dokulardan oluşmuş, teratom(*) tipi.
Teratojen

Doğumsal oluşum bozukluklarına neden olan etken.
Termoterapi

Isı veren ışınlarla uygulanan tedavi yöntemi.
Tpn (total parenteral nutrıtıon) uygulaması

Damardan besleme şeklidir. Şeker, protein, yağ, mineraller ve vitamin içerir.
Trabekülotomi

Bazı glokom olgularında göz hekimlerince uygulanan cerrahi girişim.
Tragus

Kulak kepçesinin dışkulak yolunun dış deliğinin karşısına düşen, üçgen biçimli bölümü.
Trakea

Bazı kırık ve çıkıkların tedavisine kullanılan, vücudun bir bölümü üzerinde uygulanan mekanik çekme.
Trakea (soluk borusu)

Solunum yolunun bir parçası olan ve vücudun orta çizgisinde yer alan silindir biçimli boru.
Trakeit

Soluk borusu iltihabı.
Trakeoplasti

Soluk borusu duvarım yeniden yapmaya yönelik cerrahi girişim.
Trakeoskopi

Soluk borusuna sokulan optik bir gereçle soluk borusunu incelemeyi sağlayan tanı tekniği.
Trakeotomi

Soluk borusuna boyun tabanının ikinci-üçüncü kıkırdak halkasının hizasında bir keşi uygulamaya yönelik cerrahi girişim.
Trakifoni

Sesin normal tınısını yitirerek boğuklaştığı bozukluk.
Tetrapleji

Her iki kol ve bacak ile gövdenin istemli kaslarının tam felci.
Transaminazlar

Bir aminoasitteki amin grubunun bir keto asite aktarılarak başka bir aminoasit oluşturulması tepkimesinde rol oynayan enzimler.
Tetrat

Mayoz bölünme sırasında homolog kromozomların birbirlerine sarılarak oluşturdukları dört kromotitli yapı.
Transdüksiyon

Bir mikroorganizmadan bir diğerine virüs veya bakteriyofajlar aracılığıyla gen aktarılması olayı.
Transeksüel

Karşı cinse ilgi gösteren, tıbbi müdahale ile cinsiyetini değiştiren kişi.
Uranizm

Erkekte edilgen eşcinsellik
Urasil

Yanlızca RNA yapısına katılan baz.
Ultrason

İç üreme organları ve oluşan fetusu görmemizi sağlayan cihazdır.
Ultrason tedavisi

Ultrasonun çeşitli biyolojik etkilerinden yararlanmaya yönelik fizik tedavi yöntemi.
Ultrasonografi

Ultra-ses kullanılarak elde edilen görüntüler.Bir çok hastalığın ön teşhisinde kullanılan, ancak daha çok karın organları gibi ses dalgalarının kolayca geçebileceği konumdaki organların tetkikinde etkili bir inceleme yöntemidir.Şua söz konusu değildir.
Ultrasonografî

İnsan vücudunun iç organlanm ve olası patolojik değişimlerini incelemek amacıyla sesüstü (ultrason) dalgalarını kullanmaya dayanan tanı yöntemi.
Uterus

Rahim, döl yatağı.
Ultrasound

İnsan kulağının duyamıyacağı kadar yüksek frekanslı ses dalgaları.Ultra-ses.
Uyuma yönelik davranışlar

Fiziksel ve sosyal çevre koşullannın değişmesine kişinin uygun bir yanıt vermesini sağlayan tüm davranışlar.
Ultraviole

Dalga boyu 2000-4000 arası olan mor ötesi ışınlar.
Uluslararası birim (ıu, biyolojik ünite)

Bİr maddenin biyolojik yöntemlerle ölçülen, farmakolojik olarak etkin miktan.
Üretra

İdrarın dışarıya atılmasını sağlayan ve ıdrar torbasından sonraki idrar yoluna verilen isim.
Üretra (siyek)

idrar kesesinin dış ortama açılmasını sağlayan idrar yollarının son bölümü.
Üretra salgısının incelenmesi

Üretra (siyek) salgısında Neisseria gonorrhoeae'nin (belsoğukluğu elkeni) varlığını lam üzerinde doğrudan belirlemeyi ve erken dönemde özgün tedaviye başlamayı sağlayan leknik.
Üretrografi

Kontrast madde vererek üretrayı radyolojik olarak gö- rünebilir hale getirmeye dayanan tam yöntemi.
Üretroraji

Üretradan (siyek) kan gelmesi.
Ürografi

Damardan kontrast madde verilerek böbrekler,idrar torbası ve idrar yollarının belirli zaman aralıkları ile filmlerinin çekilmesidir.Üriner sistem hakkında teşhis amaçlı yapılan işlemdir.
Üreter (idrar borusu)

Böbrek havuzunu idrar kesesine bağlayan 25-30 cm uzunluğunda tüp biçimli kanal.
Üreterografi

Kontrast madde aracılığıyla üreterlerin (idrar boruları) radyolojik olarak görünür hale gelmesini sağlayan tanı yöntemi.
Vibratör

Titreşimli suni penis.
Viral

Virüsle ilgili olan ya da virüsün neden olduğu.
Viral artrit

Viral artritin nedeni kızamıkçık, kabakulak, su çiçeği, çiçek gibi bazı çocukluk çağı hastalıkları olabildiği gibi, tifo ve infeksiyöz hepatit de olabilir. (Bu hastalıklar ile grip gibi kol-bacak ağrısı ya da eklem ağrısına neden olan diğer viral infeksiyonlar ayrı tutulmalıdır). Tanımlanamayan virüslerin neden olduğu infeksiyonlar cilt döküntüsü, ateş ve geçici eklem rahatsızlıklarının olduğu bir sendroma neden olabilirler.
Vakum (vakum ekstraktör)

Doğumda dölyatağının kasılması yetersiz olduğunda bebeğin çıkarılması için kullanılan ve negatif basınç sağlayan aygıt.
Viscera

İç organlar; özellikle karın boşluğunda bulunanlar.
Viseralji

İç organlarda ya da vücudun derin bölümlerinde duyulan her türlü ağrıyı anlatan genel terim, iç organlarla ilgili ağrı duygulan genellikle yeri konusunda bir belirsizlik ya da yanılgıyla ortaya çıkar.
Vektokardiyografi

Kalbin elektriksel etkinliğini inceleme yöntemi.
Ventral

Bir organizmanın karın kısmı
Ventrikülografi

Merkez sinir sistemini radyolojik olarak inceleme yöntemi.
Vibrator

Titreşimli suni penis.
Wegener granülomatozu

Bir vaskülit şekli.
Wrisberg ara siniri

VII. kafa çiftinin (yüz siniri) bir dalı.
Yapışma (aderans)

Organizmanın bölümleri arasında ortaya çıkan patolojik yapışıklıklar.
Yara

Mekanik etkenlerle deride ya da vücudun yumuşak dokularında sürekliliğin bir süre için bozulması.
Yaralar

Herhangi bir kaza sonucu deride meydana gelen yarılma, kesilme, ezilme veya parçalanmalara yara denir. Birçok çeşidi vardır. Ateşli silahlar, batıcı veya delici aletler, yakıcı maddeler veya hayvan ısırmaları sonucu meydana gelen yaraların, hiç vakit kaybetmeden tedavi edilmesi gerekir.Yaralar, temizlik şartlarına uyulmayıp da, mikrop kapacak olursa, yara yerinde şişme, kızarma, ateş ve ağrı görülür. Bu da, yaranın iltihaplandığına işarettir. Bu durumdaki yaralar, gereği gibi tedavi edilmeyecek olursa, yaradan dağılan mikroplar vücudun diğer tarflarına da yayılıp çok tehlikeli hastalıkara yol açabilir.Yaralanmalarda yapılacak ilk iş; akan kanı durdurmaktır. Kanı durdurmak için, kanayan yerin üstüne gaz bezi veya temiz bir bez parçası konup, iyice bastırılır. Kan bir süre sonra durur. Kanama durduktan sonra bez kaldırılır, yaranın üzerine bir parça tentürdiyot sürülüp, yara temiz bir gaz bezi ile sarılır.Kan fışkırarak akıyorsa, yaranın üzerine gaz bezi yea temiz bir bez parçası bağlandıktan sonra, kanayan yere bastırılır. Sonra ipin uçları, bir parça çubuğa bağlanıp, döndürüle döndürüle iyice sıkılaşması sağlanır. Ve hiç vakit kaybetmeden hastaneye götürülür.
Yağlı dejenerasyon

En çok kalp, karaciğer ve böbreklerde görülür. Bu organlarda, hücreler normal çalışma yeteneklerini kaybederler ve içlerinde yağ tanecikleri birikir.
<< Geri
 Medikal Bilgi
 Sağlık
 Tıp Sözlüğü  Biyoloji Sözlüğü
 Ansiklopedi  İlaç Fiyatları
 Gebelik  Mineraller
 Cinsel Terimler Sözlüğü
 TUS Hakkında  Kaplıcalar
 Renk Körlüğü Testi  Full Text Dergiler
 Bebeğiniz Ne Zaman Doğacak ?
 Tahmini yumurtlama gününüzü hesaplayın
 Bebeğinizin boyunu hesaplayın
 İlk Yardım  Bebek İsimleri
İdeal Kilonuzu, Günlük Enerji İhtiyacınızı Öğrenin
 Zayıf mı? Şişman mı?  Kalori Tabloları
 Hastalıklar  Vitaminler
 İlaç Klavuzu  Aloe Vera
Vademecum (İlaç Bilgileri)  Şifalı Bitkiler
 Yazılar
 Medikal Kitap
Yayındaki Türkçe ve Yabancı Kitap Tanıtımları
 Medikal Anket
Hangi korunma yöntemini kullanıyorsunuz?

Prezarvatif
Spiral
Dışarı boşalma
Doğum kontrol hapı
 Rastgele 2 Kitap
Tavsiye


Hakkımızda | Reklam | Kullanım Şartları | Basında TurkMedikal.net | Webmasterlar İçin | İçerik Ortaklığı | İletişim | Vademecum (İlaç Bilgileri)
Aloe Vera | Üyelik | Dükkan | Kitaplar | Hastalıklar | İlk Yardım | Rehber | Nöbetçi Eczaneler | Sağlık Ansiklopedisi

TurkMedikal.NET bir ZA Host Web Hosting ve Zahmaci Web Tasarım Sitesidir
Dmoz Directory | Astroloji | Walpapers | Kumluca | Hastalıklar
Carpets and Rugs | Holy Books
Elmalı | Kemer | Korkuteli | Serik | Akseki