:: Sağlık Ansiklopedi >> Ter
Aort yetersizliği
İnfektif endokardit, sifiliz, kistik media nekrozu nedenli aort dilatasyonu veya diseksiyonu |
Alternatif tıp
Bilimsel tıbba karşı seçenek (alternatif) olarak öne sürülen tıp kuramlan ve uygulamaları. |
Alyuvar yıkımı (hemokaterez)
Alyuvarlann fizyolojik yıkım süreci; ortalama yaşamları yaklaşık 120 gündür ve yaşam çevrimlerinin sonuna ulaşan daha az dirençli alyuvarlar kendiliklerinden parçalanırlar. |
Aralıklı topallama (claudicatio intermittens)
Yürümeyi engelleyen geçici bir topallamanın ortaya çıkmasıyla beliren bir yürüme bozukluğunu belirten terim. |
Amipli Dizanteri
Vücuda mikrop girmesinden 10-21 gün sonra hastalık belirtileri ortaya çıkar. Hastada kanlı ishal, ateş, karın krampları, kilo kaybı, ve halsizlik görülür. |
Aromaterapi
Bedensel rahatlama sağlamak için vücut bakımında temel yağların kullanılması. |
Arter
Kanı, kalpten diğer dokulara taşıyan kan damarı, atardamar. |
Arterio skleroz
Damar duvarında bağdoku artışına yada kalsiyum birikmesine bağlı olarak bir atardamarın sertleşmesini tanımlar |
Arteriol
Büyük atardamarları kılcal damarlara bağlayan küçük atardamar. |
Arterioskleroz
Atardamar duvarlarının sertleştiği ve kalınlaştığı durum; bazen kan dolaşımının bozulmasına neden olur. |
Arterit
Arterlerin (atardamarların) inflamasyonu (iltihaplanması), örneğin, poliarteritis nodosa. Ayrıca bkz. Vaskülit. |
Arteriyel hipertansiyon (yüksek tansiyon)
Atardamarlardakİ kan basıncının sürekli biçimde ortalama değerlerin üstünde seyretmesi. |
Arteriyel hipotansiyon (düşük tansiyon)
Damar sisteminde bulunan kan basıncının azalması. Birçok hastalıktan kaynaklanabilir. |
Arteriyografi
Atardamara X ışınlarını geçirmeyen bir madde (kontrast madde) verilerek, bu damarın ve dallanma biçimsel özelliklerinin incelendiği radyolojik teknik. |
Arteriyoplasti
Travmatik bir lezyon (yara), bir aterom plağının çıkarılması ya da bir trombozun(*) neden olduğu tıkanma ya da doğumsal biçim bozukluğu nedeniyle bir atardamarın yok olan devamlılığının mikrocerrahi tekniğiyle yeniden sağlanması. |
Arteriyoskleroz (damar sertliği)
Damar duvarında skleroza, yani bağdoku artışına ya da kalsiyum tuzlarının birikmesine bağlı olarak bir atardamarın sertleşmesini tanımlayan genel terim. |
Arteriyovenöz anevrizma
Bir atardamarla toplardamar arasındaki patolojik bağlantı; bir travmadan sonra ortaya çıkabilir ya da nadiren doğumsal olabilir. |
After sun moısturızer
Güneş sonrası nemlendirici. |
Andlenfositer serum
Lenfositleri özgül olarak yok etmek amacıyla hazırlanmış antiserum. |
Androsteron
Androjenler grubundan bir hormon (bak. androjen hormonlar). |
Asterion
Artkafa kemiği, yankafa kemiği ve şakak kemiğin mas-toit bölümünün kavuşma noktası. |
Antıbakterıal
Özellikle yüzde kusurlar oluşturan bakteriler olmak üzere, her tür bakterinin oluşmasını engelleyen maddeler. |
Aterom
Atardamar duvarının İç yüzeyini döşeyen endotelin altında lipit birikmesiyle oluşan patolojik değişiklik. |
Aktinoterapi
Uygun lambaların ürettiği morötesi ışınları kullanan fizik tedavi tipi. |
Ateroskleroz
Atardamarların iç yüzünü örten tabakada yağ plaklarının birikmesi. Damar sertliğine yolaçar ve damarı daraltır. |
Aldosteron
Vücudun sodyum, klor ve potasyum elementlerini kullanmasını etkileyen, böbreküstü bezinden salgılanan bir hormon. |
Ayak terlemesi
Ayakların normalden fazla terlemesi genellikle ter bezlerinin aşırı derecede çalışmasından kaynaklanır. Diğer taraftan, kalın çorap giymek, ateşli bir hastalık veya normal vücut sıcaklığının düşmesi de ayak terlemesine neden olabilir. |
Bac (bakteriyel yapay kromozom)
DNA parçacıklarını kopyalamakta kullanılan ve bir cins bakteride bulunan bir madde. |
Bakteri
Tek hücreli mikroorganizmalardır. Bunlar, mantarlardan küçük, fakat virüslerden büyüktürler. Bazıları hastalık yapıcı, bazıları zararsızdır; bazı bakteriler ise, faydalıdırlar: Örneğin, toprağın nitrojen yapıcı bakterileri. Bakteriler, şekillerine göre sınıflandırılabilirler: Coccus'lar yuvarlak, bacillus'lar çubuksu, vibrio'lar virgül şeklinde, spirillum'lar dalgalıdır. |
Bakteri florası
Deride ya da ağız, bağırsak ve dölyolu gibi doğal vücut boşluklarında sürekli bulunan mikroorganizmaların tümü. |
Bakteriemi
Bakterilerin veya bakteri toksinlerinin kana geçmesiyle oluşan ateş, titreme ile seyreden klinik tablonun adıdır. Eş anlamlı olarak septisemi de kullanılır. |
Bakterilin
İdrarda bakteri bulunması. |
Bakterisit
Bakterileri öldürme özelliği olan herhangi bir fiziksel, kimyasal ya da biyolojik etken. |
Bakteriyemi
Dolaşan kanda bakteri bulunması. |
Bakteriyofaj
Bakterileri enfekte ederek ölümlerine neden olabilen virüslere verilen genel ad. |
Bakteriyofaj (faj)
Bakteri hücresinin asalak virüsü. |
Bakteriyoliz
Bakteri hücresinin parçalanması. |
Bakteriyoloji
Bakterilerin özelliklerini ve etkilerini inceleyen mikrobiyoloji dalı. |
Bakteriyolojik tanı
Bakteri kökenli hastalıkların tanısını kesinleştirmek için uygulanan laboratuvar tanısı. |
Bakteriyoskopik inceleme
Çeşitli organ (siyek, dölyolu, burun, kulak) salgılarından ya da balgamdan alınan bir örneğin lam üzerine sürülüp uygun boyalarla boyanarak (metilen mavisi, Gram tekniği) mikroskopta incelenmesi. |
Bakteriyostatik
Bakterileri öldürmeden onların üremesini durduran herhangi bir fiziksel, kimyasal ya da biyolojik etken. |
Bilateral
Her iki tarafa ait olan, iki taraflı. |
Balgamda mycobacterium ttıberculosis aranması
Lama yapılan balgam yaymasının uygun olarak boyan-masıyla akciğerde sürmekte olan verem hastalığı bulunup bulunmadığım kesin olarak ortaya koymayı sağlar. |
Balneoterapi
Suyun mekanik ya da tedavi edici etkisinin kullanıldığı bir tedavi tekniği. |
Basilli Dizanteri
Mikrobun vücuda girmesinden 2-7 gün sonra belirtileri ortaya çıkar. Hastalığın salgın halini almasında kara sinekler başrolü oynar. Hastada; kanlı ve balgam kıvamında ishal, karın ağrısı, halsizlik ve ateş görülür. Yapılacak ilk iş; hastayı, sağlamlardan ayırmaktır. |
Biyoterapi
Bir hastalığı iyileştirmek amacıyla yoğurt, kefir, maya gibi canlı mikroorganizma kültürlerinden ya da süt, mide özsuyu ve safra gibi fizyolojik ürünlerden yararlanılan tedavi yöntemi. |
Cinsel tercih
Cinsel tercih, cinselliğinizi yaşarken hangi objeye yöneldiğinizle ilgilidir. Kimi kendi cinsini tercih eder, kimi karşı cinsi tercih eder, kimi sadece kendini tercih eder. Kimi cansız objelere yönelir, kimi hayvanlara yönelir daha ötesi zarar vermeye ve dolayısıyla cinsel sapmalara kadar gider. |
Çocuklar Dagastroenterit
Sindirim yolunun enfeksiyonu veya irritasyonudur. Bazı durumlarda bulaşıcıdır. Mide, incebarsaklar ve kalınbarsaklar etkilenir. Her yaşta çocuğu etkileyebilir.
Belirtiler
Kusma, bulantı ve ishal tipik belirtilerdir. Ayrıca karın ağrısı, ateş, iştahsızlık ve halsizlik görülebilir. Ufak bebekler sıklıkla huzursuzdurlar.
Tanı
Çocukta kusma ve ishal başladığında mutlaka hekiminize haber verin. Belirtiler hakkında kendi gözlemleriniz önemlidir. Doktorunuzun alacağı tıbbi öykü ve fizik muayeneye ek olarak labaratuvarda yapılacak kan ve dışkı testleri gerekli olabilir.
Tedavi
Şikayetleri hafif olan çocuklar, evde bol bol istirahat ve belirtiler ortadan kaybolana kadar sıvı içirilerek tedavi edilebilirler.
Biberonla veya anne sütü ile beslenen bebeklerde doktorunuz ile bebeğin diyetini konuşun.
Daha büyük çocuklarda su, meyva suları, ayran bitkisel çaylar verin.
Doktorunuz size eczanelerden temin edebileceğiniz toz halinde hazırlanmış tuz ve şeker karışımını önerebilir. Bu karışım tarife göre sulandırılarak kullanılabilir. ?İshal sayısı azaldığında şu gıdalardan herhangi biri verilebilir; elma püresi, muz, ekmek, havuç püresi, haşlanmış patates, yağsız et, pirinç, makarna, şeftali. ?Katı gıda verilmesini izleyen iki saat içinde ishal tekrarlanmıyorsa yirmi dört saat daha bu gıdalara devam edin. Daha sonra normal diyete kademeli bir şekilde geçin
Öneriler
Günde bir veya iki kez makattan ateşi ölçün. Çocukta sıvı kaybı belirtilerini gözleyin. Çocuğunuzun bakımından sonra veya yiyecek hazırlanmadan once ellerinizi yıkayın. İyileşene kadar çocuğunuzun aktivitelerini kısıtlayın. Kusmanın durmasını izleyen yirmidört saatten sonra çocuk normal aktivitesini genellikle yeniden kazanacaktır. |
Çocuklar Dagastroenterit
Sindirim yolunun enfeksiyonu veya irritasyonudur. Bazı durumlarda bulaşıcıdır. Mide, incebarsaklar ve kalınbarsaklar etkilenir. Her yaşta çocuğu etkileyebilir.
Belirtiler
Kusma, bulantı ve ishal tipik belirtilerdir. Ayrıca karın ağrısı, ateş, iştahsızlık ve halsizlik görülebilir. Ufak bebekler sıklıkla huzursuzdurlar.
Tanı
Çocukta kusma ve ishal başladığında mutlaka hekiminize haber verin. Belirtiler hakkında kendi gözlemleriniz önemlidir. Doktorunuzun alacağı tıbbi öykü ve fizik muayeneye ek olarak labaratuvarda yapılacak kan ve dışkı testleri gerekli olabilir.
Tedavi
Şikayetleri hafif olan çocuklar, evde bol bol istirahat ve belirtiler ortadan kaybolana kadar sıvı içirilerek tedavi edilebilirler.
Biberonla veya anne sütü ile beslenen bebeklerde doktorunuz ile bebeğin diyetini konuşun.
Daha büyük çocuklarda su, meyva suları, ayran bitkisel çaylar verin.
Doktorunuz size eczanelerden temin edebileceğiniz toz halinde hazırlanmış tuz ve şeker karışımını önerebilir. Bu karışım tarife göre sulandırılarak kullanılabilir. ?İshal sayısı azaldığında şu gıdalardan herhangi biri verilebilir; elma püresi, muz, ekmek, havuç püresi, haşlanmış patates, yağsız et, pirinç, makarna, şeftali. ?Katı gıda verilmesini izleyen iki saat içinde ishal tekrarlanmıyorsa yirmi dört saat daha bu gıdalara devam edin. Daha sonra normal diyete kademeli bir şekilde geçin
Öneriler
Günde bir veya iki kez makattan ateşi ölçün. Çocukta sıvı kaybı belirtilerini gözleyin. Çocuğunuzun bakımından sonra veya yiyecek hazırlanmadan once ellerinizi yıkayın. İyileşene kadar çocuğunuzun aktivitelerini kısıtlayın. Kusmanın durmasını izleyen yirmidört saatten sonra çocuk normal aktivitesini genellikle yeniden kazanacaktır. |
Çolyak arter (karın anaatardaman)
Aorttan birinci bel omuru hizasında ayrılan ve hemen sonra karaciğer atardamarı, dalak atardamarı, sol mide atardamarı olmak üzere üç ayn dala ayrılan atardamar gövdesi. |
Dev hücreli arterit
temporal arterit. |
Dezoksikortikosteron
Böbreküstü bezi kabuğunun glomerül katmanınca üretilen mineralokortikoit hormon. |
Diyatermi
Vücut dokularında yerel ısı yaratmak için tedavi ama-; ayla kısa süreli yüksek frekanslı elektrik akımı uygulanması. |
Diyatermokoagülasyon (elektrokoagülasyon)
Tıpta ve cerrahide belirli bir noktaya yüksek frekanslı elektrik akımı vererek bu akımın ist etkisiyle hızlı bir hücre pıhtılaşması ve hücre yıkımı oluşturulması biçiminde uygulanan girişim. |
Dizanteri
Bulaşıcı ve salgın bir hastalıktır. Hastada, ishal görülür. Dışkısı kanlı ve sümüklüdür. İştahsızlık karın ağrısı ve ateş de vardır Su veya besinlerle bulaşır. İki çeşit dizanteri vardır.
- Amipli Dizanteri Vücuda mikrop girmesinden 10-21 gün sonra hastalık belirtileri ortaya çıkar. Hastada kanlı ishal, ateş, karın krampları, kilo kaybı, ve halsizlik görülür.
- Basilli Dizanteri Mikrobun vücuda girmesinden 2-7 gün sonra belirtileri ortaya çıkar. Hastalığın salgın halini almasında kara sinekler başrolü oynar. Hastada; kanlı ve balgam kıvamında ishal, karın ağrısı, halsizlik ve ateş görülür.
Yapılacak ilk iş; hastayı, sağlamlardan ayırmaktır. |
Dizanteri
Bulaşıcı ve salgın bir hastalıktır. Hastada, ishal görülür. Dışkısı kanlı ve sümüklüdür. İştahsızlık karın ağrısı ve ateş de vardır Su veya besinlerle bulaşır. İki çeşit dizanteri vardır. |
Deferansiyel arter (ersuyu kanalı atardamarı)
Aortun bel kası (psoas kası) kenarından aşağıya inip kasık kanalına girmesi sırasında oluşan iç spermatik atardamannın bir dalı. |
Dehidroepiandrosteron
Androjen hormonların karaciğerde geçirdiği dönüşümle ortaya hormon. |
Deiters çekirdeği
Dördüncü karıncığın yan köşesinde yerleşmiş olan sinir hücrelerinin oluşturduğu, işitme sinirinin bir parçası olan vestibüler sinir liflerinin bir bölümünün sonlandığı ve omuriliğin hareket sinirlerine giden bazı sinir liflerinin çıktığı çekirdek. |
Dura mater (sertzar)
Sıkı bir bağdokudan oluşan, merkez sinir sistemindeki yapılan (beyin ve omurilik) örten zar. |
Duramater
Omurilik ve beyni örten dış zar. |
Elektroterapi
Elektrik akımının kullanıldığı fiziksel tedavi yöntemi; belirli özellikteki elektrik akımının vücuta uygulanmasıyla gerçekleştirilir. |
Endarterit
Atardamar duvarındaki iltihabı süreçleri ya da lezyo-nun damar iç gömleğinde (tonaca intima) bulunduğu arteritleri (atardamar iltihabı) belirtmek için kullanılan terim. |
Endoarteriyektomi
Damar duvarındaki lezyonlar nedeniyle iç boşluğu daralmış atardamarların devamlılığım sağlamak amacıyla uygulanan cerrahi girişim, |
Ergoterapi
Hastalıkların iş aracılığıyla tedavisi. |
Eksteroseptör (dış alıcı)
Dış ortamdan gelen uyaranlara duyarlı alıcılar. |
Esteraz
Bİr asit ile bir alkolün birleşmesiyle oluşan esterlerin hidroliz yoluyla parçalanmasını sağlayan enzim. |
Enterit
İncebağırsaklan etkileyen iltihabi süreç. |
Entero virüs
RNA içeren küçük boyutu (17-48 mu.) virüs grubu. |
Enteroanastomoz
Bir bağırsak bölümünü sindirim kanalının bir başka bölümü ya da salgıbezleri ile birleştiren cerrahi girişimlerin genel adı. |
Enterogastron
Mide salgısını ve hareketlerini ketleyen ve incebağırsak mukozasında üretilen hormonların ortak adı. |
Enteroglükagon
ince ve kalın bağırsak mukozasında bulunan iç salgı hücrelerinin ürettiği bir grup polipetit hormon. |
Enterohepatik dolaşım
Bağırsaktaki bakterilerin safradaki pigmentler üzerindeki etkisiyle oluşan biIİnojenlerin kısmen bağırsak mu-kozasınca yeniden emildiği ve toplardamar dolaşımı ile karaciğere ulaştığı fizyolojik mekanizma. |
Enterokolit
İnce ve kaim bağırsağı aynı zamanda etkileyen akut ya da kronik bir iltihabı sürece bağlı hastalık. |
Enteropatik artrit
İnflamatuvar barsak hastalığı ve romatizmal hastalığın bir arada bulunması, örneğin, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı. Deformite ve kıkırdak yıkımı bu artrit tipinin özelliği değildir. |
Enteropatik artropati
İnflamatuvar barsak hastalığı ve romatizmal hastalığın bir arada bulunması, örneğin, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı. Deformite ve kıkırdak yıkımı bu artrit tipinin özelliği değildir. |
Enteroptoz
Kann iç organlarının aşağıya doğru inmesi. |
Enteroraji
Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması. |
Enterosel
İçinde yalnızca bağırsak kıvrımları bulunan bazı fıtık tipleri. |
Enterostomi
Bazı hastalıklarda sindirim sisteminde yapay bir çıkış yeri açmak amacıyla bağırsakla karın duvarının ağızlaş-tınlması. |
Enterotoksin
Bazı Staphylococcus aureus soylarının çıkardığı toksin. |
Enterovaksin
Isıyla öldürülmüş tifo ve paratîfo basillerinden oluşmuş, kuru inek safrası ile karıştırılmış ve ağızdan verilmek üzere tablet haline getirilmiş antitifo-paratifo A ve B aşısı. |
Elektrokoter
Elektrik akımıyla kor haline getirilmiş bir iletken aracılığıyla dokuların yakılmasında kullanılan cerrahi alet. |
Elektrokoterizasyon
Elektriğin organik dokularda tedavi amacıyla uygulanması. |
Fannakoterapi
ilaçlarla yapılan tedavi, İlaç dışında fizik, diyet, cerrahi ve psikolojik tedavi yöntemleri vardır. |
Fosfodiester bağı
DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ. |
Fazla Terlemek
Haddinden fazla terlemek; sinir bozukluğu, fazla sıcak, tiroid bezinin çalışmasında görülen bozukluk, tüberküloz, raşitizm veya iskorbütten kaynaklanır. Ergenlik yaşlarında da fazla terleme görülür. Bu nedenle terlemenin asıl nedenini bulmak gerekir. |
Fazla terlemek
Haddinden fazla terlemek; sinir bozukluğu, fazla sıcak, tiroid bezinin çalışmasında görülen bozukluk, tüberküloz, raşitizm veya iskorbütten kaynaklanır. Ergenlik yaşlarında da fazla terleme görülür. Bu nedenle terlemenin asıl nedenini bulmak gerekir. |
Fototerapi
Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz. |
Fitoterapi
Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi. |
Fizyokineziterapi (kineziterapi)
Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü. |
Flater
Miyokartın çok sık kasılması ile beliren kalp ritim bozukluğu. |
Flatter
Atriyumlardaki ektopik bir odaktan 220-350 dk hızında düzenli uyaran çıkmasıdır. Bu uyaranların hepsi vent geçmez EKG de testere dişi gibi P dalgasıdır. |
Galvanokoter
Yalıtkan saplı, ucu sivri, küre ya da yuvarlak biçimli metalik bir iletkenden yapılmış ve kor haline gelinceye kadar elektrik akımıyla ısıtılan cerrahi alet. |
Galvanoterapi
Elektrikle uygulanan bir tedavi biçimi. Galvanoterapi-de sürekli doğru akım kullanılır. |
Gasfroenterostomi
Mide bağırsak geçişini sağlamak amacıyla çoğunlukla İncebağırsaklann jejunum bölümünün mide ile ağızlaş-tınlması. |
Gastroenterelog
Mide, barsak hastalıkları mütehassısı. |
Gastroenterit
İshalle seyreden mide barsak iltihabı. |
Gastroenteroloji
Mide, barsak hastalıkları bilgisi. |
Granülomatöz arterit
Temporal arterit. |
Halisterez
Kemiklerdeki kalsiyum içeriğinin azalması. |
Hemoterapi
insan kanı kullanılarak uygulanan tedavi biçimi. |
Hipertermi
Vücut sıcaklığının normal değerlerin üzerine çıkması. |
Hepatoterapî
Çiğ (ya da az pişmiş) hayvan karaciğeri ya da karaciğer özütleriyle uygulanan tedavi biçimi. |
Hipofîz (pitııiter bez)
Sfenoİt (kamamsı) kemiğin tabanında yer alan Türk eyeri adlı (sella turcica) çukura yerleşmiş ve beyne ince bir sapla bağlantı yapan iç salgıbezi. |
Heterofori
Gözün hareket kaslarındaki işlevsel denge bozukluğu nedeniyle gözün kayma eğilimi göstermesi. |
Heterojen
Değişik karakterlere yada yapılara sahip olan. |
Heterokromozom
Farklı iki kromozomun oluşturduğu kromozom çifti, în-sandaki cinsiyet kromozomları bu yapıdadır. |
Heteroplazi
Embriyonun gerişimi sırasında bir dokunun farklılaşma sürecinde görülen anomali. |
Heteroseksüel
Karşı cinse ilgi duyan ve karşı cinsle ilişkiye giren kişi. |
Heteroseksüellik
Bir kişinin karşı cinse duyduğu cinsel ilgi; |
Heterosis
(melez gücü) Melezlerin atalarına göre kazandıkları üstünlük. |
Heterotaksi
Vücudun sol yanında bulunması gereken organlann sağda yerleşmesiyle (ya da tersi) beliren ender doğumsal oluşum bozukluğu. |
Heterozigot
Kalıtımla geçen her özellik bir eş kromozom çifti (homolog kromozom) üzerinde karşılıklı olarak yerleşmiş alel adlı genlerle taşınır. |
Hdl kolesterol
Yüksek yoğunlukla lipoproteinlerin (HDL) içerdiği kolesterol |
Heliyoterapi (güneş tedavisi)
Güneş ışınlarının organizma üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanan tedavi tekniği. |
Hickman kateteri
Ameliyatla damara konan ve kan alma tedavi işlerinde kullanılan özel hortum. |
Hipotermi
Vücut sıcaklığının normal değerlerin altına düşmesi. |
Hidroterapi
Bir tür fizyoterapi. Normal yüzme havuzundan daha sıcak olan (genellikle 37-38°C) bir ılık su havuzunda bir uzman tarafından egzersiz yaptırılması. |
Histerektomi
Dölyatağımn bütününün ya da dölyatağı boynuna kadar olan bölümünün (kısmi histerektomi) çıkarıldığı cerrahi girişim. |
Hidroüreter
Bir ya da her iki idrar borusunun çapındaki artışla beliren patolojik durum; |
Hîsterometri
Histerometre adındaki ölçekli, metalden yapılmış bir alet yardımıyla dölyatağı boşluğunda yapılan ölçümler. |
Histeropeksi
Dölyatağının konumunu düzeltmek amacıyla uygulanan cerrahi girişim. |
Histerosafpingografi
Dölyatağı boşluğuna X ışınlarını geçirmeyen bir madde (radyoopak sıvı) verilerek uygulanan, dölyatağı ve Fal-lop borularının (salpenks) radyolojik incelemesi. |
Histeroskopi
Rahim içini optik bir alet yardımıyla girip izlemektir. |
Hiperaldosteronizm
Böbreküstü bezleri tarafından aşın aldosteron salgılanması ile beliren patolojik durum. |
Hiperbaroterapi
Hastanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı bir odaya (yüksek basınç odası) yerleştirilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi. |
Hemokaterez
alyuvar yıkımı |
Hiperkolesterolemi
Kanda kolesterol düzeyinin 250 mg/100 ml'nin üzerine çıkması. |
Dura mater (sertzar)
Sıkı bir bağdokudan oluşan, merkez sinir sistemindeki yapılan (beyin ve omurilik) örten zar. |
Duramater
Omurilik ve beyni örten dış zar. |
Elektroterapi
Elektrik akımının kullanıldığı fiziksel tedavi yöntemi; belirli özellikteki elektrik akımının vücuta uygulanmasıyla gerçekleştirilir. |
Endarterit
Atardamar duvarındaki iltihabı süreçleri ya da lezyo-nun damar iç gömleğinde (tonaca intima) bulunduğu arteritleri (atardamar iltihabı) belirtmek için kullanılan terim. |
Endoarteriyektomi
Damar duvarındaki lezyonlar nedeniyle iç boşluğu daralmış atardamarların devamlılığım sağlamak amacıyla uygulanan cerrahi girişim, |
Ergoterapi
Hastalıkların iş aracılığıyla tedavisi. |
Eksteroseptör (dış alıcı)
Dış ortamdan gelen uyaranlara duyarlı alıcılar. |
Esteraz
Bİr asit ile bir alkolün birleşmesiyle oluşan esterlerin hidroliz yoluyla parçalanmasını sağlayan enzim. |
Enterit
İncebağırsaklan etkileyen iltihabi süreç. |
Entero virüs
RNA içeren küçük boyutu (17-48 mu.) virüs grubu. |
Enteroanastomoz
Bir bağırsak bölümünü sindirim kanalının bir başka bölümü ya da salgıbezleri ile birleştiren cerrahi girişimlerin genel adı. |
Enterogastron
Mide salgısını ve hareketlerini ketleyen ve incebağırsak mukozasında üretilen hormonların ortak adı. |
Enteroglükagon
ince ve kalın bağırsak mukozasında bulunan iç salgı hücrelerinin ürettiği bir grup polipetit hormon. |
Enterohepatik dolaşım
Bağırsaktaki bakterilerin safradaki pigmentler üzerindeki etkisiyle oluşan biIİnojenlerin kısmen bağırsak mu-kozasınca yeniden emildiği ve toplardamar dolaşımı ile karaciğere ulaştığı fizyolojik mekanizma. |
Enterokolit
İnce ve kaim bağırsağı aynı zamanda etkileyen akut ya da kronik bir iltihabı sürece bağlı hastalık. |
Enteropatik artrit
İnflamatuvar barsak hastalığı ve romatizmal hastalığın bir arada bulunması, örneğin, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı. Deformite ve kıkırdak yıkımı bu artrit tipinin özelliği değildir. |
Enteropatik artropati
İnflamatuvar barsak hastalığı ve romatizmal hastalığın bir arada bulunması, örneğin, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı. Deformite ve kıkırdak yıkımı bu artrit tipinin özelliği değildir. |
Enteroptoz
Kann iç organlarının aşağıya doğru inmesi. |
Enteroraji
Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması. |
Enterosel
İçinde yalnızca bağırsak kıvrımları bulunan bazı fıtık tipleri. |
Enterostomi
Bazı hastalıklarda sindirim sisteminde yapay bir çıkış yeri açmak amacıyla bağırsakla karın duvarının ağızlaş-tınlması. |
Enterotoksin
Bazı Staphylococcus aureus soylarının çıkardığı toksin. |
Enterovaksin
Isıyla öldürülmüş tifo ve paratîfo basillerinden oluşmuş, kuru inek safrası ile karıştırılmış ve ağızdan verilmek üzere tablet haline getirilmiş antitifo-paratifo A ve B aşısı. |
Elektrokoter
Elektrik akımıyla kor haline getirilmiş bir iletken aracılığıyla dokuların yakılmasında kullanılan cerrahi alet. |
Elektrokoterizasyon
Elektriğin organik dokularda tedavi amacıyla uygulanması. |
Fannakoterapi
ilaçlarla yapılan tedavi, İlaç dışında fizik, diyet, cerrahi ve psikolojik tedavi yöntemleri vardır. |
Fosfodiester bağı
DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ. |
Fazla Terlemek
Haddinden fazla terlemek; sinir bozukluğu, fazla sıcak, tiroid bezinin çalışmasında görülen bozukluk, tüberküloz, raşitizm veya iskorbütten kaynaklanır. Ergenlik yaşlarında da fazla terleme görülür. Bu nedenle terlemenin asıl nedenini bulmak gerekir. |
Fazla terlemek
Haddinden fazla terlemek; sinir bozukluğu, fazla sıcak, tiroid bezinin çalışmasında görülen bozukluk, tüberküloz, raşitizm veya iskorbütten kaynaklanır. Ergenlik yaşlarında da fazla terleme görülür. Bu nedenle terlemenin asıl nedenini bulmak gerekir. |
Fototerapi
Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz. |
Fitoterapi
Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi. |
Fizyokineziterapi (kineziterapi)
Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü. |
Flater
Miyokartın çok sık kasılması ile beliren kalp ritim bozukluğu. |
Flatter
Atriyumlardaki ektopik bir odaktan 220-350 dk hızında düzenli uyaran çıkmasıdır. Bu uyaranların hepsi vent geçmez EKG de testere dişi gibi P dalgasıdır. |
Galvanokoter
Yalıtkan saplı, ucu sivri, küre ya da yuvarlak biçimli metalik bir iletkenden yapılmış ve kor haline gelinceye kadar elektrik akımıyla ısıtılan cerrahi alet. |
Galvanoterapi
Elektrikle uygulanan bir tedavi biçimi. Galvanoterapi-de sürekli doğru akım kullanılır. |
Gasfroenterostomi
Mide bağırsak geçişini sağlamak amacıyla çoğunlukla İncebağırsaklann jejunum bölümünün mide ile ağızlaş-tınlması. |
Gastroenterelog
Mide, barsak hastalıkları mütehassısı. |
Gastroenterit
İshalle seyreden mide barsak iltihabı. |
Gastroenteroloji
Mide, barsak hastalıkları bilgisi. |
Enteroglükagon
ince ve kalın bağırsak mukozasında bulunan iç salgı hücrelerinin ürettiği bir grup polipetit hormon. |
Enterohepatik dolaşım
Bağırsaktaki bakterilerin safradaki pigmentler üzerindeki etkisiyle oluşan biIİnojenlerin kısmen bağırsak mu-kozasınca yeniden emildiği ve toplardamar dolaşımı ile karaciğere ulaştığı fizyolojik mekanizma. |
Enterokolit
İnce ve kaim bağırsağı aynı zamanda etkileyen akut ya da kronik bir iltihabı sürece bağlı hastalık. |
Enteropatik artrit
İnflamatuvar barsak hastalığı ve romatizmal hastalığın bir arada bulunması, örneğin, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı. Deformite ve kıkırdak yıkımı bu artrit tipinin özelliği değildir. |
Enteropatik artropati
İnflamatuvar barsak hastalığı ve romatizmal hastalığın bir arada bulunması, örneğin, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı. Deformite ve kıkırdak yıkımı bu artrit tipinin özelliği değildir. |
Enteroptoz
Kann iç organlarının aşağıya doğru inmesi. |
Enteroraji
Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması. |
Enterosel
İçinde yalnızca bağırsak kıvrımları bulunan bazı fıtık tipleri. |
Enterostomi
Bazı hastalıklarda sindirim sisteminde yapay bir çıkış yeri açmak amacıyla bağırsakla karın duvarının ağızlaş-tınlması. |
Enterotoksin
Bazı Staphylococcus aureus soylarının çıkardığı toksin. |
Enterovaksin
Isıyla öldürülmüş tifo ve paratîfo basillerinden oluşmuş, kuru inek safrası ile karıştırılmış ve ağızdan verilmek üzere tablet haline getirilmiş antitifo-paratifo A ve B aşısı. |
Elektrokoter
Elektrik akımıyla kor haline getirilmiş bir iletken aracılığıyla dokuların yakılmasında kullanılan cerrahi alet. |
Elektrokoterizasyon
Elektriğin organik dokularda tedavi amacıyla uygulanması. |
Fannakoterapi
ilaçlarla yapılan tedavi, İlaç dışında fizik, diyet, cerrahi ve psikolojik tedavi yöntemleri vardır. |
Fosfodiester bağı
DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ. |
Fazla Terlemek
Haddinden fazla terlemek; sinir bozukluğu, fazla sıcak, tiroid bezinin çalışmasında görülen bozukluk, tüberküloz, raşitizm veya iskorbütten kaynaklanır. Ergenlik yaşlarında da fazla terleme görülür. Bu nedenle terlemenin asıl nedenini bulmak gerekir. |
Fazla terlemek
Haddinden fazla terlemek; sinir bozukluğu, fazla sıcak, tiroid bezinin çalışmasında görülen bozukluk, tüberküloz, raşitizm veya iskorbütten kaynaklanır. Ergenlik yaşlarında da fazla terleme görülür. Bu nedenle terlemenin asıl nedenini bulmak gerekir. |
Fototerapi
Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz. |
Fitoterapi
Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi. |
Fizyokineziterapi (kineziterapi)
Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü. |
Flater
Miyokartın çok sık kasılması ile beliren kalp ritim bozukluğu. |
Flatter
Atriyumlardaki ektopik bir odaktan 220-350 dk hızında düzenli uyaran çıkmasıdır. Bu uyaranların hepsi vent geçmez EKG de testere dişi gibi P dalgasıdır. |
Galvanokoter
Yalıtkan saplı, ucu sivri, küre ya da yuvarlak biçimli metalik bir iletkenden yapılmış ve kor haline gelinceye kadar elektrik akımıyla ısıtılan cerrahi alet. |
Galvanoterapi
Elektrikle uygulanan bir tedavi biçimi. Galvanoterapi-de sürekli doğru akım kullanılır. |
Gasfroenterostomi
Mide bağırsak geçişini sağlamak amacıyla çoğunlukla İncebağırsaklann jejunum bölümünün mide ile ağızlaş-tınlması. |
Gastroenterelog
Mide, barsak hastalıkları mütehassısı. |
Gastroenterit
İshalle seyreden mide barsak iltihabı. |
Gastroenteroloji
Mide, barsak hastalıkları bilgisi. |
Granülomatöz arterit
Temporal arterit. |
Halisterez
Kemiklerdeki kalsiyum içeriğinin azalması. |
Hemoterapi
insan kanı kullanılarak uygulanan tedavi biçimi. |
Hipertermi
Vücut sıcaklığının normal değerlerin üzerine çıkması. |
Hepatoterapî
Çiğ (ya da az pişmiş) hayvan karaciğeri ya da karaciğer özütleriyle uygulanan tedavi biçimi. |
Hipofîz (pitııiter bez)
Sfenoİt (kamamsı) kemiğin tabanında yer alan Türk eyeri adlı (sella turcica) çukura yerleşmiş ve beyne ince bir sapla bağlantı yapan iç salgıbezi. |
Heterofori
Gözün hareket kaslarındaki işlevsel denge bozukluğu nedeniyle gözün kayma eğilimi göstermesi. |
Heterojen
Değişik karakterlere yada yapılara sahip olan. |
Heterokromozom
Farklı iki kromozomun oluşturduğu kromozom çifti, în-sandaki cinsiyet kromozomları bu yapıdadır. |
Heteroplazi
Embriyonun gerişimi sırasında bir dokunun farklılaşma sürecinde görülen anomali. |
Heteroseksüel
Karşı cinse ilgi duyan ve karşı cinsle ilişkiye giren kişi. |
Heteroseksüellik
Bir kişinin karşı cinse duyduğu cinsel ilgi; |
Heterosis
(melez gücü) Melezlerin atalarına göre kazandıkları üstünlük. |
Heterotaksi
Vücudun sol yanında bulunması gereken organlann sağda yerleşmesiyle (ya da tersi) beliren ender doğumsal oluşum bozukluğu. |
Heterozigot
Kalıtımla geçen her özellik bir eş kromozom çifti (homolog kromozom) üzerinde karşılıklı olarak yerleşmiş alel adlı genlerle taşınır. |
Hdl kolesterol
Yüksek yoğunlukla lipoproteinlerin (HDL) içerdiği kolesterol |
Heliyoterapi (güneş tedavisi)
Güneş ışınlarının organizma üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanan tedavi tekniği. |
Hickman kateteri
Ameliyatla damara konan ve kan alma tedavi işlerinde kullanılan özel hortum. |
Hipotermi
Vücut sıcaklığının normal değerlerin altına düşmesi. |
Hidroterapi
Bir tür fizyoterapi. Normal yüzme havuzundan daha sıcak olan (genellikle 37-38°C) bir ılık su havuzunda bir uzman tarafından egzersiz yaptırılması. |
Histerektomi
Dölyatağımn bütününün ya da dölyatağı boynuna kadar olan bölümünün (kısmi histerektomi) çıkarıldığı cerrahi girişim. |
Hidroüreter
Bir ya da her iki idrar borusunun çapındaki artışla beliren patolojik durum; |
Hîsterometri
Histerometre adındaki ölçekli, metalden yapılmış bir alet yardımıyla dölyatağı boşluğunda yapılan ölçümler. |
Histeropeksi
Dölyatağının konumunu düzeltmek amacıyla uygulanan cerrahi girişim. |
Histerosafpingografi
Dölyatağı boşluğuna X ışınlarını geçirmeyen bir madde (radyoopak sıvı) verilerek uygulanan, dölyatağı ve Fal-lop borularının (salpenks) radyolojik incelemesi. |
Histeroskopi
Rahim içini optik bir alet yardımıyla girip izlemektir. |
Hiperaldosteronizm
Böbreküstü bezleri tarafından aşın aldosteron salgılanması ile beliren patolojik durum. |
Hiperbaroterapi
Hastanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı bir odaya (yüksek basınç odası) yerleştirilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi. |
Hemokaterez
alyuvar yıkımı |
Hiperkolesterolemi
Kanda kolesterol düzeyinin 250 mg/100 ml'nin üzerine çıkması. |
İntertrijin
Deride sürekli sürtünmeye bağlı sıyrıkların üzerinde ter birikmesi sonucunda epidermisin üst bölümlerinin so-yulmasıyla oluşan bir deri hastalığı. |
İsilik
Terledikten sonra derinin üzerinde görülen kızarıklılara halk arasında isilik denir. Tıp dilinde ise miliare denir. |
İsteri
Psikonevrozlar grubuna giren bir çeşit hastalıktır. Tıp dilinde babinski hastalığı veya pithiatisme adı verilir.Hastalığın belirtileri; hastanın sosyal ve entellektüel seviyesine göre değişir. Hastanın gayesi, çevresinin ilgisini üzerine çekmektir. Bunun için aşağıdaki şikayetlerin biri veya birkaçı birden görülebilir. Hastada; ağrılar, baş dönmesi, bayılma, iştahsızlık, titreme, boğazında düğümlenme duygusu, kaslarda gerilme, geçici körlük, sağırlık, herhangi bir uzuvda uyuşma, hafıza kaybı görülür.Tedavinin temeli telkindir. |
İsteri
Psikonevrozlar grubuna giren bir çeşit hastalıktır. Tıp dilinde babinski hastalığı veya pithiatisme adı verilir.
Hastalığın belirtileri; hastanın sosyal ve entellektüel seviyesine göre değişir. Hastanın gayesi, çevresinin ilgisini üzerine çekmektir. Bunun için aşağıdaki şikayetlerin biri veya birkaçı birden görülebilir.
Hastada; ağrılar, baş dönmesi, bayılma, iştahsızlık, titreme, boğazında düğümlenme duygusu, kaslarda gerilme, geçici körlük, sağırlık, herhangi bir uzuvda uyuşma, hafıza kaybı görülür. Tedavinin temeli telkindir. |
İnterferon
Bağışıklık sistemini düzenleyen ve güçlendiren , bu etkisiyle bazı kanserlerin tedavisinde etkili olan ilaç (örneğin; Roferon-A, İntron A).. |
İnterkostal
Kaburgalar arası (interkostal) bölgedeki oluşumları belirten anatomi terimi. |
İnterlökin
Bir protein ailesinin tümü. Bazıları eklem inflamasyonunu tetiklemede önemli rol oynar. Ayrıca bkz. Sitokin, lenfokin. |
İnterlökin 6
Normal ya da kanserleşmiş plazma hücrelerinin çoğalmalarını uyaran hormon benzeri madde. |
İntermedier
Arada oluşan, meydana gelen. |
İnterseksüalite
Cinsel kimliği ayırt etmede yetersizlik durumu. |
Kompüterize tomografi
Bilgisayarlı tomografi (BT). X ışınlarını kullanarak vücudunu bölümlerinin ya da kesitlerinin"" görünümlerini kaydeden bir tarama (film çekme) türü. |
Kemoterapı
Kanserin ilaçlarla tedavisi. Genellikle birden fazla sayıda ilaç birlikte kullanılır. İlaçlar ağızdan veya serumla damardan verilir. Genelde bu ilaçlardan kötü hücrelerin yanında vücudün normal hücreleri de etkilendiğinden tedavinin aralıklı olarak (örneğin 4-6 haftada bir) uygulanması kuraldır. Yüksek doz kemoterapi dendiğinde daha çok kanser hücresi öldürebilmek amacıyla ilaçların normal (sağlıklı) kemik iliği kök hücrelerini de yok edebilecek derecede yüksek dozlarda kullanılması anlaşılır. Hastaları kemik iliği yetersizliğinden kurtarabilmek için böylesine yoğun bir kemoterapinin ardından mutlaka kök hücre nakli yapılmalıdır. |
Kemoterapi
Kanserin ilaçlarla tedavisi. Genellikle birden fazla sayıda ilaç birlikte kullanılır. İlaçlar ağızdan veya serumla damardan verilir. Genelde bu ilaçlardan kötü hücrelerin yanında vücudün normal hücreleri de etkilendiğinden tedavinin aralıklı olarak (örneğin 4-6 haftada bir) uygulanması kuraldır. Yüksek doz kemoterapi dendiğinde daha çok kanser hücresi öldürebilmek amacıyla ilaçların normal (sağlıklı) kemik iliği kök hücrelerini de yok edebilecek derecede yüksek dozlarda kullanılması anlaşılır. Hastaları kemik iliği yetersizliğinden kurtarabilmek için böylesine yoğun bir kemoterapinin ardından mutlaka kök hücre nakli yapılmalıdır. |
Kemoterapî (ilaç tedavisi)
Belirli kimyasal maddelerin kullanıldığı tedavi yöntemi. |
Kernicterus
Yeni doğanın şiddetli ikterinde beynin bazı çekirdeklerinin bilüribinin etkisiyle toksik degenerasyonudur.Çocukta zeka geriliği ve spastisite görülebilir. |
Kernikterus
Yeni doğanın şiddetli ikterinde beynin bazı çekirdeklerinin bilüribinin etkisiyle toksik degenerasyonudur.Çocukta zeka geriliği ve spastisite görülebilir. |
Ketosteroitler
21 karbon atomlu steroit hormonlar. |
Kortikosteroid ilaçlar
Adrenal bezlerinin yaptığı doğal kortikosteroid hormonlara benzer sentetik, iltihap karşıtı (anti-erıflamatuar) ilaçlar. Prednisone, dexamethasone, betamethasone, triamcinolone vb. |
Kortikosteroidler
Çoğunlukla steroidler"" olarak kısaltılan kortikosteroidler, örneğin kortizon, normalde vücutta bulunan bir grup hormondur ve vücudun metabolizması üzerinde bir çok etkileri vardır. Vücuda tablet ya da iğneyle dışarıdan verilmeleri vücuttaki dengeyi etkiler. Steroidler inflamasyonu kontrol etmede çok etkilidirler ve bazı hastalıkları hafifletebilirler. Yüksek dozda kullanılırlarsa yan etki oluştururlar |
Kortikoterapi
Böbreküstü bezinden elde edilen özütlerle uygulanan tedavi. |
Kiroterapi
Kiropraksiden türeyen tedavi uygulaması; ağırlıklı olarak omurga ve leğen bölgesinin manipülasyonuna dayanır. |
Kortizon (17-hidroksi-ll-dehidrokortikosteron)
Günümüzde artık bireşim yoluyla da üretilen, böbreküstü bezi kabuk bölümünün salgıladığı hormon |
Koterizasyon
Koter adlı aygıtın yardımıyla tedavi amacıyla dokuların parçalanması. |
Klimakteryum (yaşdönümü)
Eşey bezlerinin (erbezi ve yumurtalıklar) işlevsel etkinliklerinin durduğu yaşam dilimi. |
Klimatoterapi
Hastanın başka bir yere giderek yeni çevre koşullarından yararlanmasını amaçlayan ve genellikle öbür tedavileri (tıbbi, cerrahi vb) tamamlamak için uygulanan tedavi yöntemi. |
Klinik termometre
Vücut sıcaklığını ölçmek için uygulanan bir termometre tipi. |
Karaciğer Yetersizliği
Karaciğerin görevini yeterince yapmaması sonucu görülen bir hastalıktır. Belirtileri bağırsaklarda gaz, karın şişliği, sağ böğürde ağrı, burun kızarması, solgun renk, yüz ve elde çil gibi lekeler, paslı dil, ağızda acılık, mide bulantısı, kabızlık, çarpıntı, el ve ayak şişleri, görme ve işitmede azalma görülür.
İdrar rengi, sabahları koyu, gündüz ise açık ve durudur. İdrara çok çıkılır. Hastanın çukulata, baharatlı yiyecekler, turşu, kızartmalar, ve yağlı şeyler yememesi gerekir |
Karaciğer yetersizliği
Karaciğerin görevini yeterince yapmaması sonucu görülen bir hastalıktır. Belirtileri bağırsaklarda gaz, karın şişliği, sağ böğürde ağrı, burun kızarması, solgun renk, yüz ve elde çil gibi lekeler, paslı dil, ağızda acılık, mide bulantısı, kabızlık, çarpıntı, el ve ayak şişleri, görme ve işitmede azalma görülür. İdrar rengi, sabahları koyu, gündüz ise açık ve durudur. İdrara çok çıkılır.Hastanın çukulata, baharatlı yiyecekler, turşu, kızartmalar, ve yağlı şeyler yememesi gerekir. |
Karakter
Genetikte, bir kişinin belirgin ya da belirlenebilen her türlü özelliğini ifade eden terim. |
Karakteroloji
Belirlenmiş karakter tipleriyle ilişkili olarak insanların sınıflandırılmasını, karakter kuramını ve bazı özel ölçütlere göre sıralanmış farklı karakter tiplerinin betimsel analizini konu alan psikoloji dalı. |
Kremaster
Spermatik kordonun yapısındaki kas oluşumu. |
Kremaster refleksi
Uyluğun iç bölgesinin erbezine sürtünmesi sonucunda kremaster kasının kasılarak erbezini yükseltmesi. |
Krenoterapi
Madensularının vücutta yaptığı etkilerden yararlanan tedavi yöntemi. |
Kriyoterapi
Tedaviye yönelik bütün soğuk uygulamalarını ifade eden terim. |
Koitus interruptus
Cinsel birleşmenin döllenmeyi engellemek amacıyla kesilmesi. |
Kolesterol
Hayvansal ve bitkisel yağların içerisinde bulunan, karaciğer tarafından sentez edilen bir maddedir. Kanda normalden fazla bulunması halinde, damar sertliğine neden olur, ve bazanda safra pigmentleri ile birleşerek safra taşlarının oluşumunda rol oynar. |
Kolesterol ester
Kolesterolün yaklaşık yüzde 60-70'i karaciğerden salgılanan LCAT (lesitinkolesterol-asütransferaz) adlı bir enzimin etkisiyle esterleşmiş bir biçimde bulunur. |
Kolesteroloz
Bir bozukluk sonucunda dokularda kolesterol birikmesi. |
Kolinesteraz
Serumda (yalancı kolinesteraz), alyuvarlarda ve sinir dokusunda bulunan bir enzim. |
Kateter
Sonda; bir vücut bölgesine ulaşmak için kullanılan çeşitli çap ve uzunluktaki boru |
Kateterîzosyon
Kateter adlı aletlerle uygulanan karmaşık cerrahi girişim. |
Kuşpalazı(Difteri)
Difteri de denilen bu hastalığa tutulanlarda yutkunma zorluğu, ses kısıklığı, nefes darlığı, kuru öksürük, yüzde morarma, bademcikler üzerinde kurşuni beyaz renkte bir zar, boğaz ağrısı, boyun bezlerinde şişlik, iştahsızlık, kol ve bacaklarda ağrılar görülür. Ateş 38-40 derece arasındadır. Nabız süratlidir.
Hastalık başlangıcında teşhis edilip, hastanın nefesi tamamen kesilmeden müdahale edilmezse, ölümle sonuçlanır. Bulaşıcı bir hastalıktır. Hastanın bulunduğu yerdeki havaya yayılan mikroplarla bulaşır.
Korunmak için en iyi çare difteri aşısı yaptırmaktır. Vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir. |
Küriterapi
Günümüzde az kullanılan radyum ile tedavi yöntemi (bak. radyoterapi). |
Listeria monocytogenes
Evcil ve vahşi hayvanlarda, doğal olarak oldukça yaygın biçimde bulunan Gram-pozitif mikroorganizma; listeri-yoz olarak bilinen enfeksiyon hastalığının etkenidir, în-sanın nasıl enfekte olduğu tam olarak aydınlatılmış değildir. |
Mela ikter
Derinin siyah-san renk aldığı bir sanlık türü. |
Meme termografisi
Memenin termograf denen son derece duyarlı bir aygıtla incelenmesi. |
Mental reterdatıon
Zeka gelişiminde gerilik. |
Mesane kateter
İdrar yoluna takılan sonda. |
Mamotermi
Derideki sıcaklık değişikliklerine son derece duyarlı olan ve bu değişiklikleri fotoğraflayabilen bir alet aracılığıyla uygulanan meme inceleme yöntemi. |
Markoniterapi (mikrodalga tedavisi)
insan vücudunun bir bölümüne yüksek frekanslı ve çok kısa dalgalı elektromagnetik akım uygulanan tedavi yöntemi. |
Masseter kası (çiğacme kası)
Elmacık kemiği yayıyla altçene kemiğinin dış köşesi arasında uzanan dikdörtgen biçimli kas. |
Massoterapi
Masaj uygulamalarına dayalı fizik tedavi yöntemi. |
Mezenter
İnce bağırsakları karın duvarının arka bölümüne bağlayan ve ince bağırsakları besleyen damarları içeren periton kıvrımı. |
Mezenter (bağırsak askısı)
İncebağırsağı karın duvarının arka bölümüne tutturan kann zan (periton) kıvrımı. |
Mezenterit
Akut ya da kronik mezenter (bağırsak askısı) iltihabı. |
Mezenterîyol (bağırsak askıcığı)
KÖrbağırsak apandisini bütünüyle örten kann zan kıvrımı. |
Mycobacterium
Micobacteriaceae familyasında yer alan bir mikroorganizma. |
Megaüreter
Bir ya da her İki idrar borusunun anormal ölçüde genişlemesiyle ortaya çıkan patolojik durum |
Nefroüreterektomi
Böbrekle birlikte idrar borusunun da cerrahi girişimle çıkarılması. |
Nörotransmitter
Sinir hücrelerinde bulunan, beyin ve sinir sisteminde mesajların iletilmesini sağlayan kimyasal madde. |
Nsaıds (non-steroidal anti-inflammatory drugs)
Nonsteroid (steroid olmayan) antiinflamatuvar ilaçlar. Aspirin ailesindeki ilaçları da kapsayan çok geniş bir ilaç grubu. Çeşitli artrit türlerinde inflamasyonu azaltmak ve ağrı, şişlik ve katılığı kontrol altına almak için reçete edilirler. |
Nonsteroid antienflamatuar ilaçlar
İltihabı azaltmak için kullanılan, kortizon kökenli olmayan ilaçlar. |
Obliterasyon
Vücuttaki boşlukların tıkanması. |
Opoterapi
Dar anlamda, organlardan elde edilen sıvıların verilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi |
Oksimetre (oxımeter)
Kandaki hemoglobine yapışan oksijenin miktarını gözlemleyen cihazın adıdır. Kolluk tarzı bir bant bebeğin ayak parmağına, ayağına, eline ya da el parmağına iliştirilir. Işık parmaktan geçtikçe ışık dalgaları değişir. Ne kadar ışık dalgası geçtiği hemoglobine yapışmış oksijen miktarına bağlı olarak değişir. Bu makine ile yoğun bakım personeli bebeğin kanındaki oksijen miktarını, bebekten kan alıp laboratuvara göndermeye gerek kalmadan gözlemlemiş olur. |
Osgood schlatter hastalığı
Teknik olarak tibial (dizin altındaki büyük kemiğin baş kısmı) tüberkülün osteokondriti olarak bilinir, atletik yapılı genç insanlarda (özellikle erkek adolesanlarda) tibia tüberkülü üzerinde ağrı ve hassasiyete neden olan bir diz problemidir. 6 ay kadar koşmak ya da tekme atmaktan kaçınılırsa çoğunlukla geçer |
Panarterit
Bütün arterleri kapsayan iltihabi durum. |
Pranoterapi
Alternatif bir tıbbi uygulama. |
Papillosfinkterotomi
Vater ampullası ve onikiparmakbağırsağınm son bölümünü çevreleyen kas liflerinin (öddi büzgen kası) kesilmesiyle uygulanan cerrahi girişim. |
Progesteron
Ovulasyondan sonra corpus luteum tarafından salınan gebeliği koruyan bir hormondur. Gebelik süresince plasentadan üretilir. |
Progesteron (luteîn)
Corpus luteum(*) (sarı cisim) tarafından salgılanan bir hormon. |
Pia mater (incezar)
Merkez sinir sistemini örten, kan damarları bakımından zengin, ince, bağ dokusu yapısındaki zar. |
Proteinoterapi
Heterojen proteinlerin (tam yağlı süt, kan, albümin, at serumu, çeşitli hayvansal ya da bitkisel proteinler) kas içine zerk edilmesine dayanan ve günümüzde artık kullanılmayan bir tedavi tekniği. |
Parenteral
İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, adele içi gibi yollarla verilmesi. |
Parenteral beslenme
Çeşitli patolojik nedenlerle doğal biçimde beslenmenin engellendiği ya da zorlaştığı durumlarda besleyici maddelerin başka yollardan verilmesi. |
Psikoterapi
Geniş anlamıyla, ruhsal ya da fiziksel hastalıkların psikolojik yöntemlerle tedavisi. |
Psödokolinesteraz
Karaciğer tarafından salgılanan bir enzim. |
Plezyoröntgenterapi
Odak ile deri arasındaki uzaklığın 0-7 cm arasında olduğu ışın tedavisi. |
Pteriyom
Büyük sfenoit (kamamsı) kemiğin kanata çıkıntısını alın, yankafa ve şakak kemilderiyle birleştiren sütûrle-rin karşısında ve kafatasının yan duvarında yer alan kranyometri(*) noktası. |
Pulmoner arter
Akciğerin büyük besleyici arteri. |
Poliarteritis nodoza (pan)
Nedeni bilinmeyen nadir bir vaskülit şekli, özellikle orta boy ve küçük arterlerin inflamasyonu söz konusudur ve bu arterlerin kan taşıdığı dokularda dolaşım bozulur. |
Reiter hastalığı
Bu terim sıklıkla serumda Romatoid Faktör (romatoid artrit için) testinin negatif olduğu romatizmal olmayan inflamatuvar eklem hastalıklarını tanımlar. Aslında belli ortak klinik özellikleri bulunan bir inflamatuvar hastalık grubundaki herhangi bir hastalığı ifade eder: Ankilozan spondilit, Reiter hastalığı, reaktif artrit, psöriyatik artrit ve spondilit, ülseratif kolit ve artrit, Crohn hastalığı ve artrit, uveit, HLA-B27 ile bağlantılı periferik artrit ve diğer muhtemel durumlar. |
Reiter sendromu
Bu terim sıklıkla serumda Romatoid Faktör (romatoid artrit için) testinin negatif olduğu romatizmal olmayan inflamatuvar eklem hastalıklarını tanımlar. Aslında belli ortak klinik özellikleri bulunan bir inflamatuvar hastalık grubundaki herhangi bir hastalığı ifade eder: Ankilozan spondilit, Reiter hastalığı, reaktif artrit, psöriyatik artrit ve spondilit, ülseratif kolit ve artrit, Crohn hastalığı ve artrit, uveit, HLA-B27 ile bağlantılı periferik artrit ve diğer muhtemel durumlar. |
Radarterapi (kısadalga tedavisi)
Radar aygıtında kullanılanlara benzer 2GHz frekanslı çok kısa elektrik dalgalarının uygulanmasına dayanan elektrik tedavisi tekniği. |
Pranoterapi
Alternatif bir tıbbi uygulama. |
Papillosfinkterotomi
Vater ampullası ve onikiparmakbağırsağınm son bölümünü çevreleyen kas liflerinin (öddi büzgen kası) kesilmesiyle uygulanan cerrahi girişim. |
Progesteron
Ovulasyondan sonra corpus luteum tarafından salınan gebeliği koruyan bir hormondur. Gebelik süresince plasentadan üretilir. |
Progesteron (luteîn)
Corpus luteum(*) (sarı cisim) tarafından salgılanan bir hormon. |
Pia mater (incezar)
Merkez sinir sistemini örten, kan damarları bakımından zengin, ince, bağ dokusu yapısındaki zar. |
Proteinoterapi
Heterojen proteinlerin (tam yağlı süt, kan, albümin, at serumu, çeşitli hayvansal ya da bitkisel proteinler) kas içine zerk edilmesine dayanan ve günümüzde artık kullanılmayan bir tedavi tekniği. |
Parenteral
İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, adele içi gibi yollarla verilmesi. |
Parenteral beslenme
Çeşitli patolojik nedenlerle doğal biçimde beslenmenin engellendiği ya da zorlaştığı durumlarda besleyici maddelerin başka yollardan verilmesi. |
Psikoterapi
Geniş anlamıyla, ruhsal ya da fiziksel hastalıkların psikolojik yöntemlerle tedavisi. |
Psödokolinesteraz
Karaciğer tarafından salgılanan bir enzim. |
Plezyoröntgenterapi
Odak ile deri arasındaki uzaklığın 0-7 cm arasında olduğu ışın tedavisi. |
Pteriyom
Büyük sfenoit (kamamsı) kemiğin kanata çıkıntısını alın, yankafa ve şakak kemilderiyle birleştiren sütûrle-rin karşısında ve kafatasının yan duvarında yer alan kranyometri(*) noktası. |
Pulmoner arter
Akciğerin büyük besleyici arteri. |
Poliarteritis nodoza (pan)
Nedeni bilinmeyen nadir bir vaskülit şekli, özellikle orta boy ve küçük arterlerin inflamasyonu söz konusudur ve bu arterlerin kan taşıdığı dokularda dolaşım bozulur. |
Reiter hastalığı
Bu terim sıklıkla serumda Romatoid Faktör (romatoid artrit için) testinin negatif olduğu romatizmal olmayan inflamatuvar eklem hastalıklarını tanımlar. Aslında belli ortak klinik özellikleri bulunan bir inflamatuvar hastalık grubundaki herhangi bir hastalığı ifade eder: Ankilozan spondilit, Reiter hastalığı, reaktif artrit, psöriyatik artrit ve spondilit, ülseratif kolit ve artrit, Crohn hastalığı ve artrit, uveit, HLA-B27 ile bağlantılı periferik artrit ve diğer muhtemel durumlar. |
Reiter sendromu
Bu terim sıklıkla serumda Romatoid Faktör (romatoid artrit için) testinin negatif olduğu romatizmal olmayan inflamatuvar eklem hastalıklarını tanımlar. Aslında belli ortak klinik özellikleri bulunan bir inflamatuvar hastalık grubundaki herhangi bir hastalığı ifade eder: Ankilozan spondilit, Reiter hastalığı, reaktif artrit, psöriyatik artrit ve spondilit, ülseratif kolit ve artrit, Crohn hastalığı ve artrit, uveit, HLA-B27 ile bağlantılı periferik artrit ve diğer muhtemel durumlar. |
Radarterapi (kısadalga tedavisi)
Radar aygıtında kullanılanlara benzer 2GHz frekanslı çok kısa elektrik dalgalarının uygulanmasına dayanan elektrik tedavisi tekniği. |
Renal arter
Böbrek arteri. |
Radyoterapi
Işınlama kullanılarak yapılan tedavi yöntemi. |
Retro virüs
Ters transkriptaz enzimi içeren virüslerin ortak adı. |
Röntgenterapi (röntgen tedavisi)
X ışınlannın biyolojik Özelliklerinin kullanılmasına dayanan bîr radyoterapi (ışın tedavisi) biçimi. |
Sfinkter
Vücuttaki bir deliği çevreleyen halka şeklindeki kas, kasılıp gevşeyerek deliğin açılıp kapanmasını sağlar. Vücutta bir sfinkter kas vardır. Anüs, mesane ve yemek borusunun mideye açıldığı yer gibi |
Sfînkter (büzgen kas)
Lifleri bir deliğin çevresini halka biçiminde saran çizgili ya da düz kaslan tanımlamak için kullanılan anatomik terim. |
Siliyer (kirpiksi) arter
Göz atardamarının kollarına verilen ad. |
Sarılık (ikter)
Kandaki bilirubin düzeyinin yükselmesine bağlı olarak mukoza ve derinin sararması. |
Sartoryus kası (terzi kası)
Uyluğun ön bölümünde yer alan çizgili kas. |
Stereoagnozî
Dokunmayla ilgili uyarılan algılama yetersizliği |
Stereoradyografi
Bir organın iki farklı açıdan çekilen röntgen filmlerinin stereoskop aracılığıyla birleştirilerek o organın üç boyutlu görüntüsünün elde edilmesi yöntemi. |
Stereotaksis
Kafatasında matkapla açılan deliklerden sokulan elektrotlarla ya da sondalarla beynin belirli noktalanna ulaşmayı sağlayan cerrahi işlem. |
Stereotip
Katı, ayrımsız, basite İndirgenmiş, kalıplaşmış (basmakalıp) genelleme. |
Stereotipi
Sözcük, hareket ve davranışların koşullarla bağlantısız, nedensiz ve aynı biçimde uzun süre yinelenmesi. |
Sterilite
Çeşitli maddelerin ya da ortamların mikroorganizmalardan (hastalık yapıcı olan ya da olmayan) bütünüyle arındırılmış olma durumu. |
Sterilizasyon
Bir maddeyi bütün organizmaladan temezleme süreci-enfeksiyonu önlemek için cerrahi aletlerin strizizasyonunda olduğu gibi. Ayrıca ameyitla kısırlaştırma anlamında da kullanılır. |
Sterkobilin
Kimyasal yapısı ürobilinle(*) aynı olan safra pigmenti. |
Sternal ponksiyon
Göğüs kemiğinin (sternum) iğneyle delinmesine dayanan ve kan hastalıklarının tanısında yaygın biçimde kullanılan yöntem. |
Sternokleidomastoit kası
Boynun yan kası. |
Sternum (göğüs kemiği)
Göğsün ön bölümünde, köprücük kemiği ile ilk yedi kaburga kemiği arasında ortada yer alan tek ve simetrik yassı kemik. |
Steroit hormonlar
Progesteron ve östrojen gibi dişilik hormonlan, testosteron ve dihidrotestosteron gibi erkeklik hormonlan ve kortizon gibi böbreküstü bezi kabuğu hormonlarını içeren hormon sınıfı. |
Steroitler
Birbirine çok benzeyen kimyasal bileşikler grubu |
Sisterna (sarnıç)
Dolaşan sıvıların döküldüğü ve içinde toplandığı farklı anatomik yapılara verilen ortak ad. |
Sisternografî
Beyin-omurilik sıvısının aktığı Örümceksizar altı (subaraknoit) sarnıçlara radyolojik görüntü veren bir maddenin (genellikle hava ya da oksijen) verilmesine dayanan radyografik tanı tekniği. |
Subikter
Hafif şiddette sarılık. |
Seroterapi
Özellikle mikrobik hastalıklarda ve toksik enfeksiyonlarda kullanılan bir tedavi biçimi. |
Talasoterapi
Güneş, deniz ve kumlann vücut üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanılan tedavi biçimi. |
Trokanter
Uyluk kemiğinin üst ucundaki iki tümseğin ortak adı. |
Temporal arterit
Aynı zamanda serebral arterit, kraniyal arterit, dev hücreli arterit ve bazen de granülomatöz arterit olarak da adlandırılır. Kafadaki kan damarlarının (arterlerin) ağrılı inflamasyonu söz konusudur; şakaklar genellikle dokunmakla hassastır ve baş ağrıları sıktır. Polimiyalji romatika (PMR) ile de sık görülür. Nedeni bilinmeyen bir vaskülit formudur, özellikle 50 yaş üzerindeki kişileri etkiler ve kadınlarda daha sık görülür. |
Tromboendoarteriyektomi
Atardamar içindeki pıhtıya bağlı hastalıklarda uygulanan cerrahi girişim. |
Ter
Derideki ter bezlerinin ürettiği sıvı. |
Ter testi
Terdeki sodyum klorür içeriğinin belirlenmesi için uygulanan test. |
Teratoblastom
Olgunlaşmamış, az farklılaşmış, embriyondakine benzer dokulardan oluşmuş, teratom(*) tipi. |
Teratojen
Doğumsal oluşum bozukluklarına neden olan etken. |
Terleme
Derideki ter bezlerinin ter(*) üretmesi. |
Terminatör gen
RNA polimerazın transkripsiyonu durdurmasına neden olan DNA dizisi. |
Termoanaljezi
Belirli bir vücut bölgesinde ısı ve ağn duyarlılığının kaybı. |
Termofil
Yüksek sıcaklıklarda yaşayabilen mikroorganizmalara verilen genel ad (termofil = ısıyı seven). |
Termoregülasyon
Vücut sıcaklığını kontrol eden mekanizmaların tümü. |
Termoterapi
Isı veren ışınlarla uygulanan tedavi yöntemi. |
Tpn (total parenteral nutrıtıon) uygulaması
Damardan besleme şeklidir. Şeker, protein, yağ, mineraller ve vitamin içerir. |
Tersiyan sıtma
Ateşli nöbetlerin düzenli olarak 48 saatte bir, yani günaşırı ortaya çıktığı sıtma tipi. |
Testosteron
Erkek seks hormonuna verilen addır. |
Uterus bicornis
Uterusun iki boynuzlu olması anlamında bir terimdir.Uterusun üst kısmının çökük olması nedeniyle her iki uç kısımlarının beligin hal alması sonucu ortaya çıkan görünümdür. |
Üreter
Böbreklerle idrar torbasını birleştiren, idrarın torbaya ulaşımını sağlayan tüptür.Her iki tarafta birbirinden bağlantısız olarak bulunur. |
Üreter (idrar borusu)
Böbrek havuzunu idrar kesesine bağlayan 25-30 cm uzunluğunda tüp biçimli kanal. |
Üreterektomi
Ürelerin (idrar borusu) bir bölümünün ya da tamamının çıkarılmasına yönelik cerrahi girişim. |
Üreterografi
Kontrast madde aracılığıyla üreterlerin (idrar boruları) radyolojik olarak görünür hale gelmesini sağlayan tanı yöntemi. |
Üreterokolostomi
idrar kesesi İşlevini görmek üzere oluşturulan bağırsak bölümüne üreten (idrar borusu) bağlamak amacıyla uygulanan cerrahi girişim. |
Üreterosel
Üreterlerin (İdrar boruları) birinde ya da ikisinde uç bölümün kist biçiminde genişlemesiyle belirlenen doğumsal oluşum bozukluğu. |
Üreterostomi
Çeşitli hastalıklarda üreterlerden (idrar borulan) birini ya da her ikisini ağızlaştırmak için uygulanan cerrahi girişim. |
Üreterotomi
Üreleri (idrar borusu) açmaya yönelik bir cerrahi girişim. |
Vater ampullası
Ana safra kanalı (koledok) ve pankreas kanalının birleşerek onikiparmakbağırsağına açıldıklan bölgede oluşan genişleme. |
Vejeteryan
Bitkisel gıdalarla beslenen, etyemez. |
Western blot testi
HIV virüsünü belirlemeye yarayan laboratuvar incelemesi. |
Ayak terlemesi
Ayakların normalden fazla terlemesi genellikle ter bezlerinin aşırı derecede çalışmasından kaynaklanır. Diğer taraftan, kalın çorap giymek, ateşli bir hastalık veya normal vücut sıcaklığının düşmesi de ayak terlemesine neden olabilir. |
Zona (herpes zoster)
Etkeni suçiçeğine de yol açan virüs hastalığı. Bak. her-pesvirüs. | << Geri
| |
|