TurkMedikal.net { ana sayfa }
TurkMedikal. N E T | ANA SAYFA Üyelik Online Alış-Veriş | Dükkan Kitaplar Hastalıklar Hakkında Bilgi | Hastalıklar İlk Yardım Medikal Rehber | Medikal Linkler Reklam
  06 Mayıs 2024, Pazartesi Bu Sayfayı Arkadaşınıza Göndermek İstermisiniz ?
:: Sağlık Ansiklopedi >> Ya

A vitamini (retinol veya akseroftol)

Yalnızca hayvanlarda bulunan ve yağda eriyen doymamış bir alkoldür.Sütte, yumurta sarısında, ton ve morina balıklarının karaciğer yağında (balıkyağı) bulunur.Havuç ve havuç benzeri sarı-turuncu renkli sebzelerde A vitamininin ön maddeleri vardır. A vitamini eksikliğinde gözde ve deride keratoz, kseroftalmi (göz akı ve korneanın parlaklığını kaybederek kuruması), foliker hiperkeratoz ( deri hastalığı) ve gece körlüğü görülür.
Alın ya da alın bölgesi

Kafatasının alın kemiğini içeren bölgesi.
Aparatus

Yapı, işlev ve köken bakımında farklılık taşımakla birlikte vücut genelinde belirli bir işlevi yerine getiren organlar bütünü.
Addüksiyon (yakınlaşma)

Kol ya da bacağın tamamının ya da bir bölümünün vücudun dikey eksenine doğru hareketi
Addüktör kas (yakınlaştırıcı kas)

Kol ya da bacağın vücudun orta düşey eksenine doğru yer değiştirmesini sağlayan kaslara verilen ad.
Adenosarkom

Yapısında mikroskopik incelemeyle saptanabilen İki tür hücrenin bulunduğu kötü huylu tümör.
Adipoz doku (yağdoku)

Hücrelerinde yağ kabarcıklan içeren bağdoku.
Adiyadokokinezi

Elleri açıp kapama gibi birbirine karşıt hareketleri art arda hızla yapma yeteneğinin kaybı.
Amonyak (nh3)

Protein metabolizması sonucu oluşan azot ve hidrojen bileşimi olan keskin kokulu bileşik.
Adventisya

Kan damarları duvarının dış katmanı.
Afrodizyak

Cinsi arzuyu artırıcı maddeler, ilaçlara verilen isim.
Agrafi

Yazı yazma becerisinin kaybolması.
Asetilsalisilik asit

Yaygın olarak kullanılan ve bilinen aspirinin kimyasal adı.
Asetilsalisilikasit

Yaygın olarak kullanılan ve bilinen aspirinin kimyasal adı.
Ağırlık yaşı

Çocuğun kilogram olarak Ölçülen ağırlığına karşılık gelen ortalama yaş.
Ağız yaraları

Ağız yaraları, "basit" ve "derin" veya "sert kenarlı" yaralar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Çoğunlukla, üşütme veya hazımsızlıktan kaynaklanır.

Yaraların etrafı, kırmızı bir çizgi ile çevrilidir. Başlangıçta, içi su dolu kabarcıklar halindedirler. Sonradan patlayarak etrafa yayılır ve sancılı ağrılara neden olurlar.
Çocuklarda; kızamık ve çiçek hastalıkları sırasında da aynı yaralar meydana gelebilir.

Ağız yaraları

Ağız yaraları, "basit" ve "derin" veya "sert kenarlı" yaralar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Çoğunlukla, üşütme veya hazımsızlıktan kaynaklanır. Yaraların etrafı, kırmızı bir çizgi ile çevrilidir. Başlangıçta, içi su dolu kabarcıklar halindedirler. Sonradan patlayarak etrafa yayılır ve sancılı ağrılara neden olurlar.Çocuklarda; kızamık ve çiçek hastalıkları sırasında da aynı yaralar meydana gelebilir.
Anensefali

Yaşamın sürmesini olanaksız kılan, beynin ve kafatası kemiklerinin yetersiz gelişimine bağlı çok ağır bir oluşum kusuru.
Asist

Yardım, yardımcı
Akalazya

Bir büzgen kasın yetersiz gevşemesiyie ortaya çıkan bozukluk.
Aşın duyarlı kalınbağırsak

iritabl kolon
Aşın ruhsal uyarılma

Psikiyatride karmaşık bir psikomotor sendrom.
Akrosiyanoz (akroasfiksi)

Vücudun uç bölgelerinde (özellikle kollarda, ender olarak bacaklarda) morarma, Küçük atardamarların kasılmasının hemen ardından küçük toplardamarların ve kılcal damarların genişlemesine bağlıdır.
Anoreksiya Nevroza

Anoreksiya Nevroza

En çok genç kadınlarda görülen, aşırı zayıflamalara yol açan ve fiziksel bir nedene bağlanamayan bir iştahsızlık. Zayıflamak amacıyla aşırı perhiz yapmak ya da duygusal bir sarsıntıya uğramak da bazen bu sonuca yol açabilir.

Bunun yanı sıra hastalarda beden şemasında bir bozukluk, belirgin bir kilo kaybı ve normal beden ağırlığında kalmayı reddetme dikkati çeker. Bu kişiler normal ağırlığındayken bile kendilerini şişman hissederler. Beden ölçüleriyle aşırı ilgilenirler. Hiçbir zaman kendilerini yeterince ince görmezler. Başlangıçtaki ağırlığı en az % 25 ini yitirmişlerdir. Hiçbir zaman yaş ve boylarına uygun ağırlığı koruyamazlar. Genç kadınlarda erkeklere kıyasla daha çok görülür. Yaklaşık 20 kadına karşılık bir erkekte görülür. Her 200 ya da 250 kadında bir görüldüğü düşünülmektedir. 12 ile 18 yaş arası ilk kez ortaya çıkar.  Eğer kısmi semptomları taşıyanlar düşünülürse oran daha yüksek olmaktadır. Bu bozukluklar hem fiziksel hem de psikiyatrik olarak potansiyel letalite taşırlar. Yeme bozuklukları biyopsikososyal bozukluklardır. Yaklaşım ve tedavilere multidisipliner yaklaşımlar gerektirmektedir.
Batı toplumlarında yiyeceklere, vücut kilo kontrolüne ve fiziksel görünüşe aşırı ve yaygın odaklanma bütün yaş gruplarında bu bozuklukların yaygınlığını etkilemektedir. Yeme bozuklukları özellikle kızlarda, gelişimsel güçlüklerin ifadesi için yaygın bir yoldur (özellikle geçiş evrelerinde). Yeme ve kilo kontrolü üzerine yönelme öncesinde, çekirdek gelişimsel problemlere odaklaşma tedavide başarı olasılığını artıracaktır.


Çocuk ve Ergenlerde Yeme Bozukluklarının Nedenleri

Yeme bozukluklarında tek neden yoktur, etyoloji ile ilgili araştırmalar devam etmektedir. Sosyal, çevresel, psikolojik ve biyolojik etmenlerin karmaşık etkileşimi nedeniyle biyopsikososyal model önerilmektedir. Yeme bozukluğundaki altyapıdaki etmenler, rsik etmenleri, presipite edici etmenler ve sürdürücü etmenlerin belirlenmesi tedaviyi şekillendirmede önemlidir.

Yeme Bozukluklarında Tedavi

Yeme bozukluklarının tedavisi zorludur. Bunun için tedavi ekibinde; primer tıbbi hekim, psikoterapist, psikiyatrist ve beslenme uzmanı yer alır. Tedavide risk faktörlerinin, sürdürücü etmenlerin üzerinde de durulması gerekir. Tekrar beslenmeye başlama sırasında abdominal sıkıntılar olabilir. Kabızlık sorunu sıktır, kabızlık tedavisinde laksatif ilaçların kullanımından mümkün olduğunca kaçınılmalı, eğer gerekiyorsa lifli gıdaların yenmesi ve mineral yağlar kullanılabilir. Ancak sağlıklı yeme alışkanlığının yerleştirilmesi barsak hareketlerini düzenleyecektir.

Ansa (kulp, yay)

Anatomide akla bir ırmağın yay biçimindeki kıvrımlarını getiren oluşumlar için kullanılan genel terim (inceba-ğırsak kulpları ve kandamar yaylan, böbrek borucukla-nnın Henle kulpu vb).
Aktif taşıma

Yarı geçirgen bir zarda maddelerin az yoğun ortamdan çok yoğun ortama enerji harcayarak geçmesi olayıdır.
Ayak

Bacağın yürüme sırasında destek yüzeyi sağlayan üçüncü bölümü.
Ayak ağrıları

Ayak ağrıları; çoğunlukla yorgunluk, bağ yerlerinin burkulması, fazla kilo almak veya bazı hastalıklardan kaynaklanabilir. Önemli bir hastalıktan kaynaklanmayan ağrılarda yapılacak masaj ve dinlenme çok faydalı olur.
Ayak ağrıları

Ayak ağrıları; çoğunlukla yorgunluk, bağ yerlerinin burkulması, fazla kilo almak veya bazı hastalıklardan kaynaklanabilir. Önemli bir hastalıktan kaynaklanmayan ağrılarda yapılacak masaj ve dinlenme çok faydalı olur.

Ayak başparmağı (hallus)

Ayağın ilk parmağına (ya da büyükparmağına) verilen ad.
Alçıya alma

Alçılı sargılarla kemik ve eklemlerin bir bölümünün uzun süre hareketsiz tutulması.
Ayak bileği (tars)

Kaval kemiği (tibia) ve kamış kemiğinin (fibula) alt ucuyla tarak kemikleri arasında yer alan kemiklerin oluşturduğu yapı.
Ayak burkulması

Yürürken, koşarken veya atlarken ayak kaslarının beklenmedik bir durumla karşılaşması sonucu görülür. Burkulmadan hemen sonra ağrı, şişme ve morarma olabilir.

Ayak burkulması

Yürürken, koşarken veya atlarken ayak kaslarının beklenmedik bir durumla karşılaşması sonucu görülür. Burkulmadan hemen sonra ağrı, şişme ve morarma olabilir.
Ayak çıbanı

Ayak derisindeki ter bezleri ve kıl keselerinin mikroplanması sonucu ortaya çıkar. Çıban yerinde, ilk önce sert ve kırmızı bir kabartı belirir. Ağrı vardır. Sonra iltihaplanır. Çıbanı sıkmamak gerekir.
Aleksi

Yazıh sözcüklerin anlamını kavrayamama durumu.
Ayak şişmesi

Ayak şişmesi; uzun süre ayakta durma, dolaşım sisteminin yetersiz olması, gebelik, uzun süre hareketsiz kalma veya incinme, burkulma sonucu ortaya çıkar.
Ayak şişmesi

Ayak şişmesi; uzun süre ayakta durma, dolaşım sisteminin yetersiz olması, gebelik, uzun süre hareketsiz kalma veya incinme, burkulma sonucu ortaya çıkar.

Ayak terlemesi

Ayakların normalden fazla terlemesi genellikle ter bezlerinin aşırı derecede çalışmasından kaynaklanır. Diğer taraftan, kalın çorap giymek, ateşli bir hastalık veya normal vücut sıcaklığının düşmesi de ayak terlemesine neden olabilir.
Antistreptohiyaluronidaz litresi

Üst solunum yolu enfeksiyonlanndan ve romatizma! hastalıktan sorumlu olan A grubu beta hemolitik strep-tokoklann ürettiği hücre dışı bir enzime (hiyaloroni-daz) karşı oluşan antikorların kandaki düzeyi.
B1 vitamini (tiyamin)

Buğday başağı, kepek, bira mayası, sebzeler gibi bir çok besinde bol miktarda bulunur. Memelilerin karaciğer, böbrek, kalp, beyin ve bağırsaklarında az miktarda bulunur. Sebzelerin pişirilmesi, sütün kaynatılması ve sterilize edilmesi (mikroptan arındırılması) çok miktarda tiyamin kaybına yol açar. Tiyamin ince bağırsaklardan etkin taşınma mekanizmasıyla emilir. Vücutta depolanmaz ve kullanılmayan bölümü yemekten üç saat sonra böbrekler yoluyla tamamen dışarı atılır. B1 vitamini yetersizliğine bağlı olarak gelişen hastalık tablosunda depresyon, huzursuzluk, bellek zayıflığı ve dikkat azalması, hipotoni (kas gevşekliği) ve anoreksi (iştahsızlık) yer alır.
B3 vitamini (nikotinamid veya pp vitamini)

Hayvansal besinlerin yanısıra kabuklu buğday, limon, kabak, soya, domates, patates, bira mayası, hurma, incir, portakal gibi bitkisel besinlerde bol miktarda bulunur. B3 vitamini eksikliğinde deriyi, sinir sistemini ve sindirim sistemini tutan pellegra adlı hastalık ortaya çıkar.
B8 vitamini (biyotin ya da h vitamini)

Karaciğerde, yumurta sarısında, bira mayasında, pirinç kabuğunda ve yeşilliklerde bulunur. Eksikliği yanlızca uzun süre çiğ yumurta beyazı tüketiminde ya da bağırsak florasını ortadan kaldıran sülfamitlerin ve antibiyotiklerin çok fazla alınmasından sonra görülür.Bu durumda dermatit (deri iltihabı), iştahsızlık, zayıflama, depresyon ve kas ağrıları ortaya çıkar.
Bac (bakteriyel yapay kromozom)

DNA parçacıklarını kopyalamakta kullanılan ve bir cins bakteride bulunan bir madde.
Boy yaşı

Belirli bir boydaki bireylerin yaş ortalaması.
Beyaz pupil

(lökori) pupilladan beyaz ışık reflesi alınması
Brakiyal

Kolla ilişkili organ ya da anatomik yapılar için kullanılan terim.
Brakiyal atardamar (humeral atardamar)

Koltukaltı (aksüler) atardamarının devamı.
Brakiyal pleksus

V., VI., VII., VIII. boyun ve I. göğüs kafesi sinirlerinin alt dallarından kaynaklanan liflerle örülmüş ağ.
Brakiyalji

Kol ağrısı.
Bilgisayarlı eksenel tomografi

tomografi
Bandaj

Yara sarmaya veya yaraları kapatan gazları ve tespit edici tahtaları yerinde tutmaya yarayan kumaş parçasıdır.
Bruksizm (diş gıcırdatma ya da diş sıkma)

Gündüz ya da gece yineleyen biçimde ya da sürekli dişleri birbirine sürtme.
Basit Yanıklar

Bunlar, deride hafif bir kızarıklık meydana getiren yanıklardır. Bir süre sonra, içi su dolu kabarcıklar ortaya çıkar. Bunları, kesinlikle patlatmamak gerekir. Yapılacak şey gerekli ilacı sürüp iyileşmesini baklemektir.
Biyotipoloji (tipoloji)

Yapısal tiplerin incelenmesi ve sınıflandırılması ile İlgilenen tıp dalı. A
Corpus albîcans (beyazımsı cisim)

Yumurtalıkta görülen beyazımsı renkte, lifsi dokudan oluşmuş yapı;
Cıtronella yağı

 Sabun ve deodorantlarda yaygın olarak kullanılan bir antiseptik. Böcek savar etkisi de vardır.
Corpus trapezoideum (yamuksu cisim)

Beyin, beyincik ve soğaniliği birbirine bağlayan Varol köprüsündeki anatomik yapı.
Cinsel Yaşam

Evlilik, kadının ve erkeğin beraber yaşamak üzere karşılıklı anlaşma ile oluşturdukları sosyal bir kurumdur. Bu kurum sevgiyi, saygıyı, cinselliği, mutluluğu ve üzüntüyü dahi paylaşmayı içerir. Evlilik kadının ve erkeğin sahip olduğu temel haklardan bir tanesidir. Evliliğin toplum tarafından kabul görmesi içinde yasalar çerçevesinde onaylanması gerekir. Gelenek ve göreneklerde evliliğin oluşmasını ve yapısını etkilemektedir.

Kadının ve erkeğin sosyal yaşamdaki rolleri daha doğar doğmaz yetiştirilme tarzları ile başlar. Bu roller toplumsal ve kültürel farklara göre bazı değişikliklere uğrasalar da temelde aynı esaslardadırlar. Kadının yapısı itibarı ile daha duygusal olması kolay incinip kolay sevinmesi hormonları ile ilgili olup bu onun annelik yapabilmesi için gereklidir. Kadın adet gördüğü zaman veya gebe kaldığı zaman veya doğum yaptıktan sonra fiziksel olarak eskisine nazaran daha güçsüz düşer. Bunun sonucunda da erkek koruyucu ve kollayıcı olmak zorundadır.

Kadın ve erkek ilişkisindeki en önemli şey kadını kadın ,erkeği erkek olarak kabul etmek ve karşı tarafın istek ve arzularına saygı duymaktır. Çünkü daha evvelde söylediğimiz gibi daha bebeklikten itibaren farklı yetiştirilir ve farklı hissetmeye başlarız. Bir kadının bir erkeğin nasıl düşündüğünü veya bir erkeğin bir kadının niçin farklı davrandığını anlamasına imkan yoktur.

Çünkü farklı hormonlar etkisi altında olunca karşı cinsin bilemediği ve anlayamadığı duygular gelişir. Mesela kadınlar erkeklerin niçin seks isteklerini kontrol edemediklerini ve devamlı seks istediklerini (daha doğrusu duygusuzca seks yapabilmelerini)pek anlayamazlar. Kısaca açıklayacak olursak erkeklerde devamlı sperm ( meni ) üretimi vardır ve bunun depolandığı kesenin kapasitesi eğer hiç boşalma olmazsa yaklaşık dördüncü günden sonra dolar ve sanki idrar torbanız dolduğunda nasıl işeme arzusu duyuyorsanız ve bu ilerledikçe rahatsızlık yaratıyorsa, erkekte eğer boşalmadığı süre dört gün veya daha fazla olursa devamlı kontrolsüzce seks arzusu duyacak sonuçta belki de saldırganlaşacak ve hatta istenmeyen olaylarla karşılaşılacaktır. Bazen ise doğanın bir savunma sistemi olarak ilişki kuramayan veya masturbasyon yapamayan erkek uykusunda boşalacaktır. Bu gerçeği göz önüne alarak hanımlarımızın eşlerine olan yaklaşımlarına daha iyi değerlendirmelerini istiyoruz ve aralarında olabilecek bazı problemleri cinsellikten uzak durarak onları istedikleri şekilde yönlendirebileceklerini düşünürlerse en yanlış şeyi yapmış olacaklardır.

Erkeklerde kadınları oldukları gibi kabul etmeli ,onların yaşam tarzlarına ve duygusallıklarına saygı göstermelidirler, çünkü bu kadının doğasının bir gereğidir ve duygusal olmayan bir kadın ne erkeğini mutlu edebilir ne de iyi bir anne olabilir.

O zaman karşılıklı sevgi ve saygı ,birbirinin isteklerini anlama ve destekleme evliliğin temel şartlarındadır. Farklı iki cinsin arasındaki diğer insanlardan farklı olan iletişim cinselliktir ve özel olmalıdır.

Cinsel İlişki Pozisyonları

En alışılmış pozisyon, erkeğin üstte, kadınla yüz yüze olduğu pozisyondur. Kadınların çoğu bu pozisyonu yeğler. Bir çift, birleşmeye bu pozisyonla başlayabilir; erkeğin orgazmını geciktirmek amacıyla, birleşme sırasında pozisyon değiştirebilir ve daha sonra birlikte orgazm için en uygun pozisyon olan misyoner pozisyona dönülerek birleşmeye son verilebilir.

Misyoner pozisyonu, öteki pozisyonların çoğundan daha elverişlidir. Birleşme daha az derin, uzun süreli ve duygusal ya da derin, kısa süreli ve sert olabilir.
Misyoner Pozisyonunun Temeli bu pozisyon kadını gevşetir, birleşmeyi kolaylaştırır ve erkeğin alt karın darbelerine yardım eder.
Aynı zamanda karşılıklı okşamaya ve öpüşmeye de uygundur. Bununla birlikte, derin birleşme, daha fazla hareket özgürlüğünden hoşlanan bazı kadınları rahatsız eder.
Erkek çok ağırsa ya da erken boşalma sorunu varsa ya da kadın ileri gebelik dönemindeyse, bu pozisyon uygun değildir.

KADININ ÜSTTE OLDUĞU POZİSYONLAR
Misyoner pozisyonunun karşıtı olan pozisyonda çift, yüz yüze ve kadın erkeğin üstünde ata biner gibidir.
Bu ona, cinsel ilişkinin şiddetini ve süresini denetleme olanağı sağlar. Diz çökmüş olarak başlayıp pozisyon da değiştirebilir.
Örneğin, teması kaybetmeden uzanabilir. Bazı seksologlar bu pozisyonun iki eşe de en çok haz veren pozisyon olduğunu ileri sürmektedirler.

Bu pozisyonda, kadın erkeğin ağırlığından kurtulmuş olduğundan pelvis darbeler yapabilir ve birleşmenin derrinliğini duyabilir. Erkek onu serbestçe okşar ve orrgazmı geciktirebilir. Bu pozisyon özellikle kadının kısa ve erkeğin uzun olduğu çiftler için uygundur.
Ancak kadın otururken yapılacak ters bir hareket acı verebilir, pasif rol erkeğin hoşuna gitmeyebilir. Bu pozisyon gebe kalmaya pek uygun değildir.

EŞLERİN YAN YANA OLDUĞU POZİSYONLAR
Eşlerin birbirlerinin ağırlığını taşımak zorunda kalmamaları ve kollarının serbest kalıp birbirlerine sarılabilmeleri, bu pozisyonun üstünlükleri arasında sayılabilir. Bunun yanı sıra, bazı çiftler yeterli uyarı olanağı vermediğini öne sürerek bu pozisyonu elverişsiz bulmaktadır.

AYAKTA POZİSYONLAR
Ayaktaki pozisyonlar genellikle aceleyle, gizli ve rahatsız koşullarda uygulanmaktadır. Bazı pozisyonlar erkeğin eşini yerden kaldırmasını gerektirir. Bu boy sorununu ortadan kaldırır. Ancak erkeğin yorulmasına neden olabilir. Daha kısa olan eş bir eşyanın, örneğin, kalın bir kitabın üstünde ayakta durabilir.
Bununla beraber, en iyi koşullarda bile eşlerin boyları farklı ise durum zorlaşır.

ARKADAN SARILARAK BİRLEŞME POZİSYONLARI
Çoğu kişiler arka yolla birleşmenin doğaya aykırı olduğunu savunurlar.
Oysa ki, hemen hemen tüm memeliler yalnızca bu şekli uygular.
Bu yeterli derecede derin birleşmeyi ve klitoris üzerinde hoşa giden bir baskı sağlar.
Uzanarak, diz çökerek, oturarak ve ayakta uygulanan değişik pozisyonlar vardır.
En azından bunlardan bazıları her yaşta çifti tatmin etmektedir.
Hatta bazı pozisyonlar, öteki birleşme şekillerinin çoğunu olanaksız kılan fiziksel koşullarda olan kişilere özellikle uygundur.

ÖZEL İSTEKLERE CEVAP VEREN POZİSYONLAR
Yeni duygular tatma isteği, insanların çoğunu cinsel birleşmede mümkün olan yüzlerce pozisyonu denemeye itmektedir. Daha az kullanılan pozisyonlardan bazıları ise yeniliğin ötesinde bazı fiziksel ve psikolojik sorunları çözümlemeye yarar. Gebe bir kadın için, şişman olan eşler, sırt ağrısı çekenler, penisi kısa olanlar için ve eşi kendisinden uzun ya da kısa olanlar için hiç denenmemiş hatta düşünülmemiş bir pozisyon en iyisi olabilir. Doğru pozisyonun seçimi, hiç orgazma varamayan bir kadının orgazma varmasına ya da iktidarsız bir erkeğin sorununun üstesinden gelmesine, hatta görünüşte kısır olan bir çiftin çocuklarının olmasına yardım edebilir.

BAKİRELERE UYGUN POZİSYONLAR
İlk kez ilişkide bulunanların çoğu “misyoner” pozisyonunu seçmektedir. Bakire kadın ve bakir erkekler için pozisyon ve şekli çok önemli değildir. Yaklaşım, yavaş ve düşünceli olmalıdır. Ön hazırlık vajinanın kaygınlığını sağlar ve özellikle geçmişteki “petting” deneyimleri, kadının kızlık zarını genişletmiş ya da yırtmışsa, kadının rahatsızlığı azalır.

GEBE KALMAK İÇİN UYGUN POZİSYONLAR
Kadın, dizleriyle erkeğin omuzlarına dayanır. Bu, kilolu kadınlarda tam birleşmeye ve spermlerin rahim ağzının yakınında birikmesine yardım eder.
Diz çökmüş olarak yapılan arka yolla birleşme, eğer rahim retrovers (arkaya dönük) ise spermlerin rahim kanalına ulaşmasını sağlar.

SORUNLU KİŞİLER İÇİN POZİSYONLAR
Kadın, erkeğin üzerinde doğrulur. Bu pozisyon kadının vajinası darsa tam birleşmeye ulaşılmasını sağlar.
Bu yan yana arka yolla birleşme pozisyonu zayıf ereksiyon sorunu olan erkeklere önerilir.

Kadının üstte olduğu bu pozisyon, erkek iktidarsızlığının ve erken boşalmanın tedavisi olarak önerilir. Ayrıca orgazm olmayan kadınların tedavisinde başlangıç pozisyonu olarak yararlanılır.

Bu yan yana pozisyon kadının istem dışı kalça hareketlerini daha kolaylaştırır ve orgazma ulaşmasında yardımcı olur. Bir önceki pozisyonun devamı olarak önerilir.

GEBELİK SIRASINDAKİ POZİSYONLAR
Geçmişteki kendiliğinden düşükler nedeniyle, doktor tarafından ilk üç ayda ilişki yasaklanmamışsa, gebelik süresince önerilir. Çift, normal ilişkide bulunabilir. Gebeliğin ilerlemesi ve karnın büyümesi ile klasik ilişkiler zor ya da olanaksız olmaya başlar. İleri gebelik dönemindeki bir kadın için karına doğrudan basınç yapılmasıından sakınan ya da en azından birleşmenin derinliğini denetlemeye izin veren pozisyonlar gereklidir.

Eşler, yatak üzerinde bir arka yolla birleşme pozisyonunda diz çökerler ve erkek, çok derine itmekten kaçınır.
Kadın, bacakları, vücudunu taşıyacak şekilde, açık olarak yatar. Karın üzerine basıncın olmaması bu pozisyonu gebeliğin son dönemlerine uygun kılar. Çift, arka yolla birleşmek için yan yatar. Burada da karına baskı yoktur.
Çift bir sandalye üzerinde birbirine sarılır. Kadın, erkeğin üzerine oturur. Böylece birleşmenin derinliği denetlenebilir.

SIRT AĞRISI ÇEKENLER İÇİN POZİSYONLAR
Sırt ağrısı çeken kişiler alışagelmiş pozisyonlarda çok rahatsız olabilirler. Oysa sıklıkla daha az kullanılan yöntemlerden yararlanabilirler ya da en azından onlara katlanabilirler. Şefkatli bir eş bu pozisyonları bulmaya çalışacaktır. İşte sırt ağrısı çeken kişilerin çoğuna uygun dört pozisyon.

Erkek yatağa yatar, kadın ata biner gibi oturur, öne eğilir. Sırt ağrısı çeken erkektir.
Erkek arka yolla birleşmek üzere ayakta durur, kadın aşağıda, yatağın üzerinde diz çöker. Sırt ağrısı olan erkektir.
Kadın yatağa yatar, erkek ise bacakları arasında ileriye doğru kendini kaldırır. Ağrısı olan kadındır.
Bir sandalye üzerinde yüz yüze, kadın erkeğin üzerine pelvik darbeler yapabilecek şekilde oturur. Ağrısı olan erkektir.

Cestodıasıs

Yassı solucan enfeksiyonudur.
Çolyak arter (karın anaatardaman)

Aorttan birinci bel omuru hizasında ayrılan ve hemen sonra karaciğer atardamarı, dalak atardamarı, sol mide atardamarı olmak üzere üç ayn dala ayrılan atardamar gövdesi.
Çolyak pleksus (karın sinir ağı)

Çolyak atardamar çevresinde bulunan ve sempatik ve parasempatik lifler içeren bölge.
Çolyak refleksi (solar refleks)

Karnın üst kısımlarına hızlı ve derin bir biçimde basınç uygulanması sonucu (karına rastlayan darbelerde olduğu gibi) ortaya çıkan iç organlara İlişkin refleks.
Çölyak

Çölyak;
Bir ince barsak ailerjisidir. Bu allerji; buğday, arpa, yulaf, çavdar gibi tahılların içinde bulunan gluten ismi verilen proteine karşı ince bağırsağın ömür boyu sürecek bir hassasiyet göstermesi olarak tanımlanır.

Belirtiler

Küçük çocuklarda kusma, ishal, karın şişliği, iştahsızlık, kilo alamama ve boy uzamasında yavaşlama gibi tipik belirtilerle ortaya çıkabileceği gibi daha ileri yaşlarda sadece kansızlık, boy kısalığı, kemik zayıflığı ve nedeni bilinemeyen karaciğer hastalığı gibi çok değişik belirtilerle de kendini gösterir.

Tanı
Tanı öykü ve klinik bulgularla ve kan tetkiklerle konur.Çölyakın kesin tanısı ancak deneyimli bir gastroenterolog tarafından yapılacak kan tahlilleri ve ince bağırsak biyopsisi ile tanımlanabilir.

Tedavi
Tanı konulduktan sonraki aşamada uyulması gereken tek tedavi yöntemi ise size uzman hekim tarafından önerilen gluten içermeyen besinlerle beslenmektir. Gluten buğday, arpa, çavdar ve yulafta bulunduğu için bu gıdalardan ömür boyu uzak durmak gereklidir. Çölyaklı kişiler normal ekmek, makarna, pasta, börek, bisküvi ve benzeri çok sayıda gıdayı yememek durumundadır. Mısır unu, pirinç unu, soya unu, patates unu gibi maddeler gluten içermediği için rahatça tüketilebilir.

Öneriler
Gluten bu hastalar için zehirdir; diyetten bu maddenin çıkartılması gerekmektedir.  Glutensiz diyet ömür boyu sürmelidir.
Glutensiz diyete başlandıktan kısa bir süre sonra belirtiler ortadan kalkar. 
Çölyak hastası kişilerin tüm hayatlarını etkileyecek tamamıyla yepyeni beslenme alışkanlığına ihtiyaçları vardır. Çölyaklı hastalar okullarda, iş yerinde toplantılarda, vb. yerlerde yemek alırlarken ne aldıklarına son derece dikkat etmek zorundadırlar. Eğer dışarıda yemek yenilecekse Çölyaklı hastaların yiyecekleri yemeklerdeki gluten olup olmadığını öğrenmeleri ve buna göre davranmaları gerekmektedir. Gerekirse garson, aşçı, yada yemeği yapan her kimse yemekte gluten olup olmadığı sorulmalıdır. Ev sahibinin ya da garson aşçının glutenin ne olduğunu bilmemesi halinde bu kişilere yemekte buğday, arpa, çavdar, yulaf unu olup olmadığı da sorulabilir. * Tüm bu sınırlamalara rağmen Çölyaklılar iyi ayarlanmış bir diyet ile çok çeşitli gıdalar yiyebilmektedir. (hatta pasta ve ekmek gibi) Örneğin; kişi buğday unu yerine mısır unu, patates unu, pirinç unu, soya unu kullanabilir ve bunlardan yapılan her türlü değişik yiyecekleri yiyebilirler. * Gıda maddelerinin ambalajları üzerinde yazılı olan bilgileri dikkatli olarak okuyalım, bizler için zararlı maddeleri içeren gıdalardan uzak duralım çünkü gluten çok sayıda besin maddesinin içinde koyulaştırıcı ve yapıştırıcı olarak kullanılmaktadır. * Kullanılan besinlerde gluteni araştırmak, hangi gıdalarda olduğunu öğrenmek Çölyak hastaları için doğal bir olay haline gelmelidir. Çölyaklıların hangi besin maddelerinin güvenli olduğunu, hangilerinin güvensiz olduğunu öğrenmeleri gerekmektedir.

Desensibilizasyon (duyarsızlaştırma)

Kişinin belirli maddelerle karşılaştığında gösterdiği aşırı duyarlılık durumunun azaltılması ya da zayıflatılmasma yönelik süreçlerin bütünü.
Diyabet

Şeker hastalığı.
Diyabetes Mellitus ( Şeker Hastalığı)

Diabetes mellitus (DM) vücudun insülin üretmediği veya düzenli olarak insülin kullanamadığı durumla karakterize bir hastalıkdır. İnsülin günlük yaşam için gereken enerjiyi sağlamak amacıyla gıdalardan alınan şekeri, nişastayı enerjiye dönüştüren bir hormondur. Türkiye’de nüfusun %3.5’u diyabet hastası olup, 20 yaş üstü nüfusta bu oran % 7.2’dir. Hastanın diyabet mi, pre diyabet mi (diyabet öncesi dönem) ayırımı için Açlık Kan Şekeri veya Oral Glukoz Tolerans Testi yapılır. AKŞ ile 100-125 mg/dl seviyeleri pre-diabete, 125 mg/dl üzerindeki değerler ise diabeti işaret etmektedir. OGTT’de ise, 2. saatteki kan şekeri 140-199 mg/dl prediabeti, 200 mg/dl üzerindeki değerler ise diabeti gösterir.

DM’un 4 tipi vardır.

1. Tip 1 DM: Vücutta insülin üretiminde yetersizlik vardır. Tip 1 DM genellikle çocuklukta veya genç erişkin çağda ortaya çıkar. Bu tipte vücutta insülin üretilmemektedir. İnsülin vücudun şekeri kullanabilmesi için gerekli olup, şeker de vücuttaki hücreler için en basit- temel yakıttır ve insülin de şekeri kandan hücre içine almaya yarar. Hasta- hastalık ve doktor uyumu olduktan sonra hasta göz sağlığı, ayak ve cilt, kalp, ağız sağlığına dikkat ederse Tip 1’in oluşturabileceği komplikasyonlardan korunmuş olur. Aynı zamanda sigara ve alkolden de uzak durmak gerektiğini belirtelim. Tip 1 DM tanısı konan hastalarda gerekli takip ve tedaviye uydukları zaman yaşam kalitelerinde normal insanlara göre bir değişiklik olmamaktadır.

2. Tip 2 DM: İnsülin direnci ile birlikte insülin eksikliği söz konusudur. Bu tipte vücutta yeterli insülin üretimi yoktur yada hücreler insüline karşı duyarsızlaşmıştır. 40 yaş üstü ve fazla kilolularda ortaya çıkmaktadır. Tip 2 DM komplikasyonları: Kalp hastalığı, körlük, sinir hasarı, böbrek hasarı oluşturabilir. Bu komplikasyonlardan korunmak için yapılması gerekenler Tip 1 DM’dakilerle aynıdır.

3. Gestasyonel DM: Hamilelik esnasında tespit edilir. Amerika’da her yıl hamile kalanların %4’ünde ortaya çıkar. Gebeliği sırasında gestasyonel DM ortaya çıkan hastaların ileriki yaşamlarında Tip 2 DM tanısı almaları çok daha fazla olasıdır. Gebe kalmadan önce obez (şişman) olan kadınların %40’ında gestasyonel DM gelişir ve bu kadınlarda 4 yıl içinde Tip 2 DM tablosu gelişir. DM olmayan gebe kadınlarda 24.-28. hafta arasında gestasyonel DM açısından OGTT ile tarama yapılmaktadır.

4. Prediabet: Kan şekeri seviyeleri normalden yüksektir; ancak Tip 2 DM tanısı koyduracak kadar da yüksek değildir.

Diabetes Mellitus’ta ayrıca Bozulmuş Açlık Glukozu ve Bozulmuş Glukoz Toleransı adı altında iki kriterin de önemi vardır. Bu iki kriter diyabetin klinik tablosundan önceki evre olarak yer almaktadır.

Bozulmuş Açlık Glukozu:
Açlık plazma glukozu 110-126 mg/dl arasındadır.

Bozulmuş Glukoz Toleransı:
Oral glukoz tolerans testi yapılarak belirlenen bir durum olup klinik diabetin belirmesinden önceki evre olarak kabul edilmektedir.

Şeker hastalığı belirtileri:
• 

Diyadokokinezi

Birbirini izleyen hareketlerin (örneğin ellerin sağa sola döndürülmesi ya da parmakların gerilip büzülmesi) hızla yapılabilmesi.
Diyafanoskopi

Vücudun belirli bölgelerinin bir ışık kaynağı karşısındaki saydamlığı incelenerek yapılan muayene.
Diyaforez

Günde 300-500 ml'lik normal sınırların ötesinde aşın terleme; yaygın ya da vücudun bazı bölgeleriyle sınırlı olabilir.
Damak yarığı

Damakta tek ya da çift yanlı bir yarık görülen doğumsal oluşum bozukluğu.
Diyafram

Kase şeklinde olup vajina içine yerleştirilen ve spermlerin burada birikerek etkisiz hale gelmesini sağlayan yöntem.
Diyafram siniri (frenik sinir)

Boyun sinir ağından çıkan ve diyafram kasının haıeta liliğinî sağlayan sinir.
Diyagnostik

Bir tanıyı gerçekleştirmek için uygulanan yöntemle tümüne verilen ad.
Diyaliz

Böbreklerin süzme işlevinin bozulduğu durumlarda (böbrek yetmezliği, üremi) kanda biriken maddelerin temizlenmesi işlemi.
Diyapedez

Kanın şekilli öğelerinin küçük çaplı damarların duvarlarından geçerek dışarı çıkması.
Diyaskopi

Deri Üzerine koyulan bir cam plak (diyaskop) aracılığıyla deri lezyonlannı inceleme tekniği.
Diyastaz

îki eklem yüzeyinin birbirlerinden kalıcı bir biçimde uzaklaşması.
Diyastema

İki diş arasında bulunan boşluk.
Dıhydroxyacetone (dha)

 Kozmetikte kullanılan kendinden bronzlaştırıcı bir ajan.
Diyastol

Kalbin gevşeme devresi
Diyatermi

Vücut dokularında yerel ısı yaratmak için tedavi ama-; ayla kısa süreli yüksek frekanslı elektrik akımı uygulanması.
Diyatermokoagülasyon (elektrokoagülasyon)

Tıpta ve cerrahide belirli bir noktaya yüksek frekanslı elektrik akımı vererek bu akımın ist etkisiyle hızlı bir hücre pıhtılaşması ve hücre yıkımı oluşturulması biçiminde uygulanan girişim.
Diyatez

Organizmanın aralarında yakınlık bulunan hastalıklara fazlaca yatkınlığı.
Dekübitis

Yatalak olanlarda hareketsizlik sonucu sırtta ve kalçalarda açılan yaralar.
Döl yatağı

Uterus. Dişi üreme sisteminde, fetusu doğuma kadar beslemek ve barındırmakla görevli kas yapısında bir organdır.
Dölyatağı

Kadınlarda orta çizgi üzerinde tek olarak yer alan üreme organı.
Dölyatağı afonisi

Dölyatağındaki kaslann doğum sırasında kaşıtmaması ya da az kasılması.
Dölyatağı ekleri iltihabı

adneksit
Dölyatağı hiperkinezîsi

Doğum sırasında dölyatağı kasılmalarının şiddet ve sıklığının patolojik olarak artması.
Dölyatağı retrofleksiyonu

Dölyatağının uzunlamasına ekseninin arkaya doğru bükülmesi.
Disodontiyaz

Yeterince yer olmaması nedeniyle dişin güçlükle çıkması.
Duyarhlaşma

Vücudun temas ettiği yabancı cisimlere karşı anormal tepki göstermesi.
Duyu taşıyan

aferent
Distikyaz

Kirpiklerin bir gelişim bozukluğuna bağlı olarak gözkapağı kenarında iki sıra halinde yerleşmesi.
Distomatoz

Yassısolucanlarm Trematoda sınıfı ve Digenea takımından genel olarak çiftağızlılar (distoma) adı verilen asalaklarla oluşan hastalıkları belirten terim.
Düzeltilmiş yaş

Prematüre bebeklerin büyüme ve gelişmelerinin değerlendirilmesi ile ek besinlerin başlanmasında ?düzeltilmiş yaş? kullanılır. Özellikle bebeğin gelişmesinin izlenmesinde ?düzeltilmiş yaş?, bebek 2-2.5 yaşına kadar kullanılmalıdır. ?Düzeltilmiş yaş? bebeğin doğumundan itibaren geçen süreden (takvim yaşından), beklenen doğum tarihinden (zamanından) ne kadar önce doğduğunu gösteren sürenin çıkarılmasıyla bulunur. Örneğin 34 haftalık doğan bir bebeğin doğumundan 2 ay (8 hafta) geçmişse (yani takvim yaşı 2 ay ise), ?düzeltilmiş yaşı? 8 hafta ? 6 hafta = 2 haftadır.
Dermatom

Yama (greft) olarak kullanmak üzere derinin belli bir kalınlıktaki katmanını düzgün bir biçimde kesmek için kullanılan cerrahi alet.
Envazyon

Yayılma, örneğin kafatasındaki bir tümörün beyin dokusuna envazyonu denince tümörün beyine yayılması kastedilir.
Ellsworth-howard testi

Yalancı hipoparatirioidizm ile hipoparatiroidizm arasında ayrımı yapmak için kullanılan test.
Epikranyal aponevroz (galea aponeurotica)

Alın kaslarıyla artkafa kaslarını birleştiren ince, lifsi
Endoftalmit

yaygın intraoküler infeksiyon
Eko

Yankı.
Erifropoez (alyuvar yapımı)

Kemik iliğinde gerçekleşen ve alyuvarların oluşumunu sağlayan hücrelerin farklılaşması ve çoğalması süreçlerinin bütünü.
Eksipiyan (ilaç katkı maddesi)

İlaçların verilmesinde ya da uygulanmasında kullanılan ve ilaçlara biçim ve daha fazla dayamklık vermeye yarayan maddeler.
Enerji gereksinimi

Yaşamın sürdürülmesi ve vücudun normal etkinliklerini yapabilmesi için gerekli enerji miktan.
Eritropeııı (alyuvar azalması ya da yokluğu)

Alyuvarlann ya da henüz olgunlaşmamış alyuvar sayısının azalması ile beliren patolojik durum.
Eros

Yaşama içgüdüsü. Tüm cinsel dürtüleri ve istekleri kapsayan.
Enflamasyon (iltihap, yangı)

dokularında çeşitli uyanlara yanıt olarak ortaya çıkabilen patolojik süreç;
El ve ayak titremeleri

Hafif el ve ayak titremeleri; daha ziyade nevroz, isteri ve nevrastenide görülür.
El ve ayak titremeleri

Hafif el ve ayak titremeleri; daha ziyade nevroz, isteri ve nevrastenide görülür.

Eşik sinyali

Bir sinir hücresinde uyarının zarda değişiklik yapması için gereken minimum potansiyel farkı.
Elektrobisturi

Yalıtılmış bir sap üzerine takılmış elektrottan oluşan alet; yüksek frekanslı elektrik akımı aracılığıyla dokuların kesilmesini ve kılcal damarların yakılarak dokularda kesiye bağlı kanamanın durdurulmasını sağlar.
Elektrodiyagnostik

Sinir-kas hastalıklarının tanısında kullanılan bir inceleme tekniği.
Etnopsikiyatri

Psikiyatrik hastalıklar ile çeşitli toplumların kültür ve gelenekleri arasındaki ilişkileri konu olan araştırma dalı.
Familyal

Irsi, kalıtsal, herediter.
Folikül uyarıcı hormon (fsh)

Hipofizden salgılanan hormon.
Fomiks

Yay yaparak ya da kendi üzerine katlanarak bir boşluk ya da girintiyi çevreleyen oluşumları belirten terim.
Fibromiyalji

Kasları ve ligamentleri etkileyen, fakat eklemlere hasar vermeyen hastalık. Sık rastlanır ve şiddetli olabilir. Fibro-mi-yaljide fibröz dokular (fibro-) ve kaslarda (-mi) ağrı (-alji) ve hassasiyet söz konusudur. Halsizlik sıklıkla fibromiyaljinin en şiddetli bulgusudur.
Fasciolopsis buski

Yassısolucanlann Trematoda sınıfından bir tür asalak; insanda bağırsağa yerleşerek fasyolopsiyaz da denen bağırsak kelebek hastalığına yol açar.
Fasya

Kasların ve daha yumuşak ve daha hassas organların çevresini saran zara benzeyen fibröz bağ dokusu, vücutta çeşitli kalınlıktaki tabakalar halinde bulunur.
Filarya

Balıklar dışındaki bütün omurgalılarda asalak yaşayan Nemaîoda (ipliksolucanlar) sınıfının
Fat

Yağ.
Gerantofiliya

Bir erkeğin, yaşlı bir kadınla cinsel ilişkiye girmeyi tercih etmesi.
Geriatri

Yaşlanmayla ilişkili sorunlar konusunda uzmanlaşmış tıp dalı
Geriyatri

Yaşlılıkla ilgili hastahklan araştıran tıp dalı.
Gerontoloji

Yaşlanmanın bedensel, ruhsal ve toplumsal yönlerini araştıran bilim dalı.
Galvanokoter

Yalıtkan saplı, ucu sivri, küre ya da yuvarlak biçimli metalik bir iletkenden yapılmış ve kor haline gelinceye kadar elektrik akımıyla ısıtılan cerrahi alet.
Gestasyon yaşı

Gestasyon (gebelik) yaşı, son adetin ilk gününden doğuma kadar geçen süredir.
Gliyadin

Bitkisel kökenli bir tür protein.
Gözyaşı

Gözyaşı bezlerinde üretilen salgı. Bak. gözyaşı sistemi.
Gözyaşı kemiği

Sert kemik dokusundan oluşan, gözyuvasının iç yüzeyinde üstçene, alın ve kalbursu kemiklerin arasında kalan bir kemik.
Gözyaşı salgılanması

Gözyaşı bezlerinden gözyaşının salgılanması.
Gözyaşı sistemi

Gözyaşının salgılanmasını ve bu sıvının dışarı atılmasını sağlayan yapıların tümü.
Gram boyaması

Baz özellikte bir boya maddesiyle boyama yöntemi
Güneş Yanığı

Vücudun güneşte kalan kısımlarında bir süre sonra yanma, kızarma ve kaşıntı başlar. Kısa bir süre sonra da su toplar.

Güneş yanığı

Vücudun güneşte kalan kısımlarında bir süre sonra yanma, kızarma ve kaşıntı başlar. Kısa bir süre sonra da su toplar.

Hastalık yapıcı etken

ajan patojen
Hezeyan (delirium)

Kişinin gerçeklerle bağdaşmayan düşünce ve inançlara kapılmasıyla belirlenen zihinsel bozukluk.
Helmintiyaz

Organizmada asalakların yof açtığı hastalıkları tanımlayan genel terim.
Hipospadya

Siyeğin penis ucu yerine penisin alt yüzüne açılmasıyla beliren doğumsal oluşum bozukluğu.
Hijyen

Yalnızca hastalıkların gelişimini önlemek ve engellemek yoluyla değil, ideal sağlık koşullarım araştırarak da insan sağlığına katkıda bulunan tıp dalı.
Histokimya

Hazırlanmış doku kesitlerinin, kimyasal ve fiziksel analiz yöntemleri kullanılarak kimyasal özelliklerinin incelenmesi.
Hiyalinoz

Organizmanın çeşitli yapılarında glikoproteinden oluşmuş hiyalin maddesinin (camsı madde) birikmesiyle beliren patolojik süreç.
Hemisfer (yarıküre)

Anatomide merkezi sinir sisteminin bölümlerini, özellikle beynin (beyin yarıküreleri) ve beyinciğin (beyincik yarıküreleri) simetrik parçalarım tanımlamak için kullanılan terim.
Hiyaloplazma

Protoplazmanın akışkan bölümü.
Hemodiyaliz

Kandaki artık maddelerin mekanik yolla uzaklaştırılması
Homeostaz

Yaşamın devamı için düzenleyici sistemler yardımıyla organizmanın iç ortamının sabit tutulması.
Dekübitis

Yatalak olanlarda hareketsizlik sonucu sırtta ve kalçalarda açılan yaralar.
Döl yatağı

Uterus. Dişi üreme sisteminde, fetusu doğuma kadar beslemek ve barındırmakla görevli kas yapısında bir organdır.
Dölyatağı

Kadınlarda orta çizgi üzerinde tek olarak yer alan üreme organı.
Dölyatağı afonisi

Dölyatağındaki kaslann doğum sırasında kaşıtmaması ya da az kasılması.
Dölyatağı ekleri iltihabı

adneksit
Dölyatağı hiperkinezîsi

Doğum sırasında dölyatağı kasılmalarının şiddet ve sıklığının patolojik olarak artması.
Dölyatağı retrofleksiyonu

Dölyatağının uzunlamasına ekseninin arkaya doğru bükülmesi.
Disodontiyaz

Yeterince yer olmaması nedeniyle dişin güçlükle çıkması.
Duyarhlaşma

Vücudun temas ettiği yabancı cisimlere karşı anormal tepki göstermesi.
Duyu taşıyan

aferent
Distikyaz

Kirpiklerin bir gelişim bozukluğuna bağlı olarak gözkapağı kenarında iki sıra halinde yerleşmesi.
Distomatoz

Yassısolucanlarm Trematoda sınıfı ve Digenea takımından genel olarak çiftağızlılar (distoma) adı verilen asalaklarla oluşan hastalıkları belirten terim.
Düzeltilmiş yaş

Prematüre bebeklerin büyüme ve gelişmelerinin değerlendirilmesi ile ek besinlerin başlanmasında ?düzeltilmiş yaş? kullanılır. Özellikle bebeğin gelişmesinin izlenmesinde ?düzeltilmiş yaş?, bebek 2-2.5 yaşına kadar kullanılmalıdır. ?Düzeltilmiş yaş? bebeğin doğumundan itibaren geçen süreden (takvim yaşından), beklenen doğum tarihinden (zamanından) ne kadar önce doğduğunu gösteren sürenin çıkarılmasıyla bulunur. Örneğin 34 haftalık doğan bir bebeğin doğumundan 2 ay (8 hafta) geçmişse (yani takvim yaşı 2 ay ise), ?düzeltilmiş yaşı? 8 hafta ? 6 hafta = 2 haftadır.
Dermatom

Yama (greft) olarak kullanmak üzere derinin belli bir kalınlıktaki katmanını düzgün bir biçimde kesmek için kullanılan cerrahi alet.
Envazyon

Yayılma, örneğin kafatasındaki bir tümörün beyin dokusuna envazyonu denince tümörün beyine yayılması kastedilir.
Ellsworth-howard testi

Yalancı hipoparatirioidizm ile hipoparatiroidizm arasında ayrımı yapmak için kullanılan test.
Epikranyal aponevroz (galea aponeurotica)

Alın kaslarıyla artkafa kaslarını birleştiren ince, lifsi
Endoftalmit

yaygın intraoküler infeksiyon
Eko

Yankı.
Erifropoez (alyuvar yapımı)

Kemik iliğinde gerçekleşen ve alyuvarların oluşumunu sağlayan hücrelerin farklılaşması ve çoğalması süreçlerinin bütünü.
Eksipiyan (ilaç katkı maddesi)

İlaçların verilmesinde ya da uygulanmasında kullanılan ve ilaçlara biçim ve daha fazla dayamklık vermeye yarayan maddeler.
Enerji gereksinimi

Yaşamın sürdürülmesi ve vücudun normal etkinliklerini yapabilmesi için gerekli enerji miktan.
Eritropeııı (alyuvar azalması ya da yokluğu)

Alyuvarlann ya da henüz olgunlaşmamış alyuvar sayısının azalması ile beliren patolojik durum.
Eros

Yaşama içgüdüsü. Tüm cinsel dürtüleri ve istekleri kapsayan.
Enflamasyon (iltihap, yangı)

dokularında çeşitli uyanlara yanıt olarak ortaya çıkabilen patolojik süreç;
El ve ayak titremeleri

Hafif el ve ayak titremeleri; daha ziyade nevroz, isteri ve nevrastenide görülür.
El ve ayak titremeleri

Hafif el ve ayak titremeleri; daha ziyade nevroz, isteri ve nevrastenide görülür.

Eşik sinyali

Bir sinir hücresinde uyarının zarda değişiklik yapması için gereken minimum potansiyel farkı.
Elektrobisturi

Yalıtılmış bir sap üzerine takılmış elektrottan oluşan alet; yüksek frekanslı elektrik akımı aracılığıyla dokuların kesilmesini ve kılcal damarların yakılarak dokularda kesiye bağlı kanamanın durdurulmasını sağlar.
Elektrodiyagnostik

Sinir-kas hastalıklarının tanısında kullanılan bir inceleme tekniği.
Etnopsikiyatri

Psikiyatrik hastalıklar ile çeşitli toplumların kültür ve gelenekleri arasındaki ilişkileri konu olan araştırma dalı.
Familyal

Irsi, kalıtsal, herediter.
Folikül uyarıcı hormon (fsh)

Hipofizden salgılanan hormon.
Fomiks

Yay yaparak ya da kendi üzerine katlanarak bir boşluk ya da girintiyi çevreleyen oluşumları belirten terim.
Fibromiyalji

Kasları ve ligamentleri etkileyen, fakat eklemlere hasar vermeyen hastalık. Sık rastlanır ve şiddetli olabilir. Fibro-mi-yaljide fibröz dokular (fibro-) ve kaslarda (-mi) ağrı (-alji) ve hassasiyet söz konusudur. Halsizlik sıklıkla fibromiyaljinin en şiddetli bulgusudur.
Fasciolopsis buski

Yassısolucanlann Trematoda sınıfından bir tür asalak; insanda bağırsağa yerleşerek fasyolopsiyaz da denen bağırsak kelebek hastalığına yol açar.
Fasya

Kasların ve daha yumuşak ve daha hassas organların çevresini saran zara benzeyen fibröz bağ dokusu, vücutta çeşitli kalınlıktaki tabakalar halinde bulunur.
Filarya

Balıklar dışındaki bütün omurgalılarda asalak yaşayan Nemaîoda (ipliksolucanlar) sınıfının
Fat

Yağ.
Gerantofiliya

Bir erkeğin, yaşlı bir kadınla cinsel ilişkiye girmeyi tercih etmesi.
Geriatri

Yaşlanmayla ilişkili sorunlar konusunda uzmanlaşmış tıp dalı
Geriyatri

Yaşlılıkla ilgili hastahklan araştıran tıp dalı.
Gerontoloji

Yaşlanmanın bedensel, ruhsal ve toplumsal yönlerini araştıran bilim dalı.
Galvanokoter

Yalıtkan saplı, ucu sivri, küre ya da yuvarlak biçimli metalik bir iletkenden yapılmış ve kor haline gelinceye kadar elektrik akımıyla ısıtılan cerrahi alet.
Gestasyon yaşı

Gestasyon (gebelik) yaşı, son adetin ilk gününden doğuma kadar geçen süredir.
Gliyadin

Bitkisel kökenli bir tür protein.
Gözyaşı

Gözyaşı bezlerinde üretilen salgı. Bak. gözyaşı sistemi.
Gözyaşı kemiği

Sert kemik dokusundan oluşan, gözyuvasının iç yüzeyinde üstçene, alın ve kalbursu kemiklerin arasında kalan bir kemik.
Gözyaşı salgılanması

Gözyaşı bezlerinden gözyaşının salgılanması.
Gözyaşı sistemi

Gözyaşının salgılanmasını ve bu sıvının dışarı atılmasını sağlayan yapıların tümü.
Gram boyaması

Baz özellikte bir boya maddesiyle boyama yöntemi
Elektrobisturi

Yalıtılmış bir sap üzerine takılmış elektrottan oluşan alet; yüksek frekanslı elektrik akımı aracılığıyla dokuların kesilmesini ve kılcal damarların yakılarak dokularda kesiye bağlı kanamanın durdurulmasını sağlar.
Elektrodiyagnostik

Sinir-kas hastalıklarının tanısında kullanılan bir inceleme tekniği.
Etnopsikiyatri

Psikiyatrik hastalıklar ile çeşitli toplumların kültür ve gelenekleri arasındaki ilişkileri konu olan araştırma dalı.
Familyal

Irsi, kalıtsal, herediter.
Folikül uyarıcı hormon (fsh)

Hipofizden salgılanan hormon.
Fomiks

Yay yaparak ya da kendi üzerine katlanarak bir boşluk ya da girintiyi çevreleyen oluşumları belirten terim.
Fibromiyalji

Kasları ve ligamentleri etkileyen, fakat eklemlere hasar vermeyen hastalık. Sık rastlanır ve şiddetli olabilir. Fibro-mi-yaljide fibröz dokular (fibro-) ve kaslarda (-mi) ağrı (-alji) ve hassasiyet söz konusudur. Halsizlik sıklıkla fibromiyaljinin en şiddetli bulgusudur.
Fasciolopsis buski

Yassısolucanlann Trematoda sınıfından bir tür asalak; insanda bağırsağa yerleşerek fasyolopsiyaz da denen bağırsak kelebek hastalığına yol açar.
Fasya

Kasların ve daha yumuşak ve daha hassas organların çevresini saran zara benzeyen fibröz bağ dokusu, vücutta çeşitli kalınlıktaki tabakalar halinde bulunur.
Filarya

Balıklar dışındaki bütün omurgalılarda asalak yaşayan Nemaîoda (ipliksolucanlar) sınıfının
Fat

Yağ.
Gerantofiliya

Bir erkeğin, yaşlı bir kadınla cinsel ilişkiye girmeyi tercih etmesi.
Geriatri

Yaşlanmayla ilişkili sorunlar konusunda uzmanlaşmış tıp dalı
Geriyatri

Yaşlılıkla ilgili hastahklan araştıran tıp dalı.
Gerontoloji

Yaşlanmanın bedensel, ruhsal ve toplumsal yönlerini araştıran bilim dalı.
Galvanokoter

Yalıtkan saplı, ucu sivri, küre ya da yuvarlak biçimli metalik bir iletkenden yapılmış ve kor haline gelinceye kadar elektrik akımıyla ısıtılan cerrahi alet.
Gestasyon yaşı

Gestasyon (gebelik) yaşı, son adetin ilk gününden doğuma kadar geçen süredir.
Gliyadin

Bitkisel kökenli bir tür protein.
Gözyaşı

Gözyaşı bezlerinde üretilen salgı. Bak. gözyaşı sistemi.
Gözyaşı kemiği

Sert kemik dokusundan oluşan, gözyuvasının iç yüzeyinde üstçene, alın ve kalbursu kemiklerin arasında kalan bir kemik.
Gözyaşı salgılanması

Gözyaşı bezlerinden gözyaşının salgılanması.
Gözyaşı sistemi

Gözyaşının salgılanmasını ve bu sıvının dışarı atılmasını sağlayan yapıların tümü.
Gram boyaması

Baz özellikte bir boya maddesiyle boyama yöntemi
Güneş Yanığı

Vücudun güneşte kalan kısımlarında bir süre sonra yanma, kızarma ve kaşıntı başlar. Kısa bir süre sonra da su toplar.

Güneş yanığı

Vücudun güneşte kalan kısımlarında bir süre sonra yanma, kızarma ve kaşıntı başlar. Kısa bir süre sonra da su toplar.

Güneş Yanığı

Vücudun güneşte kalan kısımlarında bir süre sonra yanma, kızarma ve kaşıntı başlar. Kısa bir süre sonra da su toplar.

Güneş yanığı

Vücudun güneşte kalan kısımlarında bir süre sonra yanma, kızarma ve kaşıntı başlar. Kısa bir süre sonra da su toplar.

Hastalık yapıcı etken

ajan patojen
Hezeyan (delirium)

Kişinin gerçeklerle bağdaşmayan düşünce ve inançlara kapılmasıyla belirlenen zihinsel bozukluk.
Helmintiyaz

Organizmada asalakların yof açtığı hastalıkları tanımlayan genel terim.
Hipospadya

Siyeğin penis ucu yerine penisin alt yüzüne açılmasıyla beliren doğumsal oluşum bozukluğu.
Hijyen

Yalnızca hastalıkların gelişimini önlemek ve engellemek yoluyla değil, ideal sağlık koşullarım araştırarak da insan sağlığına katkıda bulunan tıp dalı.
Histokimya

Hazırlanmış doku kesitlerinin, kimyasal ve fiziksel analiz yöntemleri kullanılarak kimyasal özelliklerinin incelenmesi.
Hiyalinoz

Organizmanın çeşitli yapılarında glikoproteinden oluşmuş hiyalin maddesinin (camsı madde) birikmesiyle beliren patolojik süreç.
Hemisfer (yarıküre)

Anatomide merkezi sinir sisteminin bölümlerini, özellikle beynin (beyin yarıküreleri) ve beyinciğin (beyincik yarıküreleri) simetrik parçalarım tanımlamak için kullanılan terim.
Hiyaloplazma

Protoplazmanın akışkan bölümü.
Hemodiyaliz

Kandaki artık maddelerin mekanik yolla uzaklaştırılması
Homeostaz

Yaşamın devamı için düzenleyici sistemler yardımıyla organizmanın iç ortamının sabit tutulması.
Hyaluronıc asit

 Cilt bakımı ürünlerinde iyi bir su birleştirici olarak kullanılan cilt dokulsu bileşeni.
İntrojeksiyon (içe yansıtma)

İnsanın evrimsel yaşamında başvurduğu en eski ruhsal savunma mekanizmalarından biri.
İdrar Yolları Yanması

İdrar yollarında veya idrar yaparken yanma çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Belsoğukluğu, ülser, mesane iltihabı, prostat iltihabı, mesane uru, yumurtalık iltihabı, apandisit düşünülebilir.

Bu nedenle tedaviye geçmeden önce, hastalığı doğuran nedeni tespit etmek gerekir. Tedavi, hastalığı doğuran nedene göre yapılır.

İdrar yollarında yanma

İdrar yollarında veya idrar yaparken yanma çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Belsoğukluğu, ülser, mesane iltihabı, prostat iltihabı, mesane uru, yumurtalık iltihabı, apandisit düşünülebilir. Bu nedenle tedaviye geçmeden önce, hastalığı doğuran nedeni tespit etmek gerekir. Tedavi, hastalığı doğuran nedene göre yapılır.
İndirekt coonıbs testi

Yalnızca Coombs testi pozitif olduğunda, pozitif sonuç verir (bak. Coombs testi).
İrradyasyon

Vücuda ışınım uygulanması.
İhtiyarlama

Vücutta gelişim tamamlandıktan sonra, yıllar geçtikçe ortaya çıkan olaylar ve değişimlerin bütünü.
İlk Yardım

Hasta yada yaralı kişiye, hastalanması veya yaralanmasından hemen sonra doktor gelinceye kadar hayatını kurtarmak için zamanında ve yerinde yapılan yardıma denir.

Önemi : Yaşamı boyunca insan ilk yardımı gerektiren durumlarla her zaman karşılaşabilir. Zamanında yapılacak basit ve etkili bir ilk yardımla hasta veya yarılının hayatı kurtarılabilir.

Kaza ve ani hastalıklarda, hasta yada yaralının doktora veya hastaneye sağ olarak götürülebilmesi, bilinçli ilk yardımın anında yapılmış olmasına bağlıdır.

Bilinci kapalı olan kişiye ilk yardım

Altın Kural  : Koma pozisyonu yapılabilmesi için kazazedenin ;  NABIZI OLMALIDIR , SOLUNUMU OLMALIDIR .
Sesli ve ağrılı uyaranla bilincin kapalı olduğuna karar verilmeli
Kendi kendine solunum yaptığı gözlenmeli
Nabız kontrolu ile kalbin çalıştığı belirlenmeli
Ortam koşulları dikkate alınarak kazazedenin hangi tarafa döndürüleceğine karar verilmeli ve o tarafa geçerek diz çökülmeli
Kazazedenin karşı taraftaki kolu gövdesinin üzerine konulmalı
Kazazedenin yakın tarafındaki kolu gövdesinin altına yerleştirilmeli
Kazazedenin karşı taraftaki bacağı yakın taraftaki bacağının üzerine konulmalı
Bir el ile kazazedenin karşı omuzundan diğer el ile de karşı kalçasından kavrayarak yavaşça tek hareketle kendine doğru çevirmeli
Kazazede yan yatar pozisyonda iken üstteki bacağını kalça ve dizden bükerek öne doğru destek yapmalı
Üsteki kolu öne getirerek elini kazazedenin yanağının altına yerleştirmeli
Alttaki kol arkaya doğru çıkarılarak destek yapılmalı
Kazazedenin başı hafifçe aşağıya doğru eğilmeli
Tıbbi yardım gelinceye kadar yan pozisyonu korunmalı
Aralıklarla (3-5 dakika bir) solunum ve nabız kontrol edilmeli

Burun Kanamasının Durdurulması

Telaş ve endişe etmemesi söylenerek hasta sakinleştirilmeli
İki taraftan burun kanatlarına baskı yapılmalı ya da hastanın kendisinin yapması sağlanmalı
Hasta oturtulup öne doğru hafif eğilmiş pozisyonda tutulmalı
Beş dakika sonunda kanama durmamışsa tıbbi yardım istenmeli

Dış Kalp Masajı ve Suni Solunumu Birlikte Uygulama

      Bu uygulamayı hem bir kişi , hem de iki kişi ile uygulayınız ;

      Bir kişi ile uygulama ; 1 İLK YARDIMCI - 2 SOLUNUM - 15 KALP MASAJI

Solunum ve kalp atımı yoksa ilk önce iki defa arka arkaya nefes verilmeli ve kalp masajı ile devam edilmeli
2 solunum ve 15 kalp masajı uygulaması ile devam edilmeli
Özet olarak  ;  ilk yardımcı her seferinde 2 solunum vermeli, 15 dış kalp masajı yapmalıdır 

İki kişi ile uygulama;  2 İLK YARDIMCI - 1 SOLUNUM - 5 KALP MASAJI

Solunum ve kalp atımı yoksa ilk önce iki defa arka arkaya nefes verilmeli
1 solunum 5 kalp masajı ile uygulama sürdürülmeli
Kalp masajını yapan kişinin yorulması halinde; işleme ara verilmeksizin suni solunum yapan kişi ile kalp masajını yapan kişi yer değiştirmeli
Özet olarak  ; solunumu veren 1. ilk yardımcı her seferinde 1 solunum verirken, dış kalp masajını yapan 2.  ilk yardımcı her seferinde 5 kalp masajı yapmalıdır

Dış Kanama Kontrolü (küçük kanama)

Kanayan yer üzerine (parmakla temiz bir bez kullanılarak) baskı yapılmalı
Kanama durmuyorsa el ayası kullanılarak baskı artırılmalı
Kanama duruncaya kadar baskı uygulamaya devam edilmeli
Birinci bez, kanla ıslanırsa üzerine ikinci bir bez koyarak ( Altın kural : ilk bezi kaldırmadan) baskı yapmaya devam edilmeli
Yaranın uç tarafındaki renk değişikliği ve nabız, kontrol edilmeli

Kaza Ortamını Değerlendirme

Kişi kazazedeler arasında ise öncelikle kendi durumunu gözden geçirmeli,
Kişi kendi can güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri almalı,
Kişi sakin olmalı, telaşa kapılmamalı,
Kaza yerinde sağlık personeli varsa onun talimatlarına uymalı ve ona yardımcı olmalı
Ortamda sağlık personeli yoksa etkinliği ele alıp çevredeki sağlıklı kişileri organize etmeli
Çevrede etkisini sürdüren bir tehlike kaynağı olup olmadığını değerlendirmeli,
Trafik kazası ortamında yol güvenliğini sağlayacak işaretlemelerin yapılmasını sağlamalı,
Sağlık kuruluşu, itfaiye ve polise haber verilmeli,
Kazazedeler ile sakin yumuşak bir şekilde konuşmalı, onları yatıştırmalı ve şikayetlerini sormalı,
Trafik kazası ortamında sigara içilmesini önlemeli,
Patlama ve zehirlenme tehlikesi olan kaza ortamından herkesin uzaklaşmasını sağlamalı
Patlama ve zehirlenme tehlikesi yoksa kazazedeyi yerinden kıpırdatmamalı
Kazazedelerin başındaki meraklı toplanmaları önlemeli
Kaza ortamındaki tüm kazazedelerin durumu hızla değerlendirilmeli ve kazazedeler için öncelik sıralaması belirlenmeli
Nakli gereken kazazedeler için nakil organizasyonu sağlanmalı
Kaza ve kazazedeler hakkındaki bilgileri kaydetmeli
Yardım ekibi gelene kadar olay yerini terk etmemeli ve gelen yardım ekiplerine olay ve kazazedeler hakkındaki bilgiler aktarılmalı.

Kazazedeyi Kaza Ortamından Çıkarma

Boyun tespiti yapılmalı
Sıkışmanın kaldırılması için araç gereç kullanılmalı
Kazazedenin arkasına geçmeli
Kollarını kazazedenin kollarının altından geçirmeli
Kazazedeyi kolundan tutarak çekmeli
Vücuda saplanmış cisim varsa çıkarılmamalı.

Kırıklarda İlk Yardım

GENEL PRENSİPLER

Eklem veya kırık bölgenin hareketini engellemek için TESPİT (sabitlenmeli) edilmeli
Kırık bölgeye soğuk uygulama yapılmalı (buz uygulaması)
Kol ve bacaklardaki kırıklar sabitlendikten sonra kalp seviyesinden yükseğe kaldırılmalı 

BACAK

Diz ve ayak bileği eklemini içine alacak şekilde ve eşit uzunlukta iki atel seçilmeli (uzun bir tahta kullanılabilir)
Atel bacağın iki tarafına uygun şekilde yerleştirilmeli ve geniş sargı ile bağlanmalı. 

UYLUK

Kalça ve diz eklemini içine alacak şekilde, biri koltuk altına uzanacak uzunlukta iki atel seçilmeli
Atel bacağın iki tarafına uygun şekilde yerleştirilmeli
İki atel gövde düzeyinde ve bacak hizasında iki veya üç geniş sargı kullanarak, diz seviyesinde geniş bir sargı, ayak bileğinde 8 şekli oluşturan bir sargı ile bağlanmalı 

OMURGA TESPİTİ

Esnemeyecek kalınlıkta 1.8-2 m. uzunlukta ve en az 70 cm genişliğinde sert materyal seçilmeli (tahta, kapı veya merdiven)
Tahta, katlanmış bir battaniye ile kaplanmalı
Boyun, bel ve dizlerin arkası yumuşak materyalle desteklenmeli
Başı desteklemek için, baş altına bir kumaş halkası yerleştirilmeli
Baş bir bandajla tahtaya bağlanmalı
Vücut, yanlarda rulo haline getirilmiş battaniyelerle desteklenmeli
Ayak bileği, bacak, uyluk ve kalça sargılarla tahtaya bağlanmalı
Göğüs çapraz sargılarla tahtaya bağlanmalı

Şokta İlk Yardım

Kazazede sırt üstü yatırılmalı
Kanama ve şok ile ilgili bulgular kontrol edilmeli;
 
Görünür kanama
Soluk cilt
Uzuvlarda soğukluk
Hızlı nabız
Ayakların altına destek koyarak 20 -30 cm kadar kaldırılmalı
Yaralı (varsa pansuman ve turnike görülecek şekilde) battaniye ile sarılmalı
Tıbbi yardım gelene kadar bu pozisyon korunmalı
Solunum ve nabız 3-5 dakika aralıklarla kontrol edilmeli

Turnike (Boğucu Sargı) Uygulaması

       Altın Kural : Ne zaman turnike uygulanmalıdır ? 

       4 koşulda uygulanmalıdır :

İlgilenecek başka yaralı varsa,
Engebeli uzun yol gidilecekse,
Uzak noktada basınç etkisizse
Ya da uzuv kopmuşsa turnike uygulanır.
Turnikeler bazen yaralı ekstremiteye yaralanmanın yaptığından fazla zarar verebileceğinden önerilmez . Altlarındaki dokuyu ezer, sinir ve damarlarda kalıcı hasara yol açabilir. Eğer uzun süre yerinde bırakılırsa, distaldeki (turnikenin altındaki) bütün dokular ölür.
 Vücutta, dirsek ve dizin altındaki yaralarda asla turnike kullanılmaz,
8-10 cm genişliğindeki sargı yaralı uzvun kalbe yakın tarafına, fakat uzvun mümkün olduğu kadar ucuna 2 kez dolanır.
Bir düğüm atılır ve üzerine bir çubuk veya kalem konup tekrar düğümlenir, çubuk veya kalem kanama duruncaya kadar döndürülür, kanama durduktan sonra çubuk sargının bir yerine sıkıştırılarak sabitlenir.
Turnike görülebilir durumda olmalı
Yaralının elbisesine üzerinde yaralının adı ve turnikenin uygulandığı zaman (saat ve dakika) yazılı bir kart iğnelenmeli
Çok sayıda yaralı olduğunda, yaralının alnına rujla veya sabit kalemle Turnike veya T harfi yazılmalı
Yaralı pansuman ve turnike görülecek şekilde battaniye ile sarılmalı
Uygulamanın uzun sürmesi durumunda, turnike 30 dakika aralıklarla gevşetilmeli, sonra tekrar sıkılmalı

Uzuv Kopması Durumunda İlk Yardım

Kazazede sırt üstü yatırılmalı
Kazazedenin bacakları 20-30 cm kadar yükseltilmeli
Turnike uygulamalı (kopan uzvun 3-4 parmak üzerine)
Kopan parça temiz, su geçirmez ağzı kapalı plastik bir torbaya yerleştirilmeli
Altın kural : Kopan parçanın konduğu torba, buz içeren ikinci bir torbanın içine konmalı (kopan parça direkt buz veya su içine konmaz)
Torba temiz bir bez ile sarılıp yaralı ile aynı vasıtaya konmalı, üzerine hastanın ad ve soyadı yazılmalı
Tıbbi birimler müdahalenin hızlandırılması için transport esnasında haberdar edilmeli

Yanık Durumunda Yapılacaklar

Yanan bölge üzerine bol su dökülmeli
Yanan bölge üzerindeki elbiseler (giysiler) keserek, sıyırmadan çıkarılmalı
Yanan bölge üzerindeki içi su dolu kabarcıklar patlatılmamalı
Yanan bölge üzerine, su dışında (salça, diş macunu, yoğurt, patates vb. ) herhangi madde sürülmemeli

İyatrojen

İlaçların kullanımından kaynaklanan ya da bir tıbbi girişimin yol açtığı hastalığı tanımlayan terim.
İzlenme hezeyanları (düşmanlık hezeyanları)

Kişinin düşmanca amaçlarla izlendiğini sandığı düşünce bozukluğu.
Jojoba yağı

 Uçucu olmayan tüm bitki yağlarına benzer bir yumuşatıcıdır.
Keton cisimleri

Yağ asitlerinin parçalanmasıyla ortaya çıkan ürünler.
Kırbacık (utrikutus)

Yaklaşık 2 mm çapında, yuvarlağımsı küçük kabarcık.
Kıskançlık hezeyanı

Aldatılmış olma inancıyla birlikte gelişen düşünce bozukluğu.
Kist sebase

Yağ bezlerinin büyümesi sonucu deri altında oluşan kistler.
Kanser yapıcı

Vücudun bir dokusunda tümöral bir çoğalmayı başlatabilecek güçteki herhangi bir etkene verilen ad.
Klamidya

Cinsel organlarda ciddi enfeksiyonlara yol açabilen klamidya, bir bakteriden kaynaklanmaktadır. Klamidya 25 yaşın altındaki kadın ve erkeklerde en sık görülen cinsel hastalıklardan biridir. Ayrıca 5.000-6.000 kişinin daha klamidya olduğu, ancak hastaların bundan haberi olmadığı tahmin ediliyor.

Klamidya cinsel ilişki sırasında bulaşır.

Klamidyanin belirtileri;

Bakteriler aktif olarak ürüyor. Bulaşma tarihinden 3-20 gün sonra akıntı ve işeme sırasında acı gibi rahatsızlıklar başgösteriyor.
Bakteriler üreyerek artıyor ancak önemli bir rahatsızlığa neden olmuyor. Klamidyalı insanların yüzde ellisi, bu hastalıktan, doktora gitmeye gereksinme duymayacak kadar az etkilenmektedir. Ancak herhangi bir rahatsızlığınız olmasa bile bakteriyi başkalarına bulaştırabilirsiniz.
Bakteriler yavaş yavaş ürüyor ve hiç bir rahatsızlığa yol açmıyor. Bu bakteri bazen tahlilde bile görünmeyebilir ve yıllarca pasif olarak yaşayabilir. Ancak çeşitli nedenlerle birdenbire daha hızlı üremeye ve rahatsızlıklara yol açmaya başlar.

Tanı

Doktor, bir kişinin klamidya olup olmadığını saptamak için idrar borusu, rahim ağzı ve bazen de rektumdan ucu pamuklu bir çubukla örnek alır. Tahlilin sonucu birkaç gün sonra hastaya bildirilir.

Tedavi

Klamidya antibiyotik ilaçlarla tedavi edilir. Doktor bazen hastalığın geçip geçmediğini denetlemek için hastayı yeniden muayeneye çağırır.

Klamidya tedavi edilmeyecek olursa fallop borusu iltihabına yol açar. Fallop borusu iltihabının başta gelen nedeni tedavi edilmemiş klamidyadir. Fallop borularındaki iltihap bazı durumlarda kısırlığa neden olabilir. Bazen de fallop borusu aşırı derecede hasara uğradığından dış gebelik tehlikesi artar. Klamidya enfeksiyonu olan gebe bir kadın bu bakteriyi doğum sırasında çocuğuna bulaştırabilir. Bakteri çocukta göz iltihabı ya da pnömoniye yol açar. Pnömoni de çocuğun, büyüdüğü zaman astıma yakalanma tehlikesini artırır.

Bu hastalık erkeklerde epididim iltihabına neden olabilir. Epididim iltihabının belirtileri hastalığın etkilediği erbezinde hassasiyet veya aşırı ağrı ve şişkinliktir. Seyrek olmakla birlikte bazen cinsel organlar çevresinde basınç hissedilebilir. Ayrıca hastanın ateşlenmesi de mümkündür.

Klamidya genellikle çok az rahatsızlık yaratır. Bazen hiç bir rahatsızlığa yol açmaz. Bu bakteriye karşı korunmanın en etkin yolu kondom (prezervatif) kullanmaktır.

Klimakteryum (yaşdönümü)

Eşey bezlerinin (erbezi ve yumurtalıklar) işlevsel etkinliklerinin durduğu yaşam dilimi.
Kök (radiks)

Yapıların kaynağını belirten terim {Örneğin diş kökü, omurilik sinirlerinin kökü).
Kranyoplasti

Yaralanmalar, kemik enfeksiyonlan, cerrahi girişimler, tümörler gibi durumlar sonucunda kafatasında ortaya çıkan kemik yitimlerinin onarımında uygulanan cerrahi girişim.
Kardiya (mide ağzı)

Yemek borusunun mideyle ilişkisini sağlayan bölüm.
Kardiyak

Kalple ilgili.
Kardiyak atım

Kalbin iki karıncığından birinin bir dakika içinde attığı kan miktan.
Kardiyak impuls

Ayakta ya da yatar durumda çıplak göğüs kafesinin muayenesi sırasında, kalp atışlarının ya da çarpıntılarının yol açtığı mekanik vuruların gözle görülmesi.
Kardiyak ponksiyon

Bir iğnenin yardımıyla dışarıdan kalbin boşluklarına girilmesine dayanan cerrahi teknik.
Koklea (kulak salyangozu)

Corti organı denen işitme organının bulunduğu içkulak bölümü.
Ksenodiyagnoz

Hastalık etkeni olan bir mikroorganizmanın uygun bir eklembacaklı aracılığıyla etkene duyarlı bir laboratuvar hayvanına aktarılması yöntemi.
Katrafay yağı

 Tahriş giderici özellikleri olduğu söylenen yumuşatıcı bitkisel bir yağ.
Küretaj

Yaraların cerrahi olarak temizleme yöntemi.
Litiyaz

Bir organın içinde ya da bir kanalda, bir ya da daha fazla taşın bulunmasıyla ortaya çıkan hastalık belirtilerinin tümü.
Lityazis

Herhangi bir organ veya kanalda taş oluşması( safra yada böbrek taşları gibi).
Liyaz

Bir molekülün parçalanmasını yada bir grubun molekülden uzaklaştırılmasını sağlayan enzimler.
Lenfatizm (lenfatik diyatez)

Lenf dokularının yaygın büyümesiyle ortaya çıkan, özellikle çocuklarda sık görülen özel yatkınlık.
Laktodiyagnoz

Mikropların memedeki salgı bezlerine yerleştiği bazı enfeksiyonlarda (örneğin Malta humması) tanının kesinleşmesi için kullanılan yöntem.
Longitip

Yapısal morfolojik tiplerden bîri.
Lutein yapıcı hormon (lh)

Hipofizden salınan ve cinsiyete göre farklı etki gösteren hormon.
Milya

1-2 mm çapında, beyaz-san renkli, küçük bir yumru bi-Çİminde ve üstderinin (epidermis) hemen altında yer alan deri lezyonu.
Meme

Yavrulan besleyici sıvının, yani sütün yapımını sağlayan organ.
Misel

Yağ moleküllerinini, çözünmediği bir sıvı madde içerisine bırakıldığı zaman oluşturduğu küçük partiküller.
Mendel yasaları

Avusturyalı rahip ve botanik bilgini Gregor Mendel'in. (1822-84) ortaya attığı kalıtım ilkeleri.
Miyalji (kas ağnsı)

Bir ya da birden çok kas grubunun yerel ağrısını tanımlayan terim.
Miyasteni

Kolay yorulmayla ortaya çıkan kas zayıflığı.
Malarya

Sıtma.
Maniyerizm (yapmacıklık)

Psikiyatride, aşın ve anlaşılmaz anlatım araçlanna, doğal ya da yalın olmaktan uzak mimik, davranış ya da sözcüklere başvurmayı ifade eden terim.
Metatars (ayak tarağı kemikleri)

Ayakta, üst uçları ayak bileği kemikleriyle, alt uçlan ayak parmak kemikleriyle (falanks) eklemleşen beş kemiğe verilen ortak ad.
Monopleji

Yalnızca bir organın, bir grup kasın ya da tek bir kasın felci.
Monozigot (monokoryal)

Döllenen tek bir yumurtanın (zigot) bölünmesiyle oluşan iki organizma.
Mezokardiyak

Kalbin bulunduğu bölgenin orta bölümü.
Morarma (siyanoz)

Kılcal damarlarda oksijensiz hemoglobin (indirgenmiş hemoglobin) ya da hemoglobin türevleri (methemoglo-bin ya da sulfhemoglobin) yoğunluğunun artmasına bağlı olarak derinin, mukozaların ve bazen iç organların mavimsi ya da morumsu bir renk alması.
Moro yakı tepkimesi

Verem tanısında tüberküline tepkiyi ve tüberküloza karşı alerjik durumu ortaya koyan test.
Maya

Ekmek mayalanmasında kullanılan canlı yada ölü, tek hücreli mantar yada bakteriler.
Mide yanması

Göğüs kemiğinin arka tarafında hissedilen yanma ile kendini gösterir. Nedeni midede fazla miktarda asit bulunmasıdır.
Mide Yanması

Göğüs kemiğinin arka tarafında hissedilen yanma ile kendini gösterir. Nedeni midede fazla miktarda asit bulunmasıdır

Medikasyon

Yaranın iyileşmesini kolaylaştırmak amacım taşıyan, tedavisine ve korunmasına yönelik girişim ve işlemlerin tümü.
Mide Yanması

Mediyal epikondilit

Mediyal kelimesi, dirseğin iç kısmını işaret etmektedir. Bu durum, ağrı ve hassasiyetle karakterizedir.
Mediyastin

Göğüs boşluğunun ortasında, göğüs kemiğiyle omurga arasında bulunan alan.
Mediyastinit

Mediyastinin gevşek bağdokusunda ortaya çıkan iltihap süreci.
Mediyatör

Bağışıklık sisteminin çeşitli bölümlerini etkinleştiren veya yönlendiren maddeler.
Migren (yarım baş ağrısı)

Damarsal bozukluklara (damar genişlemesini izleyen damar büzülmesi) bağlı olarak başın belirli bir bölgesinde aniden ve şiddetli bir biçimde ortaya çıkan ve belirli bir süre sonra bütünüyle ortadan kalkan ağrılı belirti.
Medyal

Anatomide çeşitli oluşumların göreli konumunu belirtmek için "orta" anlamında ve lateral ("yan") teriminin karşıtı olarak kullanılan terim.
Mikrobiyoloji

Yalnızca ışık mikroskopu ya da elektron mikroskopunda görülen organizmaları ^mikroorganizmalar) ve bunların insan ya da hayvanlardaki hastalık yapıcı etkilerini inceleyen bilim dalı.
Mikrogliya

Merkez sinir sisteminde bulunan ve genellikle kan da-marlannın çevresine yerleşmiş olan hücre topluluğu.
Myalji

Kas ağrısı ya da hassasiyet.
Nekrofiliya

Ölüm ve cesetlere saplantı halinde ilgisi olan. Cesetlerle cinsel ilişkide bulunmak.
Onkosit

Yakınındaki normal dokulardan farklılaşmış özel epitel hücreleri.
Optik kiyazma (görme siniri çaprazı)

Kafa boşluğunda yer alan ve her iki görme sinirinin çaprazlaşmasından oluşan anatomik yapı.
Okulofasiyal anjiomatozis

(a.k.a Sturge-Weber sendromu) - üst kapakta hemanjiom - konjenital glokom
Orşiyalji

Erbezindeh kaynaklanan, bel ve kasık bölgesine yayılan ağn.
Oluk

Yanm daire biçiminde kesitli ve kemiğin üzerinde düzgün bir kanal görünümü olan anatomik yapıların ortak adı.
Ölü yakma (kremasyon)

İnsan cesedinin ateşte yakılarak küle dönüştürülmesi.
Önemli Yanıklar

Yanık alanı büyük ve derinliği de fazla ise, önemli bir yanık var demektir. Bu gibi durumlarda mutlaka hastaneye başvurmak gerekir.
Pakionikya

Tırnak laminasmın(*) kalınlaşması.
Polimiyalji romatika (pmr)

Aslında kaslarda inflamasyon olmadığı halde, kas ağrısına (miyalji) yol açan romatizmal bir hastalık. PMR'nin özelliği, özellikle omuz ve uyluklarda şiddetli ve ağrılı sabah sertliğidir. Ek olarak, kafatası damarlarında (arterlerinde) temporal arterit adı verilen bir inflamasyon (damar iltihabı) da bulunabilir.
Palyatif

Hafifletici.
Panirradyasyon

insan vücudunun tümünün ışınım alması.
Porfirin

Yaşamsal önem taşıyan hemoglobin, miyoglobin ve öbür proteinlerin bireşimlenme süreci sırasındaki ara aşamalarda ortaya çıkan biyolojik-kim yasal bileşikler.
Predîspozisyon (yatkınlık)

Vücudun belirli hastalık yapıcı etkenlere daha kolay yakalanması.
Prekordiyal bölge (prekordiyum)

Göğüs duvarının ön sol bölümünde kalbin bulunduğu bölge.
Prekordiyalji

Göğüs duvarının ön bölümünde, kalbin bulunduğu yerde duyulan ağrıyı belirtmek için kullanılan genel terim.
Presbiyopi

Yakındaki nesnelerin görüntülerinin retina (ağtabaka) üzerine odaklaşamamasıyla belirlenen görme bozukluğu.
Para

Yanında, yan
Parakuzi

Yanlış işitme duyumlannın alındığı işitme bozukluğu.
Proksimal (yakın)

Anatomide vücudun bir bölümünün konumunu vücut merkezine, yani kalp bölgesine göre belirtmek için kullanılan ve "distal"in karşıtı olan terim.
Paranoya

Yetersiz kuruntu ve kuşkularla karakterize ruhsal bozukluk
Piramit (kayamsı parça, pars petroza)

Şakak kemiğinin önden arkaya ve içten dışa doğru uzanan dörtgen piramit biçimli parçası.
Pityalin

Tükürükte bulunan ve besinlerdeki nişastanın sindirimine katılan tükürük enzimi.
Pityalizm (siyalore)

Vagus sinirinin (bak. vagus siniri) aşın uyarılmasına bağlı olarak, tükürük salgılanmasında anormal çoğalma.
Piyartroz

Eklem boşluğunda irin toplanmasıyla beliren eklem iltihabı.
Protez

Yapay bir vücut parçası. Örneğin, yapay kalça eklemi gibi.
Parmakpulpası

Yağ dokusu ve deri kıvrımlarından oluşan, parmak uçlarının alt yüzünde bulunan küçük çıkıntı.
Psikiyatri

Zihinsel hastalıkların önlenmesini ve tedavisini konu alan tıp uzmanlık dalı.
Parosmi

Yanlış algılama biçiminde ortaya çıkan koku alma bozukluğu
Paryetal bölge (yankafa bölgesi)

Kafatasının tavanında simetrik olarak çift yanlı ara bölümü oluşturan anatomik bölge.
Paryetal kemik (yankafa kemiği)

Kafatasının yan ve üstünün büyük bölümünü oluşturan, dörtgen biçimli kemik.
Psöriyatik artrit

Bazen psöriyazisli hastaları etkileyen (%10'dan az hastada görülür) özel bir artrit tipi. Sıklıkla küçük eklemleri tutar ve ağrılı olabilir.
Patella (dizkapağı kemiği)

Yassı, 2-4 cm çapında yuvarlak kemik; Ön yüzü dışbükey, arka yüzü içbükeydir.
Psöriyazis

Sık rastlanan bir cilt hastalığı, kollar, dizler, sırt ve kafa derisinde pullanan pembe lekeler vardır.
Paten (yama)

Atardamar duvarını onarmak ve olası damar yırtığını kapatmak için damar cerrahisinde kullanılan sentetik malzeme parçası.
Pnömomediyastin

Mediyastin boşluğunda gaz bulunması.
Pediyatri

Tıpta çocuk hastalıktan ile çocuğun beslenme ve büyümesine bağlı sorunları konu alan uzmanlık alam.
Pürin

Yapısında azot bulunan bir bileşik, parçalandığı zaman ürik asit oluşur.
Pedofiliya

Bir erkeğin, sevişmek için çocukları seçmesi durumuna verilen ad.
Radyal keratotomi

Korneaya (saydamtabaka) merkezden çevreye uzanan yüzeysel çizikler yapılarak uygulanan cerrahi girişim.
Radyasyon

Enerjinin bir boşlukta ya da belirli bir madde ortamında ses, elektromagnetik vb dalgalar biçiminde yayılması.
Panirradyasyon

insan vücudunun tümünün ışınım alması.
Porfirin

Yaşamsal önem taşıyan hemoglobin, miyoglobin ve öbür proteinlerin bireşimlenme süreci sırasındaki ara aşamalarda ortaya çıkan biyolojik-kim yasal bileşikler.
Predîspozisyon (yatkınlık)

Vücudun belirli hastalık yapıcı etkenlere daha kolay yakalanması.
Prekordiyal bölge (prekordiyum)

Göğüs duvarının ön sol bölümünde kalbin bulunduğu bölge.
Prekordiyalji

Göğüs duvarının ön bölümünde, kalbin bulunduğu yerde duyulan ağrıyı belirtmek için kullanılan genel terim.
Presbiyopi

Yakındaki nesnelerin görüntülerinin retina (ağtabaka) üzerine odaklaşamamasıyla belirlenen görme bozukluğu.
Para

Yanında, yan
Parakuzi

Yanlış işitme duyumlannın alındığı işitme bozukluğu.
Proksimal (yakın)

Anatomide vücudun bir bölümünün konumunu vücut merkezine, yani kalp bölgesine göre belirtmek için kullanılan ve "distal"in karşıtı olan terim.
Paranoya

Yetersiz kuruntu ve kuşkularla karakterize ruhsal bozukluk
Piramit (kayamsı parça, pars petroza)

Şakak kemiğinin önden arkaya ve içten dışa doğru uzanan dörtgen piramit biçimli parçası.
Pityalin

Tükürükte bulunan ve besinlerdeki nişastanın sindirimine katılan tükürük enzimi.
Pityalizm (siyalore)

Vagus sinirinin (bak. vagus siniri) aşın uyarılmasına bağlı olarak, tükürük salgılanmasında anormal çoğalma.
Piyartroz

Eklem boşluğunda irin toplanmasıyla beliren eklem iltihabı.
Protez

Yapay bir vücut parçası. Örneğin, yapay kalça eklemi gibi.
Parmakpulpası

Yağ dokusu ve deri kıvrımlarından oluşan, parmak uçlarının alt yüzünde bulunan küçük çıkıntı.
Psikiyatri

Zihinsel hastalıkların önlenmesini ve tedavisini konu alan tıp uzmanlık dalı.
Parosmi

Yanlış algılama biçiminde ortaya çıkan koku alma bozukluğu
Paryetal bölge (yankafa bölgesi)

Kafatasının tavanında simetrik olarak çift yanlı ara bölümü oluşturan anatomik bölge.
Paryetal kemik (yankafa kemiği)

Kafatasının yan ve üstünün büyük bölümünü oluşturan, dörtgen biçimli kemik.
Psöriyatik artrit

Bazen psöriyazisli hastaları etkileyen (%10'dan az hastada görülür) özel bir artrit tipi. Sıklıkla küçük eklemleri tutar ve ağrılı olabilir.
Patella (dizkapağı kemiği)

Yassı, 2-4 cm çapında yuvarlak kemik; Ön yüzü dışbükey, arka yüzü içbükeydir.
Psöriyazis

Sık rastlanan bir cilt hastalığı, kollar, dizler, sırt ve kafa derisinde pullanan pembe lekeler vardır.
Paten (yama)

Atardamar duvarını onarmak ve olası damar yırtığını kapatmak için damar cerrahisinde kullanılan sentetik malzeme parçası.
Pnömomediyastin

Mediyastin boşluğunda gaz bulunması.
Pediyatri

Tıpta çocuk hastalıktan ile çocuğun beslenme ve büyümesine bağlı sorunları konu alan uzmanlık alam.
Pürin

Yapısında azot bulunan bir bileşik, parçalandığı zaman ürik asit oluşur.
Pedofiliya

Bir erkeğin, sevişmek için çocukları seçmesi durumuna verilen ad.
Radyal keratotomi

Korneaya (saydamtabaka) merkezden çevreye uzanan yüzeysel çizikler yapılarak uygulanan cerrahi girişim.
Radyasyon

Enerjinin bir boşlukta ya da belirli bir madde ortamında ses, elektromagnetik vb dalgalar biçiminde yayılması.
Radyodiyagnostik

X ışınlarını tanı amacıyla kullanan radyoloji dalı.
Riketsiyalar

Yüzyıl başında Ricketts ve Prowazek'in çalışmalarıyla ortaya çıkarılan mikroorganizma grubu.
Rima (yank)

Anatomide iki benzer oluşumu birbirinden ayıran aralığı belirten terim; rima palpebralis (gözkapağı yangı), rima glottidis (iki ses telini birbirinden ayıran yank), Bak. glottis,
Raşiyalji

Omurga bölgesinde yerleşen ağrı.
Retiküloendotelyal sistem

Sitoplazmalannda çeşitli maddeleri (hücre artıkları, yabancı cisimler, mikroorganizmalar) sindirme özelliği bulunan, bağdokulardaki sabit ya da hareketli hücreler bütününden oluşan sistem; L.
Refleks yayı

Duyu, ara ve motor nörondan oluşan en basit mekanizma.
Rüya

Uyku sırasında ortaya çıkan ve düşünce içeriğini simgeleyen görüntülerden oluşan psikolojik olay.
Serviks (dölyatağı boynu)

Dölyatağının silindir biçimindeki alt bölümü; içinden dölyolu ile dölyatağı boşluğunu birbirine bağlayan bir kanal geçer.
Saç ve sakal ağarması

Yaş ilerledikçe saça ve sakala rengini veren maddenin yapımı azalır, bir süre sonra da tamamen kesilir. Kumral ve kızıl saçlar, daha erken beyazlaşır. Genç yaşlarda görülen beyazlaşmalar ise, ırsidir. Tedavisi yoktur.
Sezaryen ameliyatı

Karın ön duvarı ve dölyatağı duvarında açılan bir kesiy-le bebeğin ve etene, göbek kordonu, amniyon zan gibi eklerinin çıkarılmasına dayanan cerrahi girişim.
Sezeryan

Karında bir kesi yapılarak bebeğin rahimden cerrahi yolla çıkarılması.
Sezeryan Doğum

Sezaryan ile doğum bebeğin ve sonunun , Anne'nin karnından uterusu kesi ile açarak çıkartılmasıdır.

Sezeryan gerektiren durumlar:

Sezaryan ile doğum kararı gebelik muayeneleri sırasında verilebileceği gibi, doğumu indüksiyon (suni sancı) ile başlatma girişimi başarısız olduğunda, veya doğum başladıktan sonra da verilebilir. Bebeğin vücudu çıkana kadar herhangi bir dönemde normal doğumdan vazgeçilerek bebeğin sezaryan ile doğması kararı verilebilir!

1-Sezaryan kararı en sık doğum başladıktan sonra doğumun ilerlememesi ve fetal distres geliştiği durumlarda verilmektedir.

2-Placenta Previa
Plasentanın serviksi tümüyle veya kısmen kapatmasıdır. Kısmi kapatma durumlarında doğum esnasında serviks açılırken çok kanama olabileceğinden, tümüyle kapatma durumunda ise bebek hiçbir şekilde kanala giremeyeceğinden doğum mutlaka sezaryanla gerçekleştirilir.
Tanı 36. gebelik haftasından sonra yapılan ultrason incelemesiyle konur. Bazı gebelerde gebeliğin erken dönemlerinde yapılan ultrasonlarda plasentanın servikse yakın yerleştiği, bazen de serviksi tümüyle kapattığı gözlenebilir. Bu dönemlerde sezaryan kararının hemen verilmesi doğru değildir, zira gebeliğin sonlarına doğru (36. gebelik haftasına kadar) plasenta uterusun büyümesiyle yukarı çıkarak normal yerleşimine ulaşabilir.

3-Bebeğin "ters" veya "yan" durması
Fetuslar gebeliğin erken dönemlerinde sıklıkla yan veya makat pozisyonunda (baş yukarıda) dururlar ve pozisyonlarını sık sık değiştirirler. Belli bir gebelik haftasından sonra, özellikle de 36. gebelik haftasından sonra bebek yeri daraldığından pozisyonunu değiştirmesi zorlaşır. 36. gebelik haftasından sonra bebeğin uterus içinde enlemesine durması sezaryan için mutlak bir neden teşkil eder. Makat (baş yukarı) ile gelen fetusların dikkatli bir inceleme sonrasında vajinal doğumuna izin verilebilir. Fakat önde gelen kısım (yani doğum kanalına ilk giren kısım) ayak ise doğum mutlaka sezaryan ile gerçekleştirilir. İlk doğumunu yapacak anne adaylarında makat (baş yukarı) gelişi ile doğum mümkün olmakla beraber bebeğin doğumu esnasında oluşabilecek muhtemel riskler yüzünden sezaryan ile doğum sıklıkla uygulanmaktadır.

4-İri bebek
Doğumu yakın olan bir bebeğin ultrason ve klinik incelemelerle 4500 gr'dan daha ağır olduğunun saptanması durumunda sezaryan ile doğum tercih edilir. Ortalama bir boyda ve kiloda olan bir anne adayında iri bebekte doğum birinci veya ikinci evresinde anne adayı veya bebekte istenmeyen bazı durumlar oluşabilir. Bunlar arasında en sık görülenler doğumun ilerlememesi ve ikinci evrenin sonunda omuz takılmasıdır. Bu risklerin gerçekleşmesini önlemek için sezaryanla doğum tercih edilebilir.

5-Pelvis Darlığı (çatı darlığı)
Bu duruma genellikle anne adayının çocukluk çağında geçirdiği ve kemik pelvis yapısını bozan hastalıklarda rastlanır. Tereddütlü durumlarda antenatal dönemde yapılan dikkatli bir pelvik muayene ile tanı koyulur. Pelvis yapısı uterus (rahim) içindeki bebeği doğurmaya uygun değilse sezaryan ile doğum kararı verilir.

6-Herpes Simpleks Enfeksiyonu
Herpes simpleks virüsü (HSV) enfeksiyonunun bulaştırıcılığının devam ettiği dönemde anneden bebeğe doğum esnasında virüs bulaşma riski vardır. HSV bebekte ciddi santral sinir sistemi enfeksiyonuna sebep olabileceğinden doğum sezaryan ile gerçekleştirilir. Fakat bazen sezaryan bile bulaşmayı engelleyemeyebilir.

7-Daha önce sezaryanla doğum yapmış olanlar

8-Doğum kanalını tıkayan myomlar veya kanalda yer alan diğer kitleler
Doğum kanalına yerleşmiş büyük miyomlar veya diğer kitleler, nadiren de perinede yer alan HPV enfeksiyonuna bağlı büyük kondilom lezyonları bebeğin kanaldan geçişine ve doğumuna engel teşkil edebilir.

9-Anne adayının doğumun ikinci evresinde ıkınmasının sakıncalı olduğu durumlar
Bazı kalp ve beyin hastalıkları olan anne adaylarında kafa ve karın içi basıncını artıran ıkınmalar sakınca teşkil eder. Bu durumda anne adayı hastalığın uzmanı ile konsulte edildikten sonra doğum sezaryan ile gerçekleştirilir.

10-Bebekteki bazı anomaliler
Bebekte yaşamla bağdaşan fakat doğum kanalından geçişi engelleyecek omfalosel, hidrosefali gibi fiziksel kusurlarda sezaryan tercih edilir. Doğan bebeğe ilgili uzman doktor tarafından kısa zamanda müdahale yapılır.

11-Diğer durumlar
Yukarıda sayılanlar daha doğum başlamadan önce sezaryan kararı verilen durumların tümüne yakınını kapsar. Bunun dışında bebekle veya anne adayıyla ilgili gebeliğin seyrininde sezaryan kararı verilen nadir durumlar da mevcuttur.

Vajinismus (vajina girişinin kasılarak penisin girişine izin vermemesi - Bu durum vajinal muayene ile doğumun takibi imkansız kılacağından sezaryan için bir sebep teşkil eder) bunlardan biridir. Tedaviye dirençli vajinismus olgularında son çare olarak sezaryana başvurulur. Vajinismus dışında anne adayında normal doğumu engelleyecek psikiyatrik bozukluklar, anne adayının normal doğumdan çok korkması ve ikna edilememesi sezaryan ile doğum kararı verilmesinde etkili olur.

Diğer bir grup elektif sezaryan ise, kesin ve bilimsel bir gerekçe olmamasına karşın doktorların bebek sağlığı için daha uygun olacağı hissini taşımalarıyla uygulanan sezaryanlardır. Uzun süren bir "kısırlık" döneminden sonra IVF (tüp bebek) veya diğer yöntemlerle gebe kalan, daha önceden çok sayıda düşük veya erken doğum kayıpları sebebiyle çocuk sahibi olamayan, daha önce gebelik veya doğum esnasında bir veya daha fazla sayıda bebeğini kaybeden anne adaylarına çoğunlukla sezaryan ile doğum önerilmekte ve bu öneri anne adayı tarafından da genelde olumlu karşılanmaktadır. Burada temel düşünce anestezi ve sezaryanın anne adayına getirdiği riskin normal doğumdan çok daha fazla olduğunun bilinmesi, fakat zorluklar sonunda elde edilen bebeğin canlı doğmasının garanti altına alınması için bu risklerin kabullenmesidir. Riskli olmayan bir gebelikte büyük oranda vajinal yoldan doğum anne ve bebek için en uygun olanıdır.

Sezaryan ile doğumun elbetteki çok önemli avantajları vardır: Plasenta previa olgularında vajinal yoldan doğum girişimini anne ve bebek için ölümle sonuçlanması mutlaktır ve bu durumda uygulanan sezaryan hayat kurtarıcıdır. Bu konuda kimsenin bir yorum yapması söz konusu değildir. Üzerinde durulması gereken konu vajinal yoldan doğması mümkün olan bebeğin sezaryan ile doğurtulmasında bebek sağlığını korumada olumlu etkisi olup olmadığının tam bilinmemesidir.

Böyle durumlarda da sezaryan önemli avantajlar sağlayabilir: bebek her türlü yoğun bakım şartları hazırlandıktan ve gerekli koşullar yerine getirildikten sonra sezaryan ile planlı bir şekilde doğurtulur. Vajinal doğumda ise doğum şartların tam uygun olmadığı beklenmedik bir zamanda olabilir. Sezaryanda bebek olgun olduktan hemen sonra (39. haftada) doğurtulur. Doğum başlaması beklendiğinde ise gebelik süresi 42. haftaya kadar uzayabilir. Bu ek 3 hafta içerisinde bebek beklenmedik bir şekilde ölebilir. Bu sayılan durumlar çok nadir rastlanan durumlardır. O yüzden sezaryan yalnızca kesinlikle gerekli olan durumlarda (previa gibi) uygulanmalıdır. Kesin gerekli olmayan durumlarda ise anne adayları ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanının doğum şekli konusundaki hissi ve tecrübeleri doğum şekline karar verilmesi konusunda ön plana alınmalıdır.

Sezaryan aşırı ve gereksiz yere yapıldığında normal sürecin tersine gidildiğinden kitlesel düzeyde bakıldığında anne ve bebek hayatına olumsuz etkide bulunması kaçınılmazdır.

12-Elektif sezaryan uygulanması
Doğumu sezaryanla gerçekleştirme kararı daha doğum başlamadan önce, antenatal incelemelerin herhangi birinde verilebilir. Elektif (acil olmayan) sezaryan adını alan ve randevu verilerek gerçekleştirilen bu uygulama aşağıdaki durumlarda tercih edilir.

Sezaryan ile doğumu elektif olarak gerçekleştirmek için anne adayının gebelik haftası kesin olarak belirlenmiş olmalıdır. Diabet gibi bebeğin akciğerlerinin geç olgunlaştığı durumlar hariç, 39. gebelik haftasından sonra bebek olgunlaşmış kabul edilir. Bu sebeple elektif sezaryan sıklıkla 39. gebelik haftası içinde uygulanır. Gebelik haftasının kesin olarak belli olmadığı durumlarda nadir de olsa akciğerleri olgunlaşmamış prematüre bir bebek doğurtulma riski vardır.

13-Gebeliğin seyrinde bazen doğumun başlamamasına rağmen acil sezaryan kararı verilen durumlar da vardır.
Bunlar genellikle beklenmedik durumlardır. Bebeğin kalp seslerinin bozulmuş olması ve fetal distres ortaya çıkması, ablatio gelişmesi (plasentanın erken ayrılması) veya nadiren suların gelmesi esnasında kordonun sarkması durumunda doğum başlamadan acil sezaryan uygulanır.

14-Doğumun başlatılma girişimlerinin başarısız olması (başarısız indüksiyon girişimi) durumunda sezaryan kararı verilmesi
Beklenen doğumun başlamadığı durumlarda anne adayına serviksi olgunlaştıran ilaçlar ve suni sancı verilir. Buna indüksiyon adı verilir. İndüksiyon doğumu başlatmada başarısız olursa sezaryanla doğum gerçekleştirilir. İndüksiyon en sık miad geçmesinde uygulanır. Anne hayatının veya bebek hayatının tehlikede olduğu durumlarda da (ağır preeklampsi ve fetal distres gibi) fetus miadında olmasa bile indüksiyonla doğum başlatılmaya çalışılır.

SEZERYAN NASIL OLUR? 

Sezaryen ameliyathanede yapılan cerrahi bir müdahaledir.

Önce bebeğin alınacağı bölgenin tüyleri traş edilir.

Lavman yapılır.

Üzerinizdeki herşeyi çıkarıp ameliyat önlüğü giydirilir.

Sedye ile ameliyathaneye alınırsınız.

İçeride müdahalenin yapılacağı yere yatırılırsınız ve biraz sohbet edersiniz, bu heyecanı yatıştırmak için yapılan zarif bir davranıştır.

Anestezi yapılır ve siz artık hiçbirşey duymazsınız.

Doktor karın derisini dezenfekte eder ve cerrahi müdahele ile bebeğiniz dünyaya gelir.

Toplam süre 45-60 dk sürer.


SEZERYAN NEDEN TERCİH EDİLİYOR ?

Sezaryen ile doğumun tarihi belirlidir, ne zaman ne yapılacağı bilinir.

Günümüzde artık teknik ve anestezi çok ilerlemiştir ve cerrahi müdaheleden korkulacak bir durum yoktur.

Estetik bir sakınca söz konusu değildir çünkü kesme işlemi pubis tüylerinin altında , aşağıda ve enlemesine yapılır.

Normal doğum sancısının anne adaylarını korkutması. Sezaryen ile doğum sancısı çekilmez.

Normal doğum sırasında apış arasında olabilen yırtılma veya hekimin gerekli gördüğü için yaptığı yarma işlemi sezaryende olmaz.


SEZERYANDAN SONRA ? 

Müdahaleden birkaç saat sonra kendinize gelirsiniz.

Ve hemen görmeniz için bebek yanınıza getirilir. Daha sonra dokuz ay boyunca merak ettiğimiz minik bebeğinizi ilk kez emzirirsiniz. SEZARYEN EMZİRMEYİ ENGELLEMEZ.

Ağrılarınız varsa PCA aleti ile vücudunuza belli bir dozu aşmayacak şekilde, ağrı duyduğunuz vakit ağrı kesici verebilirsiniz. Bu yöntemle ameliyat sonrası çekilen ağrılar tamamıyla ortadan kaldırılabilir.

İlk gün bir şeyler yemek ve içmek yasaktır.

İlk günün akşamında hemşire sizi küçük bir yürüyüşe çıkarır. Odanın içinde yapılan bir yürüyüştür bu . Şunu unutmayın ki ne kadar çok hareket ederseniz o kadar çabuk iyileşirsiniz. Tabii bu ilk yürüyüş ve sonrakiler acı verecektir ama bu söylendiği kadar dayanılmaz değildir.

İkinci gün sadece sıvı yiyecekler alabilirsiniz.

Üçüncü gün istediğiniz her şeyi yiyebilirsiniz ve artık eve dönme zamanı gelmiştir...

Normal doğuma oranla iyileşme süresi biraz daha uzundur fakat 3-4 hafta sonra tamamen iyileşmiş olacaksınız.
 

Safra boyalan (safra pigmentleri)

Safrada bulunan ve ona altın şansı rengini kazandıran maddeler.
Sago-green

yarı saydam sarı yeşil
Sosyalizasyon

Genel olarak insanların, özel olarak da çocukların içinde yaşadıkları sosyal çevreden gelen uyarılara duyarlılık kazandıkları
Sarkom

Yağ dokusu, bağ dokusu, kıkırdak, kemik, lenf ve kas damarları, düz ve çizgili kaslar,
Stafilorafi

Yarık damağın dikilerek onarılmasını amaçlayan cerrahi girişim.
Sebore

Yağ bezlerinin aşın sebum salgılamasına bağlı patolojik durum.
Sebum

Yağ bezlerinin bir kanal aracılığıyla deri yüzeyine gönderdiği salgı.
Sinoviyal sıvı

Sinoviyum tarafından eklemi nemlendirmek ve kayganlığını sağlamak için üretilen sıvı.
Steatonekroz

Yağ dokusu nekrozu(*).
Sinovya

Hareketli eklemlerin boşluğunda bulunan saydam, san renkli, akışkan ve hiyalüronik asit başta olmak üzere çeşitli mukoproteinler bakımından zengin sıvı.
Sinovya zan

Hareketli eklemlerde, eklem kapsülünün İç yüzünü örten bağdoku yapısındaki ince zar.
Stimulus (uyaran, uyan)

Herhangi bir canlı nesnede (hücre, doku, organizma) etki yaratan ya da tepkiye yol açan ortam değişikliği
Senilite (yaşlılık)

İleri yaştaki bir organizmanın biyolojik durumu.
Sitodiyagnoz

Dokudan koparak dökülmüş hücrelerin mikroskopik incelenmesine dayanan tanı yöntemi.
Sivilceler

Yağ bezelerinin fazla çalışmasından, hormon veya metabolizma bozukluklarından kaynaklanan en küçük çıbanlara sivilce denir.Sivilceleri sıkmamak, tuzsuz, yağsız ve baharatsız şeyler yemek gerekir.
Siyaladenit

Tükürük bezleri İltihabı.
Siyalografi

Tükürük bezlerini incelemek için uygulanan radyolojik tanı tekniği, incelenecek bezin salgı kanalına ince bir iğne aracılığıyla yerleştirilen ince bir borucuktan kontrast madde verilir.
Siyalolit (pityalolit)

Tükürük bezlerinin salgılama kanallarında oluşan taş.
Siyalore

pityalizm
Siyam ikizleri

Çeşitli organlar düzeyinde vücutları birbirine yapışık olan ikizler.
Siyanokobalamin

B12 vitamininin bir türü Bak. Vitaminler
Siyanoz

Kanda oksijen satürasyonunun düşük olmasına bağlı derinin, dil ve dudakların morumsu renkte olmasıdır. Siyanoz gözlenen tüm bebekler hastahaneye sevk edilir. İlk iki günde el ve ayak uçlarında hafif morluk olabilir. Bu normal bir durumdur.
Siyatalji (siyatik ağnsı)

Siyatik sinirin dağılım alanında sürekli ya da aralıklı, şiddetli ağrı ile ortaya çıkan hastalık.
Siyatik

Kalça kemiğinin siyatik çentiği, siyatik atardamar, siyatik sinir, siyatik delik, siyatik diken gibi çeşitli yapıların adlandırılmasında kullanılan anatomik terim.
Sübyancı

Erişkin insanın çocuğa cinsel tacizde bulunması. Erişkin insanın çocukla cinsel ilişkide bulunması.
Siyatik

Üst bacağın arka kısmı, arka bacağın dış tarafı ve siyatik siniri boyunca yayılan ağrıya siyatik denir. Ağrı, bazen birdenbire gelir. Bazen de yavaş yavaş ilerler. Otururken, kalkarken, uzanırken hareketler zorlukla yapılır. Belkemiğinin aşağı bölgesi, hassastır. Ağrılar yürürken, öksürürken ve gerinirken daha da artar. Halk arasında sinir romatizması da denir.Nedeni, omurlar arasında kıkırdak disklerin yerinden oynaması, yani disk kayması, omurganın alt bölümünün iltihaplanmış veya zedelenmiş olması, dizkapağı iltihabı veya sinir iltihabıdır.Tedavinin ilk şartı yatak istirahatidir. Ayrıca yatak altına kalın bir tahta koymalı, iki yastıktan fazla da yastık kullanmamalıdır.
Siyatik sinir

Ayak ve bacakların duyu ve hareket sinirlerinin bir araya gelmesiyle oluşan, vücuttaki en kalın sinir. Bir dizi kök olarak omuriliğin tabınından çıkar ve pelvisten geçerek uyluğun arkasından devam eder.
Serodiyagnoz

Antijen ile antikor arasındaki tepkimeyi belirleyerek tanı koyma yöntemi.
Skiyaskopi

GözkÜresinin ışığı kırma özelliğini belirlemeye yarayan inceleme tekniği.
Süt mayası

Ürettikleri enzimlerle sütteki laktozu laktik asite dönüştüren çeşitli mikroorganizmalara verilen genel ad.
Skoleks

Yassısolucanlar (Platyhetminthes) filumundan şeritler (Cestoda) sınıfını oluşturan asalak solucanların baş bölümü.
Trapez kas (yamuk kas)

Sırtta yer alan üçgen biçimli kas. îçte artkafa kemiğinin ense bağına ve 10-11.
Trapez kemik (yamuk kemik)

El bileğini oluşturan ikinci kemik sırasındaki ikinci kemik.
Trapezoit kemik (yamuksu kemik)

El bileğinde birinci sıradaki skafoit kemik ile trapez ve başlı kemik arasında yer alan kemik.
Travmatoloji

Yaralar, kırıklar, yanıklar, ezikler, çıkıklar gibi travma-tik lezyonlarla ilgilenen tıp dalı.
Trikiyazis

kirpiklerin içe dönmesi
Tiyamin

B gurubu Vitaminler
Topuk kemiği

Yamuk dikdörtgen prizma biçiminde olan ve ayağın alt arka kısmında bulunan kemik.
Tenya

Barsak paraziti, şerit, yassı solucan.
Tersiyan sıtma

Ateşli nöbetlerin düzenli olarak 48 saatte bir, yani günaşırı ortaya çıktığı sıtma tipi.
Uyarılma

Bir uyarının etkisinden sonra harekete geçen hücre, doku ya da organizmanın durumu.
Urasil

Yanlızca RNA yapısına katılan baz.
Uyanlabilirlik

Değişik yapıdaki (mekanik, elektrik, kimyasal) uyanlara Özgül bir yanıtla tepki verecek güçteki sinir ve kas dokularının özelliği.
Ürolitiyaz

îdrar yollarının herhangi bir bölgesinde taş oluşması.
Ürperme

Yaygın kas gruplarının, titremeye benzer biçimde ritmik ya da düzensiz, istemdışı kasılması.
Vejeteryan

Bitkisel gıdalarla beslenen, etyemez.
Varyasyon

Bir türün bireylerindeki aynı karakterin farklı şekilleri, değişiklik, çeşitlilik.
Yabancı cisimler

Vücudun belirli bir yerinde, normalde bulunmayan her hangi bir madde yabancı cisimdir. Bunlara özellikle çocuklarda, barsaklar, kulak ve burunda rastlanır. Yutulan yabancı cisimler, yemek borusunda takılabilir, ya da tehlikeli olabilir.Bu nedenle bazen ameliyatla çıkartılmaları gerekebilir.
Yapay solunum

Solunumu kesintiye uğrayan kişide kanın oksijenlenme-sini sağlamaya yönelik her türlü girişim.
Yabancılaşma

Ruh hastalannda görülen ilgisizliği (donukluğu) belirtmek için ilk kez 19. yüzyılın başlarında kullanılmış terim.
Yapısal gen

Hücrenin yapısı ve metabolizması için gerekli RNA ' ları kodlayan DNA dizisine verilen genel ad.
Yadsıma

Olumsuz bulunan kişisel özellikleri, geçmişteki İstenmeyen olayları, kabul edilmesi zor düşünce ya da algıları gerçek duruma ters düşen bîr davranışla bilinç düzeyine çıkaran ruhsal savunma mekanizması.
Yapışma (aderans)

Organizmanın bölümleri arasında ortaya çıkan patolojik yapışıklıklar.
Yağ

Yaşamın idamesi ve sağlık için çok önemli olan yağ, sadece fazla miktarda alındığında zarar verir. A, D, E ve K vitaminleri gibi önemli vitaminler için taşıyıcılık görevi yapar. Vücudun savunma sisteminde önemli bir rolü olan yağ, östrojen gibi homonların üretiminde ve depolanmasında görev alır. Günümüzde, sağlık uzmanları sağlıklı bir diyette bulunması gereken kalori miktarının en fazla 1/3'ünün yağdan gelebileceğini belirtmektedirler.
Yara

Mekanik etkenlerle deride ya da vücudun yumuşak dokularında sürekliliğin bir süre için bozulması.
Yağ asidi

Esterlerle bileşikler yaparak yağ moleküllerini meydana getiren maddeler.
Yaralar

Herhangi bir kaza sonucu deride meydana gelen yarılma, kesilme, ezilme veya parçalanmalara yara denir. Birçok çeşidi vardır. Ateşli silahlar, batıcı veya delici aletler, yakıcı maddeler veya hayvan ısırmaları sonucu meydana gelen yaraların, hiç vakit kaybetmeden tedavi edilmesi gerekir.Yaralar, temizlik şartlarına uyulmayıp da, mikrop kapacak olursa, yara yerinde şişme, kızarma, ateş ve ağrı görülür. Bu da, yaranın iltihaplandığına işarettir. Bu durumdaki yaralar, gereği gibi tedavi edilmeyecek olursa, yaradan dağılan mikroplar vücudun diğer tarflarına da yayılıp çok tehlikeli hastalıkara yol açabilir.Yaralanmalarda yapılacak ilk iş; akan kanı durdurmaktır. Kanı durdurmak için, kanayan yerin üstüne gaz bezi veya temiz bir bez parçası konup, iyice bastırılır. Kan bir süre sonra durur. Kanama durduktan sonra bez kaldırılır, yaranın üzerine bir parça tentürdiyot sürülüp, yara temiz bir gaz bezi ile sarılır.Kan fışkırarak akıyorsa, yaranın üzerine gaz bezi yea temiz bir bez parçası bağlandıktan sonra, kanayan yere bastırılır. Sonra ipin uçları, bir parça çubuğa bağlanıp, döndürüle döndürüle iyice sıkılaşması sağlanır. Ve hiç vakit kaybetmeden hastaneye götürülür.
Yağ embolisi

Büyük kemik kırıklarında görülebilen bir komplikasyondur. Kemik iliğindeki yağın bir kısmı açığa çıkar ve yağ damlaları kan dolaşımına karışıp damar tıkanmasına neden olur.
Yardımcı ve baskılayıcı t lenfositleri

B lenfositlerinin antikor yapımını kontrol etmesini sağlayan lenfosit grubu (bak. akyuvarlar).
Yağ kisti

Yağ bezlerinden ortaya çıkan kist.
Yargı

Zekânın belirleyici öğelerinden biri.
Yağdoku

adipoz doku
Yarım daire kanatları

Içkulakta yer alan denge organları.
Yağlar

Yağ asidlerinden oluşan bir grup organik bileşik. Yağlar doymuş ya da doymamıştır.
Yas

Sevilen kişilerin ölmesinden duyulan acı.
Yağlı dejenerasyon

En çok kalp, karaciğer ve böbreklerde görülür. Bu organlarda, hücreler normal çalışma yeteneklerini kaybederler ve içlerinde yağ tanecikleri birikir.
Yassısolucanlar

En basit yapılı solucan türlerini içeren geniş omurgasız hayvan grubu.
Ayak çıbanı

Ayak derisindeki ter bezleri ve kıl keselerinin mikroplanması sonucu ortaya çıkar. Çıban yerinde, ilk önce sert ve kırmızı bir kabartı belirir. Ağrı vardır. Sonra iltihaplanır. Çıbanı sıkmamak gerekir.

Yaşam içgüdüsü

Freud'a göre, Ölüm içgüdüsünün yok ediciliğine karşılık, canlının kendini ve türünün sürekliliğini sağlamak İçin sahip olduğu doğal eğilim.
Ayak terlemesi

Ayakların normalden fazla terlemesi genellikle ter bezlerinin aşırı derecede çalışmasından kaynaklanır. Diğer taraftan, kalın çorap giymek, ateşli bir hastalık veya normal vücut sıcaklığının düşmesi de ayak terlemesine neden olabilir.

Yaşlanma

Ölüm olasılığını artıracak hastalık tablolarından bağımsız olarak, vücuttaki yapıların geçirdiği aşamalı değişim süreci.
Yakı reaksiyonu

ilaçlar, bakteri kaynaklı maddeler, doğal ve yapay kimyasal bileşiklere karşı duyarlılık durumunu belirlemek için başvurulan test.
Yaşlılık

senilite
Yalancı eklem (psödoartroz)

Bir kemik kırığının kaynamasını sağlayan kallus oluşumunun yetersizliği nedeniyle kırık uçlarının arasının lif-si bağdokuyla dolması sonucunda kemiğin bu bölgesinde normalde bulunmayan bir hareketliliğin ortaya çıkması.
Yaşlılık Hastalıkları

YAŞLANMA VE SAĞLIK

Dünyada 65 yaş ve üzerindeki insanların sayısı hızla artmaktadır. Son yıllarda tıbbın gelişmesi, bireyin kendine ve yaşamına daha fazla değer vermesiyle birlikte ortalama insan ömrü uzamıştır. Ülkemizde yaşlı nüfusun toplumdaki oranı yaklaşık % 4.5 iken 2030’larda bu oranın %6 olması beklenmektedir. Yaşlılık, yaşam sürecinin; çocukluk, gençlik, erişkinlik gibi doğal bir çağıdır. Yaşlılık dönemi üçe ayrılır:

Genç yaşlılar (65-74 yaş)
Orta yaşlılar (75-84)
İleri derecede yaşlılar (85 yaş ve üzeri)

Yaşlanma; zamanın geçişine bağlı olarak, bireyde görülen anatomik ve fizyolojik değişiklikleri tanımlar. Yaşlanma çok erken dönemlerde, 17-18 yaşlarında başlar. Yaklaşık 35-40’lı yaşlardan itibaren vücutta iş gören hücre grubunda kayıplar başlar. Zaman içinde devam eden bu hücre kayıplarına bağlı olarak hücrelerin yaptığı görevlerde aksamalar görülür.80’li yaşlardan sonra vücut bu kayıplara karşı iç dengesini koruyamaz ve bunun ilerlemesiyle ölüm ortaya çıkar.

Yaşlanmaya bağlı olarak fiziksel aktivitede bazı değişiklikler görülür. Genel olarak kas dokusunda bir azalma olur. Kadınlarda özellikle menopozdan sonraki dönemde yoğun bir şekilde kemik kayıpları ortaya çıkar. Bu kayıplara bağlı olarak boy kısalmaları, omurlarda çökmeler, hatta kırıklar olabilir.

Yaşlanmayla birlikte zihinsel değişiklikler de ortaya çıkar. Algılamada ve yaratıcı yeteneklerde yaşlanmayla birlikte bir azalma, dikkatsizlik ve düşünme hızında yavaşlama görülebilir. Öğrenme yeteneğindeki azalmaya, hareketlerdeki yavaşlama da eşlik edebilir. Yaşlılarda daha önce edinilen bilgiler sağlam kalır ve yeni öğrenilen bilgiler çabuk unutulur.

Demans (bunama) sıklıkla yaşlılarda görülen bir rahatsızlıktır. Hastanın bilinci yerinde olmasına rağmen hafızada zayıflama ve bazı zihinsel yetilerde azalma olur. Kişi çevresinde olanlara ilgisini yitirmeye başlar. Yeni bilgiler öğrenmede ve bunları hatırlamada, konuşma sırasında doğru kelimeleri bulmada, günlük yaşantıya ait sorunları çözmede yavaşlama zamanla belirginleşir. Bellekte zayıflama öncelikle telefon numaralarını, isimleri, yaşanan günlük olayları tam olarak hatırlayamama şeklindedir. Dikkat kolayca dağılır. Çevreyle kurulan ilişkiler sınırlanmaya başlar. Sosyal yetersizlik belirginleştikçe yalnızlık derinleşir. Kişi huzursuz ve kederlidir. Daha kırılgan, öfkeli ya da şüpheci olabilir. Zamanla geçmişe ait anılar da silinmeye başlayabilir.

Alzheimer hastalığı, yaşlılıkla beraber ortaya çıkan ve başta unutkanlık olmak üzere çeşitli zihinsel ve davranışsal bozukluklara yol açan ilerleyici bir beyin hastalığıdır. 65 yaşın üzerinde yaklaşık her 10 kişiden birinde; 85 yaşın üzerinde ise yaklaşık her iki kişiden birinde görülür.

Yaşlılıkta; tansiyon yüksekliği, damar sertliği, şeker hastalığı gibi kronik hastalıklar zihinsel faaliyetlerde azalmaya yol açar. Yaşlılıkla birlikte ruhsal durumda oluşabilecek bir çöküntü, depresyon zihinsel fonksiyonları olumsuz yönde etkileyebilir. Özellikle fizik aktivitesi az olan, sosyal yaşam içerisine girmeyen kişilerde, sigara ve alkol kullananlarda yaşlılıkta zihinsel faaliyetlerde azalma görülür. Boş vakitlerde bulmaca çözmek, okumak, çevrede olup bitenlerle ilgilenmek, toplumun bir parçası olduğunu hissetmek ve hissettirmek, beden egzersizlerine önem vermek yaşa bağlı bu olumsuz etkilere karşı zihinsel fonksiyonların korunmasında etkili olabilecek önlemler arasında yer alır.

Yaşlılıkta zihinsel değişikliklere paralel olarak, kişilikte de bazı değişiklikler oluşabilir. Yeni durumlara uyum sağlayabilme, yeni düşünceleri kabul etmede güçlük yaşanabilir. Çevreye karşı daha az ilgili, kendi bedenine ve kendine karşı daha ilgili olup, ilişkilerde daha derin ve seçici olabilirler. Yeniliklerden ürkebilirler ve eski yaşamlarını özlerler. Sağlıklarına aşırı önem verirler. Aşırı tutumluluk, kişisel eşyalarına karşı bağımlılık gelişebilir.

Yaşlılık döneminde özellikle depressif belirtiler görülebilir. Yaşlılık; fiziksel sağlığın, arkadaşların ve sosyal konum gibi bir takım kayıpların olduğu bir dönemdir. Bütün bu kayıplar birleştiği zaman kişide depresif belirtiler ortaya çıkabilir.

İleri yaşlarda gözlenen anksiyete kişinin yaşamakta olduğu başka bir fiziksel ya da ruhsal bozukluğa bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Yaşlanmaya bağlı fiziksel yetersizlikler ile çevrenin yardımına gereksinim duymak, sosyal konumun sınırlanarak daha izole yaşama zorunluluğu, tedaviye az yanıt veren hastalıkların ortaya çıkması, sevilen bir kişinin kaybı ya da kayıp tehdidi anksiyeteye neden olur. Günlük yaşantısına egemen hale gelen anksiyete, kişinin yaşam kalitesini düşürür.

Yaşlılığa kişi gençken hazırlanmalıdır! Ailede damar sertliği, tansiyon yüksekliği, şişmanlık ve şeker hastalığı varsa, kişi çok daha erken yaşlarda sağlıklı bir beslenme tarzı oluşturmalı ve buna ileriki yıllarda da devam etmelidir. Yaşlanmayla koku ve tat alma duyularında azalma olur. Çene kemiklerinde ve dişlerde olan değişiklikler de çiğneme fonksiyonunu bozar. Böylelikle kötü beslenmeye doğru bir yöneliş olur.

“Akdeniz tipi beslenme” denilen sebze, salata, meyve, zeytinyağı ağırlıklı ve mümkün olduğunca kırmızı etten uzak bir beslenme, kalp damar hastalıklarının oluşumunu belirgin şekilde azaltır. Önemli olan değişik besinlerden yararlanabilmek ve mümkün olduğu kadar kilo almamaktır.

+

Yalancı erdişilik (psödohermafroditizm)

Dış üreme organlarının görünümü ile gonat tipinin (er-bezi ya da yumurtalık) tam bir uyum içinde bulunmadığı bozukluk.
Yatkınlık

Belirli ruhsal özelliklerin gelişmesine katkıda bulunan kalıtımsal ya da edinilmiş etmen
Yalancı gebelik

Tüm gebelik belirtilerinin olmasına rağmen, uterus boştur. Bu duruma yalancı gebelik denir. Daha çok psikolojik menşelidir
Yavaş nabız

Nabız alınan atardamarda duyulan nabız sayısının azalması.
Yalancı varsam

Ruhsal-duyusal varsam ya çok benzemesine karşın, onun bütün Özelliklerini taşımayan, ruhsal ve simgesel bir öğenin öne çıktığı ruhsal olgu.
Yayılan ağrı

Soruna neden olan eklemden uzakta hissedilen ağrı (örneğin, kalça osteoartrozunda uyluk ve dizde ağrı olması).
Yumuşatıcılar (emolyan)

Zedelenmiş ve iltihaplı dokular, özellikle de mukozalar üzerinde koruyucu etki gösteren ilaçlara verilen genel ad.
Yan dolaşım

Bir atardamarın çeşitli bölgelerde yer alan ve birbiriyle bağlantılı yan dalları arasında ya da çeşitli toplardamarlar arasında gerçekleşen yardımcı dolaşım.
Yayma

Yanak

Yüzün yan bölgeleri.
Yanak kası

Kasıldığında ağzın uzunlamasına (dikey) uzamasını sağlayan yanak bölgesi kası.
Yanık

Yüksek sıcaklığın etkisiyle dokularda oluşan lezyon.
Yanıklar

Sıcak bir şeyin veya yakıcı bir maddenin etkisiyle vücudun herhangi bir yerinde meydana gelen hücre ve doku bozulmasına yanık denir. Yanıklar ikiye ayrılır:
Yanılsama

Gerçek bir duyumsamanın yanlış yorumlanması ya da bir nesnenin yanlış bir biçimde algılanması; görsel, işitsel, dokusal ve dokunsal-hareketsel yanılsamalar gibi tipleri vardır.
Yapay anestezi

Vücudun belirli bir bölgesinde ya da bütününde etkisini gösteren maddelerin kullanılmasıyla ağrı algısı ve tepkisinde geçici zayıflama.
Yapay anüs

Karın duvarında kalınbağırsağın bağlandığı delik.
Yenilmesinde sakınca olmayanlar

un veya sebze çorbaları, yağsız ızgara etler, yoğurt, patates püresi, pilav, beyaz peynir ve sebze yemekleri.
Yapay böbrek

Diyaliz(*) ilkeleriyle çalışan ve böbreğin antma işlevini yerine getiren yapay organ.
Yapay dölleme

Erkek üreme hücresi (sperm) ile kadın yumurta hücresinin, cinsel ilişkiden farklı bir yolla bir araya getirilmesi.
Yapay hibernasyon

Vücutta genel bir soğuma sağlayarak hücrelerin ve dokuların enerji harcamasını azaltan tedavi yöntemi.
Yapay kalp kapağı

Doğumsal oluşum bozukluklan ya da sonradan ortaya çıkan hastalıklar sonucu çalışamaz duruma gelen bir kalp kapağının yerini tutan yapay gereç,
Yapay kan

plazma genişleticiler
Zeka yaşı

Psikolojide, zeka testleriyle saptanan ve takvim yaşından farklı olarak belirli bir yaş grubuna özgü becerilerle zihinsel yetkinliği ifade eden ölçü.
Zekâ yaşı

Psikolojide, zekâ testleriyle saptanan ve takvim yaşından farklı olarak belirli bir yaş grubuna özgü becerilerle zihinsel yetkinliği ifade eden ölçü.
Zedoari yağı

 Cilde tahriş edici etkileri olan kokulu bir yağ. Buna rağmen, bu yağın antioksidan ve tahriş/iltihap giderici etkileri olduğunu gösteren çalışmalar da vardır.
<< Geri
 Medikal Bilgi
 Sağlık
 Tıp Sözlüğü  Biyoloji Sözlüğü
 Ansiklopedi  İlaç Fiyatları
 Gebelik  Mineraller
 Cinsel Terimler Sözlüğü
 TUS Hakkında  Kaplıcalar
 Renk Körlüğü Testi  Full Text Dergiler
 Bebeğiniz Ne Zaman Doğacak ?
 Tahmini yumurtlama gününüzü hesaplayın
 Bebeğinizin boyunu hesaplayın
 İlk Yardım  Bebek İsimleri
İdeal Kilonuzu, Günlük Enerji İhtiyacınızı Öğrenin
 Zayıf mı? Şişman mı?  Kalori Tabloları
 Hastalıklar  Vitaminler
 İlaç Klavuzu  Aloe Vera
Vademecum (İlaç Bilgileri)  Şifalı Bitkiler
 Yazılar
 Medikal Kitap
Yayındaki Türkçe ve Yabancı Kitap Tanıtımları
 Medikal Anket
Hangi korunma yöntemini kullanıyorsunuz?

Prezarvatif
Spiral
Dışarı boşalma
Doğum kontrol hapı
 Rastgele 2 Kitap
Tavsiye


Hakkımızda | Reklam | Kullanım Şartları | Basında TurkMedikal.net | Webmasterlar İçin | İçerik Ortaklığı | İletişim | Vademecum (İlaç Bilgileri)
Aloe Vera | Üyelik | Dükkan | Kitaplar | Hastalıklar | İlk Yardım | Rehber | Nöbetçi Eczaneler | Sağlık Ansiklopedisi

TurkMedikal.NET bir ZA Host Web Hosting ve Zahmaci Web Tasarım Sitesidir
Dmoz Directory | Astroloji | Walpapers | Kumluca | Hastalıklar
Carpets and Rugs | Holy Books
Elmalı | Kemer | Korkuteli | Serik | Akseki